Sen uçuşu hatırla

20 Mart 2017

Onca yakın arkadaşı, her anında yanında olan sevdikleri varken bana düşmez Pınar’ı anlatmak diye düşündüm önce ama değil mi ki bu hayatımda uzaktan da olsa tanık olduğum en kıymetli direniş öykülerinden biriydi, bunu paylaşmamak da olmazdı.

O bütün yaşama tutkusunu, iki ameliyat arası koşup gittiği deniz kenarlarını, dost sofralarını, gücü olduğu anda üzerinde 7 numaralı formasıyla soluğu aldığı Beşiktaş maçlarını ve şahane gülümsemesini tanıdığı tanımadığı herkesle cömertçe paylaşan bir kadındı çünkü. Hiçbiri olmasa hastane penceresinden görünen masmavi gökyüzünü ve pamuk gibi bulutları. Yazar Özen Yula’nın hayatın değerini hatırlatan mücevher değerindeki cümlelerini bazen de... Son yazdıklarından biri mıh gibi aklımda: “Aslolan yaşamaktır. Bunu anlayana kadar biten şeye de ‘ömür’ denir. Güzel yaşayın.”

Pınar Odabaş Aktuğ... Değerli meslektaşımız, küçük büyük herkesin ‘Erkan Abi’si Erkan Aktuğ’un karısı. Sinema ve televizyon sektörünün, efsane ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinin güler yüzlü yapımcısı. Cumartesi günü uğurladık onu. “Güneş enerjisiyle çalışır” diyordu kendisi için, onun güzel gülüşü gibi güneşli bir gündü.

Sosyal medyadan takip ederken hayatın hiç dert vermediği bir insan

Yazının Devamı

MİRKELAM’DAN 10 PANSUMAN

17 Mart 2017

Mirkelam iyi bir şarkı yazarı olduğu kadar iyi de bir şarkıcı. Üstelik İskender Paydaş ve Volga Tamöz gibi şahane müzisyenlere emanet etti hep şarkılarını. Tam da bu yüzden onun parçalarını başkalarından dinlemek gibi bir ihtiyacımız olduğunu düşünmüyordum. Olabilecek en güzel halleri orada duruyordu işte.

Fakat ‘koşan adam’ olarak bir gecede hayatımızın baş köşesine kurulduğu günden bu yana 22 yıl geçmiş meğer ve Mirkelam da aldığı yaşları arkadaşlarıyla birlikte kutlamak istemiş. 10 adet Mirkelam şarkısı 10 arkadaşı tarafından yeniden yorumlanmış ve ortaya DMC etiketli ‘Mirkelam Şarkıları’ albümü çıkmış.

“Daha yaşı ne başı ne, saygı albümü için çok erken değil mi?” diyecekler için ntv.com.tr’deki söyleşisinde Suat Kavukluoğlu’na, “Bu bir sevgi albümü. Benim daha saygı uyandıracak müzikal bir genişliğim ya da uzunluğum yok. Şarkılarımı, sevdiğim sanatçı arkadaşlarımdan dinlemek istedim. Arkadaşlarımın parçalarımı söylemeyi kabul etmesi, bu işe gönül vermeleri benim için çok değerli” demiş.

Böyle baktığında da ortada birinin yazdığı şarkılar, o şarkıları seven arkadaşlar ve insanı biraz hüzünlendiren, bolca neşe veren, duygusal ve eğlenceli bir albüm var. Mirkelam’ın kendisi gibi

Yazının Devamı

Rehinemiz sarı inek

16 Mart 2017

Kızgınız evet, anlıyorum. Hollanda’ya öfkeliyiz. Ama bunu yetişkin insanlar gibi ifade etmek yerine laleye, portakala bıçak çekmek, Hollanda niyetine Fransa bayrağı yakmak, velhasıl komik duruma düşmek şart mı diye düşünmekteydim ki Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Avni Sipahi çıtayı erişilmez bir noktaya çekti: Tepki olarak Hollanda cinsi ineğini keseceğini açıkladı.

Söylediklerini “Zaytung haberi herhalde, ciddi olamaz” diye okudum, “Çok da güzel süt veriyordu ama bundan sonra kime süt verecekse versin. Allah onları bildiği gibi yapsın” diyor kürsüdeki konuşmasında. Sütü size veriyormuş zavallı, “Kime verirse versin?” ne demek, garibanın suçu ne? İneğin milliyeti mi olur?

Tam belediye meclisi üyeleri bahara doğru mangal partisi yapıp ineği afiyetle yemeğe hazırlanıyordu ki kendisinden ‘sarı inek’ olarak söz edilen hayvancağız üzerinden bir rehine pazarlığı başladı. Sayın Sipahi, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine fikir değiştirdiğini, bahara kadar da beklemeyeceğini bildirerek Hollanda’ya meydan okudu: “Atların ezdiği, itlerin ısırdığı vatandaşlarımıza sarı ineği keserek görüntülü bir mesaj vermeyi düşünüyorum. Bugün yetiştiremedik, cuma günü keseceğiz. Cuma günü, etini

Yazının Devamı

Dosttan düşman yaratma inadı

13 Mart 2017

Yine sapla samanın karıştığı, bir ülkeyle yaşanan krizin toptan yabancı düşmanlığına evrildiği günler yaşıyoruz. Ve ilginçtir, bunun ceremesini en çok çekenlerden biri, İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi Richard Moore.

Zira kendisi Twitter’da aktif bir karakter ve herhalde bütün saldırıları güleryüzle göğüslediği, efendiliğini bozmadığı için, hem tarihteki tüm Britanya – Türkiye meselelerinin hem de Türkiye’nin uluslararası arenada yaşadığı her sorunun hesabı kendisinden soruluyor.

Bir bakıyorsunuz Çanakkale Savaşı’ndan ötürü kabahatli, bir bakıyorsunuz ‘Arabistanlı Lawrence’ adıyla maruf T.E. Lawrence’dan dolayı. Şu sıralar tabii ki Hollanda ile yaşanan gerginlikten sorumlu.

Protestoların üç ayağı var: Hollanda niyetine ABD’nin Rotterdam polis teşkilatına telefon etmek, portakal keserek suyunu içmek ve İngiliz büyükelçisine saldırmak.

Hollanda’nın sağcı parti lideri Geert Wilders Türkler’i ülkeden kovan bir video çekiyor, bizimkiler bunun için de hedefe nezaketle kendilerine cevap veren bir adamı koyuyorlar, anlamak mümkün değil.

“Ne diyorsunuz bu duruma?” diye başlıyor mesela sorgu sual Hayır ne desin, adam Hollandalı da değil Türk de. “Ben BK elçisi olarak iki dost ülke arasındaki

Yazının Devamı

Milli takım gibi yan kadro

10 Mart 2017

Kabul edelim, yola 1-0 yenik çıktı, ‘İstanbullu Gelin’. “İstanbullu modern bir kız konağa gelin gider”in dizi izleyicisinin hafızasında tek bir karşılığı var: ‘ Asmalı Konak’. Damat da Özcan Deniz olunca, doğal olarak “Başka hikaye mi yok?” sorusuyla başladı iş ve bu kıyaslamadan da galip çıkması zor. Ortada efsane olmuş, üstelik geçen zamanla üzerine bir de nostalji halesini kuşanmış bir dizi var.

İkinci sorun, daha dizi başlamadan senarist değişti, değişiyor söylentilerinin gündeme gelmesi oldu ki bu da dizi sektörünün yaralarından biri. Bir iş yola kimle başlayacak, kimle devam edecek asla bilemiyoruz.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun ailesinin gerçek hikayesini anlattığı kitabından uyarlanan ‘İstanbullu Gelin’in de Venedik’ten ödüllü ‘Küf’ filmini yazıp yöneten Ali Aydın’la başlayan yolculuğuna üçüncü bölümden itibaren ‘Anne’den ayrılan Berfu Ergenekon ile devam ettiği biliniyor. Ama bu kargaşayı ve “2017 model Asmalı Konak mı?” yükünü yüklemezsek üzerine, aslında eli yüzü düzgün ve umut vadeden bir iş, Star’ın yeni dizisi ‘İstanbullu Gelin’.

İzlenir kılacak her şey var

Bir kere Zeynep Günay Tan, özellikle ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ile uzun soluklu dizi dünyası kurma konusunda

Yazının Devamı

Kadınlar çiçektir demiş miydim?

9 Mart 2017

Dünyanın her tarafında geçerli mi bilmem ama bizde 8 Mart bilançosu diye bir şey vardır.

Medyamız o gün ekstra hassasiyetle kadın haberlerinin çetelesini tutar. Tahmin edileceği gibi, pek de hayırlı sonuçlar çıkmaz.

Bu yıl ben de deneyeyim dedim.

Tam tarihler 8 Mart 2017’yi gösterirken. Kimileri Dünya Kadınlar Günü’nü, bütün dünya ise Dünya ‘Emekçi’ Kadınlar Günü’nü kutlarken yani, bir bakayım neler olup bitiyor güzel yurdumda.

Evet evet, tam o “Kadınlar, bizim kadınlarımız” şiirleri okunurken, ama artık haşa soframızdaki yerleri öküzümüzden sonra gelmezken. Bilakis, kadınlarımız çiçekken, başımızın tacı, gönüllerimizin sultanı, illa ki ‘bizim’ bir şeyimizken... Kadınlar günü olsa da söz erkeklerinken.

Yemek siparişimizin yanında kırmızı karanfil gelir, telefonumuz kutlama mesajlarına yetişemezken...

Falanca belediye, filanca telefon şebekesi, geçen yıl buzdolabı aldığımız beyaz eşya bayii, muayene olduğumuz klinik gününüzü kutlar, bütün mağazalarda özel indirimler, kredi kartımızda ekstra miller ve de bonuslar bizleri beklerken hani...

Antalya’da Aynur Özallı adlı, 42 yaşında, dört çocuklu bir kadın, geçen yıl boşandığı eski kocası tarafından pompalı tüfekle vurulup öldürüldü.

Yazının Devamı

Nedir bu Abulkasem?

8 Mart 2017

Çok şey söyleniyor, ‘ötekileştirme’den söz ediliyor, ‘yabancı düşmanlığı’nın alıp yürüdüğünden, Batı’nın ‘kendinden olmayana’ duyduğu korkuyla karışık nefretten...

Ve doğal olarak bu konu son dönem üretilen pek çok tiyatro metnine de konu oluyor. Fakat ben hiç bu kadar meseleyi net ortaya koyup lafı dolandırmadan bütün ikiyüzlülüklere ayna tutanını, bunu da “Bak nasıl empati yapıyorum” diye tepeden bakmadan yapanını izlemedim.

Şaşırtıcı değil, çünkü yazarı Tunuslu bir baba ve İsveçli bir anneden dünyaya gelen, İsveç’in parlayan yıldızlarından, 1978 doğumlu Jonas Hassen Khemiri.

Yani ‘yabancılık’ meselesine her taraftan, hem içeriden hem dışarıdan bakabilen, bunu da zekice bir kurgu ve parlak mizahla yapan bir yazar.

‘İstila’, kurucularından olduğu İkinci Kat’tan ayrılan Sami Berat Marçalı’nın yeni topluluğu B Planı’nın ilk oyunu olarak Türkiye prömiyerini yaptı bu sezon.

Bütün hikâye, ya da hikâyecikler diyeyim, ne anlama geldiğini kimsenin tam olarak bilmediği, ama ‘ağır bir isim’ olduğunda birleştiği ‘Abulkasem’ etrafında dönüyor.

Kendi penceresinden

Yazının Devamı

Sosyal medya tacizcisi mi!

6 Mart 2017

Kadına şiddet, taciz, tecavüz olaylarında medyanın kullandığı dil genellikle sorunlu. Kadına karşı işlenen suçun adını koymakta çekingen, neredeyse mağduru suçlu çıkaracak sıfatlar bulmakta da mahir davranabiliyorlar. Yani aslında toplumda durum ne ise, taciz – tecavüz – şiddet haberlerini yapan medyada da durum aşağı yukarı aynı. Hep bir “Yapmış evet de sorun bakalım neden yapmış” hali.

Zannedersiniz her olayı derinlemesine inceleyip bir hafiye gibi sebep – sonuç ilişkileri kuruyoruz. Nedense bu mekanizma tecavüz ve kadın cinayeti haberlerinde dört dörtlük işletilir.

Fakat buradaki suçluğu mazur gözterme yaklaşımı ne kadar yanlış ise, ortada bir adama organize şekilde işkence etmiş koca bir aile varken mağdurdan “Sosyal medya tacizcisi” diye söz etmek de o kadar korkunç. Kadının yanında duracağım derken bu kadar adaletsiz olunmaz.

Karşımızda sahiden akıllara zarar bir olay var; haberlerde yer alan detayların yarısı bile doğruysa insan bu senaryoyu yazıp uygulayabilen bir aileden ürküyor.

Nedir olay: İstanbul Kartal’da oturan A.Y. isimli evli bir kadın, İ.A. isimli şahıs tarafından sosyal medya üzerinden rahatsız edilmiş. Dikkatinizi çekecektir, bu ‘evli’, haberin yayınlandığı her

Yazının Devamı