‘HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR’

3 Mart 2017

Belliydi aslında. Kaç bölüm önce, Poyraz albayına söylemişti filmin sonunu: “Bir kızla bir çocuk birbirini çok sever, biri ölür, öteki delirir” demişti. Biz yerli dizilerimizde sonun bu kadar önceden belli olmasına asla alışık olmadığımız için ciddiye almamıştık. Halbuki ‘Poyraz Karayel’de bu tip çengeller hep vardı, farkı da oradaydı.

Nitekim, 82 bölümün neredeyse yarısında ‘aklını çıldıracağını’ beyan eden, gözümüzün önünde adım adım o eşiğe yaklaşan Poyraz, sonunda dediğini yaptı. Hatta daha da öteye gitti; kalbiyle aşık olduğuna göre, sevdiği kızı kaybetmeye dayanamadı ve ‘kalbi deliren ilk insan olarak’ tarihe geçti.

‘Poyraz Karayel’, Ayşegül’ün (Burçin Terzioğlu) ölürken Poyraz’da (İlker Kaleli) kalan son akıl kırıntısını da beraberinde götürmesiyle son kez sosyal medya rekorları kırarak veda etti. Çünkü “Yaşamaya verilecek en güzel tepkiydi” delirmek.

Ekranın fenomeni oldu

Final bölümünün Tarantino tarafından çekildiğinden şüphelendiğimiz bir ceset tarlasına dönmesini, Poyraz’ın bir hamlede 30 kişiyi falan temizlemesini, Nevra’nın patlayıp alev alev yanan arabadan sağ çıkmasını veda travmasına bağlayıp hoş görürsek, çarpıcı bir finaldi. Yalnız Ayda Aksel bir kez daha oğlunun

Yazının Devamı

İnsanlığın bedeli 17.74 TL

2 Mart 2017

Hayal etmeye çalışıyorum. Nasıl olabilmiştir acaba? İzmir’deki o noter görevlisi, tekerlekli sandalyede olduğu için 25 basamağı çıkamayan Büşra Ün’ün evet, üstelik kendisi milli tenisçimiz de olmasa ne fark eder- yanına inerek işlemini yaptığı için ‘yol ücreti’ talep etmeye nasıl karar vermiştir?

Yüzü nasıl kızarmamış, içi nasıl el vermiştir?

Makbuza da işlemiş üstelik. 17 lira 74 kuruş.

Sanki karşısındaki canı evden çıkmak istemediği için onu ayağına çağırıyor.

Yasaya aykırılığını, engelli insana hizmet verme zorunluluğunu, o paranın haksız olarak alınmış olmasını falan geçiyorum bir kalem.

Zaten işin o kısmı halledildi. Twitter’da “Engellilik nedir diye soranlara noterde 25 basamak merdiven çıkamadığımda kişilerin aşağı gelmesi için 17.74 TL ödemektir deyin” diye zarifçe başına geleni dile getiren Büşra Ün’den defalarca özür dilendi, parası iade edildi. Buna da şükür diyoruz.

Ama asıl mesele o ‘hatanın’ nasıl, hangi güdüyle yapılabildiği. Bu bencillik, bu halden anlamama, bu karşısındakine hayat hakkı tanımama noktasına nasıl geldiğimiz. Yanlışlıkla olacak şey değil ki, düşünülüp karar verilmiş.

Engelli insanın binmesi için otobüsün rampasını açmak zorunda olmadığını iddia eden, görevin

Yazının Devamı

Demir leblebi gibi bir oyun

1 Mart 2017

FUAYE NOTLARI

Bangır bangır bağıran, sert bir müzik, iki delikanlı gözlerini ekrana kitlemiş playstation oynuyorlar. Vurdulu kırdılı, kanlı revanlı bir oyun. Sert. Hayatın kendisi kadar olmasa da.

Her yanına boş şişelerin, ambalaj kâğıtlarının yayıldığı bu ‘çöp ev’de Hench ve Bobbie adlı iki kardeş süt çalarak, yıkamaya verdikleri giysilerini alacak paraları bile olmadığı için tek bir tişörtü paylaşarak, kâh PlayStation’da adam öldürüp kâh birbirlerinin boğazına yapışıp boğuşarak yaşayıp gidiyorlar. Aslında ‘hayatta kalıyorlar’ demek daha doğru onların durumunu tanımlamak için.

Biri 15, diğeri 17 yaşında. Babaları yok, okula gitmiyorlar, arkadaşları yok, dış dünyayla bağları yok. Ara sıra gelip giden alkolik ve nevrotik bir anneleri var, bir de sürekli bağlı tuttukları bir köpekleri. Adı Taliban, köpeğin. Çünkü kahverengi ve saldırgan. En az Hench ve Bobbie kadar saldırgan ve onlar kadar sevgisiz.

Gerilim ile mizah birlikte

Anneleri Maggie oğullarını istemeyen erkek arkadaşıyla yaşıyor, eve gelip gittiği sınırlı zamanlarda ise adeta bir hayal aleminde. Oğullarına verebildiği sevgi kendi annesinden gördüğünden fazla değil. Ne çocukların nasıl bir yoksunluk içinde olduğunu fark ediyor,

Yazının Devamı

Bir saat bile korunamadılar

27 Şubat 2017

Cemile Ş. 29 yaşındaydı. Afyonkarahisar’da yaşıyordu. Gencecik yaşında erkek şiddeti yüzünden ‘di’li geçmiş zaman’la anılan sayısız kadından biri oldu.

10 yaşında bir oğlu vardı.

20 gün önce işten geldi, kocasını yatakta bir başka kadınla yakaladı. Kocası Vural Ş. işsizdi, iddaya göre ‘bunalımdaydı’, Cemile’ye düşen ‘anlayış göstermek’, sineye çekmek, dizini kırıp oturmak olmalıydı. Kendisini aldatan kocadan dayak da yese, üzerinde sigara da söndürülse...

Ama 10 günlük işkencenin sonunda Cemile dayanamadı, Antalya’ya kız kardeşinin evine kaçtı. Kocası da arkasından geldi. Tartıştılar. Cemile polis merkezine gidip şikayetçi oldu. “Kocam,” dedi, “Beni dövüyor, bana şiddet uyguluyor, korkuyorum”.

Karakoldan çıktı, eve döndü, daha kapıdan içeri girmemişti ki kocası karşısına çıktı, belindeki tabancayı çıkardı. Cemile’ye çektirdiği 8500 liralık krediyle aldığı tabancayı... Ve ateş etti.

Cemile Ş. artık yok. Aldatıldı, dayak yedi, işkence gördü, öldürüldü. Son çare olarak sığındığı polis tarafından değil bir gün, bir saat bile korunamadı. Muhtemelen tehlikenin ne kadar gerçek olduğu fark edilmediği için.

İkinci vaka Manisa’dan, 2016 yılından. Davası yeni görülüyor. Hürriyet’ten, İsmail

Yazının Devamı

İSTANBUL SÜRPRİZLİ ŞEHİR

24 Şubat 2017

Moda’nın ara sokaklarında kaybolarak Cafe 37/A’yı arıyoruz. Adını adresinden alan mekanlardan; Bademaltı Sokak 37/A. Sonunda mini mini ama her köşesinde ayrı bir sürpriz keşfettiğim mekana varıyoruz. Hakikaten oyuncaklı bir dükkan, afişler, gelenlerin polaroid fotoğrafları, minik notları, her taraf anılarla dolu.

Donut cenneti olarak açılmış bir yer burası, ama asıl ününü makarnalarıyla edindi. Zira merkezi Parma’da bulunan Academia Barilla, özel gurme serisi ve executive şefi Fabio Foltran’ın tarifleriyle ilk kez Türkiye’de bir mekana girmiş oldu.

Duvarda bir menü var; pek eğlenceli makarna isimleriyle dolu. Misal bir Sophia Loren var, ‘Spagetti Napoletana’nın 37/A versiyonu olarak, Marcello Mastroianni, ‘Aglio e Olio’ olarak beyazperdedeki ideal eşini yalnız bırakmamış. Acılı ‘Penne Arrabiata’ tahmin edileceği gibi Monica Bellucci olmuş. Pesto soslu linguine ise Ferzan Özpetek.

Film isimleri de unutulmamış; brokolili krema soslu orecchiette mi istiyorsunuz; “La Dolce Vita” diyorsunuz. Mantarlı kremalı ‘Fusilli Fungi’ mi, ‘Cahil Periler’ onun adı. Özpetek’in ‘Serseri Mayınlar’ına karides eklenmiş. Fellini ise ağırlığına uygun bir bonfileli fettucine kılığında.

Özel bir konuk

Makarna

Yazının Devamı

Mutluyum, mutlusun, mutlu

23 Şubat 2017

Kendime yanlış bir çevre seçtiğimden olsa gerek, bir süredir nereye baksam gergin, mutsuz ve endişeli yüzler görüyorum. Sanki insanlarda iki kaş arasındaki çizgilerde derinleşmeler var.

Sebebi biri için ekonomik, öteki için güvenlik ama sonuçta bir dokunuyorsun bin ah işitiyorsun. “Nasılsın?” diye sorduğundan aldığın en iyi cevap “Eh işte” ile “Nasıl olalım” arasında değişiyor.

Sinirler yay gibi. Millet birisi yan baksın da ben bir deşarj olayım diye bekliyor adeta.

Klavye başları zaten savaş alanı. Kimse bir diğeriyle aynı fikirde değil ve sanırsın ‘ortak payda’ uzak bir gezegen.

Hal böyleyken insan düşen cemreden, gelen bahardan, açan çiçekten, zıplayan kuzudan falan medet umuyor. Bakınız, bu hafta havaya düşen cemre neredeyse TT oldu.

Gelgelelim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’ sonuçlarını yayımladı, e dert üstü murat üstüymüşüz, hiç söylemiyorsunuz.

2015 yılında mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı yüzde 56.6 iken, 2016 yılında yüzde 61.3’e çıkmış. Mutsuz olduğunu iddia edenler ise yüzde 11.4’ten yüzde 10.4’e düşmüş.

Harika haber.

Yazının Devamı

Sana diyorum, sağlıkta şiddet olmaz!

20 Şubat 2017

“Cesur ve Güzel”in son bölümünü izleyenler muhtemelen Kıvanç Tatlıtuğ’un hastane koridorunda verdiği dersi fark etmiştir. Cesur’un kadim dostu, Rıfat abisi kaza geçirdi ve durumu ağır, her hasta yakını gibi babasıyla ilgili kesin bir bilgi almak isteyen oğlu da hastanede bağırıp çağırmakta. Çok bildik bir tablo, kendini çaresiz hisseden, bu yüzden sanki elinden bir şeyler gelecekken yapmıyormuş gibi doktora yüklenen o adamı hepimiz tanıyoruz.

Fakat bu sefer Cesur duruma el atıyor ve önce karşısındaki delikanlıya, sonra ekran başında oturup doktorların ellerinde sihirli değnek bulunduğunu, eğer sevdikleri birini iyileştiremiyorsa bunu canı öyle istediği için yapmadığını zannedenlere anlatıyor. Basbayağı, tane tane: “Anlıyorum, üzgünsün, çok da haklısın üzgün olmakta ama bu işler böyle gitmez. Bak buradaki herkes babanı iyileştirmek için seferber olmuş durumda. Sağlıkta şiddet olmaz. Duyuyor musun sana ne diyorum, sağlıkta şiddet olmaz! Aç gözlerini, şımarıklık yapma. Saçmalamayı bırak insanlar işini yapsın!”

Bundan birkaç ay önce, “Cesur Yürek” dizisinde ameliyathane basıp cerrahın kafasına silah dayayarak hastayı hayata döndürmesini sağlayan bir karakter izlemiştik. Çok tehlikeli ve

Yazının Devamı

EKRANDAN KALPLER FIŞKIRDI

17 Şubat 2017

Televizyon dizilerinin gündemi takip etme çabası sonucu bir haftadır ekranlardan kalpler fışkırıyor. Gerçek hayatta mecburcu 14 Şubat çiftlerine kurulan tuzaklara yakalanmasanız bile, televizyonda kaçamıyorsunuz. Üstelik dizi bu ya, sürpriz çıtası yükseldikçe yükseliyor. Hayır amaç ne? Bu vesileyle çiftler arasında kavga çıkarmak mı?

Yurdum kadını yıllar süren çabalarının ekmeğini yiyip nihayet 14 Şubat’larda baş başa bir yemek, bir oyuncak ayı, olmadı bir kırmızı gül koparmaya muvaffak oldu bir süredir. En “Ben sevmem bu günleri” diyen erkek arkadaşlar bile bir nebze uyum sağladılar bu kırmızı kalpli gidişe. Ama şimdi kadınlar o dizilerde görecekler elalemin erkeklerinin -ki gerçek hayatta neredeler bilen yok- aldığı hediyeleri, gizli kapaklı yaptığı organizasyonları, hadi yeniden
sorun yumağı.

Bitmeyen planlar....

Bir de öyle bir dünya ki, kadınlarda bir “Yok canım ne 14 Şubat’ı?” hali, erkekler “Yoo, hayatımın en önemli günü bugün, en büyük sürprizi ben yapacağım” havasında. Misal, ‘Cesur ve Güzel’de Cesur, Sühan’ı binbir dalavereyle Sakıp Sabancı Müzesi’ne Feyhaman Duran sergisi vesilesiyle verilen özel bir davete çağırttırdı. Sühan bir de gitti ki ne görsün? Müze kendisi için

Yazının Devamı