Biz ettik siz etmeyin

3 Nisan 2017

Norveç’in kıyamet hazırlıkları sürüyor. Daha önce Svalbard takımadalarında dünyadaki bütün bitki tohumlarını muhafaza etmeyi amaçlayan bir ‘Kıyamet Ambarı’ kurmuşlardı. Bir tür Nuh’un bitki gemisi, günün birinde her şey yok olursa bitki türleri kalsın diye.

Şimdi de aynı bölgede bir ‘Kıyamet Kütüphanesi’ açmışlar, adı Arctic World Archive. Hem gelecek nesillere hem de kıyamet sonrasına kalmasında fayda görülen kitaplar seçilip bu arşive konuluyor ve bunlar daha güvenli olduğu için dijital filmlerle korunuyor. Yetkililer, herhangi bir askeri saldırıya maruz kalmayacağından emin oldukları bu bölgenin dünyanın en güvenli yeri olduğunu, isteyen ülkenin, kurumun ya da kişinin geleceğe kalmasını istediği belgelerini buraya emanet edebileceğini söylüyorlar. Bina nükleer saldırıya dayanıklı, teknolojileri arşivi en az 1000 yıl koruyacak nitelikteymiş.

Bu dünyanın ilk kıyamet kütüphanesi değil. Daha önce de Kuzey Carolina’da aynı amaçla açılan Survivor Library’de insanlığa ‘medeniyeti’ yeniden inşa etmekte rehber olacak 7000 adet kitap PDF formatında yer almıştı.

Yani insanoğlu çok değerli bilgi ve tecrübeleri olduğundan, bunların gelecek nesillere aktarılmasının faydasından hatta günün

Yazının Devamı

Medeni sistemin çöktüğü an

31 Mart 2017

“Yaşasın ne güzel, taksiye korkarak binmeyeceğiz artık, kabalıkla karşılaşmayacağız, iki adım yol gideceğiz diye sinir sahibi olmayacağız” diye sevinçle karşıladığımız BiTaksi uygulamasının içinde de orman kanunlarının hüküm sürmesini sağladık tez zamanda. Bir güvencemiz vardı, sistem sana yolculuk sonunda fikrini soruyordu, yorum yazabiliyor, şoföre puan verebiliyordun. Onun da güvence değil, hayati tehlike olduğunu son olay sayesinde öğrenmiş olduk.

Şoförün, kaza yapmış insanların üzerine arabayı sürüp “Sizi ezerim, hemen çekin arabanızı” diye tehdit ettiğini BiTaksi’ye bildiren bir çift, şikayetlerine sonuç almak yerine dayak yediler. Meğer şikayet yorumlarını şoförlerin kendileri de görüyormuş, bu adam da söz konusu çifte diş bileyip bir hafta takip etmiş, bir daha çağırdıklarında da koşarak gidip insanları ‘kaçırmış’ Birlik Taksi durağına, kendilerini bekleyen diğer taksicilerin yanına. Ve hep beraber çiftin üstüne çullanıp tekme tokat dövmüşler.

Medeni Bitaksi sistemimizin çöktüğü yer. Ne olacaktı tabii, neticede oradaki şoförler de centilmenlik eğitiminden geçip gelmiyorlar. BiTaksi’nin daha seçici olması, şikayeti ilk anda ciddiye alması ve tabii ki şoförle paylaşmaması

Yazının Devamı

Bu işler parayla

30 Mart 2017

Bu hafta hepimiz öğrendik ki kulaklı orman baykuşu diye bir hayvan var, nadir bulunan bir tür, koruma altında ve bulduğunuz zaman evinize değil Orman Bakanlığı’na götürmeniz gerekiyor. Yasalar bunu gerektiriyor. “Zaten neden eve götüreyim yabani kuşu?” demeyin, yine bu hafta öğrendik ki, karaborsada satabiliyorsunuz kendisini. Hatta Yağmur Aşık’ın telaffuz ettiği rakama göre tahminen 5000 liraya.

Olay, Cihangir’deki Papsi Veteriner Kliniği’nde cereyan ediyor. Yıllardır eş dost bütün hayvanlarımızı güvenle emanet ettiğimiz, 7/24 şefkatli bir hekim bulabileceğiniz bir kliniktir. Sokak hayvanlarını da götürürüz, aynı ilgiyi görürüz, sahiplendirene kadar günlerce konuk ederler, öncelikleri asla para değildir.

Geçen hafta eski milli futbolcu Emre Aşık’ın eşi Yağmur Hanım yardımcısıyla bir baykuş yollamış Papsi’ye, kanadı kırık diye. Şansa bakın ki klinikteki hekimlerden Dilara Tezel özel olarak yaban hayvanları konusunda uzman ve Yaban Hayvanları Koruma Derneği üyesi. Bakıyor ki sorun kanatta değil, baykuş uzun süre yetersiz beslenmeden dolayı hasta, vücut ısısı düşük, hemen yoğun bakıma alıyor.

Ve yasal olarak yapması gerekeni yapıp Orman ve Su İşleri Bakanlığı veterinerine haber

Yazının Devamı

Demir parmaklıklar neyi hapsedebilir?

29 Mart 2017

Son derece yalın ve daha salona adım attığı anda insanı her şeyden önce soğukluğuyla çarpan bir sahne. Arkada demir parmaklıklı bir hücre, önce bir görüş masası, iki sandalye. Hücreyle masanın olduğu salona gene demirden rampalarla iniliyor. Bu atmosferde herhangi bir sıcak duygunun yeşermesi hayal edilemez, değil ki birbirini 15 yıl görmemiş bir anne kızın kaynaşması, kayıp zamanı yakalayıp ortak anılara yeniden tutunur hale gelmesi.

Nitekim 11 yaşından babası mezara, annesi hapishaneye girdiği için öksüz - yetim olarak 25 yaşına gelmiş Josie’nin ziyareti de pek hayırlı sonuçlara varacak gibi görünmüyor. Ama bir derdi var Josie’nin, 11 yaşından öncesini hatırlamıyor ve annesinin babasını neden öldürdüğünü bilmiyor. Bunları çözmek için de tabii önce annesini tanıması şart.

Annesi Fay, hapishanede geçen 15 yılın demir gibi sertleştirdiği bir kadın. Görünürde. Tanıdıkça görüyoruz ki küçücük alanda yetiştirdiği bitkiler gibi çiçek açmaya hazır bir genç kız kalbi taşımakta. Aradan geçen yıllar, öldürdüğü kocasına olan aşkı dahil, içini pırpır ettiren hiçbir duyguyu öldürmemiş.

Sadece gerçeğin peşinde

İstiyor ki kendini kariyerine adamış, flört ve eğlence ihtimallerine kapılarını kapatıp

Yazının Devamı

Ebedi gençlik hayali güzel de...

27 Mart 2017

İnsanlık tarihi kadar eski bir hayal herhalde, yaşlanmayı durdurmak, yaşam süresini uzatmak. Kaç masalda, kaç efsanede okudunuz, kaç filmde gördünüz bir düşünün. Vampirlere özendiğinizi itiraf edin. “Her şeye çare bulan bilim bunu ne zaman çözecek, benim yaşam sürem içinde halletse bari” diye düşünmediğini söyleyene inanmam.

İşte deniyoruz, estetikler, vitaminler, botokslar, kremler ama gerçek bir çözüm yok hâlâ.

Gelgelelim umut veren denemeler var: Haftasonu BBC Türkçe’de yayınlanan bir haber, Hollanda’daki Erasmus Üniversitesi’nden doktorların, farelerin yaşlanma sürecini geri çeviren bir ilaç geliştirdiklerini ve bunu insanların üzerinde kullanacaklarını müjdeliyordu. Durdurmakla kalmıyor, geri çeviriyor, rüya gibi.

Kullandıkları peptid molekülü yaşlı hücrelerin kimyasını bozarak onları öldürüyormuş, ilacın kullanıldığı 90 fare yaşındaki hayvanların tüyleri çıkmış, güçleri kuvvetleri yerine gelmiş, karaciğer ve böbrek fonksiyonları düzelmiş.

Şimdi ilk olarak agresif beyin tümörü olan hastalarda denenecekmiş, başarılı olursa ileride birçok hücre yaşlanmasına bağlı hastalığa umut olabilir ve giderek ebedi gençlik hayal olmaktan çıkabilir.

Şimdi sıra geldi savaşları, terörü, insanın

Yazının Devamı

SEVİYORSAN DESTEKLE BENCE

24 Mart 2017

Her şey ama her şey değişiyor, ömrünün geçtiği şehirde, semtte, sokağa çıktığında tek bir tanıdık tabela görmüyorsun, “Benim” diyebileceğin, anılarını anlatabileceğin tek bir bina, tek bir ağaç bile, neredeyse. “Her sene bu zaman burada şu olur” diyemiyorsun mesela. Ya kapanmış, ya kaldırılmış, bir şekilde tarihe karışmış oluyor. Konser mekanı ve bar olarak şehre damgasını vuran Hayal Kahvesi bile dayanamadı değişime, ne diyeyim...

Ama mesela bir radyo var, içinde dünyanın her köşesinden her tür sese, renge; mimarlıktan felsefeye, edebiyattan güzel sanatlara hayatı yaşanır kılan her şeye yer olan, yayına başladığında “Vay be, ne acayip” dediğimiz, müdavimi olduğumuz, sahiplendiğimiz, o 22 yaşına gelmiş şimdi. Büyümüşüz beraber. Birçok güzellik gibi eksilip gitmemiş. Ve şimdi, 14 yıldır devam eden bir Açık Radyo (94.9) geleneğinin tekrarlanma vakti geldi: 9 gün, 99 saat sürecek olan 14. Dinleyici Destek Özel Yayını’nın. Nedir bu? Açık Radyo, her yıl bu zamanlarda kapılarını kültür-sanat dünyasından isimlere ve ‘kadim’ dinleyicilere açıyor, bazen konuk, bazen programcı olarak. Dinleyiciler de istedikleri programı bir saatine destekleyebiliyor, bu da herhangi bir sermaye grubuna

Yazının Devamı

Laptop yasağı bilmecesi

23 Mart 2017

Önce ABD, sonra İngiltere bazı ülkelerden uçağa binecek yolcuların kabine cep telefonundan büyük elektronik cihaz sokmasını yasakladı. ABD’nin yasak listesi Türk Hava Yolları, Royal Jordanian, EgyptAir, Saudi Arabian Airlines, Kuwait Airways, Royal Air Maroc, Qatar Airways, Emirates ve Etihad Airways’i kapsarken, jet hızıyla onu izleyen İngiltere’nin listesinde Türkiye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus ve Suudi Arabistan’dan gelecek -ve geçecek- uçaklar var. Onlar ayrıca sadece o ülkelerin havayolu şirketlerini değil, British Airways ve Easyjet’i de yasak kapsamına aldı.

Gerekçe, İslami terör tehdidi. Yergi olarak mı alırsınız övgü mü bilmem; Trump kanadından gelen açıklama, “İslamcı teröristlerin hava güvenliğini vurmak için zekice yöntemler geliştirmekte olduğu” yolunda.

Bunu uçağa binmeden üç kere açılıp kapatılacağı kesin olan bir cihaz yardımıyla yapmayı denemenin ne kadar zekice olduğuna siz karar verin artık. Ya da laptop’ı valize koyup bagaja vermenin bu ‘zekice yöntemi’ durdurup durduramayacağını.

İşi nedeniyle laptop’sız seyahat edemeyecek insanlar var, herhalde amaç onları durdurmak, El Kaide ya da IŞİD militanlarını değil. Bilgisayarını kırılacağı, bozulacağı ya da çalınacağı

Yazının Devamı

O zaman bir tabak sardalya

22 Mart 2017

Seksenli yılların sonlarında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bir gidenin bir daha gittiği, anlata anlata bitiremediği bir komedi oynanmıştı; ‘Oyunun Oyunu’. Oyun seyirciyi çok merak ettiği bir yere; tiyatronun sahne arkasına götürüyor ve asıl şamatanın orada kopmakta olduğunu gösteriyordu. Sahiden öyle böyle komik değildi. Özellikle oyunun az zekâlı, şuh sarışınını oynayan Meral Oğuz efsane olmuştu. Genellikle daha uçucu kaçıcı, güldürdükten sonra geride çok da fazla iz bırakmayan bir tür kabul edilen komedi, aslında iyi bir örneğine rastlandığında o kadar unutulmaz olabiliyor ki, ‘Oyunun Oyunu’nu bunca yıl sonra yeniden izleme fırsatını kaçırmak istemedim. Biraz da korka korka; çünkü 30 yıl bazen bir oyundan çok şeyi alıp götürebiliyor, anısı bozulsun istemiyor insan. Ama ‘Oyunun Oyunu’, bu konuda da bir istisna. Boşuna dünyanın en çok sahnelenen oyunlarından biri değil.

Modası hiç geçmedi

İngiliz yazar Michael Frayn, orijinal adı ‘Noises Off’ olan oyunu 1982’de yazmış. Ama asıl fikir, 1970’de yazdığı ‘The Two of Us’ oyununu perde arkasından izlerken gelmiş aklına. “Aslında sahnenin arkası önünden daha eğlenceli” diye düşünmüş ve oturup bunu yazmış. Hatta doğru tabir ‘yazmaya

Yazının Devamı