OTEL ODALARINDA TİYATRO VAR

4 Ekim 2016

Otel odalarında genel olarak bir “Kimler geldi, kimler geçti” duygusuna kapılır insan. Kim bilir ne mutlu mutsuz anlara, kavgalara, barışmalara tanık olmuştur o duvarlar, o yatak, o koltuk. Garip bir ortak yaşam alanıdır; farklı çağlarda yaşamış insan hayatlarının kesiştiği.

Hani aynı anda bulunmaz, birbirini görmezsin de, sanki nefes alışını duyarsın senden önceki konukların.

Hele ortada Pera Palace Hotel Jumeirah gibi adımını attığın anda zamanda yolculuğa çıkmış gibi hissettiğin bir otelse söz konusu olan, kahramanlar da farklı oluyor haliyle. Ben diyeyim Greta Garbo, sen de Agatha Christie dolaştı bu koridorlarda, izleri sinmez mi duvarlara?

Zamanın başka türlü aktığı bir otelde ‘Pera’nın Zamanı’ diye bir oyun oynamak şahane bir fikir bu yüzden.

Altıdan Sonra Tiyatro’nun 120’yi aşkın yıllık tarihini bir tiyatro oyunuyla kutlamak isteyen Pera Palace’la iş birliğinden çıkan oyun, otelin merdivenlerinde ve çeşitli odalarında geçip, görkemli balo salonunda sona eriyor.

Her odada farklı bir hikaye

Fikir de son derece hoş: Bazı odalardaki konuklar zamanın içinde

Yazının Devamı

Kazayla tecavüz !

3 Ekim 2016

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi hocalarından Prof. Recep Seymen’in dersinde çekilmiş bir video düştü hafta sonu sosyal medyaya. Kendisini LGBTİ yürüyüşünü tehdit eden Alperen’lere verdiği destekle olsun, eşcinsel bir erkekle üç kadınla evlenen bir erkeğin aynı derecede ‘sapkın’ olduğunu iddia ettiği değerli açıklamalarıyla olsun, Doğu’daki çocuk evliliklerine karşı çıkanların Batı’daki erken yaşta girilen cinsel ilişkilere neden ses etmediğini sorgulamalarıyla olsun, medyada görmeye alışığız.
Eski rektör Yunus Söylet’le karşılıklı davaları, MHP Güngören Belediye Başkan adaylığı da cabası. Popüler bir profesör olduğu kesin.
Derslerinden dışarı sızan belge ve bilgilerden anladığımız kadarıyla iki tane ana meselesi var: Batı ülkelerindeki sevişme yaşı bir, eşcinsellik iki. Bunlar İktisat Fakültesi öğrencilerine neden lazım diye sorarsanız, cevabı herhalde hocamızda gizli.
Bildiğimiz, o bunları anlatmayı seviyor. Yeryüzü Kadınları Platformu da bu kıymetli incileri paylaşarak üniversitedeki cinsiyet ayrımcılığını ele güne göstermeyi.
Son olarak da işte, Ensar Vakfı’nda olanları ‘kazadır’ diye nitelendiriyor sayın Seymen. Aslında belli ki daha önceki derste

Yazının Devamı

‘SÜREYYA NİNE’YE AŞKIN YOLLARI

30 Eylül 2016

Önümüzdeki hafta BKM’de yeni bir oyun başlayacak: Yunus Emre Gümüş’ün yazdığı, Özen Yula’nın yönettiği ‘Kadınlar, Filler Ve Saireler...’ Üç farklı kuşaktan üç şahane oyuncu, üç yalnız kadını oynuyor oyunda; Vahide Perçin, Yasemin Çonka ve Açelya Topaloğlu.

Seyircili genel provasında izlediğim oyunla ilgili söyleyeceklerim bir başka yazıya; üç oyuncuyla kadınlık hallerini konuştuğumuz röportajda, konu yeni sezonda rol alacakları dizilere de geldi. Vahide Perçin ‘Anne’ dizisi ile gelecek ekranlara.

Yasemin Çonka nasıl dizilerde sürekli hüzünlü abla oynuyorsa, Vahide Perçin de hep anne. Aslında 35’ini bulan her kadın oyuncu gibi anne. “Maalesef bir şey denendiyse üzerinizde, o kalıyor” diyor Vahide Perçin; “Mesela bizim yaş dilimimizde aşk bile yaşayamıyorsun.”

Bu, onun gibi hem çok güzel, bir de üstüne son derece karizmatik kadın oyuncularla sık sık konuştuğumuz bir konudur. Hiç anlayamazsın neden o kadınların ‘sadece’ anne rollerine hapsedildiğini. Tamam anne olsunlar da beraberinde duyguları da olabilir, kocaları ya da boşandıkları eski kocaları ortalıkta cirit atarken onlara da fedakârca evde oturmaktan fazlası düşebilir.

Her koşulda kutsal aile yuvasının bekçisi olmaya mahkum

Yazının Devamı

Ağaç yaşken nereye eğilir?

29 Eylül 2016

Çocukların, çok küçük değillerse ülkede olup bitenden habersiz büyümesi gerektiğini düşünmüyorum. Zaten saklamak da çok mümkün değil. Elbette 15 Temmuz gecesi yaşananlar da uygun bir dille, anlayabilecekleri şekilde anlatılmalı, öyle bir şekil varsa tabii. En azından korkutmadan, sıra arkadaşına düşman etmeden, kamplaştırmadan.
Mesela İskenderun’daki bir ilköğretim okulunda din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmeninin yaptıklarını yapmadan. Söz konusu derste çocuklara sorulacak soru “Recep Tayyip Erdoğan’ı mı seviyorsun, FETÖ’yü mü?” olabilir mi? Bunun ne ilgisi var din kültürüyle, ahlak bilgisiyle ve onlar çocuk neticede, ne bilsinler? Neyi öğretmeye ya da daha fenası onlar hakkında neyi öğrenmeye çalışıyorsunuz? Bu çocukları terörize etmekten, güvenlerini sarsmaktan başka bir işe yaramaz ki.
Ardından da hangi partiyi tuttukları soruluyormuş aynı hoca tarafından. Ak Parti mi, CHP mi, HDP mi? Nedir bu, futbol takımı mı? Yetişkin insanların bile oylarını kendilerine saklamak, destekledikleri partiyi açıklamamak gibi doğal bir hakları varken, daha oy verme yaşına gelmemiş, muhtemelen konuyla ilgili pek de fikri olmayan çocukları partilere bölmeye çalışmak hangi öğretmenin

Yazının Devamı

İş kazası ve özür...

27 Eylül 2016

İnsanın ne kadar özenirse özensin önüne geçemediği iş kazaları oluyor maalesef. Benim dünkü yazımda olduğu gibi. Ülke ve dünyada kadınların hallerine değinen “Nedir bu kadınların çektiği?” başlıklı bir yazı yazmış, İran’da bisiklet, Polonya’da kürtaj yasağına karşı düzenlenen protesto eylemlerinden söz etmiştim.

Ülkemizdeki örneklerden de örnek beğenemeyip Burdur İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Bayram’ın bir süre önce sosyal medyadan paylaştığı ancak CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in hazırladığı soru önergesiyle yeniden gündeme gelen “Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse o kadar erkekle zina yapmış gibidir” cümlesine değinmek istemiştim. Göker, önergesinde bu sözlerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik edip etmediğini, Mahmut Bayram’ın ne zaman görevden alınacağını soruyordu.

Ancak nasıl bir akıl tutulması yaşadıysam; - bunu sayın Bayram’ın akıllara durgunluk veren paylaşımına bağlama kolaycılığına kaçmayacağım, kendi dikkatsizliğim - İl Milli Eğitim Müdürü yerine Emniyet Müdürü yazmışım.

Düzeltir, Sayın Burdur Emniyet Müdürü Eyüp Özdoğru’dan özür dilerim.

Yazının Devamı

ARANIZDA KALIVERSİN

27 Eylül 2016

Geçen gün taksideyim, şoför arkadaşın da canı sıkılıyor belli, “Ben” dedi, “Anlamıyorum abla. Bu kızlar saçlarının böyle yarısını kesiyorlar, mavi yapıyorlar.” Tam o sırada söylediği saç modeliyle bir genç kız karşıdan karşıya geçmekte. Şoför bey devam ediyor: “Hayır, bayan dediğin kendine yakıştırmalı.” Ben “Demek o kendine yakıştırıyor” diye cevap veriyorum; diyalog asla bitmiyor, aynı sıralamayla devam ediyor. O tarif ediyor, nasıl da anlamadığını, ne saçma bulduğunu tekrar ediyor ve “Bayan yakıştırmalı” diyor, ben “Yakıştırmış ki yapmış” diyorum. Ama tabii esas niyet “Benim yakıştırdığım gibi görünmeli” olduğu için bir yere bağlanamıyoruz bir türlü.

‘Üstü örtülü’ espriler silsilesi

Nereden geldi aklıma bu diyalog? Bir benzerini TV8’in sabah kuşağı programı ‘Aramızda Kalmasın’da izlediğim için.

Sunuculardan Jess Molho, açmış ekrana bir magazin haberi, yorumlamakta. Sosyal medya fenomeni Kerimcan Durmaz, Rihanna ile karşılaşmış, ‘dili tutulmuş’, haber bu. Molho’nun konusu
ise başka.

Kerimcan’ın tektaşı ve bileklikleriyle eğlenesi var. Derken partneri Funda Özkalyoncu’dan ihtiyaç duyduğu ‘pas’ geliyor: “Kadın çantası değil mi elindeki? Niye bir erkeğin üzerinde kadın çantası var,

Yazının Devamı

Nedir bu kadınların çektiği?

26 Eylül 2016

En son söyleyeceğimi başta söyleyerek lafa girmek istiyorum: Nedir bu kadınların çektiği? Zaman zaman benim de “Kadın erkek diye ayırmayalım, insan diye bakalım” diyesim geliyor ama maalesef gündem izin vermiyor buna.
Yalnızca tacizden, tecavüzden, ülkemizin ‘normal’lerinden sayılmaktan çıkması için daha kırk fırın ekmek yememiz gerektiği görülen kadın cinayetlerinden söz etmiyorum.
Dünyanın dört bir yanında erkekler tarafından gasp edilmiş temel hakları için mücadele eden kadınlar var.
Bakınız İran. İranlı kadınlar sosyal medyadan bisikletli fotoğraflarını paylaşıyorlar bu ara. Neden? Dini lider Ayetullah Hamaney fetva vermiş; kadınlar bisiklete binmesinmiş. ‘Yozlaşmaya’ yol açıyormuş ülkede. Nasıl oluyormuş bu? Tabii ki erkeklerin dikkatini çekmek suretiyle. Bu hayattaki birinci vazifemiz erkeklerin gözüne çarpmadan yaşayıp gitmek. Aksi halde onlar tahrik oluyor, biz günahkâr.
“Erkekler gözlerine ve meşhur ‘nefs’lerine hakim olsa daha iyi olmaz mı?” Hayır, seçenekler arasında o yer almıyor. Bakınız, ülkemizde Burdur İl Milli Eğitim Müdürü'nün sosyal medya paylaşımında durum soru işaretine mahal vermeyecek şekilde özetlenmiş: “Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene

Yazının Devamı

YAPAN NASIL YAPIYOR?

23 Eylül 2016

Handan’ın canı sıkılıyor. Ölesiye... Hani vardır ya “Nesi eksik canım, rahat batıyor” denen hayatlar, onlardan onunki de. İyi kazanan makul bir koca, Bağdat Caddesi’nde güzel bir ev, proje olarak tasarlamaya çalıştığı bir kız çocuğu var.

Çalışması, para kazanması gerekmiyor, aklına eseni kocasının ek kartıyla düşünmeden satın alabiliyor, ondan evde yemek yapmasını bile bekleyen yok, daha ne? Uçsuz bucaksız bir boş zaman. Bir de onunla ne yapacağını buldu mu, tamam.

Kafe mi açsa acaba? Neden olmasın? İşletmecilikten anlar mı? Denemedi, bilmiyoruz. Ama, “Yapan nasıl yapıyor?”

Ya da tamam, kitap yazabilir. Anlatacak hikayesi var mı? Var kafasında bir şeyler. Daha önce iki cümleyi alt alta yazdı mı? Hatta hiçbir kitabı okuyup bitirdi mi? Yoo. Ama olur canım, “Yapan nasıl yapıyor?”

Bir dakika, en iyisi ikisini birleştirip bir
kitap - kafe açmak aslında! İnsanlar hem kahve içer, hem okur. Hem İstanbul’da hiç yok böyle bir şey. “Yapan nasıl yapıyor?”

Tanıdık yüzler

İlk filmi ‘Çoğunluk’la üst - orta sınıfı paralayan Seren Yüce, bir kez daha aynı sulara çevirmiş kamerasını. Bugün gösterime giren ikinci filmi ‘Rüzgarda Salınan Nilüfer’in kahramanı, Handan. Milliyet Sanat dergisi için Nil Kural’a

Yazının Devamı