“İdeal kadın diyorlar ama Türk erkeği Esra’yı kaldıramazdı”

25 Kasım 2012

Behzat Ç’den ayrılınca “Atlılar” dizisinin çekimleri için Bulgaristan’a giden Canan Ergüder ile hem Savcı Esra’nın ölümünü, hem de yeni dizinin akıbetini konuştuk.

Behzat Ç.”nin en sevilen karakterlerinden biriydi Savcı Esra, sezon sonunda pat diye öldürüldü. Nasıl olur, neden olur derken yine Serdar Akar’ın Adam Film’inin yeni işlerinden “Atlılar”da oynayacağını öğrendik Canan Ergüder’in. Hakkındaki her şey sır gibi saklanıyordu, çok merak ediliyordu. Büyük bir proje olacağını, fantastik bir dizi olacağını biliyorduk, o kadar. Bir de Bulgaristan’da çekildiğini... Fakat dizinin yayını gecikince Canan Ergüder’i aradım, çekimlere ara verildiğini, bir süredir İstanbul’da olduğunu öğrendim. Ve Savcı Esra’dan beri neler yapıp ettiğini öğrenmek için sevgili mahallesinde; Kuledibi’nde buluştuk. Prof. Dr. Üstün Ergüder’in tiyatro ve sosyoloji okumak için Franklin and Marshall College’a gidip 14 yıl Amerika’da yaşayan kızı Canan, 2007’de döndüğü İstanbul’da kendine yepyeni bir hayat kurmuş durumda. Evinin dibindeki kafenin kapısından, kızıl saçlarıyla giriyor, herkese selam veriyor. Belli ki çok ‘buralı’ olmuş artık. Yeni saçlarına bayılıyor, niyeti hep böyle kalmak. Dizinin

Yazının Devamı

Bu ekibi izlemeye devam edin

23 Kasım 2012

Ekip Tiyatrosu’nun geç keşfettiğim oyunu ‘Largo Desolato’, izleyene sıra dışı ve heyecan verici bir deneyim vaat ediyor. Yönetmeni ve oyuncusu Cem Uslu ise, ayrıca kutlanmayı hak ediyor

Bir şeyi geç keşfetmiş olmak, ondan hiç haberdar olmamaktan iyidir, diye başlamalıyım söze. Bu bir bahane değil tabii ama, -ne mutlu ki- İstanbul’un her köşesinden pıtrak gibi genç tiyatro topluluğu fışkırıyor ve hepsini takip edebilmek çok mümkün olmuyor. Sonra gidiyorsun, BuluT Tiyatro’da ‘Nerede Kalmıştık?’ diye bir oyun izliyorsun, orada çok yetenekli bir genç oyuncu görüyorsun ve bir de bakıyorsun ki, o oyuncu aynı zamanda yazarmış, yönetmenmiş, Haliç Üniversitesi çıkışlı Ekip Tiyatrosu’nun kurucularındanmış.
Cem Uslu’nun peşinden ‘Largo Desolato’ya gittim bu sefer. Vaclav Havel’in oyunu, Türkçeye ‘Buruk Ezgi’ olarak çevrilmiş (Ülkü Akbaba ve Kemal Boztepe tarafından), 1990’da Dostlar Tiyatrosu tarafından oynandığında kaçırmışım. Bu yakaladığımdan çok memnun kaldım ama.
Oyun, broşürde pek güzel ifade edildiği üzere ‘yaşadığı toplumdan kopuk, atalete saplanmış, bireyci bir bunalımda boğulan çıkarcı bir entelektüelin eleştirisini onu yaratan/onun yarattığı toplum bağlamında’ ele

Yazının Devamı

BiRAZ SAYGI DUYULAMAZ MI?

20 Kasım 2012

Levent Öztürk’ün ani, iç yakan ölümünden sonra yaşananlara şaşırıyor değilim, “İhmalimiz olmuş. Özür dileriz” gibi bir ifade beklemek hayal zaten. Biliyorum. Ama biraz saygı da mı beklenemez? Biraz üzüntü duyulamaz mı?

Bir adam vardı. Hani ‘adam gibi adam’ denen türden. Tanıyanın, arkadaşlık edenin, hatta ara sıra karşılaşıp iki çift laf edenin bile sevmemezlik edemeyeceği bir adam. Çok ışıltılı bir gülüşü vardı, hep nazikti, yumuşaktı, sesini yükseltmeden, usul usul konuşurdu.
Adı Levent. Levent Öztürk. Tam bir Beyoğlu çocuğu. Görseniz tanırsınız mutlaka... Evet evet, Kaffeehaus’un Levent’i... Ya da Leyla’nın... Tabii ki Jazzy’nin.. Aliye’nin... Ama Kaktüs’ün de... 21’in de... Aslında bakıyorum, sadece kendi işlettikleri değil, bütün mekânlar Levent’inmiş. Cihangir’in sokakları da... Şimdi artık ebediyen onun.
Cuma geç bir saatte Coşkun Sokak’taki 21’den çıkmış, sola dönüp karşı kaldırıma geçmiş, 4-5 adım ya atmış ya atmamış, ihtimal dengesini kaybetmiş ve aşağı inen merdivenlerin boşluğuna düşüvermiş. 44 yıllık bir hikayenin sert, ani, iç yakan, beklenmedik sonu.

Fotoğrafta gördüğünüz pembe parmaklıklar eskisidir, önüne dikilen siyahlar yenisi. Metreyle

Yazının Devamı

“Ben kızımdan değil annesinden ayrıldım”

18 Kasım 2012

Yıllarca ekranda izledik onu. 40 yaşıyla beraber hayatında yeni bir viraj aldı, GQ dergisinin yayın yönetmeni oldu. Mirgün Cabas bu hafta hem dergisinin ‘Yılın Erkekleri’ ödülleriyle hem de kızının annesi ile kız arkadaşı Tuba Ünsal arasındaki tartışmayla gündemdeydi...

Mirgün Cabas’ın çıkardığı GQ Türkiye dergisi, bu hafta verdiği ‘Men of the Year’ (Yılın Erkekleri) ödülleriyle gündeme geldi. Orhan Gencebay’dan Michael C. Hall’a (Dexter) 14 başarılı erkek, bir de ‘yılın kadını’ seçilen Meryem Uzerli ödüllerini görkemli bir törenle aldılar.
Gecenin en mutlu ve en yorgun adamı yayın yönetmeni Mirgün Cabas’tı. Mutluluğunun sebepleri bir dolu, yorgunluğunun da öyle... Ertesi gün buluştuk ve önce GQ’nun serüvenini konuştuk, sonra da ‘iki kadının uğruna kavga ettiği adam’ şeklinde gündeme gelmesine neden olan olayları... Şöyle bir hatırlarsak; Cabas kızı Leyla ile Bebek parkında kameralara ‘yakalanmış’ fakat haber “Mirgün Cabas sevgilisi Tuba Ünsal’ın kızını gezdiriyor” şeklinde verilmişti. Bunu, Leyla’nın annesi Evrim Sümer’in Twitter’dan yazdığı sert ifadeler izledi... Ve yeni magazin haberleri... Hatta olayı ‘mahalle kavgasına’ benzeten köşe yazıları... Gerisini de

Yazının Devamı

‘Alacakaranlık’ta gözden kaçırmayın sakın

16 Kasım 2012

‘Gözetleme Kulesi’ iyi bir film. İzlenmeyi; çok kişi tarafından izlenmeyi hak ediyor. Zevzek komedilerin, vasat aksiyonların, ‘Alacakaranlık’ların gölgesinde kalıp gözden kaçmasına izin vermeyelim

Sık sık aklımdan geçen, “Sinemamızda neden kadın hikayeleri de anlatılmıyor? Neden doğru düzgün kadın karakter yazılmıyor?” temalı sıkıntılarım bu seneki Altın Portakal’da ayyuka çıkmış ve festival sonrası bu konudaki isyanımı dile getiren bir yazı yazmıştım. Kadın yönetmen konusuysa, gönlümüzde ayrı bir yara. Parmakla sayabileceğimiz kadarlar ne yazık ki...
Böylesi bir kuraklıkta ikinci kurmaca filmini çeken Pelin Esmer gibi bir yönetmenin varlığı, basbayağı vaha gibi geliyor insana. Kadın yönetmense kadın yönetmen, kadın karakterse kadın karakter. Ve o ikinci film, bugün gösterme girmiş durumda: ‘Gözetleme Kulesi’.


Olgun Şimşek, sinemamızın kıymeti az bilinen yıldızlarından biri. Tamam, kendisini ‘Yalan Dünya’da izlemeye de hiçbir itirazımız yok, ama beyazperdede de çok daha fazla değerlendirilmeyi, üzerine hikayeler yazılmayı hak ediyor. Filmi izleyin, göreceksiniz. O ne ölçülü bir oyunculuk...

Yazının Devamı

CUMHURBAŞKANI VE FIRST LADY’DEN KAĞIT BEBEK

13 Kasım 2012

Paris’te gördüğüm bir kitap, düşündürdü beni. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve eşi Carla Bruni’nin şaka malzemesi yapıldığı kitaba bakın, bir de bizdeki duruma. Yediden yetmişe şaka kaldırmıyoruz, işin aslı bu. Ne gülmeyi seviyoruz, ne düşünmeyi

Hafta sonu Paris sokaklarındaki bir kitapçının önünde bir kitaba rastladım. Küçükken bayıldığım, artık herhalde hiçbir çocuğun oynamadığı kağıt bebeklerden vardı kapağında. Hani kartondandır, kesersin, değişik kıyafetleri vardır, onları giydirir çıkarırsın.
Bu tatlı nostalji duyguları arasında kitabı elime aldım ki bu bebekler tanıdık: Miki fareli donu ve beyaz çoraplarıyla Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve iç çamaşırları içindeki zarif eşi Carla Bruni. Nitekim kitabın adı da ‘Carlie ve Sarken Elysee’de’.
“Hah” diyorum, “Artık cumhurbaşkanı değil ya, hemen başlamışlar dalga geçmeye.” Fakat sonra tarihine bakıyorum kitabın, hayır, Sarkozy ‘tahttan’ inmeden yayımlanmış kitap. Köşkteki üçüncü yıldönümü şerefine bir tür ‘icraatın içinden’ dökümü.
‘Rüya çiftin’ 2007’de ilk kez insan içine çıktıkları Disneyland’ın şerefine, bir çift miki-mini fare kostümüyle başlıyor hikayemiz. Ve sayfaları çevirdikçe ilk

Yazının Devamı

Müzik ve gönül birliğinin albümü

9 Kasım 2012

Nükhet Duru’nun yeni albümü ‘Tam Zamanında’, yakında raflarda olacak. “Bir dostluğun, müzik ve gönül birliğinin ürünü” dediği albümün tamamında Sezen Aksu’nun parmağı var

Ninniden şarkıya geçişini onun en parlak zamanlarında yaşamış biri olarak, her zaman bir Nükhet Duru sever olmuşumdur. Ama işte gene döner ‘Anılar’ı dinlerim, ‘Ben Sana Vurgunum’u dinlerim, ‘Beni Benimle Bırak’ı dinlerim... Şu gerçek ki, gönlümün Nükhet Duru şarkılarına epeydir fazla ekleme olmamış. Bugün-yarın Poll Müzik etiketiyle raflarda olacak yeni albümü ‘Tam Zamanında’, bu açıdan ilaç gibi geldi. Zamanını bilmem ama tam kıvamında bir repertuarı var, bu kesin.
“Eskiden beni etkili kılan, benim için yapılan şarkılardı” diye doğru bir tespitte bulunuyor Nükhet Duru. “Bu da öyle” diyor. “Bir dostluğun, müzik ve gönül birliğinin ürünü” dediği albümün tamamında Sezen Aksu parmağı var. Kendisini “Nükhet fan’ı” olarak tanımlayan Aksu, 15 şarkının 8’ine (Birinin sözü Mithatcan Özer’e, ötekinin müziği Mustafa Ceceli’ye ait) imza atmış.
Şarkılarda hep bir görmüş geçirmiş ve fakat akıllanmamış, hâlâ sevdaya kanmaya hazır kadın hali var. Nükhet Duru zaten daha gencecikken “Size borcum yok artık anılar” diye

Yazının Devamı

Depresyondayım, unutuldum, aldatıldım...

6 Kasım 2012

Merve Engin’in tek kişilik oyunu ‘Kaplumbağalar Şişmanlamazlar, Çünkü Kabukları Vardır’, sadece kadınlar değil, kadın dünyasından haber almak isteyen erkekler için de sahneleniyor

Öyle bir oyun ki, bana hep o dünya tatlısı Göksel şarkısını hatırlatıyor... Hani sevgilisinden ayrılmış bir kadın, “Bugün evden çıkmadım, telefonu açmadım... Çok yedim, çok ağladım” diye başlayıp olayı “Düşündüm banka soymayı, uluorta soyunmayı” noktasına kadar getirir ya... Kimseye yabancı olmayan, aynı anda hem içler acısı, hem komik olmayı başaran bir hal.
İşte Merve Engin’in oyunu da tam öyle. Sevgilisinden ayrılmış genç kızımız, üzerinde pijamasıyla habire depresyon yiyecekleri atıştırıyor (hani kaşıkla Nutella kavanozuna filan dalınır ya, o şekil...), bir yandan da yarı ağlayıp yarı gülerek bize hikayesini anlatıyor. Tabii burada sürekli tıkınıyor olmasının başka bir anlamı daha var. Kızımız ‘zayıf güzeldir’ çağında hafif balık etli olup, hayatı boyunca “Olsun ama, senin de yüzün güzel” cümlesini duymuşlardan. Oyunun adı da oradan geliyor zaten: ‘Kaplumbağalar Şişmanlamazlar, Çünkü Kabukları Vardır’.
Oyunun aynı zamanda yazarı olan Merve Engin (kendisini iki yıldır devam eden diğer tek

Yazının Devamı