Sahnelerde ocak ayı prömiyerleri

25 Aralık 2023

Madem bir yılı daha kapatıyoruz ve hepimizin yeni yıldan beklentileri var, öncelikle bu iflah olmaz, ısrarlı saflığımızdan ötürü kendimizi bir kutlayalım. Her aralık ayı geldiğinde bu ayın sonunda sabahları güneşin bambaşka bir parıltıyla doğacağına inanmak azımsanacak bir şey değil. Vazgeçmeyelim, bir gün mutlaka.

Sonra gene madem herkes ilgilendiği alanlarda geçen yılın dökümünü, gelecek yılın beklentilerini sıralıyor, biz de sahnelerden birkaç not iletelim.

Ben zamanında “enler” listelerinden yeterince ağzı yanmış biriyim. Bunlar sadece ocakta perde açacağını duyup kendi kendime merak ettiklerim, sizleri de haberdar etmek istediklerimdir, o kadar.

Uykusuz Bir Rüya, Salim

Gördüğümden, hatta “Karanlık Gece” gösterime girerken röportaj yaptığım Berkay Ateş söz ettiğinde beri merakla beklediğim “Uykusuz Bir Rüya, Salim” 4 Ocak’ta Alan Kadıköy’de perde açıyor. Tiyatro D22’nin 10. yıl oyunu bu, ailesi tarafından amcasının kebapçı dükkânında çalışmak üzere Adana’dan

Yazının Devamı

Bir kahveden fazlası: Engürü

21 Aralık 2023

Ankara ile ilişkim son yıllarda gidip geldiğim festivallerle güçlenmiştir, yoksa üniversite yıllarımda Ankara görmüşlüğüm yok. Bu yüzden o “dostluk, arkadaşlık, naiflik” odaklı Ankara güzellemelerini pek anlamam ama çok sevdiğim Ankaralı arkadaşlarım var, merak da ederim. En nihayet bütün bu merakımı giderecek ve hem kendi büyüdüğüm yılların hem de öncesinin ve tabii ki sonrasının da kültürel ve politik hayatına, sanat – edebiyat ortamına dair fikir verecek bir belgesel izledim: “Laf Aramızda Engürü Kahve”.

Film ilk kez 34. Ankara Film Festivali’nde seyirciyle buluştu ve doğal olarak kapı pencere kırdı. Şimdi de zaman zaman özel gösterimlerle sürpriz şekilde çıkıyor karşımıza. Yönetmenler Özlem Mengilibörü ve Can Mengilibörü, proje ekibinde ayrıca Ayşe Gültekingil ve Tanju Gündüzalp var. Çalışmalara 2017’de başlamışlar, uzun bir sürecin sonunda 92 kişinin Engürü Kahve’yi anlattığı bir belgesel çıkmış ortaya.

Kültürel

Yazının Devamı

‘Hicran’lı ‘Hayat’ın son matemi

18 Aralık 2023

Adı var kendi yok bir kadın. Adı zaten üstünde: Hicran. TDK’ya sorarsak iki anlamı var; bir yerden ya da birinden ayrılmak, birincisi. Ayrılığın getirdiği onulmaz acı, ikincisi. Her koşulda; isimlerimiz kaderimizi belirlese, yüzü gülecek birinden söz etmiyoruz. Zeki Demirkubuz da söz etmiyor elbette, yedi yıl aradan sonra gelen filmi “Hayat”ta.

Adı Hicran olan kadının (Miray Daner) kendi yok, çünkü filmin başında, ailesinin kendisine biçtiği kaderden, fikrini sormadan nişanladığı adamdan, mahallesindeki uysal ev kadınlarından biri olmaktan kaçıp ortadan yok olmuş. Ailesinden peşine düşen yok. Babası (Umut Kurt) adını bile duymak istemiyor ki katil olmak zorunda kalmasın. Annesi (Melis Birkan) zaten ağzı var dili yok bir kadın, kızını merak etse de içinden içinden üzülüyor. Gelgelelim Rıza, nişanlısı (Burak Dakak), başta bu gidişi kabullenmiş görünse de sonradan kafaya takıyor ve “Benim ne kusurum oldu da bu kız beni bıraktı kaçtı” diyerekten takıntılı bir şekilde izini sürmeye başlıyor.

İnatlaşarak susuyor

Hicran İstanbul’a

Yazının Devamı

Neyi tutalım, neyi bırakalım?

14 Aralık 2023

Sahnenin ortasında bir kadın, kolları iki yana açık, iki elinde birer alışveriş torbası. Kollarını hiç indirmeden gözümüzün içine bakıyor; hayatta kaldırdığı, yüklendiği, taşıdığı ne varsa anlatıyor. Okuma yazması yok ama hayat bilgisi var. Bineceği otobüsün numarasını rakamları benzettiği şekillerden, paraları da ‘herifinin’ anlatmasından tanıyor; “Bak karı, bu şu para, bu da bu para”. Her şeyi biliyor, her şeyi anlatıyor kocası. Her şeyi bilen pek çok koca gibi. 

Sonra mutfak tezgâhının başında görüyoruz kadını. Doğal ortamında. Kafasında bisiklet kaskı, bir elinde bıçak, bir elinde tava. Seri şekilde birini tutup diğerini bıraktığı mutfak gereçleri, hayat boyu kendisine verilen komutlar. Onu tut, bunu bırak. Kocanı tut, kendini bırak. Tuttuğunu bırak. Kafasına vurduğu tavayla değişiyor komut. “Takla! Taklaya gelme”.  

Theater Antract yapımı oyunun adı “Tut! Bırak!”. Sahnede Belçika’da yaşayan ve tiyatro yapan oyuncu Layla Önlen’in canlandırdığı kadın  

ya da kadınlar, hepsi birbirinden çok farklı

Yazının Devamı

Yılbaşı filmlerini sevenlere rehber

11 Aralık 2023

Çocukluğumdan beri ‘yılbaşı gecesi’, hayali kendisinden de parlak bir şey olmuştur benim için. Çam ağacını balkondan içeri alıp süslemek, altına hediyeler koymak, bütün o ışıklar, o pırıltı, o yılbaşı gecesi ekranı, hepsi aralık aylarını neşelendiren şeylerdi. Hala da biraz öyle. Ama yılbaşı ekranının yerini ay boyu izlenen Noel / yılbaşı filmleri aldı.

Bu alışkanlık bende ne zaman başladı emin değilim ama yalnız olmadığımı anlamam online platformların hayatımızdaki etkisiyle doğru orantılı oldu. Şu an her taraf öylesine Noel filmiyle dolu ki, ortada seri üretim yapılan bir pazarın olduğunu fark etmemek mümkün değil. Fazla düşünülmemiş isimlerinden tanıyacaksınız onları: Noel Mirası, Noel Resmi, Noel Neşesi, Noel Prensi, Noel şusu Noel busu…

İkinci özellikleri ise adeta aynı senaryodan çekilmiş olmaları. Bir kasaba var, iyiliğin, güzelliğin sembolü olarak. Bir sebepten Noel ruhundan uzak düşmüş, o neşenin canlandırılması için umutlar bir kermese, bir açık artırmaya, bir derneğin hayır yemeğine, bir otelin lobisinde kurulacak Noel

Yazının Devamı

Ya erkek olmazsa?

7 Aralık 2023

Bir sıkışmışlık, bir çaresizlik hikâyesi ancak bu kadar aydınlık ve bu kadar “dik başlı” anlatılabilirdi herhalde. Halbuki daha ismiyle bir genel kabullenişe işaret ediyor: “İnşallah Erkek Olur” (Inshallah a Boy). Hiç “Neden?” diye sordurtmayan, özellikle bazı toplumlarda nedeni gayet bilinen bir dilek. Kadına değer katan bir şey çünkü “veliaht” doğurmak. E erkek adamın da zaten erkek çocuğu olur. 

Filmimizin kahramanı  

Neval içinse çok daha hayati bir şeyi ifade ediyor bu dilek. Neredeyse hayatını sürdürmek için tek çıkış yolu. Çünkü kocasını aniden kaybeden 30 yaşında (ve bir kız çocuk annesi) bir kadın olarak ne yasalar ondan yana, ne en yakını kabul edeceğimiz ailesi. Kayınbiraderi Rıfkı; turp gibiyken bir anda ölüveren kardeşinin yasını tutmak yerine derhal mirasından ne koparabileceğine odaklanıyor ki bu da Neval ile kızını evlerinden atıp oraya yerleşebileceği anlamına geliyor. Çünkü erkek çocuğu olmayan dul bir kadının hakları son derece sınırlı.  

Tek çıkış

Yazının Devamı

Sanatçı ve savaşçı: Evre Clarke

4 Aralık 2023

Evre Başak Clarke’ı eylül ayında tanıdım. ‘Tanıdım’ derken, twitter’da izlediğim birinin paylaştığı post’undan gördüm. İlk okuduğum cümlesi “Zamanında tablolarıma yatırım yapanlar şu an göbek atıyor” olabilir, çünkü ne demek istiyor acaba diye geriye doğru gitmiş ve hayatında belki de her şeyin en yolunda olduğu zamanda (daha birkaç gün önce) birdenbire bağırsak ve karaciğer kanseri olduğunu öğrenmiş bir genç kadınla karşılaşmıştım. Hatta bir an “Gerçek hesap değil mi acaba” dediğimi de hatırlıyorum çünkü çok çok güzel bir kadındı profil fotoğrafındaki ve böyle bir talihsizlikle bu sağlamlıkta – gülerek, neredeyse tatlı tatlı dalga geçerek – baş etmek de sık rastlanan bir durum değildi.

Sonra baktım, Evre Başak Clarke bir ressam, “Lütfen beni kimse hastalığımla tanımlamasın, ben sanatçı Evre’yim” diye yazmış çok haklı olarak. 38 yaşında. İki yıl önce evlenip İngiltere’ye yerleşmiş, bir yıl önce de oğlu Oscar dünyaya gelmiş.

Yazının Devamı

Sanatı başrole koyan otel

30 Kasım 2023

Oyun bitti, alkışlar bitti, kimse yerinden kıpırdamadı. Bir süre öyle kaldık, sonra birbirimize dönüp konuşmaya başladık. Adamın ne mal olduğu çıkmıştı işte ortaya sonunda. Bütün medeniyeti görünüşten ibaretti. Evet ama kız da az değildi, herkesin bir çileden çıkma noktası vardı sonuçta. Baktık biz bütün gece dönüp dolaşıp oyuna getiriyoruz sözü. İktidar ilişkileri, değişen güç dengeleri, taciz nerede başlar nerede biter, kim belirler onun sınırını… İki karakteri de haklı bulamıyoruz, söyleyecek sözümüz de bitmiyor bir türlü.

Oyun, David Mamet’in “Oleanna”sından Kayhan Berkin’in son derece başarılı uyarlamasıyla; “Sınırlar” adıyla sahneleniyor. Ecem Uzun ve Kenan Ece’nin performansları ile nefessiz izlediğiniz bir oyun. Dediğim gibi, sonunda mıhladı seyirciyi koltuğa, “Biz üzerimizden gerginliği atamadık, siz el ele tutuşup selam veriyorsunuz” diye oyunculara bozuk atanlar oldu, öyle söyleyeyim.

Ama bütün gece döne döne tiyatro konuşmamızın bir

Yazının Devamı