Önce sinema sevgisi

11 Kasım 2024

“Festivalciliğin temeli sinemayı sevmektir. Önce sinema sevgisi. Öbür hataları, her şeyi affettirir”.

Ankara Film Festivali’nin 30. yılı için yapılan Emel Lakşe imzalı “30 Yılın Öyküsü” adlı belgeselde Festival Başkanı İnci Demirkol bu cümlelerle başlıyor işin sırrını anlatmaya: “Sinema sevgisiyle başlarsanız işe, devamı gelir.” Öyle de olmuş sahiden. O zamanki adıyla Ankara Film Şenliği, 1988 yılında Aziz Nesin ve Mahmut Tali Öngören önderliğinde Bilim Sanat Dergisi, Bilar A.Ş. ve Mülkiyeliler Birliği ortaklığında yola çıkmış. Pusulası sinema sevgisi olarak. Bir vakfın, bir derneğin, bir kurumun çatısı altında değil sadece dayanışmanın gücüyle. Öngören’in deyişiyle darbe sonrası kuraklığında ‘çölde bir lale’ gibi.

Şenlik 1991 yılında Körfez Savaşı nedeniyle sekteye uğramış. Bu şerden doğan hayır, kurumsallaşma ihtiyacının adının konması olmuş. Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı kurularak 11 Ocak 1991’de uluslararası kimliğini kazanmış, Ankara Film Festivali.

35 yıllık mücadelelerle dolu

Yazının Devamı

Bir elmanın etrafında yazılan hikâye

6 Kasım 2024

İnsanın en büyük ihtiyacı bir bütünün parçası olduğunu idrak etmek. Toprağıyla, suyuyla, kuşuyla, böceğiyle, ağacıyla, meyvesiyle uyum içinde varlığını sürdürebilen bir bütünün. Birbirine ve doğaya hoyrat davranarak kendi sonunu hazırladığını çok geç olmadan (hâlâ olmadıysa) anlaması şart.  

Doğu Karadeniz’in nefes kesen coğrafyasında, Artvin Borçka’da her anıyla bunu hissettiren bir üç gün geçirdik. 2006 yılında kültür sanat aracılığıyla Doğu Karadeniz coğrafyasına, yerel kültüre dair farkındalık oluşturmak amacıyla yola çıkan Gola Kültür Sanat ve Ekoloji Derneği’nin Borçka Belediyesi iş birliğiyle düzenlediği Demir Elma Festivali buluşturdu hepimizi. Bu festival aslında İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) Avrupa Birliği desteğiyle yürüttüğü Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı kapsamında hayata geçen Demir Elma Projesi’nin bir sonucu. Yani altında yerel yönetim ile sivil toplum aktörleri arasında

Yazının Devamı

Hiç yaşamamış Yaşar’ın hikâyesi

4 Kasım 2024

Muskat, diğer adı Hint cevizi, bir baharat. Hani küçük ceviz görünümünde olur, bazı yemeklere rendelersiniz. Kararında kullanmak gerek, fazlası fazla. Detayın da fazlası fazla, “Muskat” adlı oyunun tadını kaçar sonra.

“Muskat”ın kahramanı Yaşar. Konyalı çok dindar bir anneyle Tuncelili Kürt bir babanın tek çocuğu. Erkek beklenirken kız doğmuş, biraz da vakitsiz doğmuş, adı Yaşar olmuş. Yaşamaz demişler, yaşamış. Gerçi hayatı da bir tür “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”. Annesi hacca gitmesini, babası devrimci olmasını hayal ederken, iki arada sıkışıp kalmış. Yaşamış denemez, yaşamamış da değil ama. Bu yaşa gelmiş, hiçbir şeyi kendi istediği gibi yapamadan, zaten ne istediğini bilmeden. Annesinin kaderine ve kederine bağlanıp kalmış.

Biz Yaşar’ı son ana kadar dizinin dibinde nefes alıp verdiği, uzunca bir süredir de artık gitmesini beklediği annesinin öldüğü gün tanıyoruz. Cenaze günü. Belki de dünyanın en mutlu günü. Ömrü ‘sus, konuşma, gülme, görme, duyma, okuma’larla geçen

Yazının Devamı

Kültür Yolu’nda son duraklar

28 Ekim 2024

Nisan ayının ortasındaydık, Türkiye Kültür Yolu Festivali Adana’dan çıkıp şehirden şehre gezerek haritada noktaları birleştirmeye başladığında. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından dördüncü kez düzenleniyordu, her yıl rotasına yeni şehirler ekliyordu, bu yıl 16 şehre uğrayacaktı. Seneye de hedef 20.

Sekiz ay geçti, festival artık finale yaklaşırken 15. şehri ziyarete, İzmir’e gittik. 26 Ekim’de başlayan festival Cumhuriyet’in 101. yılının kutlanacağı 29 Ekim’i de içine alarak 3 Kasım’a kadar sürecek, Cumhuriyet Bayramı’na özel İzmir Kültür Sanat Fabrikası Açık Hava Sahnesi’nde “Cumhuriyet’in Işığında Bir Bale Gösterisi”, İzmir Resim Heykel Müzesi’nde Dr. Barış Eroğlu’nun “Cumhuriyet Dönemi Türk Resmine Bakış” söyleşisi, Bornova Kültür ve Sanat Merkezi’nde İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun konseri gerçekleşecek. Konak Pier Sineması’ndaki “Son Akşam Yemeği” de Cumhuriyet etkinliklerinden biri. Gündoğdu

Yazının Devamı

El değiştiren kötülük

23 Ekim 2024

Bu sıralar çok geç kalmış şekilde “Succession” dizisini bitirmekteyim. İnanılmaz bir dizi tabii. Ekran karşısında adım adım dördüncü sezondaki ‘Amerika seçimini yapıyor’ bölümüne doğru ilerlerken Donald Trump’ın bir kez daha başkanlık için yarışacağı seçim gününe yaklaşıyor olmamız kaderin bir ‘cilvesi’ diyecektim ki Ferhan Şensoy’un “İçinden Tramvay Geçen Şarkı”daki dizeleri geldi dilime: “Cilvesiz normal kader”. Çünkü evet, “Biz eskiden bugünü daha pembe ummuştuk”.

Gelin görün ki kader seçim günü için ağlarını örmekteyken, Donald Trump’ın bugünlere nerelerden hangi yollardan - – nasıl geldiğini anlatan “The Apprentice – Trump’ın Hikâyesi” filmi de gösterime girdi. En son “Kutsal Örümcek”ini izlediğimiz yönetmen Ali Abbasi’nin Cannes’da ana yarışmada prömiyerini yapan filmi Türkiye’de ilk kez Ayvalık Film Festivali’nde, ardından

Yazının Devamı

Gerçek bir olaydan esinlenilmiştir

21 Ekim 2024

Burak Çevik’in Adana Altın Koza’da gösterildiği günden itibaren birbirini doğurarak büyüyen tartışmalara yol açan filmi “Hiçbir Şey Yerinde Değil”, Başka Sinema salonlarında gösterime girdi bu hafta. Filmin tartışma yaratma nedeni, 1978 yılının 8 Ekim gecesinde Ülkücü Gençlik Derneği bağlantılı, silahlı bir grubun Ankara Bahçelievler’de bir evi basarak yedi TİP’li genci vahşice öldürdüğü korkunç geceye; ‘Bahçelievler katliamı’na odaklanması. Hiçbir yerde Bahçelievler adı geçmese, karakterlerin isimleri olmasa, filmin başında sadece ‘gerçek bir olaydan esinlenilmiştir’ ibaresi yer alsa da bunu biliyoruz. Zaten Burak Çevik de bu konuyla ilk karşılaşıp kanını donduğu an olarak çocukluğunda babasının kütüphanesinden rastgele çektiği, olayın baş faili Haluk Kırcı’nın ifadelerinin yer aldığı kitabı gösteriyor. Fakat o gece üzerinden dönem odaklı bir anlatı kurmak, daha anonim hâle getirmek adına bazı maddi gerçekleri değiştirmiş.

Yazının Devamı

İlham veren bir gençlik öyküsü

16 Ekim 2024

Böyle çığır açan, etkileri kendisinden yetmiş yıl sonraya uzanan önemli bir oluşumun hikâyesinin bugüne kadar enine boyuna anlatılmamış olmasına hayret ede ede izlediğim bir belgeselle karşılaştım, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde: Nurgül Bayram imzalı “Gençlik Tiyatrosu” belgeseli. Aykut Oray, Cüneyt Türel, Erol Keskin, Halit Akçatepe, Metin Serezli, Nisa Serezli, Şemsi İnkaya, Tuncel Kurtiz, Ülkü Tamer gibi birçok sanatçının ilk kez sahneye adım attığı, Sermet Çağan, Aydın Engin, Güngör Dilmen, Necati Cumalı, Osman Arolat, Turgut Özakman, Vasıf Öngören gibi yazarların ortaya çıkmasına önayak olan, hani yerli yersiz kullandığımız ‘ilham veren’ sıfatını gerçekten hak eden bir topluluğun heyecan veren macerasını yaşayanların, tanık olanların ve onların çocuklarının ağzından dinliyoruz. Gün yüzüne çıkmamış fotoğraflar ve arşiv görüntülerine yer veren, araştırma sürecinin beş yıl sürmesine şaşırılmayacak bir belgesel.

Türkiye’de değişim

Yazının Devamı

Perdeye yansıyan ruh hâlleri

14 Ekim 2024

61.Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali cumartesi akşamı ödül töreniyle sona ererken biz de memleketin sinemasına ve ruh hâline dair epey fikir veren bir haftayı tamamlamış olduk. Söylenebilecek ilk şey: Durum hiç iç açıcı değil. Ne ruh hâli bakımından ne sinema bakımından.

Antalya’da da Adana’da olduğu gibi olay en çok ulusal uzun metraj yarışması etrafında dönüyor. Tabii kısa filmler ve belgeseller de var. Hatta ortak fikir, kısa filmlerin gittikçe yükseldiği, bu sene uzun zamandır görülen en iyi kısa film seçkisiyle karşılaştığımız yönünde.

Maalesef aynı şeyi uzun metraj yarışması için söylemek mümkün değil. Hatta tam tersini konuştuk durduk bir hafta boyunca. Tamamı Türkiye’de ilk kez seyirci karşısına çıkan 12 film izledik. Bazılarının son çıkışı olma ihtimali yüksek, ön jüriden nasıl geçtiklerini anlamak zor. Hani olmuyorsa eğer ille 12’ye tamamlamamak, misal sekizde bırakmak (epey iyimser bir sayıyla), seyirciyi sinemaya küstürmemek de bir seçenek

Yazının Devamı