Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aylar önce geleceği açıklandığından beri Max Richter konseri benim için bu senenin en çok beklenenlerinden biriydi. Müziğini seviyorum, sık sık dinliyorum, bilmediğim bir melodisine rastlasam hemen fark edip kulak kesiliyorum. Ama bir konserden beklediğim böyle sarsılmak, böyle büyülenmek, böyle arınmak, böyle başka bir şey değildi, baştan söyleyeyim.

Devam etme gücü veren müzik

32.İstanbul Caz Festivali’nin üçüncü günüydü, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu epeyce doluydu, sevindirici bir durum. Gökyüzünde tam ortasından kesilmiş bir yarım ay vardı. İstanbul sanki böyle müzik dolu, ışık dolu, neşe dolu bir şehir, dünya da huzurlu bir yer gibiydi. En azından 135 dakika için böyleydi.

Haberin Devamı

Bilmeyen birine anlatacakken “The Last of Us”ın, “The Lefovers”ın, “Black Mirror”ın, hani “My Brilliant Friend”in de müziklerini yapan adam, diye tarif ettiğim (hayatta pek çok şeyi nasıl da dizilerle anlamlandırır olduk) Max Richter, İstanbul’da verdiği bu ilk konserinin programını tamamen iki albümündeki parçalardan oluşturmuştu. İlk yarıda 2024’te çıkardığı son albümü “In A Landscape”i çaldı. Bu albüm, Richter’in kariyerinin dönüm noktası olmakla kalmayıp klasik müzikte de çığır açan 2004 tarihli “The Blue Notebooks” ile aynı kanı taşıyor diyebiliriz. Zaten ikinci yarı da 20. yıl özel albümüyle kutlanan “The Blue Notebooks”a ayrılmıştı. Bu albüm, Max Richter’in 2003 Irak işgaline adadığı, savaşa ve şiddete karşı bir meditasyon olarak tanımladığı bir albüm. Kayıtta Tida Swinton tarafınan okunan metinler eşlik ediyor nefes kesen müziğe. Kafka’nın “Mavi Oktav Defterleri”nden alınmış metinler. Konserde ise metinleri besteci, yapımcı ve DJ Afrodeutsche’den dinledik.

Başa dönersek, “The Blue Notebooks” protestonun müziği ise “In A Landscape” bunu izleyen uyumun müziğini taşıyor içinde. Kutuplaşmalar arası uyumun. Doğa ile insan arasındaki, dış dünya ile insanın iç dünyası arasındaki, elektronik müzik ile akustik enstrümanlar arasındaki uyumun. Ve ben o gece orada oturmasam bunlar arasında böyle bir uyum yakalanabileceğini hayal bile edemezdim. Max Richter tuşlu çalgılar arasında gezinirken Eloisa-Fleur Thom ve Ellie Consta kemanda, Connie Pharoah viyolada, Zara Hudson-Kozdoj çelloda eşlik ettiler onun notalarına. Bence ruhlarımız da eşlik etti, gökteki yarım ay da. Dünyanın dört bir yanı şiddetle kuşatılmışken konser de uyumla başlayıp tekrar isyanla neticelenmiş oldu. Aradan 20 yıl geçse ne fark eder, insan akıllanmıyordu, hırslarının sonu gelmiyordu. Bu iki saatlik arınma için Max Richter’in ziyaretine minnettarım. İnsana devam etme gücü veren bir müziği var. Spotify’da 5 Eylül’de çıkacak yeni albümünün müjdesi verilmiş, dinleyelim, dinletelim.

Haberin Devamı

Bu hafta neler var?

İstanbul Caz Festivali bu akşam Swissotel Sultan Park’ta Jazzmeia Horn’u, yarın akşam ise James Baldwin’e adadığı albümüyle Grammy ödüllü Meshell Ndegeocello’yu ağırlıyor. Çarşamba akşamı The Marmara Esma Sultan Yalısı’nda Rogê ile Brezilya gecesi var. Perşembe ise Hilton Gün Bahçesi’nde Meltem Ege ve Arkadaşları. Aynı mekânda Cuma Kerem Görsev Quintet’i izleyeceğiz.

Haberin Devamı

İstanbul’un simgesi şehir hatları vapurunu cazla dolduran Caz Vapuru’nun ise 13 Temmuz Pazar hareket edeceğini hatırlatalım. Yolculuk Brassist, Kaan Arslan Co, DJ Ozan Maral ve Kamucan Yalçın and Friends’in müzikleriyle son derece şenlikli geçecek. Vapur 11’de Kabataş’tan hareket edip Anadolu Kavağı’na gidecek, burada iki saat durduktan sonra geri dönecek. Ayrıca hafta sonu park-yaz-caz üçlüsünü birleştiren Parklarda Caz etkinlikleri de mevcut.