Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk dizi tarihinden unutulmazlarını sıralayacak olsak “Behzat Ç.” birçok dalda listeye girer. Unutulmaz sahneleri, unutulmaz replikleri, unutulmaz karakterleri var ve bu karakterlerden gidişiyle en çok üzen, Canan Ergüder’in hayat verdiği Savcı Esra’ydı. Ölümünün üzerinden 13 yıl geçmiş, hâlâ onun ağzından dökülen “Dünyanın ekseni kaydı Behzat, 12 santim yerinden oynadı. Sen bana bir santim bile yaklaşmadın”dan daha vurucu isyan cümlesi duymadık bir dizi karakterinden. Âşık çiftler hâlâ birbirlerine “Ben seninle mutsuzluğa da varım” diyor şuursuzca, Savcı Esra’dan ödünç alarak. Ve hem şaşırtan hem sevindiren haber; Savcı diziye geri dönüyor. Ağustos ayında yayınlanacağı duyurulan yeni sezonda Canan Ergüder de var ve karakterimiz bu kadar yıl nerelerdeymiş sorusunun cevabı henüz sır.

Haberin Devamı

Asıl ‘başka şey’ budur

Bu sene çok konuşulan platform dizisi “İstanbul Ansiklopedisi”nde de izlediğimiz Canan Ergüder, Mirgün Cabas’ın YouTube kanalına konuk oldu ve Savcı Esra ile ilgili merak edilenleri sürprizi bozmadan mümkün olduğu kadar anlattı. Karakterin ilk ortaya çıkışından Canan Ergüder’in onu tamamen kendi çabasıyla getirdiği noktaya ve ikinci sezon sonundaki vedasına kadar pek çok ilginç detay var sohbette. Ama beni en çok etkileyen, söyleşinin başlığında da kullanılan “Savcı Esra yaşlanmış diyecekler” konusu oldu. Canan Ergüder bir kadın, bir oyuncu olarak yaşlanma konusunda duyduğum en samimi cümleleri kurmuş sahiden. Geçen yıllardan, menopozdan ve bunun bedeninde yarattığı değişiklilerden bu kadar gerçekçi bir şekilde bahseden çok az insan gördüm. “En güzel çağımdayım, bu yaşları çok sevdim, çizgilerim benim hazinelerim” gibi botoks ve dolgunun da desteğiyle kurulan cümleler iyi güzel de duyanda “Ben neden bu kadar coşkuya kapılmıyorum yaşlandığım için?” etkisi yaratabiliyor. Oysa burada bütün samimiyetiyle “Eski bölümleri izlemekten hoşlanmıyorum çünkü yaşlandım” ya da “Web sitemi kaldırdım çünkü artık o fotoğraflar ben değilim” diyen bir kadın var. Ve yüzüne hiçbir müdahalede bulunmamaya karar vermiş bir kadın bu.

Haberin Devamı

Başına gelen ve belli ki canını da çok sıkan bir olayı anlatıyor programda. Sokakta bir çocuk yanına gelip 15 sene önceki “Behzat Ç.” fotoğrafını göstererek “Abla bu sen misin?” diye sormuş. Ve “Eskiden bambaşka bir şeymişsin” demiş. “Şimdi değilim yani”, “hayır değilsin” gibi tatsız bir devamı var konuşmanın. Neyse ki ertesi gün instagramdan Canan Ergüder’i bulup “Bana gönül koymadın değil mi?” diye sorup kendini affettirmiş ama gerçekten bu nedir artık? Nasıl bu kadar rahat yüzüne karşı kabalık edip “Şimdi savcı yaşlanmış diyecekler. Evet, yaşlandım, 15 sene geçti aradan, kanser oldum arada, şu an menopoza girdim. Vücudum yaşlanıyor, 48 yaşındayım, bir şey olmuyormuş gibi davranamıyorum, o yüzden bu konu hakkında da yüksek sesle konuşmaya karar verdim. Çünkü beni aşırı rahatsız ediyor bu durum” diye isyan ettiriyorlar insanı. Kimin ne hakkı var kadınlardan imkânsızı beklemeye, onların üzerinde böyle bir baskı yaratmaya?

Zaman herkes için akıyor, gençliğin, tazeliğin yerini başka bir şey alıyor ve o da güzel. O yaşların da hikâyeleri, aşkları, hayalleri, planları var. Bu bakımdan “İstanbul Ansiklopedisi” için Selman Nacar’ı kutlamak lazım, Nesrin gibi ‘belli bir yaşta’ kendisine başka bir ülkede gelecek kuran, bu uğurda aşka meşke arkasını dönüp giden bir kadın karakter yarattığı, hikâyeyi onun etrafında kurduğu için. Canan Ergüder de bu rol için Fransızca öğrenmiş, zaten her işinde farklı bir karakter yaratan, kolaya kaçıp kendini tekrar etmeyen son derece parlak ve çalışkan bir oyuncu. Biz hala “Abla sen 15 sen önce başka bir şeymissin”de takılıp kalalım. Asıl başka şey budur, insanın kendi yeteneğiyle, çalışmasıyla, çabasıyla yarattığı değerdir.