Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Baştan söyleyeyim, çok vakitsiz kaybettiğimiz Selçuk Yula’nın ardından, Fenerbahçeli birkaç takım arkadaşıyla o efsane dönemi konuşmak amacıyla yola çıkmıştım. Hani 85 yılındaki o unutulmaz Bordeaux zaferinin yaşandığı dönemi. Fakat muhtelif engeller çıktı, cenaze günü yurt dışında olanlar vardı, gelemeyenler... Biz Fenerbahçe’de uzun süre oynayan eski milli futbolcu ve spor yazarı Engin Verel ile buluştuk. Ve pek de düşündüğüm doğrultuda gitmedi röportaj. Yani oturup bir efsanenin neden efsane olduğunu değil, neden daha iyi noktalara ulaşmadığını konuşurken bulduk kendimizi. Daha doğrusu o anlatır, ben dinlerken elbette. Çünkü Engin Verel’in çok yetenekli ve şahane bir insan olduğunu da sık sık vurguladığı Selçuk Yula’ya ve
o döneme dair eleştirileri vardı. Hatta bu döneme dair de vardı. Neticede,
orta halli bir futbol izleyicisi bile sayılamayacak bir gazeteci olarak, elbette dersimi çalışıp gittim ve Engin Verel’e aklıma gelenleri sordum... Selçuk Yula’ya, Fenerbahçe’ye, Türk futboluna, spor yorumculuğuna dair...

Haberin Devamı

Siz Selçuk Yula’yla 80’li yıllarda birlikte oynamışsınız...

Evet, ben 79’da Almanya’ya transfer olduğum zaman Selçuk takıma gelmiş. Ben 83’te döndüğüm zaman tanıştık.

Futbolcu olarak Selçuk Yula’yı nasıl tarif edersiniz?

Futbol dünyasında üç türlü futbolcu vardır. Bir sıradan futbolcular vardır, bir özel futbolcular vardır, bir de star futbolcular vardır. Selçuk sahiden özel bir futbolcuydu. Tabii Fenerbahçe’de oynadığı için star da oldu. Açık söyleyeyim, biraz kendine baksaydı, yeteneklerini sahaya daha etkili koyabilirdi. Yeteneklerini çalışmayı sevmekle birleştirseydi sahiden inanılmaz özel bir futbolcuydu. Top sürmesi, kalecilerin beklemediği anda yaptığı son gol vuruşu, plase vuruşları, topu sürerken ayağını açmaması, bu tür özellikleri olan bir futbolcuydu.

Sonradan konuşur muydunuz maçlar üzerine?

Tabii, sezonun yüzde 60’ını-70’ini kampta geçirirdik. O sürede de ya oyun oynardık ya esprili konuşmalar yapardık
ya da dedikodu. Bir de o nesildeki Selçuk ayarındaki kaliteli futbolcuların hem sosyallik, hem maddi düzeyde daha üst düzeye gelememelerinin nedenini şuna bağlıyorum: Arkadaş gruplarına. Futbolcuların arkadaş gruplarını çok iyi seçmesi lazım. Tembel ve âlemci futbolcular, gezen tozan, bekar evini iki- üç kişi paylaşan yapı, tabii ki o futbolcuyu olduğu yerden olması gereken yere getirmiyor. Bu sevgili kardeşimin de inanılmaz bir yeteneği olmasına rağmen maalesef bu söylediklerim onun için de geçerli. Erken gitmesine tabii ki çok üzülüyorum, çok genç. Daha ailesine, kendisine, Fenerbahçe’ye, Türk futboluna vereceği çok şey vardı. Dost acı söyler ya, ben maalesef bir dost olarak acı söylüyorum. Onu eleştirmek açısından söylemiyorum, bundan sonraki nesiller kendilerine dikkat etsinler. Futbolculuğu konusunda, insanlığı konusunda çok dünya güzeli, sosyal bir kimliği vardı.
Her şartta Fenerbahçeliydi, doğrusunda da yanlışında da. Çok da sevilen biriydi. Bir de entelektüel bir kimliği vardı, Ankara’da üniversiteye gitmiş, idealist bir tipti.

Haberin Devamı

“Futbolcular arkadan konuşmayı sever”

Haberin Devamı
“Selçuk çok yetenekliydi ama olması gereken yerde değildi”

Evet, kitap okumanın öneminden bahsediyor, “Kitap okumayan, Dostoyevski’yi bilmeyen iyi futbolcu olamaz” diyor.

Kitap okumak başka, ondan anladıklarını yaşantına geçirmek başka.

Siz Selçuk Yula’nın bayağı yeteneklerini harcadığını düşünüyorsunuz anladığım kadarıyla...

Kesinlikle ve çok üzülüyorum. Selçuk sahiden olması gereken yerde değildi. Arkadaşlarına çok önem verdiği, onları kıramadığı için öyle oldu diye düşünüyorum. Benim dostlarım hep futbol dışındandır çünkü futbolcuların aile içinde bir kıskançlıkları vardır, bir kompleksleri vardır birbirlerine karşı. Kamp yaparken bile futbolcular arkadan konuşmayı çok sever. Orada dört-beş kişi konuşursunuz, odadan kim çıkarsa arkasında kalanlar “Bizi yaktı bu maç” der, yüzüne karşı kimse söyleyemez.

Halbuki o dönemin dostluklarının da başka olduğu söylenir. Siz öyle düşünmüyorsunuz galiba...

O dönemdeki futbolcu arkadaşlarımla zaman zaman konuşuyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz ama maalesef çoğu mutsuz.
O zaman maddi ve manevi futbol bu kadar üst düzey değildi. Bekar futbolcular iki-üç kişi bir daireyi paylaşıyordu. Şimdi futbolcular, Allah daha çok versin, villalarda oturuyor, eşlerinde bile Ferrari var. Tabii olacak, olması da normal. Belki de bu maddiyat farklılığı da bizim nesildeki bazı kardeşlerimizi bunalıma sokmuş olabilir. Şimdiki nesil çok akıllı mesela; hiç ticaret yapmıyorlar, mal, ev, arsa alıyorlar, paralarına sahip çıkıyorlar, çevrelerinde pek sömürücü tip de bulundurmuyorlar. Bizim zamanımızda bizi maddi manevi kullanan çok sahte dostlar vardı. İyi dostları olsaydı belki Selçuk bugün aramızda olurdu.

“Kötü gününü belli etmezdi, içinde yaşardı”

Nasıl hatırlıyorsunuz Yula’yı?

Biz futboldan sonra daha samimi olduk, Fenerbahçe Futbol Vakfı kurulduğu zaman devamlı toplantılarda görüşürdük, restoranda belli bir saatten sonra yemeğimizi yerdik, içkimizi içerdik. Selçuk çok neşeli, çok espriliydi, hayata güzel bakan bir çocuktu. Belli etmezdi, içinde yaşardı kötü gününü.

Sizin oynadığınız yılların Fenerbahçe’siyle bugünü kıyaslarsanız ne söylersiniz?

Çok daha kaliteli bugün. Mesela o yıllardan dostlarım alınmasın ama üç kişi top oynardı bu takımda, sol bek Alparslan (Eratlı) oynardı, Cemil Turan oynardı, bir de ben oynardım. 75’lerden bahsediyorum. Şu anda Fenerbahçe’nin çok iyi forveti var, hele Emenike geldikten sonra... Fenerbahçe’nin defans ve defans önü problemli. Gol atıyor ama çok da gol yiyor. Salzburg bana göre mahalle takımı, oradan bir futbolcu tanımıyoruz, senin Fenerbahçe’ne baktığın zaman, dünya futbolcuları var. 3-1 yendin ama ikinci yarı adam seni rezil etti. Bunları konuşmak lazım, şirin görünmeye çalışmak yerine. Aksi halde inanılırlığını kaybedersin ki bugün Fenerbahçe’de bazı üst düzey yöneticiler de bu durumda.

“Alex olsa Fenerbahçe UEFA kupasını alırdı”

Alex konusunda ne düşünüyorsunuz?

Alex’in gönderilmesi, Aziz Yıldırım’ın çok yakınları tarafından doldurulmasıyla oldu ve ondan sonra da Aziz Yıldırım pişman olmuştur ve onu kandıran insanları göndermiştir. Alex şu takımda çok daha iyi futbol oynardı. Sow, Webo, Kuyt üçlüsünün ortasında Alex olsaydı geçen sene Fenerbahçe şampiyon olurdu, UEFA’yı bile alırdı, emin olun. Futbolcu adam. Ama kompleksli insanlar tarafından yönetilince o da haklı olarak doğruları söylüyor, kötü adam oluyor.

Aykut Kocaman’a kızgın mısınız?

Ben kimseye kızgın değilim, Bizans oyunları oynayan insanları sevmiyorum, yalan söyleyen insanları sevmiyorum, tükürdüğünü yalayan insanları sevmiyorum. “Ben bu göreve gelmeyeceğim” diyorsan, bir sene sonra geliyorsan ben senin hiçbir şeyine inanmam. Başkalarının ekmeğiyle oynayan, kuyusunu kazan insanları sevmiyorum.

“Selçuk çok yetenekliydi ama olması gereken yerde değildi”

Selçuk Yula, Fenerbahçe forması altında iki defa gol kralı olmuştu.

“Selçuk’u bugünkülerden Webo’ya benzetebilirim”

Selçuk Yula izlemesi size keyif veren bir futbolcu muydu?

Tabii. Fenerbahçe’de uzun yıllar iki tane futbolcu vardı, biri Cemil Turan, diğeri de Selçuk Yula. İkisi de tek başına maç kazandıracak futbolculardı. Çok koşmazlardı ama topla birleştiği zaman alır götürür, neticeye imza atarlardı. Mesela onun en ünlü maçı, Bordeaux maçı. Ama o bile, bakın o zamanki Türk futbolunun ve Türk spor adamının ne kadar sığ olduğunu anlıyorsunuz. Bordeaux’yu 3-2 yeniyorsun, tur atlamışsın, sanki şampiyonluk. Geçen sene Fenerbahçe UEFA yarı finali oynadı. O yıllarda bir takımı eliyorsun, sanki dünya senin.

Onu günümüz futbolcularından kime benzetebilirsiniz?

Fenerbahçe’deki Webo olabilir mesela. Şimdiki futbolla o zamanki futbol çok farklıydı ama. O zamanki forvet adamları, gol kralları, Cemil, Selçuk koşmazlardı fazla. Markaj yapmazlardı. Top geldiği zaman alıp giderlerdi. Koşsalardı zaten
Real Madrid’de, Barcelona’da oynarlardı, koşamadıkları için Türkiye’de oynadılar.

“Spor yazarının Fenerbahçelisi olmaz”

Selçuk Yula Fotomaç’ta Salzburg maçıyla ilgili asıl kazananın taraftar olduğunu söylüyor. Siz ne diyorsunuz?

Herkesin tarzı değişiktir, futbol anlayışı, futbol yazması. Ben o tür yazmam mesela, ben skor yazarı değilim, ben futbolu yazarım. Yani Fenerbahçe
90 artı 4’te gol attı, 1-1 bitti, benim için başarı değildir. Fenerbahçe 3-1 yenmiş, güzel, tur atladı ama futbol olarak ne oynadı? Dokuz şut çekmiş, üç tane kaleci tutmuş, gol atmış, öbür taraf 20 tane şut çekmiş, dokuz tane kaleci tutmuş, bir tane golü var. Burada ne oluyor? Fenerbahçe golcülerinin becerikliliği ortaya çıkmıyor, rakibin beceriksizliği ama Fenerbahçe defansının ve ön iki liberonun başarısızlığı ortaya çıkıyor.

Yazarken ne kadar objektifsiniz?

Yazarın Fenerbahçelisi olmaz. Ben yazı yazarken Fenerbahçeli değilim. Mesela Fenerbahçe’nin defansı bir hata yapıyor, o pozisyon penaltı, hakem vermiyor. Ben “Penaltı” diyorum, hemen Fenerbahçe düşmanı oluyorum. Maçtan sonra Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın yaptığı hataları göstermiyor, rakibinkileri gösteriyorlar. Bana göre Türk futbolu yerlerde sürünüyorsa bu tür zihniyetin yüzünden.