Üç güzel adam, üç kahraman

18 Mart 2015

Siyasetle futbolu karşılaştırdığınızda ortaya çıkan en önemli çelişkilerden biri “liderlik”le ilgilidir.
Siyasette liderler, adeta çakılı kazık gibidirler. Kendi iradeleri ve kararları dışında kolay kolay değiştirilemezler.
Futbolda ise lider, bu yıl olduğu gibi, hemen her hafta değişebilir.
Hayatın öteki alanlarına bakınca sporun en temel dinamiği de budur işte. Spor, hareketli, sıkı rekabete dayalı etkinliklerle sürekli değişimin oyunudur. Ekonomide, siyasette, hatta bilim ve sanatta böylesine hızlı değişimler kolay değildir. Moda bile sezonluk yenilenmelerle değişim konusunda her hafta tarihi yeniden yazan spora göre yavaş kalmaktadır.
Bu sezon Süper Lig’in en dinamik, en heyecanlı yanı, zirveyi paylaşan Üç Büyükler’in, aralarına dördüncü bir takımın girmesine izin vermeden birbirleriyle kenetlenmeleri, çekişmeleri ve itişip kakışmalarıdır. Geçmiş yıllarda ikili rekabete alışan futbolseverler, aynı anda öfke ve hayranlık uyandıran bu üçlü yarışla uzun yıllar unutulmayacak bir sezona tanıklık ediyorlar.
Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin teknik direktörlerine sırf bu nedenle teşekkür borcumuz var. Bazıları, kendi takımlarının yarışı kopartacak bir

Yazının Devamı

Tarihten bir sayfa

15 Mart 2015

Prandelli dönemini bitiren süreç, malum deplasmandaki 4-0’lık Başakşehir yenilgisiyle başlamıştı. O günkü Galatasaray dağınık, demoralize, kararsız ve çökmüş durumdaydı... Çöküş, Galatasaray’ın dinamiklerini harekete geçirdi. İtalyan hoca gönderildi, Milli Takım’dan Hamza Hoca transfer edildi. Galatasaray’da herkes taze bir soluk aldı. Mevsim değişti, kıştan bahara döndü. Sinerji ile, karşılıklı güven duygusuyla liderlik koltuğuna yerleştiler. Geçen hafta Saracoğlu’nda Fenerbahçe’ye kaybetmelerine rağmen apolet omuzlarında kaldı. Başakşehir’e karşı rövanşa çıkarken, çok daha sağlıklı, çok daha hazırdılar. Ama yine de takıldılar. Bu takılmanın önemli nedenlerinden biri, 2 farkı yakaladıktan sonra gevşemeleriydi. Dahası, geçen aylarda hemen her gün menajeri tarafından şişirilen balonlardan sonra nihayet kulüpte kalacağını ilan eden Sneijder etkin ve üretken kimliğini kaybetmişti.

Hamzaoğlu’nun göreve başlamasından sonra affedilerek (!) takıma dönen Kaptan Sabri, Galatasaray’ın en büyük fenomenlerinden biri... Dostlar, 10 yılı çoktan geride bırakan kariyerinde hâlâ etkili orta yapmayı öğrenemediğini (!) anlatıyorlardı ki gıyabında çekiştirenlere inat, sağdan inanılmaz bir top

Yazının Devamı

Önce baskın, sonra şaşkın!

13 Mart 2015

Baskın, akıllı ve kontrollü bir kırkbeş dakikanın ardından gevşek, dağınık, kontrolsuz başka bir kırkbeş dakikaya tanık olduk. Beşiktaş, kendi doğruları ile Brugge’ü sahadan sildi... Sonra da kendi yanlışlarıyla rakibini başına bela etti.

Oyunun gerçeğinden sapmayalım... Ne hakem kararlarına sığınalım, ne de Beşiktaş’ın talihini kantara vuralım... Avrupa Kupaları’nda ayakta kalan son temsilcimiz dün oynadığı oyunla bir yandan kendi büyüklüğünü gösterirken bir yandan da zaaflarıyla, yanlışlarıyla yüzleşti.

Doğrulardan başlayalım... Savunma, Veli ve Tolgay, Brugge ataklarını pozisyona dönüşmeden, yürek hoplatmadan önlerken, Gökhan Töre ev sahibi için tehlikenin ne kadar büyük olduğunu gösteren adamdı. Topla en çok buluşan O’ydu. Sağ kanatta, ortada, solda sürekli adam eksilterek ceza alanına girme çabası gösterdi.

Bu tablonun eksikleri vardı. Oğuzhan ve Olcay Gökhan’a beklenen düzeyde yardımcı olamadılar. Brugge savunmasının dengesini bozacak bir sürpriz yapamadılar. Demba Ba ise kendisine atılan topların çoğu zaman farkında bile değildi. İlk yarıyı şutsuz kapadı. İkinci yarıda iki kez gol pozisyonuna girdi. İsteksiz, etkisiz, şaşkın haliyle hem Brugge’ü meşgul etti, hem de

Yazının Devamı

Futbolda geciken devrim

11 Mart 2015

Fransa’da bir araya geldiklerinde İkinci Dünya Savaşı’nın son cephe çatışmaları yaşanıyordu. Ne profesyonellik bu kadar gündemdeydi, ne de endüstriyel futbol... Ama onlar, geleceği de kapsayacak biçimde çıkarlarını, ortak ideallerini ve rekabetle dayanışmayı birlikte sürdürme iradelerini yazılı anlaşmalarıyla tarihe kaydedip imzalamışlardı (1944).

Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ, dünkü toplantıdan sonra sıcağı sıcağına “devrim” yaptıklarını ilan ediyor... İngiltere’de Premiership’in 1992’de, Almanya’da Bundesliga’nın 2000 yılında, İtalya’da Serie A’nın 2010’da aldığı kararların dün itibariyle Türkiye’de de tarihe yazıldığını söylüyor.

17 kulüp, Süper Lig’in 2017’de yenilenecek yayın hakkı ihalesinin TFF tarafından değil, bizzat kendi temsilcileri tarafından düzenlenmesi konusunda görüş ve karar birliğine varmışlar. Toplantıya iki kulüp katılmamış... Trabzonspor ve Fenerbahçe. Trabzonspor Kulübü, telefonla arayarak alınan karara onay vermiş. Fenerbahçe Spor Kulübü de bilgilendirilmiş. Onların da karara onay vermesi bekleniyor.

Göksel Gümüşdağ, sadece televizyon yayınlarıyla değil, her türlü görüntülü maç yayınının internet, iphone ya da teknolojinin yeni

Yazının Devamı

Fenerbahçe istedi ve aldı

9 Mart 2015

Eğri oturup doğru konuşalım... Dün geceki derbinin hakkını veren, hakkını arayan, baştan sona oyuna sahip çıkan ve golü arayan takım Fenerbahçe idi. Galatasaray, Hamza Hoca’nın sahaya çıkardığı onbirle evet, bir hücum karakteri taşıyordu ama, oynadıkları oyun, aradaki dört puanı korumak adına “statükocu” bir anlayışa dayalıydı...

İsmail Kartal’ın ekibi, beklenen, rutin kadrosunda sadece Diego yeniliği yapmış, asıl kozlarını kulübede bırakarak büyük kapışmaya çıkmıştı. Diego Ribas, Fenerbahçe’deki en iyi oyununu sergiledi dün. Hem hücumda, hem de savunmada sorumluluk üstlendi. Buna karşılık Galatasaray’da oyunun başmühendisi olarak bildiğimiz Sneijder, böyle bir maça yakışmayacak düşük performanslı oyunuyla gölgede kaldı. Burak ve Umut gerek koşularıyla, gerek hücum organizasyonundaki yetersizlikleriyle adeta tıkandılar. Hamit ve Selçuk’un verimli hamleleri olmasa Galatasaray belki de daha farklı bir skorla çimene havlu atacaktı. Fenerbahçe’nin ileri ucundaki oyuncular tümüyle etkili, baskılı ve çalışkandılar. Hak ettikleri golleri talihsiz vuruşlarla ya da rakibin son andaki müdahaleleriyle atamadılar. Ama kimse onlara, istemedi, çalışmadı, kaytardı, diyemez. Fenerbahçe

Yazının Devamı

G.Saray'da 'faşizm' denemesi

4 Mart 2015

Açık söyleyeyim: Turgay Demirel, Türk sporunun en sevilen, en sempatik tiplerinden biri değildir. Tam aksine, çoğu kişi onu itici ve antipatik bulabilir. Zaman içinde tutarsızlıkları, çelişkileri de olmuştur. Yakın çalışma arkadaşlarını kırmış, terk etmiş, kendi yolunda tek başına ilerlemeyi tercih etmiştir. Bunlara başka örnekler de katılabilir.

Ama yine açıkça Turgay Demirel, bu ülkenin en başarılı iki federasyon başkanından biridir. Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, 2012 Olimpiyat Oyunları’ndan sonra siyasi iradenin de etkisiyle görevini Özkan Mutlugil’e bırakmak zorunda kaldı. Turgay Demirel ise 1992’de efsane başkan merhum Osman Solakoğlu’ndan -seçimle- görevi devraldı, 23 yıldan beri iş başında!

Arada geçen yıllar Türk basketbolu adına hepimizi mutlu eden sevindiren tablolarla doludur. 1996’da Efes Pilsen’in Koraç Kupası’nı almasıyla başlayan uluslararası başarı dönemi, hemen her yıl ivme kazanmış, yıldızlar, gençler ve ümitler kategorisinde Avrupa şampiyonlukları kazanılmıştır. Türkiye erkeklerde Avrupa (2001) ikinciliği kazanırken, 2006’da Dünya altıncısı, 2010’da İstanbul’da ABD ile final oynayarak gümüş madalyanın sahibi olmuştur. Endüstriyel

Yazının Devamı

Balıkesir - Bandırma

2 Mart 2015

Önce Slaven Bilic’e bakalım... 120 dakikalık Liverpool savaşını zaferle bitiren kadrodan 10 adamı Balıkesirspor karşısında sahaya sürdü. Kabul, profesyonel / endüstriyel futbolda 48 saatlik dinlenme tüm yorgunlukları sıfırlar. Ama size kim dedi Beşiktaşlı futbolcuların fizik kapasitesinin Avrupa kapışması ile ligi peş peşe kaldırabileceğini? Peki Bilic’in tercihleri yüzde yüz doğru muydu? Kuşkuluyum... Atınç kulübede niye oturuyor? Balıkesirspor maçında da görev almayacaksa, bu çocuğu ne güne saklıyorsunuz? Bilic, kulübede beklettikleriyle başlasaydı, belki daha mutlu bitirebilirdi maçı.

Takımda her geçen dakika ağırlığını hissettiren bir çöküş var, yorgunluk var. Buna rağmen canla başla koşuşturuyor Beşiktaşlı oyuncular... Ne var ki mental olarak da yavaş yavaş geriliyorlar. Konsantrasyonları bozuluyor, reaksiyonları yavaşlıyor. Tüm takımın kafası ile adaleleri uyuşmaya başlıyor.

Bu gerçeklerin temelinde bir de bitmeyen deplasman (!) yolculukları var Beşiktaş’ın. Kendi evinden uzakta yaşadığı sezonu Ankara’da Osmanlı’ya sığınarak sürdürüyor.

Oyuna baktığımızda kimbilir, belki de aşırı özgüven garip bir tablo çıkarıyor ortaya. Demba Ba’nın attığı penaltı ile “kaza

Yazının Devamı

Sabır, ıstırap, zafer!

27 Şubat 2015

Sinir bozan, yürek yoran, soluk kesen bir maç izledik... Evet, sinirlerimiz bozuluyordu, Beşiktaş, tribünlerin, topun ve maçın sahibiydi ama onca top kaybı oyuna hiç yakışmıyordu. Yüreklerimiz yoruluyordu, çünkü onca baskılı oynayan takım, gol pozisyonuna giriyor ama, şut çekmeyi bir türlü hatırlamıyordu. Gökhan Töre, Atiba, Veli ve Olcay’la kesilen soluğumuz bir türlü özlediğimiz “Oh!!!” rahatlığına ulaşamıyordu. Sosa’nın top kayıpları... İlk ciddi şutu atıp Mignolet’i yoklayan Olcay’ın oyuna geç ısınması... Demba Ba’nın kanatlardan gelen her topta Skrtel, Kolo Toure ve Lovren üçlüsünden ikisinin arasında kaybolması... Gökhan Töre’nin olağanüstü gayretini ve becerisini bir türlü golle süsleyemeyen eksiklik... Savunma hattında Necip ve Opare ile oluşan alternatifin, tüm kaygıları gideren akıllı oyunları... Gole ve skora susamış aç dakikalarla yaşadığımız yorgunluk hali.
Evet, tarihi bir maçtı bu ve tarih yazmak bazen yoruyordu.
63 bin 122 biletli seyirci, taraftar, futbolsever... Ligimizin özlediği inanılmaz doluluk oranıyla tarihe tanık oldu Atatürk Olimpiyat Stadı’nda... O tanıklarla birlikte tüm Türkiye’nin özlediği mutluluk anı, 73’de geldi nihayet... Slaven

Yazının Devamı