Rekabetin markası: Eczacıbaşı

13 Mayıs 2015

İzmir, Birinci Beyler Sokağı, 50’li yıllar... O dönemde süt annem Ulviye Hanım’ın evine sıkça giderdik. Üçüncü Beyler’de, Şamlı Çıkmazı’nda oturuyorduk... Ama ben sık sık süt annemin evine gider, oradaki arkadaşlarımla sokakta oynar, acıktıkça da kapıyı açıp mutfağa dalardım. 7-8 yaşındaydım. Bir gün o evin kapısı çalındı. Yandaki Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın laboratuvarından gelen beyaz önlüklü bir adam, elinde bir sürü kahverengi kan iğnesi ampullerini tecrübeli bir hemşire olan süt anneme verdi. “Çocuk çok zayıfmış. Süleyman Ferit Bey, her gün bir tane vurulmasını söyledi.”

O sözleri duyar duymaz bizim eve kaçtım. Ama çare yoktu süt annem akşam üstü bize gelip bağırta bağırta iğneyi bastı.

Süleyman Ferit Bey’in laboratuvarında ilaçla birlikte kolonya da üretiliyordu. Sokak mis gibi kokardı. Altı oğlu vardı Eczacı Amca’nın. Melih, Nejat, Vedat... Kemal, Haluk, Şakir... Eczacıbaşı markası bu amcanın elinde doğup evlatların gayretiyle holdinge dönüştü. Eczacıbaşı kardeşlerden Vedat hariç, hepsini tanıdım. Merhum Nejat Eczacıbaşı ile Şakir Eczacıbaşı, eczacılık, kimya ve ekonomi dünyasındaki etkinliklerine spor ve sanat alanında da unutulmaz eserler kattılar. Dr. Nejat

Yazının Devamı

Hayal kırıklığı!

11 Mayıs 2015

Beşiktaş dün maçın başında ve sonunda hem güzel, hem de doğru olanı yaptı. Ama güzel bir gün yaşayamadı. Yedinci dakikada Jose Sosa’nın sağıyla attığı muhteşem frikikte skoru yakaladı.

Peki sonrası? Ağır ve etkisiz Demba Ba’yla, Gökhan’la, Serdar’la, Olcay’la inanılmaz goller kaçırdı... Evet, gol pozisyonlarına giriyorlar ve Gaziantepspor üzerinde ezici bir baskı oluşturuyorlardı. Ne var ki gol için gözünü karartan Beşiktaş, hücuma yoğunlaşırken Gaziantep’in kontralarına da çanak tuttu... O kontralarda gol zaten “geliyorum” diye haber veriyordu. Erdem Şen’in organizatörlüğünde Muhammed ve Camara’nın ataklarında golü son anlarda önlediler. Hele bir defasında Tolgay’ın cezaalanına kadar sızıp gelen rakibinden söktüğü bir top var ki, Beşiktaş maçı kaybedebilirdi. Chibuike’nin beraberlik golünü nasıl yediler? Öncesinde bir faul var... Ama hiçbirinin konsantrasyonu yok... Paniğe kapılıyorlar ve dağılıyorlar. Bu yıl, Beşiktaş’ın tarihine hayal kırıklıkları ile birlikte bu defansif dağınıklık da unutulmaz bir not olarak geçecek. Atiba ve Tolgay’ın hücuma katkı bağlamında kendilerini nasıl yorduklarını biliyoruz, saygı duyuyoruz. Ama Gaziantepspor orta alanda topu kazandığı zaman

Yazının Devamı

Son derbiyi Barış Şimşek yönetsin!

6 Mayıs 2015

Pazar akşamı TRT’deki Stadyum programında, MHK eski başkanı Mustafa Çulcu’nun sözleri, pozisyon yorumlarının ötesinde hakem sorunlarına farklı pencerelerden baktığı için önemliydi.
Süper Lig’de soluk soluğa sürüp giden zirve mücadelesini izlerken, hemen her hafta hakem hatalarıyla dolu yorgun bir gündeme kaptırıyoruz kendimizi. Çulcu’ya göre, hata yapan hakemlerin dinlendirilmek ya da bir alt kategoride görevlendirilmek yerine - adeta ödüllendirilerek- bir başka büyüğün maçında düdük çalmalarıydı. Örneğin, Bülent Yıldırım, Beşiktaş - Karabükspor maçında kaleci Waterman’ı yanlış bir yorumla ihraç etmiş, sonra da Cumartesi günü Fenerbahçe - Balıkesirspor maçında görevlendirilmişti. Kasımpaşa - Beşiktaş maçında yardımcısı Asım Yusuf Öz’ün Demba Ba’nın ofsayt pozisyonunu atlamasıyla Barış Bağbaş’a “bariz gol pozisyonundan” kırmızı kart gösteren M.Kamil Abitoğlu da Eskişehir - Fenerbahçe ve Akhisarspor - Galatasaray maçlarını yönetti.

MHK Başkanı Yusuf Namoğlu’nun duyarlılığını ve hakemler konusundaki tutarlı davranışlarını bildiğimiz halde bu uygulamaya akıl erdirmekte zorlandığımızı da itiraf etmeliyiz.
Hakemlerimiz formsuz. Hem kendileri bir güven bunalımı

Yazının Devamı

Bilic kazandı!

4 Mayıs 2015

Maç başladığı zaman görüldü ki hem Ersun Yanal, hem de Slaven Bilic, “asıl koz”larını kulübede oturtuyorlar. Beşiktaş’ta Demba Ba, Trabzonspor’da Oscar Cardozo bu oyunun jokeri olarak saklanmıştı.

Daha da şaşırtıcı olan, iki teknik adamın lig boyunca sergiledikleri felsefeden bu maçta özel olarak uzaklaşıp daha gerçekçi, daha kontrollu oyunu öne almalarıydı. Trabzonspor da Beşiktaş da önceki maçlarına oranla yavaş ve sakin bir oyun sergilediler. Tatsız sürprizlere kapıları kapamak adına bol pası tercih edip savunmada hata yapmamaya çalıştılar.

Yine de heyecan yaratan birkaç pozisyona tanık olduk... Örneğin boş durumdaki Özer’in kale ağzında atamadığı gol... Mehmet Ekici’nin uzaktan attığı şutlar. Tolgay’ın arka direkte kaçırdığı da saç baş yolduracak cinstendi.

Beşiktaş topa sahip olmada rakibinden öndeydi. Oyunun önemli bölümünü de rakip yarı sahada oynayarak kalesini tehlikeden uzak tuttu. Sahadaki gerçeğe bakıldığında Bilic’in makul bir onbirle oyuna başladığını söyleyebiliriz. Bu oyunda genç kaleci Günay, stoperler Sivok ve Ersan ile orta alanda Atiba ve Tolgay’ın başarılı olduğunu gördük. Gökhan Töre, bilinen etkili kişiliğinden uzaktı ama yine de Demba Ba’ya

Yazının Devamı

Konuş hocam, içimiz açılsın!

29 Nisan 2015

Süper Lig’de şampiyonluk yarışı, önceki yıllarda rastlanmadık biçimde sıkışık bir hal aldı. Tıpkı Lunapark’taki “çarpışan arabalar” misali, kimin nereye gideceği belli değil.
Takımlar ayarsız, hakemler kararsız... Süper Lig tatsız!
Avrupa’nın endüstriyel liglerinde böylesine birer puanlık değişken şampiyonluk yarışı olsa, en başta medya sıkışık rekabetin öykülerini yazar, muhteşem maceraya derinlikler katar, araştırmalar ve istatistiklerle sezon sonuna ışık tutar ve olayın tadını çıkarırdı. Bizdeki “zehirli rekabet” anlayışı, maalesef bu coşkuyu yaşamamıza ve paylaşmamıza engel oluyor. O nedenle hemen her şeyi olumsuzdan ele alarak tartışıyoruz, polemiklere giriyoruz, değerlerimizden ve ilkelerimizden vazgeçiyoruz.
Farkında mısınız, bilmem! Bu yıl yöneticiler olabildiğince az konuşuyorlar. Pişmiş aşa soğuk su katmak istemediklerinden, korktuklarından, ya da kendi iç sorunları yüzünden dışarıya bakıp ahkam kesmenin yanlış olacağını akıl ettiklerinden...

Kılıç çektik

Onlar susa dursun, medya da maaşallah, yarışa ayar verme misyonunu (!) seçti kendi kendine. Üç Büyükler’in antrenörlerine hep birlikte kılıç çektik. Her hafta birini doğruyoruz. Olmadı, oyunculara

Yazının Devamı

Ankara macerası

28 Nisan 2015

Bilic’in Mustafa Pektemek’i de oyuna katarak Karabükspor önünde çift santrforlu bir oyunu seçmesi, doğru! Ama kulübede oturacak adam Cenk Tosun değil, Demba Ba olmalıydı. Verimsiz, etkisiz, top tutamayan, şut atamayan, göstermelik haliyle Demba Ba “fuzuli işgal” örneği, ya da konu mankeni! Olaylar geliştikçe Bilic’in aklı da gidip geliyor. Tamam üçüncü stoperi oyuna sokacaksın, anladık da, o adam her şeye rağmen Demba Ba olmamalıydı. Yine de şanslıydı Bilic... Değişiklik haklarını henüz kullanmamıştı ki zorunlu değişiklikler yapmak zorunda kaldı. Önce sakatlanan Ersan’ın yerine Necip’i aldı (Dk.54). Dört dakika sonra Necip, Fatih’e dirsekten kırmızıyı (doğru karar) görünce ne yapacağını şaşırdı. Yedi dakika öyle geçti. Ba’yı çıkarıp Pedro Franco’yu aldı yerine... Takım tek santrforlu düzene döndü. Arada Karabük’ün inatla ısrarla önlenemeyen kontraları sonunda Musa Çağıran’ın golü geldi. Bilic hâlâ şaşkın. Maç elden gidiyor, adeta dondu, kaldı. Altı dakika sonra (84’de) uyanıp Cenk Tosun’u sürdü oyuna... Ve yedi dakikalık uzatmada maçın en güzel hareketine tanık olduk... Sosa, sağında topu bekleyen Gökhan Töre’ye ezberden bir pas verebilirdi. Öyle yapmadı, sola dönüp harika bir

Yazının Devamı

Şenol Güneş'e saygı

22 Nisan 2015

Şenol Güneş, Türk futbolunun doruktaki kahramanlarından biridir. Şaka değil, Milli Takım’ın en büyük başarısında (2002 Dünya Kupası üçüncülüğü) onun imzası var. Bazıları, o turnuvada final hakkını boşu boşuna kaybettiğimizi, hatta arada Kupa’yı Şenol Güneş yüzünden alamadığımızı yıllardır söyleyedursun, tarih onu saygıyla yazacaktır.

Şenol Güneş, başarılı bir kaleciydi. Rahmetli İslam (Çupi) ağabeyim gibi çok insan “Kaleciden antrenör olmaz!” diyerek bir ezberi tekrarlarken, inadına antrenörlüğe başladı. Ama öncelikle öğretmen olduğunu da unutmadı. Bu nedenle bir çok antrenör sadece çalıştırırken, o öğretmeyi seçti. Onur Recep Kıvrak’tan Burak Yılmaz’a, Umut Bulut’tan Volkan Şen’e seçkin sporcuları adeta yenilediğini, onlara yeni bir kimlik ve kişilik kazandırdığını gördük hep. Trabzonpor’da iken Kaleci Silva’ya açık ve net konuştu: “Seninle devam etmek istemiyorum!” Onun yerine kaleyi Onur ve Tolga’ya teslim etti. Bursaspor’da da kaleci Sebastian Frey’i kenara çekip Harun Tekin’den yana tercih kullandı. Dahası, Bursaspor tarihine bir çentik atarak Harun Tekin, Serdar Aziz, Ozan Tufan, Volkan Şen, Enes Ünal ve Şener Özbayraklı ile tam 6 futbolcusunu Milli Takım’a gönderdi.

Ş

Yazının Devamı

Nihayet 'take off'

21 Nisan 2015

Final gibi bir maç izledik. Fenerbahçe, fikstür ve maç programı sayesinde öyle bir şans yakalamıştı ki Bursaspor’u yendiği takdirde sadece liderliği ele geçirmekle kalmayacak, şampiyonluğa uzanan son düzlükte rüzgâr gibi uçacaktı. Zirvedeki rakiplerinin aksine, her şeyi kendi kontrolüne almanın avantajı bekliyordu onları.

Bursaspor da maçı final heyecanına taşıyarak futbolseverlere keyif ve heyecan sundu. Şaka değil, Süper Lig’in en iyi oynayan ekiplerinden biri, Milli Takım’a en çok oyuncu veren kulüp olarak... Daha da önemlisi Şenol Güneş’in ekibi olarak Kadıköy’de idiler. Balıkçı İsmail Kartal da takım içindeki her türlü sarsıntıya, sıkıntıya rağmen, alçakgönüllü ama inançlı kişiliğiyle tüm ihtirasını takımına aktarmış, inanılmaz bir disiplinle “tayfa”yı yönetiyordu.

Maça ısınırken Kuyt’ın sakatlanması, Kartal’ı zor duruma soktu. Yine de geri adım atmadığını gördük İsmail Hoca’nın. Bu durumu fırsata dönüştürmüş, Emenike, Webo, Sow üçlüsüyle hücum borusu çalmıştı.

İlk yarıdaki oyun fırtına gibiydi... Fenerbahçe’nin baskın ve meydan okuyan oyununa karşılık Bursaspor dik duruyor, direniyor, Ozan Tufan ve Belluschi’nin ortadan, Volkan’ın kanattan kontralarıyla tansiyonu

Yazının Devamı