Anlaşıldı. Biz bu takımla pek rahat edemeyeceğiz. Huzursuz, öfke ve hayal kırıklıklarıyla dolu zamanlarımız olacak. Keyif alacağımız maçlara da tanık olacağız.
Maceralı bir yoldayız, anlayacağınız... Bu macera şahsen bana her türlü duyguyu yaşatıyor.
Sahadaki genç adamlarla birlikte kan-ter içinde kalıyorum.
İlk yarıya bakarsak... Maç santrada değil de bizim kale sahamızda başladı sanki. Ev sahibi Ruslar küçücük alanı adeta parsellediler. Savunmacılarımız ve kaleci Sinan, bu baskıya dayanamazdı. Maçı orada oynamak, “Hadi buyur, at” demekti. Ne topu kazanmak ne de kazandığın topla oyun kurup oyuna ortak olmak gibi bir şansımız olmadı ilk 10 dakikada...
Sonrasında biraz oynama isteği... Ne var ki Oğuzhan, Hakan ve Cenk Tosun çok kolay top kaybettiler. Dönen toplarda Ruslar oyun kurarken Okay ve Mahmut’un merkez kontrolünü kaçırdığını gördük. Adamlar kolayca yükleniyorlardı. Savunmacılarımız yine Zeki, Serdar, Çağlar ve Hasan Ali bu baskılarla başa çıkmakta zorlandılar. Hele Hasan Ali... Bir ara baktım, rakibi yerine kendine çalım atıp topu taçlandırıyor (!)... Karşıdan da Fernandes rahat rahat geliyor. Sağda da Zeki’yi sadece top bizdeyken kanat atağında (!) görüyorum. İki bekimiz
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın dünkü basın toplantısı, görünen ve dillendirilenlerin ötesinde farklı nedenlere dayanıyor. Bunlardan en önemlisi Şenol Güneş’le yaşanan 2 şampiyonluktan sonra geçen yıl hayal kırıklığı ile alınan dördüncülük ve bu yıl ilk sekiz haftada yaşanan kayıplar.
Beşiktaş camiası, taraftarlar ve üyeler, bu yıl ligde daha yoğun bir rekabet ortamının yaşandığını vurgularken paranoyaya varan kuşkuları da dillendiriyorlar.
O kuşkuların en başında hakem kararları dile geliyor. Bu kararlardan dolayı Beşiktaş’ın, hem puan, hem de haksız ve yanlış kartlarla oluşan cezalardan oyuncu kayıplarına uğradığı anlatılıyor. Şampiyonluk yarışındaki takımlardan bazısının yolu açılırken, Beşiktaş’ın yolunun kapatıldığına inanılıyor.
Ayrıntılara girmek istemem ama, özellikle hakem görevlendirmelerinden alınan örnekler kafa karışıklığı ve tartışma yaratıyor. Fikret Orman’ın 2 şapka ile (Kulüpler Birliği Vakfı Başkanlığı- Beşiktaş Kulübü Başkanlığı) düzenlediği basın toplantısı, hepsinden önemli ve öncelikli olarak camiadaki kuşku ve kaygıları giderecek mesajlara dayanıyor.
Başkan, VAR sisteminin değerini ve yararını kabul ediyor. Ancak Türkiye’deki ilk sezon uygulamasında VAR’ın
Beşiktaş’ın kimliği kayboluyor. Kişiliği buhar olup uçuyor. Takım ruhu derseniz, o da hak getire. Kim kiminle çocukluktan beri arkadaş, kim aynı fırından ekmek alıp aynı çeşmenin suyunu içiyor? Kimler Türkçe biliyor ki takım ruhundan söz edelim!. . Bu durumdan fazla şikayetçi de değilim ayrıca. Endüstriyel futbol, küresel kültür bizi buralara getirdi. Nostalji dışında duygular da var tabii... Artık bu takım zevk vermiyor. Futbolsevere beklediği keyfi sunamıyor. Taraftarları ne kadar güven duyuyor, belli değil!
Yaş ortalaması 27.8 olan bir “abiler takımı” Beşiktaş. Tecrübelerine diyecek yok... Başarılarıyla da kendilerini kanıtlamışlar. Aslında doyuma ulaştıkları, heyecanlarını yitirdikleri de söylenebilir. Abiler bazen “ağır abi” gibi “gider” yapıyor. Ayrıntılara geçeceğim... Ama şu kadarını söylemeliyim ki, bu yaşlanan takımın enerjisi de tükeniyor. Malmö maçında oynayanlar, girenler, çıkanlar, Konya deplasmanını kaldıramıyor. Öyle olduğu için Konyaspor geniş alanlar bularak kalabalık savunmayla çevirdiği topları gol pozisyonu olarak Beşiktaş kalesine taşıyor. Atiba, Medel, yetişemiyor. Gökhan Gönül çok çalışıyor ama o da yorgun. Q7 ile yardımlaşarak hücum oluşturmaya çalışıyor.
Beklenenden güzel bir başlangıç, heyecanlı ve akıllı bir ilk yarı sergiledi Galatasaray. Porto gibi tecrübeli bir ekibe karşı kendi ağırlığını, dik başlı bir duruşla ortaya koydu.
Öyle bir oyun çıktı ki karşımıza Real Madrid’de efsane yazan kaleci Iker Casillas, gençlik günlerinin en başarılı örneklerinden bir sunum yaptı kurtarışlarıyla.
Biri Nagatomo’dan, diğeri Sinan Gümüş’ten gelen iki gollük vuruşu ayaklarıyla kurtarması ise tecrübe ve ustalığına ilaveten şansının eseriydi.
Fatih Terim, Porto’daki maça beklenen onbirle başladı. Mariano’nun sağbek görevini Linnes’e vermesi, Ndaiye’nin yokluğunda Donk’u görevlendirmesi, ağrılarından şikayet edince 18’de bile yer bulamayan Eren’in yerine Sinan Gümüş’ü sahaya sürmesi tercihten çok, zorunluluklara dayalı kararlardı. Bu arada Emre Akbaba’nın sakatlığında Belhanda’ya da önemli bir fırsat sunmuştu Fatih Terim. Peki Belhanda bu fırsatı değerlendirebildi mi? Hayır. Kullandığı toplarla etkili bir iş çıkaramadı. Oyun kurgusu ve yaratıcı hamleleri göremedik kendisinden.
Fernando’nun oyunun merkezindeki gayretlerini taksir ederek izledik. Ama Ryan Donk, Marega’nın kornere kafa koyarak attığı golde hatalıydı. Serdar Aziz’in başka bir oyuncuya
Eğri oturup doğru konuşalım: Fenerbahçe’de Damien Comolli projesi iflas etmiştir.
Phillip Cocu ya da bir başkası... Comolli görevde kaldığı takdirde, kim değişirse değişsin, işlerin düzelmesi beklenemez.
Fransız Sportif Direktör geçen sezon işbaşı yaparken Jürgen Klopp’un kader arkadaşı ve yardımcısı Zeljko Buvac ile anlaşmıştı. Formül tutmadı. Dün gördük ki Cocu’yu gönderme hazırlıkları sürerken Buvac yeniden gündemde. Klopp’un 25 yıllık arkadaşı ve 11 yıllık yardımcısı, geçen sezon Roma ile oynanan yarı final rövanş maçından sonra çıkan anlaşmazlıklarla geri plana düşmüştü. Oysa onun için “Klopp’un beyni” diyorlardı. Futbolda antrenman ve oyun taktikleri, gegenpressing “karşı pres” anlayışıyla bu unvanı hak etmişti.
Buvac Türkiye’ye gelir ya da gelmez... Asıl sorun bu değil.
Asıl sorun Damien Comolli. Başkan Ali Koç’un futbol gemisinin kaptanlığına seçtiği Fransız Sportif Direktör.
Fenerbahçe Comolli ile başarılı bir transfer kampanyası gerçekleştiremedi. Aldığı oyuncuların önemli bölümü yetersiz. Kariyerlerinde önemli bir başarı yok. Slimani bu ortalamanın üzerinde ama tek başına. Gayretli, verici, koşan ve mücadele eden iyi niyetli futbolcular, birlikte hazırlık kampı
Kim ne derse desin, Beşiktaş Süper Lig’de en az sorunu olan takım... Sorunu yok mu, var. Ancak bunlar çözümsüz, çaresiz sorunlar değil. Hele ki elinizde Şenol Güneş gibi bir öğretmen varsa sorunlarla uğraşmak o kadar sorun değil!
Adriano haftalardır sakat... Caner Erkin de cezalı. Sol kanatta sıkıntı var. Ama Şenol hoca Medel’e veriyor nöbeti. Önde de Babel oynuyor... Daha ne olsun!
Kayserispor Umut’u ileri karakola atamış, kontralarla oyuna ortak olmaya çalışıyor. Chery de Umut’a yakın vaziyet alıyor. Hakça söyleyelim, Ertuğrul Sağlam da iyi organize etmiş takımını orta alanda Mensah, Varela ve Bilal’le zaman zaman Beşiktaş yarı alanında akıcı bir oyun sergiliyor.
İki takım arasındaki kalite ve uyum farkı skor tabelasına yansıyor.
Elalem iyi bir on numaranın peşinde... Oysa Beşiktaş’ta 20 numara (!) var. Ljajic’in takıma katılmasıyla artık 10 numara sorunu unutuluyor. Oğuzhan da fizik ve mental yorgunluğuna rağmen form tutma yolunda. Bir çok takımın arayıp bulamadığı bir ikili var artık Beşiktaş’ın elinde. Oğuzhan ve Ljajic aynı dili konuşuyor.
Dün Beşiktaş’ın oyun planında zaman zaman değişimler gördük. Ljajic’in katılmasıyla siyah-beyazlılar yerden oyunu geliştirmeye
Ceferin zarfı yırttı. Zarftan Almanya çıktı. Elbette hayal kırıklığı yaratan, umutları kıran bir sonuç bu. Yine de beklenmedik bir sonuç değil. Alışılmış, önceden ölçülmüş - biçilmiş adil olmayan konfeksiyon kararla oluşan bir sonuç.
Emekle hazırladığımız dosya, Değerlendirme Komisyonu’nun raporu da değerlendirilerek (!) kabul görmedi.
Almanya, belki de yazılı kağıdı dikkatlice okunmadan- incelenmeden kanaat notuyla sınıfı geçti, diplomasını aldı. Ekranlara kilitlendiğimiz saatler geride kaldı.
Bilinen, ortak duyguları alevlendirip birbirimizi şişirmeyelim. Sıkıntıdan patlayacak hale gelmeyelim. Acilen ayağa kalkıp hep birlikte aynalara bakalım.
Neremiz eğri, neremiz doğru, neremiz yetersiz? Neyi yanlış yaptık?
Nerde eksik- nerde fazlayız? Neyimiz sulu, neyimiz kuru?
Organizasyonu kaybettik, şimdilik. Bu tür organizasyonları gelecekte daha yetkin, daha zengin programlarla gerçekleştirebiliriz.
Hiç merak etmeyin... Oylamada tecrübesi, ekonomisi, sportif ve lojistik alt yapısı ile gücün simgesi olan Almanya, Türkiye’den korkarak çıkacaktır tartıya.
UEFA Yönetim Kurulu’nda gözden uzak tutulmaması gereken önemli konu Türkiye’nin cesaretidir. Türkiye konjonktür ne olursa olsun, küresel ekonomi nereye giderse gitsin, her türlü sorunun üstesinden gelebileceğini gösteren cesarete sahiptir. 2024’ü istememizdeki en önemli neden, bu organizasyona Almanya’dan çok bizim ihtiyacımızın olmasıdır. Avrupa ile kucaklaşmak, hep birlikte barış rüzgarlarını estirmek, kadın-erkek, çoluk-çocuk, emekle, sevgiyle, heyecanla kazanmak istek ve irademizdir. İşte o nedenle Share Together yani... Birlikte paylaşalım!.