Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ahmet Dursun'un, Beşiktaş'tan kopuşunu, kapının önüne acımasızca konuluşunu ibretle izliyorum. Futbolda ille de başarıya, ille de skor tabelasına, ille de gollere endekslenmiş performans tutkusu, ne yazık ki insani duygularımızı her geçen yıl biraz daha acımasızca törpülüyor. Top hızla yuvarlanıyor, bizler de topun peşinde koşarken toz duman ortamında insanlık dışı gerçekleri görmüyoruz... Görmezden geliyoruz, vicdanlarımızı rahatlatıyoruz.
Ahmet Dursun, Beşiktaş'a büyük ümitlerle, iddialarla transfer edildi. Çabukluğu, yaratıcılığı ve golcülüğüyle öylesine sevildi ki Beşiktaş'ın kargaşalı günlerinde, "Ahmet Dursun, Seba gitsin!" sloganları attı taraftarlar. Sonradan sakatlıkları gündeme geldi. Almanya'da yetişen her Türk genci gibi kültürel uyumsuzluk ayrı bir sorun oldu onun için. Psikolojik sorunları vardı ayrıca... Sezon başı hazırlık kamplarına - sürekli olarak - sakatlık gerekçesiyle katılmıyor, takım arkadaşlarından geride kalıyordu... Hemen her koşulun aleyhinde geliştiği bir ortamda Ahmet Dursun giderek uzlaşmaz, geçimsiz, verimsiz bir futbolcu haline dönüştü.

Gaddarlık
Onun bu halinde çözümsüzlük gördüğümden Beşiktaş'tan ayrılmasının, başka bir takıma gönderilmesinin doğru olacağını düşündüm. Bunları yazdım da. Giunti ile arasındaki kavga bardağı taşırmış, Lucescu defterinin dürülmesine karar vermişti.
Bunlar her kulüpte olur... Olağan şeylerdir... Derkeen... İnanılmaz bir gaddarlıkla karşı karşıya kaldı Ahmet Dursun...
Sonradan öğrendim ki gözlerindeki sorunlar nedeniyle algılama güçlüğü çekiyor, önündeki topa vuramıyor (Prag maçı), bu rahatsızlığın tetiklediği bir yığın psikolojik sorunla savaşıyordu.
Almanya'ya tedaviye gitti, sözleşmesinin tek taraflı feshiyle karşı karşıya kaldı.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün aktif ve dinamik yöneticileri, özellikle hukuk ve finans konusunda bu ülkenin en değerli uzmanlarından biri olan Hüsnü Güreli elbette bu fesih işlemini yaparken, her şeyi yasaya, yönetmeliklere uygun - deliksiz - bir şaşmazlıkla uygulamıştır. Kağıt üzerinde Ahmet Dursun'un kazanma şansı da yoktur... Bunlara itiraz etmiyorum...
Ama izninizle, aylar önce yüzüne karşı söylediklerimi buradan kamuoyu önünde Hüsnü Güreli'ye yinelemek isterim: "Keşke rakamlardan anladığınız kadar, duyguları da paylaşsaydınız!"

İçim sızlıyor
Profesyonel bir futbolcunun sağlığı bozulmuş... Futbolu bırakma noktasına düşme tehlikesi belirmiş... Sorunları artmış, krize dönüşmüş ve siz ona hiç acımadan, insan Ahmet Dursun'a saygı göstermeden - yönetmelikler size bu olanağı verdiği için / insanlık değerleri yazılı anlaşmalara girmediği için - onu sıkılmış bir limon gibi çöpe atıyorsunuz!
Sayın Bilgili, Sayın Güreli,
Beşiktaş'ın saygıdeğer yöneticileri,
Bırakın futbol oynamayı, futbolsuz yaşamını bile sağlıklı sürdürmesi riske girmiş bir sporcuya bu yapılır mı ? Bu yapılanın Beşiktaş gelenekleriyle, o çok sözünü ettiğiniz Beşiktaş ilke ve idealleriyle bağdaşır yanı var mı ?
Bu uygulamadan sonra hangi Beşiktaşlı futbolcu hayatın değişen mevsimlerinde, kötü günlerinde aynı kaderin kendisini beklediğini düşünmez, bana söyler misiniz ?
İçim sızlıyor... Ahmet Dursun'un elinden tutmak istiyorum, elim böğrümde kalıyor, yapamıyorum.
Bu ayıp beni huzursuz ediyor, utandırıyor... Gözyaşlarımı tutamıyorum!

Ziya Doğan'ın Malatyaspor'da başarıyla sürdürdüğü teknik direktörlük görevinden istifa etmesi çok dramatik bir gelişme... Küme düşme hattında iken birçok teknik direktörün mesleksel kariyerlerini koruma güdüsüyle risk almaktan kaçarak uzak durduğu göreve Ziya hoca koşa koşa gitti... Malatyaspor'u kurtarmakla kalmadı, UEFA takımına dönüştürdü... Büyüklerin korkulu rüyası haline getirdi.
Ziya Hoca, bazı taraftar gruplarına ödün vermediği için zor günler yaşamaya başladı Malatya'da... Sürekli saldırıya, tehdide uğradı. Sevgili Başkan Hikmet Tanrıverdi yanındaydı ama, bazı yöneticiler Ziya Hoca'yı taşıyamadılar. Başkanı da, teknik direktörü de yalnız bıraktılar.
Sen misin...
Bu kopuş öyküsünün ardındaki gerçeklerden birini öğrendim. Bana anlatıldığına göre, burada adını ve lakabını değiştirerek Fındık Mehmet, diyebileceğim bir taraftar, çok acılar çekmiş. çocuğunu, eşini kaybetmiş, yoksul kalmış. Ziya Hoca Fındık Mehmet'in dramını öğrenmiş, "Ligde kalmayı garanti edelim, sana bir daire alacağım, söz!" demiş... Ligde tutunmuşlar. Ziya Hoca da sözünü tutmuş, daireyi almış...
Fındık Mehmet olayını öğrenenler, Ziya Hocanın peşine düşmüşler. Bu gönül enginliğinden kurnazca paylarını istemişler. O da vermemiş tabii!..
Sen misin avanta vermeyen... İşte sonuç.
Ne kadar yazık!

İstanbulsporlu Faruk, Bayrampaşa'da uğradıkları 3-2'lik Konyaspor yenilgisinden sonra Konyalı Zafer Biryol'un topun çizgiyi geçip geçmediği tartışılan golüyle ilgili olarak "Bilmiyorum, galiba goldü " diyor...
Faruk, o vuruşta, yatarak kale ağzında topa son müdahaleyi yapan futbolcu. Maçtan sonra yaptığı açıklama artık kaybolan sportif ahlak örneklerinden biri...
Benim bu görüşüme Hıncal Uluç karşı çıkıyor. Hakemin gol kararından sonra yan hakeme koşup ilk itiraz edenin Faruk olduğunu söyleyerek...
Hıncal Uluç'un duyarlılığına da saygı gösteriyorum. Ama sıcağı sıcağına gösterilen tepkinin sonrasında, daha duşa giderken TV kameralarına "Galiba goldü" demek, sportif erdemliliğin örneklerinden biridir...
Ben Faruk'tan yanayım. Hıncal Uluç bir de böyle düşünmeli!..

Ahmet Dursun olayı, bana spordaki meslek örgütlerini de hatırlattı.
Profesyonel Futbolcular Derneği, bu olayda neler yaptı, bilemiyorum.
Bildiğim kadarıyla Türkiye liglerinde forma giyen, sözleşme ile para karşılığında futbol oynayan sporcuların tek temsilcisidir PFD...
Bu temsil görevinin, genellikle Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerinde - yasa gereği - PFD delegelerinin oy kullanmasıyla sınırlı olmadığını düşünüyorum.
Parası aylarca ödenmeyen futbolcular, kulüplerini terk edip federasyona başvurarak müthiş gerilimlerle baskı altında mücadele verirken, PFD elbette bir şeyler yapmalıydı. Ahmet Dursun'dan önce Fenerbahçeli Ceyhun da dürüstçe davranıp gizlemeden sakatlığının tedavisiyle uğraşırken, sözleşmesinin yenilenme şansını kaybetti. PFD burada devreye girip çözüm bulabilirdi.

Birleşsinler
Teknik ve taktik nedenlerin dışında birçok futbolcu, antrenörü ya da kulüp yöneticileri tarafından kara listeye alınmış durumda... PFD bu sorunlara çözüm aramıyor...
Bu eleştiriden kastım PFD Başkanlığını üstlenmek durumunda kalan Turgay Şeren'i yıpratmak değil elbette. Faal futbol oynayanlardan ya da gençlerden kimse ortaya çıkıp mesleksel ve sosyal sorumlulukla PFD yönetimine soyunmamış, taşı elinin altına sokmamışsa, Turgay ağabeye sadece teşekkür edilir...
Profesyonel futbolcular, birleşin!...
Golleri atarken, primleri alırken, koşarken bile uyuyorsunuz... Uyanın, meslek onurunuza, insanlığınıza sahip çıkın. Meslektaşlarınızı yalnız bırakmayın!





SPOR


Kusursuz fırtına
At yarışları
Avrupa Ligleri
Efes şov yaptı : 105-51
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
New York'a pansuman
50. ŞEREF YILI
Filede Aslan kesildi: 3-0
Giunti kıymete bindi
BÜYÜK ŞEF ŞÖLEN İSTEDİ
Ses duvarı var!
Trabzon'da çek krizi
Yavuz'a sorgulama
Haber turu...
Ahmet Dursun... Vuran vursun!..