Mustafa Sarıgül, vizyon sahibi politikacıdır. Şişli Belediye Başkanı olarak hem başarılı hizmetlere imza atmış, hem de popülaritesini sürekli doruklarda tutmayı becermiştir. Mustafa Sarıgül, Galatasaraylıdır.
Şişli Belediye Başkanı, Pazar gecesi televizyonda Seyrantepe'deki kamu alanı üzerinde gerçekleştirilebilecek kompakt bir proje sundu. Bu projede dev bir otel, kongre merkezi ve biz sporcuları en çok ilgilendiren yanıyla dev bir futbol stadı vardı.
Konu elbette Sarıgül'ün vizyonuna sığıyor. Ama yetkilerini aşıyor. Kamu alanı, sporla ilgili olmayan birimlere tahsis edilmiş... İleride belki başta amaçlar için kullanılması düşünülmüş. Ancak Sarıgül projesinin en geçerli yanı, bugün ortaya çıkan ihtiyaçlara göre daha gerçekçi çözümler üretmesi.
Sarıgül diyor ki, " Mecidiyeköy'deki Ali Sami Yen Stadı, kentin düğümlenmiş bir noktasında sıkışıp kalmıştır. Burada inşa edilecek yeni stat, yeni sorunlar üretmekten başka bir işe yaramaz... Gelin, Ali Sami Yen Stadı'nı Seyrantepe'de inşa edelim, Mecidiyeköy'deki mevcut stadı da yıkarak iş merkezi yapalım!"
Adres Başbakan
Oraya iş merkezi yapılıp yapılamayacağı da ayrı bir tartışma konusu... Ama gerçek şu ki, Ali Sami Yen Stadı bugünkü yerinde kalarak yenilenirse umulan yararı sağlayamayacak.
Seyrantepe'deki arazi üzerinde İstanbul'un ihtiyacı olan tesislerin yapılması düşüncesi, GS Genel Müdürü Mehmet Atalay'a göre Sarıgül'ün değil, Başbakan Erdoğan'ındır. Belediye başkanlığı döneminde böyle bir düşüncesi olduğunu yakınlarına açıklamıştır.
Demek ki, ortak akıl aynı adrese çıkıyor. Erdoğan bugün daha yüksek bir görevle iktidar sahibi, başbakandır. Bürokratik süreci hızlandırarak tıpkı uyum yasaları gibi bir haftada onay, tahsis, kaynak sorunlarını da çözerek, dağınık otoritelerin karar almasını sağlayarak projeyi hayata taşıyabilir.
Böylece hayat, akıl yoluyla AKP ve CHP'ye bu işin koalisyonunu yaptırabilir.
Tarihi fırsat
İstanbul'u olimpiyatlara hazırlıyoruz... Yeni adaylık dosyasına Seyrantepe projesi de konulsa, hayata geçirildiği gösterilse fena mı olur ?
Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın'ın proje önerisi ilk kez kendine anlatıldığında Sarıgül'ü frenlemesini anlayamadım. Dahası, bu projeyi elinin tersiyle iterek ilgisiz davranmasını da hiç anlayamadım. En azından tartışabilir, bu konuda karşı görüşlerini kamuoyu önünde dile getirebilirdi.
Mustafa Sarıgül'ün altını önemle çizdiği bir mesele var; bugün Türkiye'nin hemen her kentinde stadlar boğulmuş durumda. Gecekondularla, apartmanlarla, iş merkezleriyle, onların yarattığı yoğun trafik içinde futbolseverler maça giderken çile çekiyorlar. Yavaş yavaş stadları terkedip TV ekranlarının önüne geçiyorlar.
Seyrantepe projesi, Galatasaray için tarihi bir fırsattır....
Türkiye için de fırsattır.
Bu toplumun akıllı insanları, herhalde inatçılardan daha fazladır.
Direnmeyelim, anlayalım...Çözelim, işbirliği yapalım... Üretelim!
Ahmet Dursun'un Beşiktaş Jimnastik Kulübü tarafından sözleşmesinin tek taraflı feshiyle dışlanması üzerine farklı tepkiler aldım.
Özellikle yurt dışından gelen mail'lerde, sağlığı bozulan futbolcunun dışlanmasıyla Beşiktaş'ın insan haklarına aykırı bir tutum sergilediği dile getirilirken, yurt içinden bazı taraftarlar olaya çok daha basit yaklaşıyorlardı: "Artık verimsiz olduğuna göre, bir işyerinden bir garsonun çıkarılması kadar basit olaydır. Beşiktaş doğru yapmıştır. Hem senin ne haddine koca Beşiktaş'ı eleştirmek!"
Ahmet de geçen hafta yazdığım yazı üzerine beni Almanya'dan aradı.
Haklara sahip olmak
Anlattı ki, daha ligin birinci haftasında ortaya çıkan göz rahatsızlığı yöneticiler tarafından gizlenmiş... Ahmet'e de sorunlarını açıklamaması söylenmiş. Kulüp Ahmet'i tedaviye göndermiş. Şimdi Ahmet dertli: "Giunti ile kavgam evet bir hataydı ama, bu kadar haksızlığı da hak etmedim. Evimin kirasını ödememişler, ev sahibi arayıp ne olacağını soruyor. Buradaki masraflarımı kulüp üstlenmişti, ödeme yapılmıyor. Dahası ne hocam ne de yöneticilerim geçmiş olsun demediler, arayıp sormadılar... Sağolsun takım arkadaşlarım aradı, moral verdi. Ama kendimi çok yalnız hissediyorum."
Ahmet Dursun, kulüplerin sert uygulamalarına sadece bir örnek... O örneklerin değişik biçimde bir çok kulüpte bir çok futbolcuya dayatmalarla tekrarlandığını görüyorum.
Futbolda topa sahip olmak önemli, biliyorum.
Ama haklarına sahip olmak, galiba çok daha önemli!
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ile İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu, geçen hafta sivil bir toplantı düzenleyerek, İstanbul'un 2012 Olimpiyatları'na adaylığı ile ilgili yeni tartışma zemini oluşturdular.
O toplantıya farklı duygularla katıldım... 1982'de yazdığım bir yazıyla İstanbul'da olimpiyat oyunları düzenlenebileceğini dile getirmiş, birçok meslektaşımın alaylarına hedef olmuştum...
Şimdi ben onlarla alay etmiyorum. Aksine, onların da olmazları sıraladığı uzun bir tartışma sürecinin sonunda özel olimpiyat yasası çıktı. Olimpiyat hedefi, bir devlet projesi olarak benimsendi. Kurullar oluşturuldu, bütçeler yapıldı. Kararlar alındı. En başta İstanbul Belediyesi, Nurettin Sözen'den itibaren olimpiyatla ilgili samimiyetsiz tavırlarıyla olimpiyat programının hep dışında, uzağında kaldı. Bu işe gönül verenleri yoran, zaman zaman isyan etmelerine neden olan kaynak ve zaman israfını sergiledi. Ama her şeye rağmen çok mesafe alındı. Eskiden kağıt üzerinde hayallerimizi anlattığımız, sonradan projelerimizi sergilediğimiz dünyaya bugün tesislerimizi gösteriyoruz. Elbette eksiğimiz, noksanımız, yanlışlarımız hâlâ çok fazla.
Sinerji ihtiyacı
Yeni adaylık dosyamızın bir sinerjiye ihtiyacı var. Terör saldırılarına hedef olan İstanbul'un olimpiyat kenti olabileceğini, terörün sadece Türkiye ve İstanbul sorunu olmadığını, global felaketin New York dahil tüm kentleri vurabileceğini anlatarak, İstanbul'un güzelliklerini, yüzyıllardır bütün din ve mezheplerin iç - içe yaşadığı bir barış kenti olduğunu göstererek bu sinerjiyi yaratabiliriz.
Toplantıya katılan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve halkla ilişkiler uzmanları, çok olumlu görüşleri dile getirdiler. Uzman bir bayan, İstanbul'un "Turkuaz" kavramıyla olimpizme yepyeni mesajlar verebileceğini söyledi, heyecanlandım.
Seyrantepe projesi gibi olimpiyat adaylığımızın da Tayyip Erdoğan rüzgarına ihtiyacı olduğunu düşündüm. Başbakan düğmeye basarsa, bu dosya hayat kazanır, iddia kazanır, şans kazanır.
Türkiye'nin olimpiyata ihtiyacı var...
Olimpizmin de "turkuaz"a... Bizim rengimize, bizim katkımıza!
*2003, sporda başarı ile hayal kırıklığının birlikte yaşandığı bir yıl oldu.
Yenisine bakalım. Mutlu, huzurlu, sağlıklı ve başarılı bir yeni yıl dilerim.
SPOR
KRİZ YÖNETİMİ!
At yarışları
Avrupa Ligleri
Ülker yine mağlup: 94-83
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
2003 NBA ALBÜMÜ
50. ŞEREF YILI
Fener faiziyle aldı: 3-1
Unutulan ikili!
Yusuf sorun oldu
'En iyisini onlar düşünür'
Eskiye dönüş
Barajları aşamadık
Şeytanın gör dediği
Dev ankette final günü
Haber turu...
Bir Türkiye projesi
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025