Riga'daki maç, skor tabelasından çok daha önemli gerçekleri bir kez daha görmemizi sağlayabilirse, futbolumuz adına yararlı katkılar sağlayabilir.
Oradaki 1 - 0'lık yenilgi, diyelim ki milli maçta değil de aynı eleme sistemiyle düzenlenen UEFA Kupası'nda herhangi bir kulüp takımımızın başına gelseydi, elbette her şey daha normal bir zeminde konuşulup tartışılacak, gündem böylesine sarsıntılar yaratmayacaktı. Milli maçları ya önemsemiyoruz, ya da gereğinden fazla önemli hale getirip, dikkatimizi ve enerjimizi başka alanlara kaydırıyoruz. Polemiğe, anlamsız ve yararsız tartışmalara yönelen popüler kültürümüz, gün geçtikçe aklı arkaya itiyor, duygusal refleksleri öne çıkarıyor.
Akıl itelenip dışlanırken, kurnazlık prim yapıyor.
Şimdi biraz daha sakin ve aklımızı kullanma çabasıyla soralım: Riga'daki gerçek, Letonya gerçeği midir, yoksa Türkiye gerçeklerinin bire bir örneği mi?
Bırakın soğuk havayı, buzlu zemini... Coğrafyaya değil, insanlarımıza bakalım...
Polemik
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, tıpkı kulüp başkanlarının ya da kulüp yöneticilerinin yaptığı gibi sorumluluğuna hiç de yakışmayacak bir üslupla hakemi suçlamadı mı?
Türkiye'de kulüp yöneticileri de kendilerine ters gelen sonuçları yorumlarken hemen hakem argümanına başvurmuyorlar mı? Daha da ileri gidip TFF Başkanı Haluk Ulusoyu'u suçlamıyorlar mı?
Ulusoy da bire bir aynı kültürü temsil ediyor... O da Avrupa Şampiyonası'nın düzenleyicisi UEFA'ya, oradan seçtiği en uygun kişi olarak Şenes Erzik'e yükleniyor. Alın size anlamsız, yararsız bir polemik daha!
Başkan böyle yapar da Şenol Güneş durumu? Onun da maç sonrası tepkileri aynı... Hakemi suçluyor. Kendi sorumluluk alanının dışına çıkıp kusuru oralarda arıyor. Oysa en azından 7 korner kullanan takımın neden etkili bir vuruş yapamadığının açıklaması beklenirdi Güneş'ten...
O da ligimizin hocaları gibi yapıyor... Alışılmış mavalları okuyor.
Her neyse... Teknik direktörümüzü fazla üzmeyelim... Hava puslu, Güneş'e ihtiyaç var! Bulutları peşpeşe dizmeyelim.
Eurosport'ta gördük ki UEFA, Riga maçından sonra tünellerde (soyunma odası koridorlarında) güvenlik görevlileriyle kavga eden Türk futbolcuları için soruşturma başlatmış... Ceza kapıda... Bu haber size Türkiye Ligi'ndeki koridorları anımsatmıyor mu ?
Deniz bitiyor
Almanya'daki ümit milli maçında seyirci çokluğu bizdeydi. Seyircimizin nasıl davrandığı ortada...
Futbolcularımızın biraz zorlandılar mı hakemle ve rakipleriyle nasıl nasıl tartıştıkları, itişip kakıştıkları ve çatıştıkları da ortada.
Futbolumuzun temel özelliği gerilim en üst safhada!
Özetle bizim ligimizde ne varsa, ligimizin toplam kalitesini oluşturan Milli Takımımız'da da o var. Ne bir eksik, ne bir fazla!
Şimdi çözüme gelelim...
Kalitesini gün geçtikçe yitiren, rekabet alanı daralan ama adı inatla "süper" diye konulan bu ligin kurtarılması gerek.
Nasıl kurtulacağını hepimiz biliyoruz... Ama gündelik politikadan, polemikten vazgeçmiyor, kurnazlıkla kendi gemimizi kurtarmaya çalışıyoruz.
Oysa donanma dağılıyor, deniz bitiyor... Görmüyoruz!..
Şenes Erzik, kim ne derse desin, bu ülkenin yetiştirdiği en başarılı spor adamıdır.
Öğrenim düzeyi, kariyeri, görgüsü ve kişiliğiyle sürekli kendini yenilemiş, Fenerbahçe'deki çok kısa yöneticilik döneminden sonra kendisini ülkesine adayarak daha önemli görevlere soyunmuştur. Özerk futbol federasyonu, özerkliğin ilk yıllarını Erzik'in başarısıyla yaşamış, kurumlaşmıştır. TV yayınlarında da havuz sistemini oluşturan Erzik'tir. Kulüplere teslim olmamış, havuzun delinme çabalarını göğüslemiş ve görevini onuruyla tamamlayıp UEFA ve FIFA'da Necdet ağabeyden (Çobanlı) devraldığı nöbeti başarıyla sürdürmeye başlamıştır.
TFF Başkanı Haluk Ulusoy'un Letonya maçının stresiyle konuşurken Erzik'i de eleştirmesini yadırgadım. Erzik'in, Türkiye ile ilgilenmediği eleştirilerine katılmıyorum. Kritik dönemlerde ülkesiyle nasıl ilgilendiğinin bire bir tanığıyım.
Erzik'i yıpratmak ne Ulusoy'a bir şey kazandırır, ne de Türkiye'ye...
O bizim mücevherimizdir, toz kondurmayalım!
2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinin en zor aşaması sayılan play-off eşleşmeleri, kur'alar çekildiğinde oldukça dengeli, isabetli ve adil (!) olarak yorumlanmıştı.
UEFA, ne yapmış etmiş, tek Balkan ülkesi yeter, diyerek Slovenya ile Hırvatistan'ı "kenetlemiş", ötekilere de uygun rakipleri denk getirmişti. Hatırlayalım: Hollanda İskoçya ile, Rusya Galler'le, İspanya Norveç'le, Türkiye de Letonya ile eşleşti. İngilizce'de zayıf takımlar için sıkça kullanılan futbol terimi "underdog" (Türkçe karşılığı ufaklıklar ya da şamaroğlanları olabilir). UEFA'nın resmi sitesine de girdi play-off maçları dolayısıyla. UEFA da Hollanda, Rusya, İspanya ve Türkiye'yi güçlü favori olarak kabul ederken, İskoçya, Galler, Norveç ve Letonya'yı zayıf olarak nitelendiriyor.
Oysa ilk maçlar oynandıktan sonra durum hiç de öyle görünmüyor. Hollanda İskoçya'ya, Türkiye Letonya'ya 1-0 yenildi. Rusya kendi evindeki maçta Galler'i elinden kaçırdı (0 - 0). İspanya, Norveç'i güç halle 2 - 1 yenerken öldü öldü dirildi.
Özetle ufaklıklar, büyüklerin başına büyük dertler açtı...
Bugünkü rövanş maçlarında favorilerin hepsi buram buram terleyecek.
Futbol bu... Her takım, her takımı her yerde yenebilir. Hatırladığımız da iyi oldu.
SPOR
YÜREĞİMİZ YANDI: 1-1
At yarışları
AVRUPA LİGLERİ
Efes-Benetton
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
NBA'e yeni çehre
Filede bugün
Kartal, İzmir'e uçuyor
KLUIVERT kapıyı açtı
Aslan söz kesti
Aybaba'dan uyarılar
Biz hazırız, ya siz
Haber turu...
Alman usulü
Bu ligden bu kadar!
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025