Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bizim toplumsal rekabet tarihimizde çok az örnek var. Siyasette, sanatta, ticarette, sanayide ve sporda... Marka üretemediğimiz geleneksel resim anlayışımızı kurumlaştıramadığımız için, yıllarca rekabet kültürünün gerisinde kaldık. Son yıllarda umutlu gelişmeler var. Ama tarihimize baktığımızda rekabet alanında sınıfta kaldığımızı görüyoruz.
Hafta sonunda Fenerbahçe - Galatasaray derbisi oynanacak. İşte spor tarihimizin güzellikler, gerginlikler ve biraz da çirkinliklerle dolu dinamik rekabet örneği. Geçmiş kuşaklara ve bu rekabet geleneğini sürdüren Üç Büyüklere minnet borçluyuz. Bugünkü temsilcilerden de, en iyi ve en temiz örnekleri beklemek, herhalde hakkımızdır.

Ciddiyet korunmalı
Bu derbiye iki taraf da en güçlü kadrosuyla, en büyük ciddiyetiyle hazırlanmalı, tarih yaratan geleneğin ciddiyetini korumalı.
Fenerbahçe açısından sorun yok... Onlar hem futbol kalitesi, hem de skor tabelası bakımından, son derece pozitif durumdalar. Beşiktaş'ı zirvede yalnız bırakmıyor, şampiyonluk yarışını sürdürüyor, taraftarlarını coşturuyorlar.
Ama Galatasaray yıllar süren başarı döneminden sonra, yenilenme dönemini sancılarla, sıkıntılarla, bunalımlarla yaşıyor. Yaptıkları yanlışlara, artık herkes şaşıyor.
Galatasaray'da bir operasyon yapıldı, adı bir türlü konamadı. Bülent, Arif, Hakan Ünsal ve Baliç kadro dışında kaldı. Ötekiler neyse de, Bülent Korkmaz'ın Galatasaray futbol tarihindeki vazgeçilmez yeri ile bugün konumlandırıldığı dışlanmışlık statüsü pek anlaşılamadı.

Bülent şart
Galatasaray'ın bugünkü değişim kadrosu hakça ve açıkca söyleyelim, derbinin ruhunu taşıyamaz. O yükün altında ezilir. Sportif performans, takım oyunu, bireysel kaliteler... Hepsine boş veriniz. Saracoğlu'ndaki rekabete Galatasaray ruhunu taşıyacak olan, derbi savaşına yüreğini koyup, sinerji yaratacak olan oyuncu Kaptan Bülent'tir... 100. yılda Avrupa'ya çıkmak için, ligde son hedef hesaplarını yapan Galatasaray'ın Bülent Korkmaz'a, kan gibi ihtiyacı var. O yaşam motorunu harekete geçirecek daveti Fatih Terim yapar mı, yapmaz mı ? Bunu bilemem... Bu karar Terim'indir. Liderler radikal kararlarından dönmez. Bunu da biliyorum. Ama çoğu Galatasaraylı'nın kafasındaki, burada dile getirmekten de geri durmuyorum.
Galatasaray'da Ümit Karan sözleşmesini uzatmadığı için ayrı bir dışlanmışlık baskısı altında. Antrenman yapıyor, koşuyor, yoruluyor, kendini hazır tutuyor, ama Terim'in 18'ine giremiyor. Bunun adı eziyet ve baskıdır. Hakça ve insanca taşınamaz bir yüktür.

Gereksiz ısrar
Fenerbahçe'de de Tuncay aynı durumda. Henüz sözleşme yenileyip imza atmadı. Ama kimse onu takımdan dışarıda tutmadı. Tuncay coşuyor, koşuyor, gollerini atıyor ve formasını gururla taşıyor.
Ümit Karan ile Tuncay'ın çelişkisi, Fenerbahçe - Galatasaray derbisine de olumsuz biçimde yansıyor.
Galatasaray'ın gereksiz "gündüz oynayalım" ısrarları ile vakit geçireceğine, takım ruhunu, derbi geleneğini Şükrü Saracoğlu'na getirecek ortak aklının devreye girmesini bekliyorum.
Acaba çok şey mi istiyorum?

TRT'de uzun süredir devam eden seviyeli, ölçülü, ağırbaşlı, net ve anlaşılabilir program "Spor Stüdyosu" beklenmedik biçimde kaldırıldı.
Levent Özçelik, Zeki Çol ve Ömer Üründül'ün sansasyonsuz, dürüst yorumlarıyla izlediğimiz bu program, anlaşılan o ki, TRT'nin yeni yönetimine fazla geldi. Programı yeni şekliyle anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz bir misafir odası muhabbetine döndüren de Şenol Demiröz'ün yeni danışmanı meslekdaşımız, arkadaşımız Haldun Domaç.
Ben ondan daha akıllı, daha olumlu katkılar beklerdim. Ama o dükkana girer girmez, ortalığı kırıp döküp dağıtmış.
Fil misin be Haldun?

Hakemler üzerinde nasıl bir baskı oluştuğunu, düdük ehlinin nasıl bir şaşkınlık sürecinden geçtiğini hepimiz biliyoruz. İlkeler, yorumlar, kararlar, tepkiler o kadar şaşırtıcı ve çelişkili ki, bırakın hakemleri, biz de işin içinden çıkamıyoruz.
Örneğin şu Ali Aydın'ın başına gelenler... Müthiş umut vaat eden kariyeri, kararsızlıklar, şaşkınlıklarla dolu.

Anlayamadık
Ankara'da oynanan Gençlerbirliği - Galatasaray maçından sonra duydum ki, Fatih Terim, soyunma odasına girip "Çocuklar... Ben hakeme teşekkür edeceğim. Sizler istediğiniz gibi sallayabilirsiniz" demiş. Hatırlayın, Terim maçtan sonra Ali Aydın'a teşekkür etmişti. Hakan Şükür, çiçeği burnunda Galatasaraylı Necati, Ali Aydın'a gerçekten hocalarının dediği gibi salladılar.
Hepimiz şaşkınlık içinde kaldık.
Terim'in bu farklı uygulamasını anlayamadık. Türkiye'nin en ilkeli, en devrimci, en delikanlı hocası böyle yaparsa, hakemler neye inanır, neye güvenir? Fair - Play ruhu nerede kalır?

Milliyet'in Yılın Sporcusu Anketi ile Sabah Spor Ödülleri, farklı bakışların yorumlarıyla, sanki birbirinin zıttı, doğru ile yanlış gibi algılanıp kamuoyuna takdim edildi.
Ben bu durumdan son derece rahatsızım.
Milliyet 50 yıldan beri değişmeyen ciddiyet ve sağduyu ile sporsever okuyucularının oylarına dayanarak, sporun onur listesini belirliyor.
Bu organizasyonun nasıl yorucu ve titiz bir dikkatle, kuşaktan kuşağa aktarılarak sürdüğünü, ben çok iyi biliyorum.
Sabah'ın jürisinde de yer aldım. Davet ettiler, oy kullandım. Onlarınki de farklı bir format. Jüri tartışmadan, ortak karar almadan, bireysel 50 oyla, anında elektronik biçimde sonucu belirliyor.
İkisi de Türk Sporu'na katkıdır, sporcuya ve spor adamına destektir.

Sükunet lütfen
Ne yazık ki, Sabah'ta dostum Hıncal Uluç bile, sanki Milliyet'in yıllardır yaptığı eksik ve yanlışmış gibi izlenim yaratan yorumlar yazdılar. Hele bir vatandaş, Milliyet'in popülizm yaptığını bile iddia ederek, iyice uçtu.
Öncelikle Milliyet'in yarışmasının 50 yıldır bu ülke sporunda en büyük değer olarak yerini aldığını ve asla aşılamayacağını söylemek isterim.
Sabah'ın yarışmasına da saygı duyduğum için katıldım. İkisinin de doğru yönlerini gördüm, inandım.
Hıncal Uluç'un, Popstar ile ilgili bir yazısında söylediği gibi, her yarışmanın kendine özgü eleştirilecek yanları vardır. Bunu doğal karşılamak gerekir. Sabah'taki arkadaşlar, kendi organizasyonlarını, bu kadar kusursuz buluyorlarsa, onlara oylama günü sabahından başlayıp, oylama saatine kadar bitmeyen Tuncay Şanlı kulislerini hatırlatırım. O kulisler yüzünden, en yakın arkadaşlarıma tepki gösterdim. Tuncay için konsorsiyum arayan gayretkeşleri de uyardım. Çünkü bizim böyle bir misyonumuz yoktu. Sabah'taki arkadaşlarıma asla toz kondurmam. Bu kulisi onlar yürütmediler. Her yarışmada olduğu gibi jüri üyeleri kulislere muhatap oldu. Artık kim etkilendi, ne oldu bilemem. Sergen Yalçın'ın neden 5 oyda kaldığını böylece biliyorum.
Sabah'taki arkadaşlarıma sükunet ve başarılar diliyorum.





SPOR


Van Hooijdonk'un ikinci baharı
At yarışları
Avrupa Ligleri
Basketbol panorama
İkinci Lig Puan Durumu
Memo, hassas dengede
Güneş çok sıcak: 3-0
Valencia düşünsün
Derbinin biletleri üç saatte bitti!
Fatih Terim'in zor seçimi
Gökdeniz'den son nokta
Yunan oyunu bozuldu
Real bir adım önde
'Ameliyat olmadım'
Demir yumruklar!
Kulüpler ters köşe!
Gençler çile çekti
Antep'e Totti müjdesi
Haber turu...
Derbinin ruhu