Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye Futbol Federasyonu, kurumsal kimliğini bir yana bırakarak öylesine popülist, gündelik ve bireysel kararlar almaya başladı ki, şaşırmamak mümkün değil. Bunun son örneği kural hatası nedeniyle tekrarlanmasına karar verilen Fenerbahçe - Rizespor maçı ...
TFF, biliyorsunuz bu konuda karar alırken, ilk maçı oynanmış kabul etti. Sarı kartları geçersiz saydı. Ama Ali Aydın'ın kırmızı kart göstermeyi unuttuğu Victoria'yı kırmızı kartla oyun dışında tuttu. Bu birinci gariplik.
İkinci gariplik, 2 Kasım'da oynanması gereken (yok farzedilen) maçın 18 Ocak'taki tekrarında ara transferde kadrolara dahil edilen oyuncuların oynatılması kararıydı. Dünya'nın hiçbir ülkesinde görülmemiş bu gariplikle Fenerbahçe, Brezilyalı Nobre'yi sahaya sürdü. Rizespor da Miranda'yı... Ortada 2 Kasım koşulları filan kalmadı. TFF, bu kararı alırken yazılı kurallara, yönetmeliklere uyma gereği duymadı.
Daha da büyük garabet, iki kulübün de yayıncı kuruluş Lig TV'den ekstra para talep etmesiydi. Komik bir gerekçeyle: "Efendim, siz 2 Kasım'daki maçı yayınladınız. Bu yeni bir maçtır, bedelini ödeyin !" Biçtikleri bedel 200 bin Amerikan Doları.

Haksızlık
Kimsenin avukatı ya da sözcüsü değilim... Ama hakça söylemeliyim ki, TFF tarafından yok farzedilen bir maçı oynanmış ve var kabul ederek bu tekrar maçına yeni bedel isteyen kulüpler haksızlık etmişlerdir.
Hele ligin resmi yayıncısı dururken, bu maçı sanki lig dışı bir organizasyon olarak kabul edip, devreye başka yayıncıları sokma isteği tek kelime ile arsızlıktır!
Evsahibi Fenerbahçe kulübü, yok sayılan maçı para ödeyerek seyreden taraftarına haksızlık etmiş, o biletlerin bu maçta da geçerli olacağını hiç duyurmadığı gibi, gelen itirazları da dikkate almamıştır. Hani taraftar başınızın tacıydı, en büyük gücünüzdü ? Hani her şey taraftar içindi ? İlk köşebaşında taraftarla yol ayrımına gelmek Fenerbahçe'ye yakıştımı ? Kimse itiraz etmesin, hiç yakışmadı.
Yayıncı kuruluştan ekstra para istemek de hiç yakışmadı. LİG TV, Avrupa'nın en zengin ülkelerinde, daha üst düzeydeki lig maçlarına bile ödenmeyen bedelleri yıllardır düzenli olarak öderken, her maçı futbolseverin ekranına taşıyarak hizmeti sürdürürken, bu anlaşmayı ve ilişkiyi hiçe sayıp ekstra para istemek, fırsat düşkünlüğü ve ilkesizlikten başka bir şey olmamıştır.

Alışkanlık
Asıl suçlu da Türkiye Futbol Federasyonu'dur. Tüm kulüplerin yayın hakları yetkisini alıp kendi düzenlediği organizasyon (lig) için havuz oluşturmakla övünen federasyonumuz, maalesef havuzun hukukuna sahip çıkamamış, onu koruyamamıştır.
TFF, Milli Takım'dan lig organizasyonuna cezalandırmalardan hakem atamalarına kadar hemen her konuda politik ve popülist davranışları alışkanlık haline getirdi. Bu yol, Haluk Ulusoy dostumuza seçim kazandırabilir... Ama kaybeden federasyon ve futbol olur...
Özerkliğin tadını paylaşmak varken suyunu çıkarmak hiç de akıllıca değil!

Adına bir türlü "süper" diyesim gelmiyor... Türkiye 1. Ligi'nin ilk yarısında Beşiktaş'ın açık ara liderliğiyle yeni bir şampiyonluğa taşıdığı zirve mücadelesinin bittiğini ilan eden meslektaşlarım oldu. Beşiktaşlılar ve bazı Beşiktaşlı yazar dostlarımın sevinçle tekrarladıkları bu tablo, ligimiz açısından son derece hazin ve karanlıktı. Hayır, Beşiktaş'ın ve Lucescu'nun başarısını yok saymak, ya da ucuzlatmak adına söylemiyorum. Sporun en önemli dinamiği rekabetin çözülmesinden duyduğum rahatsızlığı vurgulamak istiyorum.
Beşiktaş elbette şampiyonluğun büyük favorisi... Ligin en iyi, en uyumlu takımı... Ama bu özellikler, ligde bir boşluk ve rahatlık yaratmamalı... Yarışın ortakları olmalı, rekabet kızışmalı...
Devre arasındaki uygulamalar, tedirginliğimi ortadan kaldırırken, heyecanımı arttırdı.

Kutlarım
Pazar günü koşarak Fenerbahçe - Rizespor maçına gittim... İkinci yarıda Daum ve futbolcularının neler yapabileceğini o maçta gördüm. Fenerbahçe taraftarlarını, o tatil ortamında özlemle stada koşup takımlarını destekledikleri için kutlamalıyım. En başta Rebrov, Van Hooijdonk ve Selçuk olmak üzere takımın tamamı - devre arasında çok yoğun çalışmamakla birlikte - hırs ve enerjiyle kazanma mücadelesi sergiledi. Bana göre asıl gerekli adam olmamasına reğmen, Nobre'nin Fenerbahçe'nin oyununa yepyeni renkler kazandıracağını gördüm. Puan farkı sekize inerken, Fenerbahçe'nin Beşiktaş'ı hiç de yalnız bırakmaya niyeti olmadığını anladım. Üç puanlık sistemde sekiz puanlık farkın (iki yenilgi - bir beraberlik) Beşiktaş için hiç de büyük avantaj olamayacağını hatırladım.
Galatasaray'daki "değişim" ciddi rakipler karşısında oynanmış maçlar ve kazanılan Efes Cup ile ilk olumlu mesajları verdi. Fatih Terim'in o genç enerjilerle neler yapabileceğini göreceğiz ! Kesin olan şu ki, Galatasaray asla havlu atmış değil. Aksine daha saldırgan, daha üretken, rakiplerini daha çok ürküten bir takım kimliğiyle ligde boş bıraktığı yerlere dönecektir...
Trabzonspor, Denizlispor ve Gençlerbirliği de rekabeti kızıştırmaya devam edecek. Tehlikeli bölge takımlarının da direniş stratejileri zirvede havayı ısıtabilir, unutmayalım.
Ligimiz, galiba ikinci yarıda lige benzeyecek.... Rekabeti yoğunlaşmış bir ligin şampiyonu olmak, herhalde kazanana daha çok gurur ve keyif verecek!

Fatih Terim'in beklendiğinden daha da radikal biçimde uygulamaya koyduğu yeni değişim programının en önemli soru işaretleri, Prates, Hasan Şaş ve Hakan Şükür'de!
Tecrübeli hoca, hem ligde hem de UEFA'da daha çok saldıran, daha çabuk oynayan genç oyuncularıyla mücadele ederken, elbette bu üçlüyü yok saymayacak. Onlardan en uygun biçimde yararlanacak.
Acaba değişim programına ayak uydurabilecek mi bu üçlü ?
İşte kocaman soru işareti bu!
Prates ve Hasan Şaş'ın büyük sorun yaratacağına inanmıyorum.
Benim merak ettiğim Hakan Şükür'ün davranışları...
Malum, ligin ilk yarısında genç Sabri'yi fırçalamakta hiç de sakınca görmemişti ağabeyi... Hakan Şükür'ün takım içi kulislerdeki etkinliği, zaman zaman yakın arkadaş grubunu desteklemek adına Galatasaray'da ve Milli Takım'da sergilediği davranışlar bugüne kadar fazla sorgulanmadı. Üstü örtüldü, görmezden gelindi.
Şimdi kazın ayağı öyle değil... Hakan Şükür, ağabey ve kaptan kimliklerine uygun davranmalı, kendi gençliğinde takımın büyüklerinden aldığı desteği şimdi gönül enginliğiyle genç arkadaşlarına vermelidir...
Üstelik bu oyun düzeni en çok da Hakan Şükür'e yarayacaktır. Hücumda yeniden pres yapan, çok top getiren çok asist yapan bir takımda Hakan Şükür yeniden gol krallığı tacını da giyebilir... Gollerin ötesinde futboldaki son olgunluk dönemini gerçek bir ağabey olgunluğuyla yaşamak, Hakan Şükür'ün futbol sonrasındaki yaşamı için de en yararlı yatırım olacaktır.
Haydi göster büyüklüğünü Hakan!





SPOR


SOĞUK SAVAŞ
At yarışları
Avrupa Ligleri
Fener farkı: 99-58
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Indiana'nın kamçısı!
Filede bugün
Giunti bilmecesi
Ağabey engeli
Aman dikkat Mondi!
Trabzon'da iş bitti
Çelik bombaladı
Venus geri döndü
Haber turu...
Dünya'nın en garip maçı