Efendim, öykümün başlangıç tarihi 10 Aralık 1987... Yer: Kuzey Kıbrıs, Magosa - Girne karayolu.
Önce kol ağrısı sonra nefes darlığı... Evet beklenen tanı kondu: Kalp krizi geçiriyordum. İlk doktorlarım Salih Miroğlu ile Mustafa Arabacıoğlu oldular... Anında müdahale.. O günkü olanaklarla en iyi koşullarda Lefkoşa Nalbantoğlu Hastanesi'nde tedavi altına alındım. Gece yarısı dostların sohbetiyle geçtikten sonra bir emboli, beni kardiyak arrest'e götürdü. Neyse ki, bu alanda özel eğitim görüp uzmanlaşmış Sevinç Uptan hemşirenin tek yumruk darbesiyle hayata döndüm. Anteroseptal Miyokard Enfraktüs tanısıyla tedavi altına alındım.
Kulakları çınlasın, Türkiye'deki tedavimi üstlenen değerli hocam ve dostum Prof. Dr. Necati Sırmacı, sık sık yaptığı kontrollerden sonra kestirip attı: Sigarayı, kolesterolü ve Hıncal'ı bırakacaksın ! Sigara ve kolesterol tamam da Hıncal'ı ne diye bırakacaktım, anlayamamıştım. Ama hoca o günlerde Hıncal Uluç'la birlikte yüklendiğimiz yeni gazetenin sorumluluğunu kastediyordu. Artık bu tür gerilimlerden uzak durmam gerektiğini anlatıyordu.
Hayır, yaşam biçimimi asla değiştiremez, işimden de, her gün kırk kez kavga ettiğim dostlarımdan da ayrılamazdım.
"At o sigarayı"
Aradan aylar geçti. Hastalığın yorgunluğunu, psikolojik etkisini üzerimden atmıştım... 1988 Seul Olimpiyat Oyunları'nda Ben Johnson - Carl Lewis 100 metre kapışmasından az sonra basın köyüne gidecek otobüsü beklerken uzaktan bağıran bir adam tüm keyfimi kaçırdı: "At ulan o sigarayı.. Hâlâ akıllanmadın değil mi çılgın herif... Sen o dumanı çektikçe burada benim nefesim daralıyor, tansiyonum yükseliyor!" Bağırıp duran arkadaşım Hıncal Uluç'tu...
Sinirlendim, "Necati hocam haklıymış" dedim. "Seni çoktan bırakmalıymışım!"
"- Evet ulan diye bağıra bağıra üstüme geldi. Sigara ve kolesterolle birlikte, unutma!"
Her neyse... Aradaki yılları bol sigara, az kolesterol ve bol bol Hıncal'la birlikte yaşayıp by pass'ın kıyısına kadar geldik.
Maltepe Üniversitesi'nin Marmara Hastanesi'nde anjiyografimi gerçekleştiren Prof. Dr. İsmet Dindar ile Doç.Dr. Nuri Kurtoğlu, "Üç damar tıkalı... Acil operasyon" dediler. Bu tıp kararlarının hukuktan farklı bir yanı var. İtiraz edemiyor, konuyu bir üst mahkemeye filan taşıyamıyorsunuz...
Ortadoğu'nun Houston'u
Sadece dört aylık küçük (!) bir rötarla naçiz bedenimi Prof. Dr. Sinan Arsan ve Doç.Dr. Selim İşbir'in 12 kişilik seçkin ve keskin ekibine teslim ettim...
Sırası gelmişken Marmara Hastanesi'nden söz etmeliyim... Türkiye'nin en iyi kalp tedavi merkezlerinden biri bu hastanede... Özellikle Gürcistan ve Türki Cumhuriyetler'den gelen hastalar, Maltepe'yi Ortadoğu'nun Houston'u haline getirmiş. En alt kademedeki personelden, ana bilim başkanlarına kadar hepsinde ortaya çıkan değer, yaşama duydukları saygı... Yoğun bakımda tanık olduğum öyküleri, ileride bir kitapta toplamaya karar verdim... Şimdilik şunu söyleyeyim ki, biz adam gibi hasta olmasını bile bilmiyoruz!
Sevgili Başhekim Mikail Kaya ile tüm Marmara ailesine teşekkür ediyorum.
Bu ameliyatı 36 yıl aralıksız prim ödeyerek emeklisi olduğum SSK olanaklarıyla gerçekleştirdim. Hiçbir ayrıcalık görmeden, hiçbir zorlukla karşılaşmadan. Yetersizliği ve kuşa çevrilmişliği yüzünden çok eleştirdiğimiz SSK'ya buradan teşekkür ediyorum. Özel sigortamı üstlenen arkadaşların da masraf çıkacak diye endişelenmelerini hiç istemem. Belki o yüzden beni arayıp geçmiş olsun diyemiyorlardır.
Yaşıyorum
Genç meslektaşım Yiğiter Uluğ'un da sabahın köründe bana kan vermek için koşuşturmasını hiç unutamıyorum. Kan bankalarım Yiğiter Uluğ ve Alper Algan'a da teşekkür ederim.
Tanrıya şükür ailemle, sevdiklerimle ve işimle beraberim işte... Yaşıyorum... Üstelik sigarasız ve kolesterolsüz yepyeni bir döneme giriyorum... Hıncal'ı asla terketmeden, kavgalarımızı bitirmeden yaşıyorum.
Bu öykü bana başka gerçekleri de yaşattı. Örneğin iletişimin ne kadar harika bir şey olduğunu... Şilili dostum Juan Fakuze Heresi, bana taa And Dağları'nın tepesinden iyi dileklerini gönderebilir, Fatih Terim ve Mustafa Denizli saatlerine bakmadan beni uyandırıp, kalbimdeki sevgi hazinelerini doldurabilirlerdi.
Ama aynı gazetede çalıştığım bazı dostlarım için iletişim teknolojisi bile işe yaramıyordu, ne diyelim.... Sağlık olsun!
Benim deplasman öykülerimin kahramanlarından biri de Trabzon'da herkesin "Tabutçu" lakabı ile tanıdığı Ali Sait Yılmaz'dır. Bugüne kadar kiminle tanıştırdıysam, şaşmaz bir profesyonellikle cebinden katlanan metresini çıkarıp tabut ölçüsünü almıştır.
Ameliyattan sonra telefonu açmış, bana ağlıyordu:
"Yiğenum, kendumce bir hizmetim tokunamadu... Başka bir arzun var midur söyle !"
Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin İngiltere'de yaptığı önemli bir sessiona katılacaktı.
Buckingham Sarayı'ndan gelen üst düzey saray protokol görevlisi, soğuk bir nezaketle yanına yaklaştı:
"- Özür dilerim efendim, siz kime refakat ediyorsunuz ?"
Adamın yüzüne bile bakmadan yanıtladı :
"- Kendime refakat ediyorum!"
"- O halde siz kimsiniz ?"
"- Bunu daha önce öğrenmen gerekmez miydi ?"
Yürüdü, kendine ayrılmış koltuğa oturdu. Bazı tartışmalara katıldı, bazı oturumları da bizzat yönetti.
Öksüz kaldık
Saraydan devşirme protokol görevlisi oturumun sonunda "Mister Erdem, burada sizi herkes gerçek bir olimpiyatçı olarak tanıyor. Konuşmalarınızla onlara adeta ders verdiniz efendim" dedi, "Sonra mahcup bir tamamlama sözcüğü kondurdu: "Bana da!"
Sinan Erdem, bu ülkenin harcaya harcaya yine de tüketemediği "olimpik insan"larından biri, belki de birincisiydi. Türkiye'de olimpiyat yapma idealini bir bayrak gibi taşıdı. Atatürk Olimpiyat Stadı'nı o idealin gerçek örneklerinden biri olarak hayatımıza kazandırdı. Onun dahi anlamını kavrayamadık.
Hepimiz öksüz kaldık.
Nur içinde yat sevgili başkanım!
SPOR
KARTAL ISKALADI: 1-0
At yarışları
Avrupa Ligleri
'Beni Örs yarattı'
2. LİG puan durumu
SABIKALI NBA
Halkbank geliyor
Ne siyah, ne beyaz
Fener'den son hamle
Ve top kongrede
Fatih operasyonu
Canlar yanmalı
Barça'da Rüştü şoku
Haber turu...
Ne yapalım, sağlık olsun!
Beşiktaş iyi yolda
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025