Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü… Meclis’in gündemi çocuklardı. İllerden gelen çocuklar, mülteci çocuklarla tanışırken, aynı saatlerde 12 yaşında bir çocuk kendisinden birkaç yaş büyük üç çocuğun tecavüzüne uğrayıp, feci şekilde öldürüldü. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü... Kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerce düzenlenen panellerin konusu da yine çocuklardı. Bu toplantılarda da çocuk grupları içinde görünür olmayan engelli çocukların yaşadıkları hak ihlalleri anlatıldı, uğradıkları ayrımcılığa dikkat çekildi, sorun alanlarını tanımlayıp çözüm önerileri sunuldu…

Haberin Devamı

Medya panelleri görmüyor!

Bazı okurlarımız ve sivil toplum kuruluşlarına göre; birbiriyle trajik bağlantısı olan bu tür haber ve toplantılara medya ya hiç ya da yeterince yer vermiyor. Panel, sempozyum, atölye çalışmalarının medyaya yansıması hep aynı: Toplantılara katılanları biliyoruz ama tartışılan sorunları bilmiyoruz, sorunu bilsek de çözüm önerilerini öğrenemiyoruz. Hiçbir konunun yeterince takipçisi olamıyoruz. Medya bu tür toplantıları ‘akademik bir çalışma’ gibi algılayıp bunlara gereken önemi vermediği sürece de bu çocuklar, hep en çok mağdur edilenler arasında yer almaya devam edecek...

Bu eleştiriler işin haklılığı da olan duygusal yanı. Ancak gerçek biraz daha farklı… Milliyet’in Engelliler Günü’nde birinci sayfadan verdiği bir haber bunun en iyi örneği… Habere göre; Türkiye’de yaklaşık 9 milyon engelli adeta ev hapsi yaşıyor. Oysa 2005’te çıkan Özürlüler Yasası kapsamında yollar, kaldırımlar, ulaşım araçları ve kamu binaları 2012 Temmuz’a kadar engellilerin kullanımına uygun hale getirilecekti. Ancak aradan geçen 7 yılda kentlerdeki ‘engel’ler bir türlü kalkmadı. Çünkü siyaset kendi ürettiği politikalara sahip çıkmadı.

Bir panel yüz sorun

Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı (YÖRET) tarafından düzenlenen, İsveç Başkonsolosluğu ve İsveç Enstitüsü desteğiyle organize edilen engellilerle ilgili bir toplantıya ben de katıldım. O kadar çok sorun, o kadar çok kurumlar arası işbirliği ve çözüm önerileri anlatıldı ki; acaba kamuoyu adına yeterince ve gereğince takipçisi olmadığımız için mi bu sorunlar çözüleceğine giderek daha da derinleşiyor? Bilmiyoruz…

Haberin Devamı

Ancak şunu söyleyebiliriz: Toplumsal sorunlara yönelik düzenlenen toplantılarda her bir başlık, ayrı bir toplantının konusu olabilecek öneme sahip. Dolayısıyla bir gazeteci böyle bir toplantıyı izliyorsa elinde takipçisi olabileceği en az 20 haber konusu var demektir.

Sorun ise şurada: Örneğin engelli çocukların yaşadığı cinsel taciz, darp ve şiddet vakaları anlatılırken; ilgili bakanlıkların özellikle engelli çocuklarla ilgili istatistikî verileri niçin tutmadıklarını, tutuyorlarsa da yaş, cinsiyet, engel türüne göre ayrıştırılmış verilere kamu kurumlarının bile ulaşamıyor oluşunu nasıl açıklayacağız? Ya da bu durum ilerisi için politika yapmada, önleyici çalışmaları planlamada çok büyük sıkıntılara neden olmayacak mı? Bu engeli aşmanın yolu nedir? gibi bu ve benzeri sorulara siz yanıt ararken, bu sorunu derinlemesine konuşup tartışamadan aynı toplantıda engellilerle ilgili başka bir sorun karşınıza çıkabiliyor. Engelli bireylerin okuma yazma oranları ile ilgili kurumların istatistikleri arasında çok ciddi bir fark olması gibi…

Haberin Devamı

Dolayısıyla kamu görevlilerinin, akademisyenlerin ya da aktivistlerin örneğin engellilerle ilgili bir toplantıda mevcut sorunların tamamını masaya aynı anda yatırmasıyla, medyanın bu toplantılarda sayısız sorun içinden birine yer vermesi ya da sadece konu başlıklarıyla katılımcıların adlarını yazarak haberi geçiştirmesi arasında bir fark yok.

Her iki tarafta iyi niyetli olabilirler hatta kuşkusuz iyi niyetliler… Ama çözüme yönelik değiller. Çözüme yönelik politikalar üretmek için sivil örgütlenmelerin kamuoyu baskısı oluşturacak yeni yöntemler üzerinde durması, basının bu tür toplantıları izlemesi gerekiyor.