Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce soralım...

Fransa’nın başkenti Paris’te 129 kişinin hayatını kaybettiği, 99’u ağır, 352 kişinin yaralandığı eş zamanlı terör saldırıları, Ortadoğu’da sürdürülen kirli bir savaşın uzanan gölgeleri olabilir mi?

Öyle görünüyor. Arşivleri açıp bakın. Dünyanın her yerinde çatışmalar ve savaşlar yaşanıyor; sınırlar değişiyor, yeniden çiziliyor, bazıları haritadan siliniyor... Daha da vahimi bazı devletler bu yeniden paylaşımın göbeğine Ortadoğu’yu oturtunca, savaşın stratejik ahlaki boyutu da ‘el’ değiştirmiş görünüyor. Militer yapılar, yerini terör örgütlerine bırakıyor. Örneğin Musul’da üç bin yıllık tarihi kent Nimrud’u bir gecede haritadan silen asker değil terördü. Böylece kirli savaşların arkasına saklananlar, yarattıkları terörle giderek böyle böyle hepimizi vuruyor.

Haberin Devamı

Bugün amacı, eylemi, hedefi farklılaşmış yepyeni terörist oluşumlarla karşı karşıyayız. Bu noktaya sadece devletlerin savaş politikalarıyla gelinmedi. Bu sürecin oluşumunda dünya medyası da önemli bir rol oynadı. Bir örgütün bu kadar kısa bir sürede büyümesini araştırmadı, üzerine gitmedi, eylemlerine sessiz kaldı, kirli savaşı sürdürmek isteyenlerin duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmek pahasına gazetecilik yapmayı göze alamadı, aldıysa da yeterli olamadı...

Gençleri araştırın!..

Milliyet Yazarı Abbas Güçlü dün çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Dünyanın dört bir yanından gençlerin Ortadoğu bataklığına nasıl koştuğunu hatırlatarak bu konunun özellikle incelenmesi gerektiğini yazdı ve sordu: Bu gençler kimliklerini orada mı buluyorlar? Onları terörün kucağına iten ve bu kadar acımasız hale getiren nedenler neler? Eğer o gençlere yeterince sahip çıkılsaydı, dünyanın dört bir yanından terör örgütlerine katılım yine bu kadar yüksek olur muydu? Savaşların, göçlerin, sosyal adaletsizliğin gençleri hangi yönde etkilediğine, ne kadar kafa yoruldu, üniversitelerimizde kaç araştırma yapıldı? Bunlar son derece önemli, siyasilerin, akademisyenlerin ve medyanın üzerinde durması gereken sorular...

İnsanlığınızı test edin

Haberin Devamı

Araştırmaya değer bir başka konu ise teröre alkış tutanlar... Çünkü görüyoruz ki; Ortadoğu’da neredeyse her gün yaşanan terör son olarak Avrupa’nın göbeğine düştü. Bu terörün propaganda yöntemlerine sosyal medyada alet olmuş durumda. Bir terör olayında insanların öldürülmesi nasıl olur da bir sevinç çığlığına dönüşebilir? “Paris merkez, patlıyor herkes” gibi bir tweet atmak nasıl bir ruh halidir? Neyin kimle ne adına hesaplaşmasıdır? Bu neyin öfkesidir. Avrupa’nın Ortadoğu savaşlarına müdahil olmasını sorgulayabilirsiniz, silah ticaretinin sonuçlarını masaya yatırabilirsiniz ya da ırkçılığa varan göçmen politikalarını eleştirebilirsiniz ama masum insanların öldürülmesine alkış tutmak hastalıklı bir ruh halinin tezahürü değilse nedir?

Sosyal medyada Fransa’daki terörü lanetlemek adına Fransız bayrağını profil yaptığı için ağır küfürlere maruz kalanlar da var...

Belli ki herkes kendi yasını tutuyor. Biri yas tutarken, diğerinin göbek attığı bir dünyadayız. Dolayısıyla medyanın önünde zor bir sınav var... Bu haliyle dünyanın insanlığı ve barışı birlikte inşa etmesi de mümkün görünmüyor.

Haberin Devamı

Ama bilelim ki; önümüz karanlık ve asıl savaş henüz başlamadı...

FOTOĞRAFIN İMZASI

Milliyet, Anadolu Ajansı foto muhabiri Ali İhsan Öztürk tarafından çekilen “Bulutlar altında İstanbul Boğazı” başlıklı fotoğrafa, başka bir imzayla yer verdi. Ancak, ertesi gün fotoğrafın Öztürk’e ait olduğunu belirten bir düzeltme yayımladı.
AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu dünya basınında fotoğraf sahiplerlerinin imzalarının yayınlanması konusuna çok dikkat edildiğini, Türk basınında ise yeterli hassasiyetin gösterilmediğini hatırlatarak Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’ya bir teşekkür mektubu gönderdi:
“Bu konuya ilişkin yayınladığınız düzeltme, Türk medyasında, fotoğraf imzası duyarlılığı konusunda ilk olma özelliği taşıyor. Emeğe karşı gösterdiğiniz saygıdan ötürü size ve gazetenizin fotoğraf editörü Bünyamin Aygün’e şükranlarımı sunuyor. Milliyet’in bu konudaki duyarı yaklaşımının ülkemizdeki diğer medya organlarına da örnek teşkil etmesini diliyorum.”
Ben de bir ekleme yapayım. Türkiye medyasında muhabirinin imzasına sahip çıkan Genel Yayın Yönetmenleri olmuştur ama bir düzeltme yayınlandığı halde konuya duyarlılık gösterip muhabiri adına teşekkür eden olmamıştır. Bu da bizim için bir ilk. Biz de kendisine gösterdiği hassasiyet nedeniyle teşekkür ederiz.