DİOR’DAN VAKKO’YA

2 Ağustos 2016

Cem Hakko ile yaptığımız bir sohbet sırasında, Vakko’nun onun sadece işi olmadığını, Türk moda tarihinin en önemli isimlerinden olan Vitali Hakko’nun kurduğu bu markayı, kendisine layık bir şekilde taşımaya çalıştığını hissetmiştim.
Bu yüzden Vakko ne kadar yenilikçi ve genç adımlar atsa da, her zaman geçmişine olan saygısını ve bağını hissettirir.
Bunlar nereden mi aklıma geldi? Vakko’nun dün itibarıyla yayınlanan 2016 - 2017 Sonbahar / Kış Koleksiyonu kampanyasında, Fransa’nın dünya sinemasına kazandırdığı efsane oyuncu Alain Delon’un oğlu Alain Fabien Delon’u gördüm.
70’lerden ilham alan koleksiyonun, Vitali Hakko’nun Vakko’yu kurduğu ilk 10 yıla denk gelmesi, 70’lerde Alain Delon’un dünyanın en karizmatik ve stil sahibi erkekleri arasında anılması, bana dün ve bugünün sarmaşık gibi bir arada olduğu, nostaljik bir enerji hissi verdi.
Çekimlerin Milano’nun, geleneksel ve modernizm ile teknolojiyi bir araya getiren ikonik mimari yapılarından Villa Borsani’de gerçekleşmesi de, yazının başında bahsettiğim geçmiş ve gelecek ilişkisini vurgulayan ayrı bir nokta.
Belki yazıyı fazla romantik buldunuz ama ben geçmişini ve değerlerini korumanın, gelecek nesillere fayda sağlayacak

Yazının Devamı

2017’NİN GÖZDESİ MAVİ

28 Temmuz 2016

Intercolor (Dünya Renk ve Konsept Birliği), 50 yıldır moda dünyasının yakından izlediği bir etkinlik. İki gün boyunca kapalı oturumla gerçekleşen toplantılarda, iki sene sonrasının renk ve trendlerine karar veriliyor. Intercolor’a katılan 16 ülkeden 34 colorist’in arasında Türkiye’den iki isim de yer alıyor. Özlem Süer ve Ümit Ünal, 20 yıldır ülkemizi temsil ediyorlar.

Geçtiğimiz haziranda Şangay’da düzenlenen etkinliğe katılan Süer’e toplantılarda neler konuşulduğunu, renk ve trendlerin nasıl belirlendiğini, gelecek sezonun renklerinin neler olduğunu sorduk.

- Intercolor’dan kısaca bahsedebilir misiniz?

Intercolor, dünyada trendleri ve modayı belirleyen etkinliklerin içinde en eski olanı. 85 yaşında Fransız delegeyle genç Kore’li delegenin katılabildiği bir birlik. İlkbahar - yaz ve sonbahar - kış için senede iki kere toplanıyoruz. Her ülkeyi iki kişi temsil ediyor.

- Siz Intercolor’a ne zaman dahil oldunuz?

Ümit’le 20 yıldır Intercolor’dayız. 20 sene önce Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nde başladık işe. Sonrasında çeşitli aşamalardan geçildi ve biz Intercolor’ın sorumluluğunu üstlendik. Kendi ekibimiz var ve onları da bu konuda yetiştiriyoruz. Türkiye’de, Ümit’le geleceği

Yazının Devamı

DERDİN NE?

26 Temmuz 2016

Size isim vermeden bir modacı anlatacağım. Kaşıkçı elmasını stilize ettiği, Abdülmecid’in üniformasından ve mecidiye nişanlarından ilham aldığı koleksiyonlarla, son yılların yükselen trendi neo - Osmanlı akımının Türkiye’deki en yaratıcı isimlerinden...

Çoğu kişinin aklına tasarımcının ismi gelmese de cismi gelmiştir, değil mi? Sedef Çalarkan’dan bahsediyorum. Burada konuya ara verip, başka bir konuya atlayacağım.

Campaign’in gençlere yönelik çıkarılan dergisi JR’ın haziran sayısında fotoğraf sanatçısı Aslı Çelikel Husovic bu alanda ilerlemek isteyenlere, “Bir derdiniz olmalı, ilk soru: ‘Derdin ne?’ ikinci soru: ‘Üretimin bu derdine hizmet ediyor mu?’ olmalıdır” diyor.

Şimdi konuya dönüyorum. İşte Çalarkan, derdi olan, taklit üretim yapmadan, marka yaratmayı dert edinmiş bir isim. Üretimi de bu derdine hizmet ediyor.

‘Kim takar bizim çantayı?’

İngiltere’de aldığı tasarım eğitiminin ardından, Türkiye’de dünya lüks devi LVMH’ın Louis Vuitton markasında çalışmış ve de “Adamlar olayı bitirmiş. Biz hiç dünya lüks pazarına bulaşmayalım. Bizim kıyafetleri kim giyer, çantaları kim takar?” dememiş. 2005’te şimdi dünya çapında tanınan markası Osman’ı ardından da lüks çanta markası Boulevard

Yazının Devamı

LÜKS HAYAT

19 Temmuz 2016

Lüks hayat deyince aklınıza ne geliyor? Herkesin lüks hayattan anladığı çok farklı olabilir. İşte benim lüks anlayışım:

- 10 aylık kızım Derin’in ezbere cevaplar verebildiği değil de, zekice sorular sorabileceği bir eğitim sisteminde yetişmesi,

- “Türk vatandaşıyım” yerine “Dünya vatandaşıyım” diyebilmesi,

Ön yargılar yerine, empatiyle insanları ve olayları değerlendirecek bir ortamda büyümesi,

- Karşıdan karşıya geçerken emniyeti için sadece trafik kurallarına uymasının yeterli olduğu bir sistem tanıması,

- Sokakta gördüğü insanlarla selamlaşarak, neşe içinde gezinti yapabileceği bir çevreye sahip olması,

- CV’sinde ‘İleri seviye İngilizce’ yazıp, iş görüşmesinde ‘Hello Africa’ modunda takılan bir jenerasyon üyesi olmak yerine, Japonca ve Rusça gibi dillere merak duyan bir jenerasyon üyesi olması,

Yazının Devamı

ROMA’NIN FENDİ

12 Temmuz 2016

Kendimi bildim bileli, moda ikonum hep annem olmuştur. Annemden anladığımsa iyi giyinmenin sırrının matematik ve sanatın bir araya geldiği kişisel yorumlama olduğudur.

90’lı yıllara kadar pek marka bilmezdim, zaten o sıralar gündüz ve gece kıyafetleri için ayrı terziler vardı. 90’ların başlarında annemin kullandığı giysilerde birbirine geçmiş iki F harfinden oluşan bir logo görmeye başladım. Markanın adı da Fendi’ydi. Özellikle İtalya’dan döndüğü zaman, ne var ne yok toplardı. Annemin giydiği markalar arasında en çok bu markayı sevdim. Hiçbir zaman günün çizgilerine kesin uyan parçalarını görmedim. Her tasarım zamansızdı. Özellikle paltoları ve deri ürünleri ilgimi çekiyordu.

O zamanlar bu markayı sadece bir butik getirip satıyordu. Ne günlerdi…

İşte yıllar geçip de kendimi moda ve marka dünyasının içinde bulunca Fendi’nin her yaptığını ve tarihini yakından incelemeye ve izlemeye başladım.

Fendi Roma’da doğan bir aile şirketi. Küçücük bir butikten bu günlere gelmiş.

Şu an şirketin başında bulunan üçüncü kuşak temsilcisi Silvia Venturini, haziran ayında bu yıl altıncısı düzenlenen Ist. Festival’e konuk olmuştu.

Ist. Festival

Burada bir parantez açıyorum. Demet Müftüoğlu Eşeli ve Alphan Eşe

Yazının Devamı

ÇEŞME AKARKEN...

5 Temmuz 2016

Türkiye’de turizmin hali malum. Bir ucundan tutulsa, diğer ucu elimizde kalıyor. “Turizimciler kan ağlıyor” söylemleri sürekli medyada karşımıza çıkıyor. Fakat tatilcilere hâl hatır soran yok maalesef.

Tatilciler ve turizimcilerin karşı karşıya geldiği birçok nokta var. En çok duyduğum şeyse “Turizm kan ağlıyorsa, neden fiyatlar böyle yüksek?”

Ben de bu söylenenlere bir yere kadar katılıyorum. Zira bir marka değeri olmayan, personeliyle standartları da sürekli değişen tesislerin fiyatlarını görünce gerçekten çok şaşırıyorum. Öte yandan belli bir kalite standartı ve marka değeri olan tesisler kan ağlamak bir yana, sezon başlamadan tüm yerlerini doldurmuş oluyorlar. Tabii bahsettiğim yerler çok uygun fiyatlı değiller ama erken rezervasyonlarda son dakikacılara göre çok daha cazip fiyatlar oluyor.

Ben uzun tatiller yerine kısa kısa ama çok fazla tatil yapmayı ve her tatilde farklı bir yer görmeyi sevenlerdenim. Bu sebeple tatillerim erken başlıyor. Bu sene ilk olarak nisan, sonrasında mayıs ayında gittiğim Alaçatı’ya geçen hafta sonu bir kez daha oradaydım.

Her gittiğimde de göz yormayan keyifli bir kalabalıkla karşılaştım. Bu sefer ailece gittiğimizden, Alaçatı’nın büyük havuzu, çimli

Yazının Devamı

PARİS’TE DOĞDU, KATARLI OLDU

28 Haziran 2016

Bundan tam dört sene önce Katar Şeyhi Hamid bin Halife El Tani’nin, Valentino tutkunu olan ve modayı çok yakından takip eden yedi çocuğunun annesi eşi Sheikha Mozah’e jest olsun diye İtalyan modaevini satın aldığını duymuştuk.

Yaklaşık 700 küsur milyon euro’luk bu jestin ardından, geçtiğimiz günlerde de Katar Şeyhi Hamid El Tani’nin Balmain’i aldığı resmi olarak açıklandı. Uluslararası medyada satış 500 milyon euro civarlarında görünüyor.

1945 yılında Paris’te kurulan Balmain, Kim Kardashian ve ailesi sayesinde dünyada popüler kültürün bir parçası oldu. Türkiye’deyse Fatih Ürek ve Nur Yerlitaş sayesinde markayı duymayan kalmadı.

Aslında bu markayı Türkiye’de ilk alevlendiren Eda Taşpınar’ın Balmain sevgisi...

Orta Doğu’nun en şık kadınlarından biri olarak görülen Sheikha Mozah, kocasının kendisine Valentino’yu satın aldığı dönemde markanın çok fazla tasarımını giyiyordu. Fakat Sheikha Mozah’ın neredeyse hiç Balmain tasarımıyla görüntülenmemiş olması bana bu satışın tamamen yatırım amaçlı olduğunu düşündürüyor.

Dolgun hatları ve seksi tarzıyla markayla bütünleşen Kim Kardashian’ın ardından Sheikha Mozah’ın markanın tasarımlarını giyip giymeyeceği ya da giyerse nasıl bir görüntü ortaya

Yazının Devamı

ART BASEL NOTLARI

21 Haziran 2016

13 - 16 Haziran tarihleri arasında dünyanın en önemli sanat fuarlarından biri olan Art Basel’in, Bülent Eczacıbaşı, Arzu Sabancı, Tansa Mermerci gibi isimlerin de katıldığı ön gösterimi için İsviçre’deydim.

Sanat Tarihi okumuş bir insan olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, sanat piyasasının trendlerinin belirlendiği fuarda bana göre çok fazla spekülatif sanatçı ve sanat eseri var.

Galeriler fuarı şova çevirmişler. Mesela dünyanın en

önemli sanat galerilerinden biri olan Gagosian Gallery’nin standında hiçbir eserin isim kartı yoktu. Hatta burada fiyat bile konuşulmuyor. Özel randevularla bilgi alabiliyorsunuz.

Türk sanatçıların işlerine hiç rastlamadım. Galerist’in fuara katılmaması Türk sanatçıları adına çok talihsiz bir gelişme.

Öne çıkanlar ve trendler

Fuarda çok fazla video ya da yerleştirme yoktu. Bu da önümüzdeki dönem tablo ve heykellerin daha ön planda olacağının habercisi. Mesela Maçka Saint Regis’in girişinde dikkatinizi çekmiş olduğunu düşündüğüm heykeli yapan Tony Cragg’in işleri birkaç farklı galeride gözüme çarptı.

Kore’nin en iyi sanatçısı olarak görülen Chun Kwang Young da koleksiyonerler arasında çok konuşulan isimlerden biriydi.

Yazının Devamı