HAYAT ŞARKISI

7 Haziran 2016

Her hayat aslında bir şarkıdır. Doğduğumuz günden itibaren notaları oluşmaya başlar, buna kader diyebiliriz. Lakin ben, bu notalar üzerinde gücümüz olduğunu ve sözlerin tamamen bize ait olduğunu düşünüyorum. Ne yaşarsak yaşayalım, yaşadıklarımıza anlamı biz yükleriz. Ve her an bir sonrakinin yapı taşı olur.

Hayatımız boyunca beste ve güftesi üzerinde çalıştığımız şarkımız ne kadar yaratıcılık, ilham ve özveri doluysa, bizden sonra da o kadar çok söylenir.

The Independent’ta okuduğum habere göre, geçen hafta bizlere veda eden Muhammed Ali, 2002’de Hollywood’un Şöhretler Kaldırımı’na kendi adını taşıyan yıldız konulacağı zaman, peygamber ismi taşıdığını ve bu ismin ayaklar altında kalamayacağını söylemiş. Bu durum üzerine ünlü boksör, yıldızı yerde değil; duvarda olan tek isim olmuş.


Muhammed Ali, kendi hayat şarkısını sonsuzluğa dek söylenecek kadar güzel yazan isimlerden... Mekanı cennet olsun.

Yazının Devamı

DAVET VERME SANATI

31 Mayıs 2016

Özel yaşantımın bir parçası olarak ya da işim gereği, çok fazla davete katılıyorum. Daha doğrusu katılmaya çalışıyorum. İstanbul yoğunluğunda bazen sabahtan akşama kadar beş ayrı davete katılmak gerekebiliyor. Ne kadarına katılabiliyorum? Bu da o günün temposuna bağlı oluyor. Hâl böyleyken, artık insanın gözü gönlü hep yeni bir şeyler arıyor.

Bu hafta katıldığım davetlerden maalesef ve sadece birkaçı anlatılmaya değerdi. İlki Melkan Tabanlıoğlu’nun muhteşem Boğaz manzaralı evinde gerçekleşen, ‘Özel Kızlar Partisi’ydi.

Canlı müzik eşliğinde, bol kahkaha, dans ve sohbetle geçen gecenin sırrı, Melkan’ın ev sahipliğinde gizliydi. Yemekler o kadar güzeldi ki, “Hangi şefle çalıştın?” diye sordum.
Ama, “Evimde yemekleri sadece ben yaparım” diyen Melkan’ın şu ifadesi tüm kadınlara örnek olacak cinsten: “Carlo Bernardini, çok yakın arkadaşım olmasına rağmen, bu eve sadece tatlıları ve servis personeli girebilir.” Misafirin kalbine giden yolun nereden geçtiğini çözmüş bir ev sahibesi gibisi olamaz!

İstanbul’un göbeğinde tatil havası

Katıldığım bir diğer davetse, W Hotel Secret Garden’ın Havaianas ile ortak düzenliği ‘Yaza Merhaba’ davetiydi. O gün çok havamda değildim. Güneşli bir sabahta,

Yazının Devamı

DÖRT PANTOLON BİR PARTİ

24 Mayıs 2016

Geçen hafta Dockers markasının 30’uncu yıl partisine katılmak üzere Madrid’deydim.

Parti öncesinde de
Dockers global dizayn başkanı Doug Conklyn, markanın kurulduğu günden bugüne geldiği noktayı ve pantolonun erkek giyimindeki önemini anlattı.

Pantolon erkek giyiminde çok önemli çünkü giyimin ilk parçası. Tüm diğer parçalar ondan yola çıkarak oluşturuluyor. Ama erkekler biz kadınlar gibi mağaza mağaza dolaşmayı sevmedikleri için hafta sonu, iş, özel davet ya da başka ortamlarda giyecekleri kıyafetleri tek bir yerden almak istiyorlar.

Doug Conklyn’in anlattıklarından çıkardığım özet şu: Erkeklerin iyi görünmek ve özgüvenli hissetmek için gardıroplarını onlarca pantolonla doldurmasına gerek yok. Tek ihtiyaçları, farklı tarzlara sahip ‘Muhteşem Dörtlü’
adını verdikleri The Jean Cut, The Broken - In, The Clean Khaki ve The Best Pressed modellerine sahip olmak.

Kendisi de en az mankenler kadar fit ve çekici olan Doug’un mankenler eşliğinde yaptığı sunumun hayata geçmiş versiyonu akşam verilen partide karşıma çıktı.

Madrid’in şu sıralar en havalı mekanlarından biri olan Arts Club’daki partide erkekler o kadar gösterişli ve havalıydı ki ben dahil tüm kadınlar biraz sönük kaldık.

Yazının Devamı

DERİN BİR NEFES

17 Mayıs 2016

Kızım Derin doğduğundan beri, içimde tarif edemediğim büyük bir enerji var. Normal doğum yapmış bir kadın olarak doğumla birlikte tüm hücrelerimin yenilendiği, bedenimden ve ruhumdan tüm fazlalıkların kopup gittiğini hissedebiliyorum.

Bence bir bebek dünyaya getirmek, çiçek açmak gibi bir şey. Tazelenmek, yenilenmek ve güzelleşmek demek.

Tabii bu dediklerime bakarak doğumdan beri müthiş bir enerjiye sahip olup, harika hissettiğim anlaşılmasın. Ben de ilk 40 gün depresyonunu ağır yaşayanlar grubundayım. “Nereden çıktı bu bebek? Hayatım hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Özgürlüğüm gitti elden” diye yakınırken bir yandan da aldığım kilolarla devleşen bedenime takmış durumdaydım.

Ama zaman harika bir ilaç. Depresyon, kilolar, hantal vücudum hepsi geride kaldı. Hatta şimdi doğumdan öncesine göre daha sağlıklı, fit ve enerjiğim. Artık sigara içmiyorum, düzenli spor yapıyorum ve eskisine göre daha çok işi bir arada yapabiliyorum. Daha pratik bir insan oldum.

Mini seyahatler farklı bir boyut katıyor

Daha önce hayatım boyunca cesaret edemediğim şeyleri yapabiliyorum. Saçımın bir yanını kazıtmak gibi.

Ama tabii tüm bunlar kendi kendine olmuyor. Hep birilerinden destek almak lazım. Bu bir yaşam

Yazının Devamı

HAUTE COUTURE’ÜN OTANTİK HALİ

10 Mayıs 2016

Nişantaşı ya da Etiler’de bir daire kiralayıp, gösterişli bir dekor yapan, birkaç terzisi olan birçok kişinin, hazır kumaşlarla üretim yapıp bir de buna haute couture dediği günümüzde, İMA (İstanbul Moda Akademesi) çok anlamlı bir işe imza attı.
Geleneksel Türk el sanatlarını yeniden canlandırmak amacıyla yola çıkan İMA, Türkiye’yi dünya çapında temsil eden Dice Kayek iş birliğiyle ‘İzler’ isimli sergiyi hayata geçirdi.



‘Türk El Sanatları Koleksiyon Projesi’ kapsamında ortaya çıkan ‘İzler’ sergisinin hazırlık aşamasında, İMA Moda Tasarımı ve Teknolojisi Lisans Programı ile Moda Tasarımı ve Yönetimi Lisansüstü Diploma programlarından beş öğrenci yer almış.
Anadolu el sanatlarını araştıran öğrencilerin, iki ay süren yoğun bir çalışmanın ardından iğne oyası, tel sarma, tel kırma ve sedef kakma sanatlarını kullandıkları on beş tasarımın tüm sürecini couture tekniği ve el dikişiyle hazırlamaları istenmiş.
Toplamda 21 bin 532 saatlik bir çalışmanın eseri olan parçaların üretim süreci Gizia tarafından gerçekleşmiş. Burada neden saat bilgisi verdiğimi soranlar olabilir. Verdim çünkü haute couture bir koleksiyon ortaya çıkarmanın nasıl bir deli işi olduğunu net bir şekilde ifade

Yazının Devamı

‘BİZ İNSAN MIYIZ?’

3 Mayıs 2016

“Bu başlık da nereden çıktı?!” diyebilirsiniz. Bunu geçen hafta İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım Bienali kapsamındaki Moda Tasarımında Sürdürülebilirlik temalı atölyenin sponsorluğunu üstlenen H&M’in İsveç Başkonsolosluğu’nda yaptığı basın toplantısında duydum.

Kimden mi? İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova’dan tabii ki... Bu soru aslında son zamanlarda birçok kişinin kendisine sorduğunu tahmin ettiğim, şahsen benim kendime çok sorduğum bir soru. İnsanlık tarihi kadar eski olan moda ve tasarım kavramlarını, sürdürülebilirlik temeline dayandığı günümüz şartlarında ele alan projenin özeti şöyle:

Atölyede tasarımcılar, bienalde sergilenmek üzere, yeni malzemeleri ve doğa dostu inovatif üretim modellerini tasarımla birleştirerek bir bütün olarak aksesuar ve kıyafetler yaratacaklar. Sonunda, jüri tarafından katılımcılar arasından seçilecek bir genç tasarımcıya H&M İstanbul Üretim Ofisi’nde iş imkanı ve 2.500 TL değerinde H&M hediye kartı sunulacak. Atölye kapsamında üretilen tüm tasarımlar bir yerleştirmeye dönüştürülerek ve 22 Ekim - 4 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek 3. İstanbul Tasarım Bienali süresince sergilenecek.

ANADOLU’D

Yazının Devamı

LÜKSÜN DOĞASINA YOLCULUK

26 Nisan 2016

Şimdi bildiğiniz lüksü yavaşça yere bırakın ve lüksün doğasına doğru bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın.
21. yüzyılda lüksün tanımı, daha doğrusu lükse yüklenen anlamlar tamamen değişti. İnsanlar bir ev, araba ya da bir ürüne sahip olmak yerine, kendilerine dönüyor ve deneyimler biriktirmek üzere bir tutum sergiliyorlar.


Lüks tüketimde yeni trend, sağ
lıklı yaşamak ve seyahatleri
doğa içinde gerçekleştirmek. Bunun en büyük sebebi de vahşi şehir hayatının insan doğası üzerinde yarattığı büyük tahribat ve ağırlık duygusu. Bu seyahatler için bir çeşit ruhsal detoks da diyebiliriz.

Yazının Devamı

İZMİR MODA GÜNLERİ

19 Nisan 2016

Artık İzmir’in de moda günleri var. İlk Alsancak Moda Günleri İzmir Alsancak Tren Garı’nda, Konak Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İzmir’in yerel dergisi Dora Magazin tarafından 16 - 17 Nisan tarihlerinde gerçekleşti.
MBFWI’un dahi zor dönemlerden geçtiği günümüzde İzmir’in böyle bir adım atmasını çok cesur buldum. Ülkemizde her sektörün bu tarz açılımlarını gönülden destekliyorum. Tabii bir de işin diğer yanı var. Bu adım cesur olmakla birlikte çok da çalışma, araştırma ve özveri gerektiriyor. Alsancak Moda Günleri’nin önünde daha çok uzun bir yol var. İçerik ve uygulama konusunda geliştirmeye açık çok noktası var. Öte yandan bu organizasyon modaya gönül veren genç isimler için de büyük önem taşıyor. İstanbul’da varlık göstermek için henüz imkanı olmayan gençleri destekliyor. Ve bu gençler gerçekten de çok yetenekli.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda ve Tasarım Bölümü’nün ‘Şiddet’ temalı defilesinde, kadına karşı şiddeti kumaşlarla ve aksesuarlarla yalın ama bir o kadar da çarpıcı bir şekilde anlatabilmeleri beni çok etkiledi.

Bu ismi takibe alın
Alsancak Moda Günleri kapsamında başarılı ve ödüllü tasarım öğrencilerine de mini koleksiyonlar üretme ve

Yazının Devamı