Büyük takım olmak budur

22 Aralık 2015

Ankara’nın ayazını iyi bilirim... Adamın bıyıkları buz tutar! Diyeceksiniz ki, iklim şartları iki takım için de eşit, eyvallah. Ne var ki, teknik kapasitesi yüksek oyunculardan kurulu Beşiktaş gibi bir ekibi, buz tutmuş zemin bozar! Arkadaşınıza pas atmak bile beceri ister, böylesi zeminde!

Buna bir de bireysel hataları eklersek, o maçın zorluk derecesi bir tık artar! Baksanıza yılların tecrübesi kaleci Tolga’ya... Rusescu’nun attığı golde müthiş hatalıydı. Niye o kadar öne çıkarsın kardeşim! Çıkarsan, elin oğlu da senin bu hatanı golle ödetir, gözünün yaşına bakmaz!

Beşiktaş gibi büyük bir takım basit goller yemez! Ndiaye’ye yay üzerinde o vuruşu nasıl yaptırırsınız, stoper arkadaşlar! O pozisyonda rakibinize yapışacaksınız, döndürmeyeceksiniz!

Osmanlı, alışmış o iklime, en azından ayakta kalmayı beceriyor, üretiyor, atıyor, koca Kartal’a kafa tutuyor, gücü kadar savaşıyor, iki kez öne geçiyor, ancak korumayı başaramıyor.

Ne var ki, tüm bu handikaplara karşın Beşiktaş, formasının ağırlığını ve de kalitesini sahaya yansıtıyor. Zaten Kartal’ı diğer rakiplerinden farklı kılan da bu değil mi? Öyle kolay kolay pes etmiyor, sonuna kadar galibiyeti kovalıyor, işin özeti alın

Yazının Devamı

Günay'a sahip çıkmak

15 Aralık 2015

Bu oyunda, rakamsal veriler üzerinden hesap-kitap yaparsanız, yanılırsınız, hatta hayal kırıklığı yaşarsınız.

Efendim topla oynama yüzdesi falanmış, pas yüzdesi yüksekmiş, pozisyon üretmesi şu kadarmış, hatta biraz daha ileri gidelim, tek kale oynamış... Valla bu özelliklerinizi gollerle taçlandıramıyorsanız neye yarar ki?

Örnek dünkü derbinin ilk yarısı... Benzetme yerindeyse, Beşiktaş tek kale oynadı dersek abartmış olmayız. Kaleci Günay ilk yarıda soğuktan grip olacaktı!

Kaçan fırsatlar mı? Hangisini sayalım, biz de şaşırdık! Gomez üç, İsmail bir olmak üzere dört net pozisyon. Hele hele İsmail’in kaçırdığı yarım penaltı!Sağına yani yürüyüş için kullandığı ayağına geldi, mazereti ancak bu olabilir!

Diyeceksiniz ki, son vuruş beceriksizliği mi, hayır asla... Aslan’ın kalesinde Muslera gibi müthiş bir kaleci var. Adamın önsezileri, yer tutuşu, zamanlaması inanılmaz. Muslera neredeyse yarım takım arkadaş.

Muslera görevini yaptı, ya önündeki savunma bloğu? İşte Galatasaray’ın sorunu da burada yatıyor. Denizli, tecrübeli bir hoca... Ne var ki eldeki malzeme bu! Denizli, bu ekibi toparlar mı, yeniden yarışa sokar mı? Valla yanıtı zor bir soru!

Gelelim yeniden liderlik

Yazının Devamı

Keyif yok, 3 puan var

6 Aralık 2015

Futbol penceresinden bakarsak, iki takımın oyunundan keyif aldığımız söylenemez.

Akhisar yenilgisinin Beşiktaş’ta özellikle moral-motivasyon açısından sıkıntı yarattığını dünkü maçta gözlemledik.

Tolunay Kafkas kardeşimiz Kayserispor’u tehlike bölgesinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ne var ki, üçüncü bölgede gerekli çoğunluğu bulmasına, hatta son yirmi dakikayı tek kale oynamasına karşın, gol yollarında aynı beceriyi gösteremediler. Özeti, Kafkas’ın bu alana çözüm bulması şart.

Beşiktaş’ın eksik kadro ve ürkerek gittiği bu deplasmandan üç puanı çıkarması, kötü de oynasa büyük başarıdır. Kartal üç puana kanat çırparken bu kadar zorlanıyorsa, alınan galibiyete bunun için başarıdır diyoruz.

Düşünün son yirmi dakikalık dilimde Beşiktaş, skorun verdiği avantajla, biraz da psikolojik olarak savunmasına yaslanması düşündürücüdür! Orta saha Necip ve Atiba’ya rağmen, transit yol gibiydi! Elini kolunu sallayan, üçüncü bölgeye yerleşiyor, fırsat kolluyor! Bunun temelinde orta sahada top kontrolünün sıfırın altında olmasıydı.

Bir de Beşiktaş savunmasından çıkan her topun, rakibe atılması, tehlikeye davetiye çıkarmaktır arkadaş... Öyle uzaklaştıracağım diye sallapati vurursanız,

Yazının Devamı

Savunmaya dikkat!

30 Kasım 2015

Öncelikle Teknik Direktör Cihat Arslan ve Akhisarsporlu oyuncularını kutluyoruz.

Niye mi? Taraflı, tarafsız herkesin şampiyonlukta ‘favori’ olarak gösterdiği Beşiktaş’ı üstüne üstlük deplasmanda yenmeyi başardıkları için.

Akhisar’ın galibiyetini ‘şansa’ bağlamak ayıp olur... Aslan gibi takım oyunu oynadılar, disiplinden bir milim sapmadılar, iyi bir takım savunması yaptılar, fırsatları da gole çevirdiler. Tek negatif yönleri zaman zaman sertliği öne çıkarmalarıydı.

Peki Beşiktaş yenilgiyi hak etti mi? Taraftarlar belki yine bize kızacak ama evet! Eğri oturacağız, doğruyu konuşacağız. Ersan Gülüm yok, yerine Tosic var. Taşları yerinden oynatmak, bu oyunda riskleri de beraberinde getirir. Tosic’ten stoper olmaz! Doksan dakikayı anımsayın, Akhisar’ın yüklendiği anlarda düşünün Beck kademeye giriyor, açıkları kapatmak için çırpınıyor, varın o stoperlerin halini düşünün!

Elbette Beşiktaş’ın yakaladığı fırsatlar var... Gelin görün ki, bu fırsatları gole çevirecek, rakibin direnişini kıracak kramponu mumla aradık, bulamadık. Rakip, savunmanın arasında buhar olup, uçtular! Örnek Gomez ve Quaresma’nın yakalayıp, atma becerisini gösteremediği pozisyonlar.

Şenol Güneş’in oyuncu

Yazının Devamı

Göçek ve penaltı!

23 Kasım 2015

Kazanma hırsınıza, oyun disiplininize gıkımız çıkmaz. Ne var ki, şampiyonluğa oynayan Beşiktaş’ın onca gol pozisyonunu cömertçe harcamasına söylenecek lafımız o kadar çok ki!

Gomez (3), Cenk (2) Olcay ve Sosa... Tam tamına yedi ‘net’ gol pozisyonu...

Hazırlanış ve girişimler, paslaşmalar harika ve akıl dolu... Gelin görün ki, yedi pozisyonu gole çevirecek kramponu arayın ki, bulasınız!

O kadar uğraş, üret atama, inanılır gibi değil... Sanırsınız ki, bu arkadaşların ayaklarına pranga vurulmuş!

Hele hele ilk on dakikada üretilen, ama atılamayan üç net pozisyonun biri golle sonuçlansa, hem rakibin direnişi bitecek, hem sıkıntıya yelken açmayacaksınız, hem de garip (!) penaltı golüne sığınmayacaksınız!

Penaltı mı? Valla böyle bir penaltı görmedim, dersem abartmam. Adem Koçak’ın Atiba’yı ne itmesi var, ne de sert bir hareketi. Sanırım Atiba, lodosa takıldı!Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz... Bu yarıda Quaresma’ya cezaalanı çizgisinde yapılan faulu es geçen yine Hüseyin Göçek. Portekizli yıldızın isyanına katılmamak elde değil. Peki, aynı Quaresma’nın rakibinin tendonuna çivili kramponla basmasına ne diyeceğiz? Sarı mı, elbette sarı! Haaa biraz daha ileri gidersek,

Yazının Devamı

Hiç yakışmadı

18 Kasım 2015

Sporun, kardeşlik ve barış olduğunu yazmaktan, kalemimizde mürekkep kalmadı, söylemekten neredeyse dilimizde tüy bitti!

Milli Takımı’mıza desteğe eyvallah, buna şapka çıkarırız...

Ne var ki, Yunanistan marşı çalınırken, ıslıklamak da neyin nesi!

Peki, Fransa’daki katliamda ölen insanlar için yapılan saygı duruşundaki olumsuz tavrınıza ne demeli! Arkadaşlar bu insani bir duygudur, olmadı, size hiç mi hiç yakıştıramadık!

Aferin kaptan Arda’ya... Özellikle konuk takımın marşının ıslıklanmasından o da rahatsız oldu, tribünleri el işaretleriyle susturdu. Bir kaptanın duyarlılığına bakın, bir de kendinize.

Terim, yarışmacı, hep zirveyi kovalayan, şartlar ne olursa asla ‘pes’ etmeyen bir hocadır... Yarışırken, büyük hedefleri kovalıyorsanız ki öyle, kalkıp Milli Takım’da asla köklü değişime gidemezsiniz. Nitekim, milliler Fransa’ya adını yazdırırken, Terim ay-yıldızlı ekipteki montajlara da hız verdi. Finallerde mücadele edecek ekibimizin çekirdek kadrosu üç aşağı beş yukarı belli.

Bugünlerde Yunus Mallı, Çağlar Söyüncü, Ahmet Çalık, Kaan Ayhan, Okay Yokuşlu va Atınç Nukan gibi gelecek adına ümit veren gençler Terim’in kantarında yerlerini aldılar.

Haziran’a kadar hazırlı

Yazının Devamı

İyi ki varsın Arda

14 Kasım 2015

Avrupa Şampiyonası Finalleri’ne müthiş bir başarı grafiğiyle adını yazdıran A Milli Takımımız böylesi hazırlık maçlarında kantara koyup, tartmanın doğru bir yöntem olmadığına inanıyorum.

Bu tip hazırlık maçlarında geleceğe dair, yani finallerle ilgili öngörüler yapmak, bu oyuna aykırı düşüncedir. Elemeleri anımsayın, ‘bittik’ derken, bu çocuklar bizi ayağa kaldırmadı mı? Böylesi zorlukların üstesinden bir - bir gelen bizleri finallere taşıyan ay -yıldızlı futbolcuları hazırlık maçlarında kötü de oynasa, ya da yenilseler bile biraz hoşgörülü olmak gerekmez mi?

Bu tip özel maçlarda kantar Terim’in elindedir... O’nun kantarı hatır-gönüle bakmaz, adaletli tartar... Terim’in finallere götüreceği iskelet kadroyu bilmeyen yok. Ünlü hoca, kenarda-köşede ya da o yoğun trafikte kafasındaki yetenekli oyuncuları böylesi maçlarda görme şansı var, tıpkı bizim gibi.

İşte aylardır peşinde koştuğumuz Yunus Mallı... Kumaşı ipek mi, saten mi, onu tartışmak bile haksızlık olur. Aylardır Almanları da peşinden koşturmadı mı?

İkinci yarıda oyuna girdi, valla ilk kez oynamasına karşın hiç sırıtmadı, artı soğukkanlı, Arda ile attığımız ilk golde onun katkısı var. İkili mücadelelerde gözü kara,

Yazının Devamı

Lider kolay olunmuyor

9 Kasım 2015

İki takımın kazanma adına ofansif oyunu tercih etmesi, beraberinde kaliteli futbolu birlikte getirdi. Bu unsur doğal olarak keyifli bir mücadeleyi ortaya çıkardı. Üretilen ama, kaleci becerilerine takılarak golle sonuçlanmayan fırsatların hangisini saysak. Cuenca bir, Gomez iki fırsatı golle taçlandıramadı. Bi de Bekir’in üst direkte patlayan kafa şutunu da es geçemeyiz.

İkinci yarıda tempo ve mücadele üst düzeyde idi... Ne var ki, pozisyon zenginliği, bu unsurlarla paralel değildi. Bunun temelinde kuşkusuz en büyük faktör, Bursa ve Beşiktaş’ın kontrollü oyunu ön plana almasıydı.

Oyunun son yirmi dakikalık bölümünde Beşiktaş, liderliği kaptırmamak adına, özellikle savunmada risk aldı, çok adamlı rakip kaleye bindirmeler yaparken, kalesinde tehlikelere de davetiye çıkardı.

Zorluk derecesi öyle hafife alınacak bir maç değildi... Beşiktaş, liderlik koltuğunda oturuyorsa, bunu şansa bağlamak haksızlık olur. Büyük takım olmak çok büyük özellikler ister. Bu özelliklerin bir çoğunu Beşiktaş apoletlerinde taşıyor.

Sahaya kim çıkarsa çıksın, kim yedek kalırsa kalsın, farketmiyor. Güneş’in kadroda yakaladığı istikrar tıkır-tıkır işliyor... Gomez mi ya da gol ayakları mı susuyor,

Yazının Devamı