Eğri oturalım doğru konuşalım. Rapid Wien, asla Beşiktaş’ın ayarında bir takım değil.
Bakmayın Beşiktaş’ın zorlandığına! Attıkları kadar, kaçırdılar!
Holosko’ya ne demeli? Oyuna giriyorsun, mükemmel bir gol atıyorsun. Buraya kadar her şey güzel. Ernst’in sana attığı pasları o pozisyonda şut olarak kaleye atıyorsun. Halbuki, o pozisyonları arkadaşlarına çıkarsan gecenin kahramanı olacaksın. Bu bencillik niye?
Beşiktaş fotoğrafına iyi bakmak lazım.
Kartal’ı sırtlayan oyuncuların sayısı sınırlı. Takımı ayağa kaldıran ve ofansa taşıyan Quaresma bunlardan biri. Rapid Wien’in ilk 10 dakikadaki baskısını kıran ve bir şutu direkte patlayan Quaresma nazara geldi, oyundan çıktı.
İyi ki Ernst var. Panzerin maşallahı var... Hem ön libero oynuyor hem de ekstra işlere soyunuyor.
Gizli kahraman Ernst
Schuster, maalesef hiçbir maçtan ders almıyor! Hakan Arıkan’ın derbide yediği hatalı gol hâlâ hafızalarda kazılı. Ne var ki, Schuster, elinin altındaki Cenk’i kullanmamakta ısrar ediyor!
Olan Beşiktaş’a oluyor, Hakan Arıkan da kalede yıpranıyor!
Kartal’ın yediği golde sakın ola Hilbert’e kızmasınlar. Hilbert iki arada, bir derede kaldı Hakan yüzünden! Ya çıkmayacaksın, eğer çıkıyorsan da ‘sağlam’ çıkacaksın!
Hakan’da bu özellikler yok, bir de müthiş özgüven erozyonuna uğramış!
Böyle bir tabloda Cenk dururken, Hakan Arıkan’a bu maçta görev vermenin doğruluğunu kim savunabilir?
Futbolda kolay rakip yok... Antalya örneği gibi... İlk yarıda iyi bir direniş gösterdiler...
Ne var ki, ikinci yarıda Bobo’nun klas golüyle çözülür gibi oldular... Ancak Hakan’ın hatasını affetmeyen Tita ile skoru eşitlerken, Beşiktaş kenar yönetimine de mesaj gönderdiler!
Haftanın derbisinde iki kişiye muhalefetim! Biri orta hakem Çakır, diğeri ise Schuster!
Cüneyt Çakır, FIFA kokartlı, Türkiye’nin bir numaralı hakemi... Böylesi donanıma sahip Çakır, oyun kontrolünü bir türlü eline geçiremedi, kasıtlı hareketlerde kart yerine ‘nasihatı’ tercih etmesi oyunun sertliğe dönüşmesinde en büyük faktördü.
Çakır’ın hataları saymakla bitmez Aurelio’ya çıkarılmayan kırmızı kart, Dia’nın yan Bahattin Duran’ın üzerine yürümesini, Bilica’ya geç çıkardığı sarı kartı da pas geçtik! Ancak birine çok takıldım! Oyunun hemen başları, Emre Belözoğlu’nun garip isyanı... El-kol hareketleri, Çakır’ı bir dövmediği kaldı! Ne Emre’ye yakıştı, ne de bunu kartla cezalandırmayan Çakır’a.
Schuster’e de muhalefetim!
Sağı - solu belli olmuyor! Tutturmuş bir rotasyon! Her maça farklı kadro, farklı sistem!
Bir bakıyorsunuz tek ön libero, bir bakıyorsunuz çift... Bir bakıyorsunuz tek forvet, bir bakıyorsunuz çift!
Beşiktaş gibi, oyun kapasitesi yüksek takımı korkak oynatmaya hakkı yok!
Schuster’i bazen anlamakta zorlanıyoruz!
Şu ana lig ve elemeler dahil oynanan toplam onbir maç var...
Buna karşın Schuster, hâlâ ideal on biri yakalamış değil..
Her maça farklı kadro!
Kadroda istikrarı ne zaman yakalayacak, belli değil! Potansiyel var, ama Schuster bildiğini okuyor!
Tıpkı dün olduğu gibi...
Sürekli rotasyon peşinde, her maça farklı kadro sürüyor, kafa karıştırıyor!
Quaresma’nın yokluğu Kartal’ı fazla etkilemedi, dersek abartmış olmayız. Tam tersi, Kartal, kolektif oyunun tüm ögelerini yansıttı sahaya... Hem savunmayı iyi yaptı, rakibine doğru-dürüst pozisyon vermedi, hem de kapalı savunma anlayışını önce Bobo, sonra İbrahim Toraman’ın golleriyle çözerek, sahasında taraftarlarına müthiş heyecan yaşattı.
Guti, klas bir oyuncu... Uzun pasları sıfır hata... Oyunu iyi yönlendiriyor, oyunun sıkıştığı anlarda, uzun paslarla arkadaşlarına geniş alanlar yaratıyor, ofansa çıkıyor, pozisyon üretiyor, gol arıyor, atamadığı anlarda, asist yapıyor. Biraz kondisyonu eksik, hepsi o kadar. Bu eksiğini giderdiği anda, Kartal’ın orta alanda en büyük silahlarından biri olacağı kesin.
Farklı galibiyette diğer bir faktör ise, Schuster’in ikili forveti tercih etmesi... Doğrusu da buydu. Zirveye ve büyük hedeflere koşuyorsanız, eldeki golcüleri yedek oturtmanın doğruluğunu kim savunabilir. Nobre, koşularla hem rakip savunmayı yıprattı, yüksek toplarda iyi işler yaptı, bir de bu çalışkanlığını golle taçlandırdı. Nobre’nin bu özellikleri kuşkusuz Bobo’nun yükünü de hafifletti.
Kartal’da kötü oynayan yoktu. Takım savunması üst düzeyde idi.
Ofansta çoğunluğu
Ne zaman TV’den maç izlemeye kalksam, berberim Mustafa’dan davet geliyor. Mustafa, Urfalı, sıkı bir Beşiktaşlı, hem de aile boyu... Mustafa’nın müthiş tespitlerine tanıklık ediyorum. Aurelio’nun kulaklarını çınlattık! Mustafa, Aurelio’nun gereksiz transfer olduğunu savundu ve ekledi: “O geldi diye Necip’i keserlerse, yazık olur.”
Vallahi çok yerinde bir tespit, onun bu savına katılmamak ayıp olur!
Mehmet Aurelio’nun tecrübesine ve kalitesine lafımız yok... Ancak Schuster bu, bir bakarsınız, Necip’i kesmiş, Aurelio’ya şans vermiş!
Ne var ki, Necip hem genç, hem yetenekli, hem savaşçı, hem de ofansa çıkıp, gol atacak kadar cesaretli.
Onu farklı ve avantajlı kılan da bu özellikleri değil mi?
Schuster, belli ki Belediye yenilgisinden dersler çıkarmış! Taşları yeniden yerine oturttu, ideale yakın bir kadroyu sahaya sürdü. Tabii Avrupa’da sınırsız yabancı olunca iş kolay...
İki takım arasındaki kalite farkı tartışılmaz, kantarda Beşiktaş ağır basar, maçın skoru da bunun en büyük göstergesi...
Schuster’i sakın ola eleştirmeyin! Teknik patron o... Ne derse, ne yaparsa doğrudur! İstediğini oynatır, istediğini keser, istediğini kadroya bile almaz.
Size ne?
Kanat oyuncusunu forvete çeker, golcü apoleti takmaya çalışır! Son maçta kadroya almadığı Holosko’yu forvet bile oynatır!
Size ne?
Yok efendim lider oyuncuymuş, yıldızmış, onun için fark etmez! Guti’yi yedeğe çeker, müşteri aranan Delgado’yu on birde sahaya sürer!
Ondan daha iyi mi biliyorsunuz? Siz istediğiniz kadar tribünlerde ‘Gol... Gol’ diye gırtlak patlatın! Takımın asıl golcüsü Bobo, yabancı kontenjanına takıldı, kadroda bile yok!
Alternatifi Nobre yedek kulübede!
Futbol ilk etapta netice oyunudur. Buna lafımız yok. Ancak neticeye oynarken, biraz iyi futbol oynamak zorundasınız. Söyleyin Allah aşkına, hiçbir özelliği olmayan Helsinki karşısında Beşiktaş’ın özellikle ilk yarıda ortaya koyduğu futboldan keyif aldınız mı?
Sizleri bilemeyiz, ama bizler almadık!
Helsinki’nin koca doksan dakikada bir dişe dokunur pozisyonu yok.
Şimdi, böyle bir ekip karşısında yıldızlar topluluğu olan Beşiktaş’tan iyi futbol beklemek bizlerin en doğal hakkı değil mi?
Allah’tan Quaresma, biraz da Guti var, yoksa vay halimize! İkinci yarıda Helsinki’nin tur umutlarını rafa kaldıran golde Quaresma yaratıcılığı ve de tekniği inanılmazdı.
Hani Guti’nin ara pasları, onun da çabukluğu olmazsa Beşiktaş, oyunu rakip alana yıkamayacak dersek abartmış olmayız.
Neyse ki Quaresma’nın ikinci yarıdaki mükemmel golü biraz olsun oyuna keyif kattıda, tribünde kendimize geldik.