Her iki takımın ortaya koyduğu futbol, kalite ve heyecandan uzaktı. Kuşkusuz bunun temelinde, sezonun ilk maçı olmasının yanı sıra, hava şartları ve en önemlisi sahanın zemini vardı. Çim olmasına karşın bırakın düzgün bir pas vermeyi, topla dripling yapmak bile ayrı beceri ister! Hadi şimdi yaz... O sahayı o zeminle bir de kışın düşünüyorum, vay takımların haline!
Manisa geçtiğimiz sezon düşmekten kılpayı kurtuldu. Karabükspor karşısında savunma ağırlıklı oynadı, her iki yarıda da zaman zaman ofansif girişimler yaptı, pozisyon üretti, ama atamadı. Uzatmada Kahe’nin attığı gol, Manisa’yı mağlubiyetten kurtaramadı.
Karabükspor ise, hem savunmasını sağlam tuttu, hem de ofansif oyun ortaya koydu. 72 dakika oyunda kalan Emenike, Karabükspor’u sırtlayan isim oldu. Bank Asya Ligi’nin geçen yılki gol kralı Emenike, hem golcü, hem de fiziğini iyi kullanıyor, kolay kolay ikili mücadelelerde pes etmiyor.
Evet, Karabükspor ligde misafir mi, ya da kalıcı mı olur bilemeyiz? Ama Manisa’ya bu sezonda belli ki huzur yok!
Buca ligde yeni, Beşiktaş ise yılların takımı... Üstüne üstlük, Quaresma ve Guti transferlerini gerçekleştirmiş...
Yıldızı var, tecrübesi var, karizması var...
Buca'nın ne yıldızı, ne havası, ne de geleceğe dönük hesapları var...
Böylesi bir ekip karşısında Beşiktaş ilk yarıda bırakın iyi futbol oynamayı, bocaladı, durdu... Ne kapalı savunmayı açabildi, ne doğru dürüst baskı kurabildi, ne de gol atabildi... Guti iki pozisyon yakaladı, atamadı, Bobo bir pozisyonda topu kaleciye nişanladı... Beşiktaş, rakip alana topu sadece Quaresma ile taşıyabildi.... Yıldız futbolcu takım oyunundan uzak, bireysel oynuyor. Topla yüklendiği anlarda ise maalesef Beşiktaş, ofansta gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Buna bir de Schuster'in tek forvetli oyun sistemini eklersek, ilk yarıda Beşiktaş'ın sonuca gitmekte neden zorlandığı görürüz...
Bobo hem ağır, hem de takım hücuma çıktığı anlarda el freni gibi! Alman hocanın forvette alternatifi yok... Ya Bobo'yu kullanacak, ya da Mert Nobre'yi... Ne kadar eleştirsek de öyle veya böyle bu takımın golcüsü Bobo! Pozisyonları acemice harcasa da, ikinci yarının hemen başlarında attığı gol oyunun seyrini tamamen değiştirdi...
Beşiktaş rahatladı, oyun kalitesi
Önce Quaresma, sonra Guti ve genç kaleci Cenk... Transfer diye buna derim. Tam isabet... Bravo yönetime...
Quaresma ile Guti'yi kantara koyacak, onları tartışacak halimiz yok...
İkisi de yıldız... Hem Kartal'ı uçuracaklar, hem de tribünleri dolduracaklar.
Guti'nin Kartal'daki ON numara boşluğunu dolduracağı kesin. Ofansa attığı paslar hem tehlike oluşturuyor, hem de golle sonuçlanıyor.
Sabah uçağa bin, akşam maça çık!
Elbette kolay değil... Ama adı üstünde hazırlık maçı...
Skordan çok, yenilerin ve de on birde şans bulamayanların performansına odaklanırız. Takımın eksiği - gediği üzerinde dururuz.
Quaresma, yıldız bir oyuncuda olması gereken tüm donanımlara sahip...
Nereye koysanız orada oynar.
İki ayağını mükemmel kullanıyor, çabukluğu baş döndürüyor, markaj yapan yanıyor, durduramıyor, durdurmaya kalksa da kızarıyor!
Sürekli alan değiştiriyor, top taşıyor, ofansa destek veriyor, pozisyon üretiyor, şık goller atıyor. İzleyenlere de müthiş keyif veriyor.
Attığı gol Quaresma klasiği... Zorluk derecesi yüksek, vuruş tekniği mükemmel...
Aman nazar değmesin!
Futbol enteresan... Aslında konuk takımın oyun anlayışı doğruydu. Savunmayı sağlam tuttular, adam markajı yaptılar, kontra toplarla Beşiktaş kalesinde pozisyon üretmenin hesaplarını yaptılar. Ne var ki, bazen hesaplar şaşıyor. 32’de Navratil’in kırmızı kartla oyun dışı kalması, konuk takımın hesaplarını alt üst ederken, o ana kadar bırakın gol bulmayı, pozisyon üretemeyen Beşiktaş’ı olası bir iş kazasından da kurtardı. Quaresma’nın golüyle rahatlayan Beşiktaş, ikinci yarıda tüm kontrolü eline geçirdi. Bu yarıda yine Quaresma duvarına çarpan Limbersky kırmızı kartla oyun dışı kalırken, Delgado’nun golüyle rakip tamamen teslim bayrağını çekti.
Schuster gidecek yabancıları belirledi, belirlemesine de açıklamıyor, sır gibi saklıyor! Biz de görevimiz gereği araştırmaya koyulduk... Yetkili bir yöneticiyle sohbet ettik, isimleri almaya çalıştık... Ne var ki, yönetici net bir şey söylemekte zorlanıyor... Çünkü, Schuster kararsız... Bir isim belirliyor, bir bakıyorsunuz ki, oyuncu maçlarda ve antrenmanlarda müthiş bir performans ortaya koyuyor, "Aman acele etmeyelim' diyor, belirlediği isim konusunda frene basıyor. Yani o da haklı...
Alman hocanın bu kararsızlığı yönetim kanadını da etkiliyor... Guti'deki rötar da bundandır... Schuster'in Tello'dan sonra kafasındaki iki isim Fink ve Ferrari... Delgado'ya da sıcak bakmıyor. Fink ve Delgado konusunda bizce de doğru düşünüyor... Ferrari'yi listeye alması da sürpriz değil...
Geçtiğimiz sezon inişli - çıkışlı grafik çizmesinin yanı sıra antrenmanlardaki isteksizliği, Schuster'i bu kararı almaya zorladığı da bir gerçek... Öyle veya böyle Schuster kararını bir an önce vermeli... Çünkü ligin başlamasına şurada ne kaldı ki? Tello gitti, Hilbert'in bonservisi çıktı, büyük umutlar bağlanan Guti ise beklemede! Düşünün gidecekler maçlarda oynuyor, yeni transferlerden bir tek Querasma
Rakip sıradan bir takım... Hiçbir özellikleri yok... Tek özellikleri savunmaya kapanmaları, hepsi o kadar! Fakat en azından Beşiktaş'tan 'fark' yemediler, Kartal'ı strese soktular!
Rakibin savunma anlayışı Beşiktaş'ın işini kolaylaştırdı, kolaylaştırmasına da tribünlerin büyük 'fark' beklentisi boşa çıktı. Niye mi?
Çünkü Beşiktaş'ta her şey var, ama iyi bir golcü yok...
Evet, Quaresma dışındaki futbolcuların tamamını tanıyoruz, kapasitelerini, kimin ne yapacağını biliyoruz...
Quaresma teknik kapasitesi çok yüksek olan bir oyuncu... Yerinde duramıyor, bir bakıyorsunuz solda, bir bakıyorsunuz sağ kulvarda... Olmadı bir bakıyorsunuz rakip defansın arkasına sarkmış pozisyon kovalıyor. Teknik kapasitesini konuşturuyor, şovunu yapıyor, şimdiden tribünlerin gönlünde taht kuruyor.
Kanatlardan getirdiği her top ve de ortaları müthiş. Ama bunları gole çevirecek pivot santrfor asla Bobo olamaz. Bobo'nun bu yükü kaldıramayacağını bizler biliyoruz, ancak ne hikmetse bir yırtıcı santrfor alınmıyor. Varsa, yoksa orta sahaya takviye!..
Nihat’ın performansı müthişti
Yöneticilik kararlılıktır, sözünün arkasında durmaktır. Maalesef bu unsurların hiçbiri Beşiktaş’ta yok! Son yıllarda, kamuoyunda da müthiş bir prestij erozyonuna uğradı Kartal...
“Beşiktaşlılık ayrıcalıktır” sözünün yerinde yeller esiyor! Yazık, hem de çok yazık!
* * *
Schuster olayının patladığı gün, her kafadan bir ses çıkmış, aramadığımız, kapısını çalmadığımız yönetici kalmamıştı. Aynı gün 12 yönetici, bir başka deyişle “12 Fransız!”, Schuster’i, TV alt yazılarından öğrenmişlerdi. Neyse... Bu işin bir yüzü... Acı, ama gerçek...
Ama şimdi sıkı durun...
Schuster’in doğru olup olmadığını araştırmak görevimizdi. Yoksa en kolayını yapar, “Şunu alın, bunu almayın” yorumlarıyla hedef şaşırtabilirdik. Denizli’nin avukatlığına da soyunabilir, kamuoyu yaratabilirdik. Ne de olsa, günümüz medyasında birçoğunun tercihi bu değil mi?
Son çare olarak Başkan Yıldırım Demirören’i, yani tüzük gereği tek yetkiliyi aradık. Demirören’in o günkü sözleri aklımdan çıkmıyor. Adeta çıldırmıştı, “Nereden çıktı Schuster?” diye isyan etti Ardından ekledi; “Ne Schuster’i kardeşim. Hocamızın sağlığı yerinde olduğu sürece onunla devam edeceğim. Aksi takdirde çalacağım iki kapı var; biri Lucescu, diğeri
Beşiktaş Yönetimi’ni anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz artık... Her sezona kriz içinde başlamakta üzerlerine yok!
Sakın tesadüf deyip geçmeyin, bunun adı işbilmezlikten başka bir şey değil...
Takım 20 Haziran’da sezonu açacak, şurada kalmış iki hafta, aniden hoca krizi patladı!
Efendim, Mustafa hocanın tansiyonu 20’ye fırlamış, sağlık sorunları varmış, yola devam etmesi sakıncalıymış!
Krizin perde arkası çok farklı... Sezon bitmeden Başkan Demirören, yönetimden tam yetki alarak Denizli ile sözleşme imzaladı, fotoğraf çektirdi, her ne hikmetse bu sözleşme bir türlü federasyona gitmedi! Sözleşme olayı bir kenara, asıl bomba önceki gün Schuster imzasıyla patladı... Schuster konusundaki tüm gelişmeleri yöneticilerin çoğu medyadan öğrendi.
Rotayı iki ay öncesine çevirelim, sezon devam ediyor, hocanın sağlık durumunu da gözönünde bulunduran transfer komitesi üyeleri, Denizli’nin görevi bırakabileceği olasılığına karşı ne olur, ne olmaz diye Schuster’in menajeri ile görüştüler, prensip anlaşması sağladılar. Olayı medyadan gizlemeye çalıştılarsa da, engel olamadılar...
Ocak ayından bu yana futbolcuların maç başı paraları ve transfer alacaklarının ödenmemesi, ligde iniş - çıkışlı