<#comment>#comment>Olacak iş değil ! Sarajevo gibi "amatör" takımdan, Beşiktaş’ın iki gol yemesi ve turu zora sokması kelimenin tam anlamıyla ‘SKANDALDIR.’ Bu skandalın baş mimarları da dünkü mücadelenin ikinci yarısında utanılacak bir futbol ortaya koyan ‘FUTBOLCULARDIR.’
Sen, bir yıl süreyle Edirne’den dışarı hiç çıkma, çıktığın anda da ayağına kadar gelen kısmeti tep! Bunu ancak Beşiktaş becerebilirdi! Sanıyoruz İnönü’deki seyirci azlığı da bundan kaynaklandı. Onlar da alışmışlardı, Beşiktaş’ın bu tür maçlarına, bu tür sürpriz sonuçlarına. Valerenga faciası tozlu arşivlerde sıcaklığını hâlâ koruyor.
***
Maça gelirken Valerenga faciasını aklımızdan geçirmedik değil, ama inanmadık, olmaz dedik. Nitekim maçın başlama düdüğüyle oyunu orta alanda kabul eden, rakibini presle boğan Beşiktaş, 15 dakikalık bölümde inanılmaz fırsatları cömertçe harcarken, bizleri yine geçmişe götürdü. Kaan Dobra, Ahmet Dursun ve Pancu son vuruşlarda biraz dikkatli olsalardı farkın büyümesi ve Beşiktaş’ın rövanşa elini kolunu sallaya sallaya gitmesi işten bile değildi. Ne var ki, önce Pancu, sonra Ahmet Dursun ilk yarıda attıkları gollerle hem kendilerini affettirdiler, hem de tur için
<#comment>#comment>Sezon başından bu yana savunmayı "dörtlü" oynatan Lucescu, Diyarbakırspor karşısında bu düşünceyi rafa kaldırdı, savunma blokunu üç oyuncudan oluşturdu. Orta sahayı kalabalık tutan Lucescu’nun, Amaral’ı ön liberoya çekmesi doğru bir taktik olarak önümüze çıktı. Amaral, savunma - orta alan arasında müthiş bir diyalog kurdu, sahada basmadık alan bırakmazken, hem takımı ayağa kaldırdı, hem de tribünleri.
Lucescu’nun "hücum" futboluna dayanan oyun sistemi, konuk takım Diyarbakırspor’un adama adam markajında uzun süre sıkıntı çekti. Kartal’ın etkili silahları Tümer, Ahmet Dursun ve Pancu "tutukluk" yaptı. Buna bir de kanat oyuncuları Tamer ve Serdar eklenince, Kartal rakip kalede ilk yarıda bir golün dışında pozisyon bulamadı dersek, abartmış olmayız. Hatta 31. dakikada Praklli’nin şutunu Cordoba güçükle kornere çeldi.
Diyarbakırspor’un savunma ağırlıklı oyun taktiğini 37.dakikada Pancu bozdu. Nuri’nin sıkı markajında kalan Pancu, Tamer’in sağdan ortasında Tümer’den seken topa gelişine sert vurdu ve perdeyi açtı: 1-0. 41.dakikada sahanın yıldızı Amaral sağdan hareketlenen Tümer’in koşu yoluna topu bıraktı, tecrübeli futbolcu dönerek sert vurdu, kaleciden döndü.
<#comment>#comment>Beşiktaş ile Divan Kurulu arasında patlak veren medya kavgası , üyeleri ayağa kaldırırken, birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Başkan Serdar Bilgili, Divan Kurulu Başkanlığı’na seçilen Şeref Nasır’ı önce kutlamış, ardından "Toplantıları medyaya kapatacaksınız, aksi takdirde katılmayacağız" demişti. Bu emrivaki karşısında şaşıran Nasır, Başkan’dan konuyla ilgili gerekçeli bir yazı istemişti. Bilgili’nin bu isteğe olumsuz yanıt vermesi, yönetim - divan kavgasını ateşleyen en büyük faktör olmuştu. Ayrıca İkinci Başkan Hüsnü Güreli’nin, Divan Kurulu’ndan Danışma Kurulu diye söz etmesi bardağı taşıran son damla olarak gündeme oturdu.
Yönetim, yarın yapılacak Divan Kurulu toplantısına katılmayacak ! Başkan Serdar Bilgili imzasıyla divan üyelerine gönderilen yazıdaki 31 Ağustos Pazar tarihinin, yani gün yanlışlığının rastlantı mı, yoksa bilerek mi yapıldığı bilinmiyor. Tüzük gereği Yönetim Kurulu’nun, Divan Kurulu toplantısına katılma zorunluluğu elbette yok. Ancak borçlanma yetkisi isterken Divan Kurulu var da, bugün mü yok sayılıyor, bu anlaşılamıyor.
Divan Kurulu toplantısında, denetleme raporu ile yönetimin üç aylık faaliyet raporu okunacak.
<#comment>#comment>Hikmet Karaman, Beşiktaş’ı doğrusu iyi analiz etmiş. Karaman’ın alan savunması değil, adam markajını tercih etmesi yerindeydi. Pancu’yu Faruk’la, Tayfur’u Emrah’la, Sergen’i Hüseyin’le ve Tümer’i de Cem’le "kilitleyen" Karaman, sürpriz kontra ataklarla vurmayı hedefledi.
Oyunun ilk yarısında Kartal’ın etkili silahları ender buldukları pozisyonlarda sıkı markaj nedeniyle sinirlendiler, oyundan düştüler, son vuruşlarda etkili olamadılar.
Lucescu yokluktan olacak ki, pasörlüğüyle ön plana çıkan Sergen Yalçın’ı zorunlu olarak Pancu’nun yanında oynattı. Bu ikiliye orta alandan ise oyundan çıkıncaya kadar Tümer destek verdi. Sık sık Kocaelispor kalesinde bu yarıda göründüler, ancak hayalden başka bir şey üretemediler.
Oyun, son on beş dakika hariç kördöğüşü şeklinde geçti. Ne var ki Kocaelispor’un markajlı ve de akıllı futbolu Kartal’ı sıkıntıya sokan en büyük faktördü.
Beşiktaş ikinci yarıda Yasin Sülün, Ahmet Dursun ve Ahmet Yıldırım’ın girişinden sonra oyuna ağırlığını koydu, ilk golü yemesine karşın mücadeleyi elden bırakmadı ve zorla da olsa galibiyetle kucaklaştı.
Başlama düdüğüyle birlikte rakip kaleye yüklenen Beşiktaş’ın 8.dakikada yüreği
<#comment>#comment>Bursa nedense hep Beşiktaş’a ters gelmiştir. Geçmişi unutup, bugüne bakalım dedik. Ama deftere yine aynı sonu işledik. Bir ay öncesine kadar bir tezimiz vardı. Ne dedik; Sergen, İlhan Mansız, Ahmet Dursun ve taraftar baskısıyla son dakikada transfer edilen Pascal Nouma’nın oynaması halinde Beşiktaş’ı kimse tutamaz... Bu savımız aynen sıcaklığını koruyor.
Anlayamadığım, sezonun başlamasına bir iki hafta kala Lucescu’nun göndermek istediği Tolga’nın dün on birde sahaya çıkmasıydı. Hem göndermek istiyorsun, hem oynatıyorsun. Bu bir teknik adam çelişkisi değil midir ?
Dikkatimizi çeken diğer olay ise Amaral’dı. Siyahi yıldız, pire gibi. Girdi, Tümer’in attığı gole, verdiği pasla katkı sağladı. Bununla da kalmadı, Kartal’ı sürekli rakip sahaya taşıdı. Tabii ki bu arada Sergen’i de atlamamak gerekir. Sergen ile İlhan Mansız oyuna girdiler, rakip kaleyi bunalttılar, pozisyon ürettiler. Büyük takımlar öne geçtikleri zaman bunu korurlar. Ne var ki Kartal iki kez öne geçti, ancak maçın sonunu getiremedi.
Neyse ligin ilk maçı, fazla yüklenmeyelim. Dedik ya, Bursa her zaman ters geliyor Beşiktaş’a. Lafı uzatmayalım, maçın ilk yirmi dakikası al gülüm - ver gülüm
<#comment>#comment>Adı üstünde hazırlık maçı... Bu tür maçlarda ortaya konulan futbol, alınan skor takımın gerçek gücünü hiçbir zaman yansıtmaz. Futbolcular asla bu tür maçlara motive olamazlar, "Bitse de eve gitsek" düşüncesi her zaman ön plandadır. Evet, yeni sezon öncesinde Beşiktaş özel maçlarda hem kötü oynadı, hem de iyi neticeler alamadı. Sürekli "karamsar" tablolar yazıldı, çizildi. Sergenli, Tümerli, İlhan Mansızlı, Ahmet Dursunlu ve Noumalı Beşiktaş’a karamsar bakmak hatadan öteye gitmez. Hepsi de birer yıldız değil mi? Yeter ki sahadaki yerlerini alabilsinler.
Ali Cansun’u ilk kez alıcı gözüyle izledim... Futbol zekası, pozisyon koklama, tekniği ve de ikili mücadelerdeki hırsı mükemmel, gelecek vadeden bir yetenek. Sakatlar düzelir, formsuzlar form tutarsa Beşiktaş ligde kolay pes etmez, 100. yılda arzuladığı hedefi kucaklar.
* * *
Beşiktaş, Rapid Bükreş karşısında rakibine oranla daha etkiliydi. Özellikle ilk yarıda Tümer’in asistliğini üstlendiği pozisyonlarda son vuruşlarda yeterli olamayan Bayram tribünlere saç - baş yoldurdu. Kartal, 11. dakikada gole çok yaklaştı. Tümer, ceza alanı yayı dışından soldan hareketlenen Bayram’ı kaçırdı, ancak kaleci
<#comment>#comment>Nereden nereye! Tarihi Şeref Stadı, fareleriyle, zımpara gibi zeminiyle, akmayan duşlarıyla hala hafızalarımızda.
1986 yılında Beşiktaş, Şeref Stadı’ndan Fulya’ya yelken açtı... O yıllarda örnek bir tesis olarak liderliğini uzun süre korudu.
Ne var ki, Fulya, her geçen yıl bırakın liderliğini korumayı adeta küme düştü.
Galatasaray ve Fenerbahçe tesisleşmede atak üstüne atak gerçekleştirirken, Beşiktaş sürekli yerinde saydı, Fulya’da takıldı kaldı...
Efsane Başkan Süleyman Seba, yıllarca uğraştı, Ümraniye’deki 155 dönümlük arazinin tapusunu aldı.
Dünya Kupası’ndan döndük, dün sabah Başkan Serdar Bilgili’nin davetlisi olarak Ümraniye Tesisleri’ne gittik. Kongre üyelerinden Nevzat Demir’in yapımını üstlendiği tesisleri gezerken, Beşiktaş adına gurur duydum.
<#comment>#comment>Bu maçın değerini bilenlerin, bir araya geldiği karşılaşmaydı. Dünya Kupası’nın parlayan güneşi bizdik. Yaptığı çıkış ile herkesi kendisine hayran bırakan ve taraftarının coşkusuyla korkulan Güney Kore’ydi. İki ülke, hem tarihten, hem dostluktan, hem de spor sahalarından alıp bir araya getirdikleri müthiş bir mücadele ortaya koydular.
Bayrakların birbirlerine sarılıp, dalgalandıkları tribün atmosferinin ardından, temposuyla, golleriyle, rekoruyla parlayan bir yıldız gibiydi maç. Türkiye, Dünya Üçüncülüğü’nü kucaklıyordu. Bitiş düdüğü ile birlikte iki takım oyuncuları tribünlere koşuyor, sahada üzgün insana rastlanmıyordu.
Oynadığı altı maçta kariyeri tartışılır hale gelen Hakan Şükür bile bu ortamı değerlendirdi. 11. saniyede Dünya Kupaları’nın en "çabuk" golünün sahibi olurken, iki asisti, 90 dakika sonunda "Maçın adamı" seçilmesini sağladı.
Evet, G.Kore’yi evinde 3-2 deviren Ay - Yıldızlı ekibimiz Dünya üçüncüsü olurken, bizler de tribünde onlarla onur ve gurur duyduk.
Hem Türkiye’ye, hem de G.Kore’ye helal olsun diyoruz. Bize öyle bir doksan dakika yaşattılar ki, kelimelerle bu heyecanı anlatamayız.