Haydi Taksim’e

29 Haziran 2002


<#comment>G.Kore ve Türkiye... İkisi de final kapısından döndü, hem zihinsel, hem de fiziksel yorgunluk içinde sahaya çıkacaklar. Biri kazanacak, bir kaybedecek. Kazanan yine "dostluk" olacak. Gönlümüz Türkiye’nin bu maçı kazanıp, Dünya üçüncüsü unvanını yakalaması, başarılara yeni bir halka daha eklemesidir.
Büyük hedefin kaybolmasından sonra yeni bir maça motive olmanın zorluğunu bilenlerdeniz. Ne var ki bildiğimiz bir gerçek var, o da Türkiye’nin Dünya Kupası’ndan ülkemize başı dik döneceğidir. Onun içindir ki Ay - Yıldızlı ekibimiz bağırlara basılacaktır. Biliyoruz kucak açılacak, bu tarihi "aslanlar" baş tacı yapılacaktır.
Bu tarihi başarıda elbette teknik kadro ve futbolcuların payı tartışılmaz. Ancak bu başarıya inanan ve İsveç maçından sonra Şenol Güneş’e tüm zor şartlara rağmen sahip çıkan Haluk Ulusoy’un da payı yadsınamaz. Ulusoy ve ekibi de bu ekiple birlikte tarihe geçmiştir. Ona da inandığı doğrudan şaşmadığı için teşekkür edilmelidir.
Taksim’de pazar günü müthiş bir şölen olacak. Bu şölende maalesef elli gündür kafileyi izleyen bizler yer alamayacağız. Ama kalplerimiz yine Taksim’de yine Ay - Yıldız için atacak. Ülkeyi bir aydır sokaklara döken bu

Yazının Devamı

Canınız sağolsun

27 Haziran 2002


<#comment>Olsun, canınız sağolsun... Aslında üzülmemek elde değil... Finallerde ülkemizin gurur kaynağı olan, tarih üstüne tarih yazan Ay - Yıldızlı ekibimiz, Brezilya’ya tek golle teslim olması doğrusu bizi kahretti. İlk yarıda yüzde 54 oranında topa sahip olan Ay - Yıldızlı ekibimiz kalesinde tehlike üstüne, tehlike yaşadı. Ne var ki kalede adeta devleşen Rüştü, büyüklüğünü bir kez daha kanıtladı. Rüştü, Dünya’da bir kaleci modelidir... Ellerine sağlık diyoruz ona da. Hakan Şükür finalleri golsüz kaparken, o da kahroldu, biz de.
49.dakikada tribünleri dolduran, binlerce kilometre uzaklıktan gelen taraftarlar da biz de yıkıldık. Sayısız tehlikeyi önleyen Rüştü, bu pozisyonda da elinden geleni yaptı, tokatladı, ancak meşin yuvarlak yan direğe çarparak filelere giderken, final umudumuzu da alıp götürdü bizden. Şimdi Kore ile üçüncülük, dördüncülük maçı oynayacağız. Kore’yi yener miyiz, yenemez miyiz, bilemem. Ama bildiğimiz bir gerçek var ki TÜRKİYE dünyanın dört büyüğü arasındadır. Düşünün 28 ülke valizini topladı, ülkesine döndü, tatile çıktı.
Bizler ve dünya sizleri asla unutmayacak... Hep kalbimizde olacaksınız...
Güneş ve ekibine Japonya’dan bir kez daha

Yazının Devamı

Bitmesin bu tarih

26 Haziran 2002


<#comment>Japonya maçından sonra "BİTMEDİ" diye bir yorumda bulunmuştum... Evet, bitmedi, Milli Takımımız erişilmesi güç bir rekora imza attı, yarı finali kucakladı, dünyanın dört büyük takımı arasına kaldı. Kimileri buna "şans" diyebilir, ya da başka yorumları getirebilir. Bu yorumlara sabaha kadar katılmayanlardanız. Şans ayağınıza gelebilir, ama değerlendirmek ise tamamen sizin becerinizle orantılır. Aksini de kimse iddia edemez. Şimdi Brezilya gibi yıldızlar topluluğuyla bir kez daha karşı karşıya geleceğiz, final kovalayacağız. Türkiye de yıldızlar topluluğudur. Aslanlar gibi final kapısını aralarız, değil mi çocuklar? Hadi bitmesin bu tarih... Biliyorum, yaparsınız, bunu da bize çok görmeyin...





Yazının Devamı

90 DAKİKA

23 Haziran 2002


<#comment>Maçların değeri arttıkça, Millilerimizin üstüne gelen baskının da çoğalacağını düşünüyorduk. Bu gerilimin sahaya yansıması, olmayacakların olması en büyük korkumuzdu. Senegal ise tipik Afrikalı rahatlığı içindeydi. Çeyrek final onlar için gelinmesi gereken yolların sonuydu.
Buna rağmen sahadaki ekibin maçı çok iyi hazmettiğini dakikalar geçtikçe anladık. Dörtlü savunma çok iyi organize olurken, orta sahada kurduğumuz üçgenler ve rakibe kalabalık basarak kaptığımız toplar, bizi bir anda oyunun tek hakimi yaptı.
Sağlı - sollu geliyorduk. Fizik gücü ile övülen, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Fransa’yı deviren Senegal’in bu driplingler karşısında zor anlar yaşamasıyla, takım güvenini kazandık. Ancak Hakan Şükür ile noktalanması gereken bu pozisyonların bir türlü filelerle buluşmaması içimizdeki yangını, isyana dönüştürüyordu. 27. dakikada Hakan, Fatih’in uzun pasıyla sürüklediği topu kaybetti. Hasan Şaş’ın presi sonuç getirdi. Pasında Hakan Şükür’ün sadece topa dokunması gerekiyordu; ıska geçti.
Milliler tempoyu düşürmeden oyunu ellerinde sıkı sıkı tutuyordu. 29 ve 38. dakikalarda Hakan Şükür yine pozisyonları eziyordu. Tribünler O’na, O da kendine kızıyordu.

Yazının Devamı

Yeni bir sayfa

22 Haziran 2002


<#comment>Dünya Kupası’nda favori gösterilen birçok takım valizini toplayıp, çoktan ülkelerinin yolunu tuttu. Finaller öncesi art niyetli yorumlara hedef olan Ay - Yıldızlı ekibimiz ise bugün Senegal önünde yarı final şansı arayacak. Japonya maçının özellikle ilk yarısında devleşen Hakan Ünsal’ın sakatlığı dezavantaj. Ancak cezası biten Emre Belözoğlu’nun yeniden takıma dönmesi orta alanda bizi rahatlatacak. Bu ekibe başından güvendik, bu inancımız artarak devam ediyor. Güneş, futbolcular rahat. Geleceğe güvenle bakıyorlar. Milli Takımımız bizi tarihi başarılara alıştırdı. Finallerde çok büyük iş yaptı, elde edilmesi güç başarılara imza attı. Devamını bekliyoruz. Bugün yeni bir tarih, yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Bu ekibe güveniyoruz.





Yazının Devamı

Şapka çıkartın

19 Haziran 2002


<#comment>Senol Güneş göreve geldiği günden bu yana bazı kesimlerce yerden yere vuruldu... Hatta, zaman zaman karizması yok dendi, bu işi yapamayacağı iddia edildi.
Gruptan sıyrılıp, ikinci kez Dünya Kupası finallerini yakalayan Güneş’in başarısı yine göz ardı edildi, yine acımasızca eleştirildi. Finallere ilk adımı Brezilya maçıyla attık, hakeme mağlup olduk, fatura yine Güneş’e kesildi! Kalemşörler işi hakarete götürdüler!
Güneş ve oyuncuların kişilikleriyle oynadılar.
Ama onlar inanmışlardı, inanmayanlar arasında bizden de birileri vardı. Güneş, alıngandı, duygusaldı.
Buna rağmen Güneş ve Ay - Yıldızlı futbolcular yılmadı ve Japonya’yı yenerek, tarihe adlarını bir daha silinmeyecek şekilde yazdırdılar.
Hadi, hep beraber, el ele bu ekibe şapka çıkaralım. Bu gururu yaşattıkları için alkışlayalım.

Yazının Devamı

Çayda boğulmak yok!

18 Haziran 2002


<#comment>Dünya Kupası finallerinde gruptan çıktık, şimdi ev sahibi Japonya önünde çeyrek final, ya da başka bir deyişle tarihi bir fırsat kovalayacağız. Tarihi fırsat diyoruz, denizleri, nehirleri geçtik, aman çayda boğulmayalım! Japonya’yı küçümsemiyoruz, ya da futbolun sürprizler oyunu olduğunu da asla unutmuyoruz. Ama biz Japonya’yı yenecek güçteyiz... Neden mi ? Bu ekip, Brezilya’ya kök söktürdü de ondan. Grup maçlarında Hasan Şaş fırtınasına tanık olduk. Japonya cephesinde Hasan Şaş konuşuluyor, ona alınacak önlemler tartışılıyor günlerdir spor programlarında... Sadece bir eksiğimiz var, o da Süper Bücür Emre Belözoğlu.
Grup maçlarında ofansta hep yalnızları oynayan, golü atamayan Hakan Şükür, bugünkü zorlu mücadelede bize göre Ay - Yıldızlı ekibin en büyük kozu olacaktır. O da sıkıldı golsüzlükten, hatta yoğun eleştirilerden bunalıma girdi. Patlamaya hazır bir volkan gibi. Aman çocuklar, kulaklarınızı tribüne tıkayın, dürüstlüğüne inandığımız Collina ile uğraşmayın, sadece işinizi yapın. O zaman yine gülen taraf biz oluruz.




Yazının Devamı

Güneş’e açık mektup

15 Haziran 2002


<#comment>Türkiye, 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası’na katılmanın yanı sıra ikinci turu sabahlara kadar kutladı, coşkusunu doyasıya yaşadı. Ya bizler ? Yani Ay - Yıldızlı ekiple haşır - neşir olan, onlarla mutluluğu, üzüntüyü yaşayan bizler, malesef o coşkuyu buruk kutladık! Olimpiyat Stadı’nda yaşadığımız tablolar bizleri çok kırdı, gücendirdi. Sevincimiz kursağımızda düğümlendi.
Futbolcular tek tek otobüsün yolunu tutarken, kutlamak için uzattığımız eller havada kaldı! Tur ve karşılaşmanın değerlendirmesi için uzattığımız teypler sessizliğe gömüldü. Ay - Yıldızlı futbolcuların bırakın selam vermesi, yüzümüze bakışları hiç de hoş değildi, kin ve nefret doluydu.
Maalesef futbolcular, elmayla armudu birbirine karıştırdılar, onlara göre tarihi bir karar aldılar. Gazetecilere akılları sıra ambargo koydular! Gecesi gündüzüne karışan, Antalya, Hong Kong ve G.Kore’de onları yalnız bırakmayan, medya çalışanlarına yapılan bu saygısızlık asla affedilir gibi değil.
Futbolcuların izlediği politika, sabaha kadar yanlıştır sevgili, alıngan ve duygusal hocamız Şenol Güneş. Milli Takım’da tek söz sahibi sensin. Medyaya koyulan ambargonun sorumlusu da sensin. Fatih Terim ve

Yazının Devamı