Beşiktaş’ın kadrosuna bakıyorum, valla eksiklerine karşın iyi oynuyor. Artı ofansta çoğunluğu yakalıyor, sadece rakiplerin savunma kilidini açmayı beceremiyor!
Geç olsa da açıyor, açmasına da taraftarlarına çile çektiriyor çile!
Yani, eksiğe - gediğe fazla sığınmamak gerekir, çilingirlerin iş başı yapması lazım!
Kayserispor’un konumu belli, çıkış arıyor, ‘Ne koparırsam kardır’ taktiğiyle oynuyor, savunmasına yaslanıyor, haklılar da. İlk yarıya bakıyorum, topla oynama yüzdesi uzak ara Kartal’ın lehine. Olsa ne olur, istersen topu al eve götür kardeşim!
Bu farkındalığını pozisyon üretimine yansıtamıyorsan, neye yarar ki?
Önemli olan rakibin o katı kilidini açmak. Gördük ki, Beşiktaş bu yarıda bu şansı bir kez yakaladı, o da penaltıdan.
Peki kardeşim, Mensah’ın sicili bu anlamda kabarık! Niye o kullanır, anlamıyorum arkadaş!
Rıza Çalımbay’ın, “namı diğer Atom Karınca” Beşiktaş’a olan tutkusunu iyi bilirim. Öyle ki neredeyse yaşam biçimi siyah-beyaz renklerin üzerine kuruludur. Her gittiği Anadolu kulübünde yaptığı sözleşmeye mutlaka Beşiktaş maddesini ekler.
Yani, “Beşiktaş’tan teklif gelirse giderim”...
Ne zaman çalıştırdığı takımın Beşiktaş ile maçı olsa, onunla ilgili sosyal medyada abuk sabuk paylaşımlar yapılıyor! Çok mu, bence azınlıktalar! Ama mide bulandırıyor bazı paylaşımlar!
Bakın, Rıza Çalımbay dürüsttür, açık sözlüdür, çalışkandır... Neticede o da herkes gibi ekmek parasının peşinde. Tabi ki çalıştırdığı takımları en üst seviyede hazırlamak zorundadır. Beşiktaş ile ilgili duygularını bilmeyen yok ki... Kartal’ı yendiği maçlar var, hiç sevindiğini gördünüz mü? Ekmek yediği yere ihanet etmeyecek kadar da düzgün bir fotoğraftır o...
Ağzına kilit mi vursun?
Fakat her ne hikmetse, hakem ve VAR hataları hep onun başına geliyor! Penaltısı verilmez, ofsayttan gol yer, VAR’dan çıt çıkmaz, çizgi dahi çekilmez! O kadar çok ki, yerimiz yetmez! Tabi ki konuşacak, elbette eleştirilerini yapacak, hakkı yeniyor, hakkı!
Ne yani sussun mu, ağzına kilit mi vursun? Adamın canı yanıyor, alın terine saygı duyulmuyor! Hakemler ve VAR dan çektiği kadar hiç bir şeyden çekmedi Atom Karınca. Gelelim maçın kahramanı (!) kaptan Hakan Arslan’a... Hadi çıkışta hakeme cep telefonundan pozisyonu gösterdin, sarıyı da gördün. Peki ikinci sarıya niye davetiye çıkarıyorsun? Nerede kaldı senin öfke kontrolün arkadaş? İkinciyi görme, sahada kal değil mi? Haklı iken, haksız duruma düştün, takımını da zor durumda bıraktın!
Oğulcan’ın kaderi
Oyun keyifli, mücadele üst seviyede, her iki kalede fırsatlar, fileleri bulmayan toplar...
Sadeci biri hariç...
O da Güven Yalçın’ın 18. dakikada attığı kafa golü...
Efendim, top taç çizgisinden çıktı mı, çıkmadı mı, bilemiyoruz, bize karanlık! Haa bu tip pozisyonlarda malesef çizgi kamerası yok! Bana sorarsanız, çıkmış gibi değil, çıktı!
Tamam, öyle veya böyle gol olmuş, ilk yarı bitmiş, neyin itirazıdır arkadaş? O arada cep telefonunu nereden buldun, kimin elinden kaptın? Üstelik sen kaptansın. İtirazdan çift sarıdan kızardın, takımını da eksik bıraktın, beğendin mi yaptığını? Üstelik, ilk yarıda harika kora - kor mücadele eden, fırsatlar yaratan, üç puanı kovalayan bir Sivasspor vardı, hatırlatırım! Hatta Sivas’ın farklı yenilgisinde gördüğün o kırmızı kartın ön plandaydı, kardeş!
***
Gelelim bize keyif veren karşılaşmaya... Her iki takımın da hedefi aynı, basamak çıkmak, yani üç puan. Bu faktör ilk yarıda maçın kalitesini bir tık yukarı çıkaran en büyük faktör idi.
Maçı mı, yorumlayalım, yoksa hakemleri mi masaya yatıralım, doğrusu ben de şaşırdım!
Kokartlısı kokartsızı hatalı kararlar vermek için birbirleriyle adeta yarışıyorlar! Haa VAR’dakiler de bir alem, bunu da gözlemliyoruz!
Alın size FIFA Kokartlı hakem Halis Özkahya! Arkadaş, burnunun dibindeki faüllleri bile süzemiyor, buz gibi golü nasıl versin?
Elbette, savunma ağırlıklı bir oyun taktiğiyle oynayan Ankaragücü bu yarıda fırsatlar bulmadı değil, ama çerçeveyi göremedi arkadaşlar!
Dönelim Larin’in kafayla attığı ancak Özkahya tarafından faul gerekçesiyle sayılmayın golüne.Kitsiou’nun boyu 1.75, Larin ise 1.88, arada 13 santim fark var. Larin topa yükseliyor, Kitsiou’nun niyeti asla topa değil, kurnazlığa, kambura yatıyor! Hadi Larin diyelim omuzuna basıyor, arkadaş kafasını tutuyor, hadi ordan! Bu pozisyonda asıl garip olan Özkahya’nın topun filelere gitmeden önce çaldığı düdüktür, acelen neydi arkadaş?
***
Bu oyunda topa sahip olmak, elbette büyük avantajdır. Gelin görün ki, Kartal bu özelliğini pozisyonu üretimine bir türlü yansıtamadı, bunun da temelinde Ankaragücü’nün takım savunmasını üst seviyede tutmasıydı. Yani bu yarıda Kartal’ın kilidi açacak, çilingiri yoktu! Ev sahibi takımın bulduğu gol fırsatları ise Kartal’ın ailecek ofansa çıkmasından kaynaklandı!
- Sen nasıl hakemsin ulan Mustafa!
- Maçı katlettin. Onların da hakkını yiyorsun. Sen ancak bekçi olursun. Futbolu bilmiyorsun. Akşam ‘Fatih hocayı attım’ diye herkese anlat. Terbiyesiz, ahlaksız...
Yapma, etme Fatih hocam!
Apoletlerin yıldızlarla kaplı... Kariyerin, başarıların ortada, adın tarihe kazındı. Türk futbolunun en tepesindesin... Bu anlamda örneksin, örnek...
Yanlış bir karar, haksız bir sarı kart, bunların hepsinde haklısın... Ancak senin gibi heykeli dikilecek bir teknik adamın ağzından çıkacak sözler asla bunlar olmamalı! Ortada bir haksızlık varsa ki var, karşılığı bu mudur hocam?
Nerede kaldı senin öfke kontrolün hocam? Kaldı ki, bu oyunda her takım haksızlığa uğruyor, bunun isyanı böylesi bir yöntem asla değildir.
Biliyorum, ‘başarısızlık’ kelimesi senin lugatında yoktur. Bildiğim bir başka şey daha varsa, o da senin hayat tecrüben, bilgi birikimin ve entelektüel yaklaşımın ile hakemlere veya muhatap kişilere ders niteliğinde cevapları rahatlıkla verebileceğindir.
Futbol ne ilginç bir oyun değil mi? Alanya’nın gidip Denizlispor’a takılacağı akla gelir miydi? Takıldı, üç puan kaybetti! Hadi bunu geçtik, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin haftayı sıfır çekerek kapatmasına ne diyeceksiniz? Bu oyunun güzelliği de, çekiciliği de burada yatıyor.
Demem o ki, Beşiktaş’ın eline harika bir fırsat gelmiş, yen Erzurumspor’u çık yukarı arkadaş.
Yoo, illa taraftarını sıkıntıya sokacak... Psikolojik olsa gerek, üçüncü bölgede panik yaşıyor, eli-ayağına dolaşıyor. Bu oyunda rakibin kim olursa, olsun hafife almayacaksınız arkadaş!
İkinci yarı ne olur bilemem, ancak ilk yarıda Kartal’ın çok etkili olduğunu söylersek, ayıp ederiz! Hücum anlamında iyiydi, gelin görün ki, bunu üretime yansıtamıyorsanız neye yarar ki? Ceza sahasına bile girmekte zorlandı Kartal! Artı, ileri çıkışlardaki pas hatalarını da buna eklemekte yarar var.
Erzurumspor diplerde, çıkış yolu arıyor, yani kaybedeceği bir şey yok. Çıktılar, öyle aman aman savunmaya kapanmadılar, enerjileri neyse onu ortaya koydular.
Kartal, kalesinde bu yarıda sıkıntı çekmedi değil! Hayır, rakip üretmedi, kaleci Ersin’in topu oyuna sokuşlarından kaynakladı! Vur be kardeşim vur, top yarı sahaya geçsin hiç olmazsa!
Neyse bu yarıda Aboubakar geri vitese taktı sanırım! İlk yarıda harika bir pozisyon buldu, çok net, gelin görün ki, tecrübeli futbolcu çerçeve yerine topu kaleciye nişanladı! Tam senlik o pozisyon, at kardeşim, at... Hem sen, hem de takımın rahatlasın! Neyse ki, ikinci yarıda biri penaltıdan olmak üzere attığı iki golle hatasını kapattı!
Transfer şampiyonu Fenerbahçe’nin üstünde şu sıralar ‘Kara Bulutlar’ dolaşıyor! Erol Bulut sorgulanıyor, geleceği tartışılıyor, masaya yatırılıyor!
Ne oluyor yahuuu? Daha ligin 12. haftası oynandı, Fenerbahçe 23 puanla 3. sırada. Kalan 28 haftayı ne yapacağız, yok mu sayacağız, torbadaki 84 puanı çöpe mi atacağız?
Yapmayın, etmeyin, eleştirirken elinizi vicdanınıza koyun, ağacı kökünden sökmeyin! Sportif Direktör Emre Belözoğlu’nun olduğu yerde grupçuluk ya da disiplinsizlik olmaz, o buna izin vermez. Sanırım Bulut’un yenilgiler sonrası yaptığı açıklamalar camiayı rahatsız etmiş. Evet, Erol hocanın açıklamalarında ‘tezatlar’ var, doğru. Zaten medyada en çok tepki alan da bu açıklamaları oldu.
Ama şunu da unutmayalım ki, her teknik adamın bir tarzı vardır, bundan da pek geri adım atmazlar! Erol Bulut, öyle bağıran çağıran, masaya elini vuran bir fotoğraf değildir, sakindir, adamın yapısı bu. Haa soyunma odalarındaki tarzını bilmiyoruz, ama pek farklı olduğunu düşünmüyorum. Erol hocanın açıklamalarından çok, ben sahaya bakıyorum. Görünen o ki, Bulut 12 hafta geçmesine karşın takımın omurgasını oturtamadı, yenilgilerin temelinde de bu faktör yatıyor bence.
Gel kritik maçları kazan, git Alanya’da rakibine teslim ol, duvara tosla, olacak iş mi bu arkadaş!
Haa, Alanya’nın galibiyetine gölge düşürmek gibi asla bir niyetimiz yok, olamaz da... Derslerini iyi çalıştılar, coşkulu ve de baskılı oynadılar, istediler, fırsatları iyi kullandılar, kazandılar. Kaldı ki, Alanya’nın bulunduğu konum asla rastlantı değildir, hak ediyor, artı ligimize de renk katıyorlar, kutluyoruz.
***
Rotayı çevirelim, son haftalardaki futboluyla beğeni toplayan Beşiktaş’a... Kartal’ın özellikle ilk yarıdaki futboluna şaşırdım, hatta tanımakta zorlandım. O takır - takır topunu oynayan, rakibini presle boğan, pas trafiğiyle baş döndüren Kartal’ın yerinde yeller esiyordu dün! Kartal’ın koca bir ilk yarıda tek korneri yok, tek! Eee her topu kaybedersen, ileri çıkamazsan, ne korner kazanabilirsin, ne de pozisyon üretebilirsin! Bir tane net pozisyon var, o da Ghezzal’ın kaleciye nişanladığı top! Haaa atabilse, Alanya’nın baskısına son verebilirdi, o da belki!
Top kayıplarını sakın ola zeminin ağırlığına bağlamayın, şartlar iki takım için de eşit! Suçu kendinizde arayın! Artı, bu yarıda Aboubakar’ın topla ceza alanı içinde buluştuğunu gören var mı?
Bu kadar kötü oynarsan, rakip gelip sana faturayı keser, tekerine de taş koyar arkadaş!
***