Sezon başından bu yana hep doksan dakikanın yorumunu yaptık, Beşiktaş’ın artılarını, eksilerini ortaya koyduk, tarafsız ve objektif olmaya çalıştık. Bizlere kızan da, öven de oldu! Buna karşın bildiğimiz doğrulardan bir milim sapmadık.
Görüyoruz ki Beşiktaş hiç kimseyi yanıltmadı, zaman zaman yürekleri hoplatsa da (!), Şenol Güneş’le ikinci kez şampiyonluğa ulaştı, üçüncü yıldızı taktı. Bu anlamlı başarıya katkısı olan herkesi ayakta alkışlıyor, Devler Ligi’nde başarılar diliyoruz.
Maç mı? Tribünlerin görüntüsüne bakarsak, Kartal sanırsınız ki, deplasmanda değil, evinde oynuyor! Eee ne yapsın Gaziantepli? Takımı 27 yıl sonra lige veda etmiş, üzgün-kırgın...Böylesi bir tablo da Beşiktaş’ın yenilmesini beklemek mucizelerin en büyüğü olurdu. Nitekim Babel, perdeyi erken açtı, stres ortadan kalktı. Kartal oyunu tek kaleye dönüştürdü, farka kanat çırparken şampiyonluk kupasını ikinci kez müzesine taşıdı.
Lafı fazla uzatmadan maçın detaylarına girmeden, biraz farkındalık yaratalım istedik, aşağıdaki şarkının sözlerini sizlerle paylaşmayı daha doğru bulduk.
Bu sade bir aşk değil ki sevgine doysun
Tarih sayfalarında gül gibi solsun
Şerefli şampiyonluklar hep bizim olsun
Görüyoruz ki, Fenerbahçe’nin potada Avrupa çapındaki büyük başarısı uzun süre gündemimizden düşmeyecek.
Düşünün dört yılda üç kez Final Four oynayan sarı-lacivertli ekip, Avrupa’nın 1 numaralı organizasyonu Euroleague’de şampiyonluğu kucaklaması büyük başarıdır. Elbette bu başarıda oyuncuların katkısı asla yadsınamaz. Ne var ki, böylesi bir ekibi yönetmek de bilgi-birikim ister. Obradovic potada bir ilke imza attı, bu anlamda alkışı hak ediyor. Obradovic, çok ilginç bir fotoğraftır. Karşılaşmaları adeta yaşıyor, hatalarda çılgına dönüyor, oyuncu hamleleri, taktiği müthiş, kulvarında çok iyi... Maçlardaki yüz ifadesine bakın, o sevimli, sempatik fotoğraf, hatalarda müthiş bir değişime uğruyor. Maç bitiyor, orijinine dönüyor; babacan, samimi...
Gerek futbolda, gerekse başka spor branşlarımızda işte bu tipte, bu kalibrede hocalara her zaman şapka çıkarmışımdır. Bu başarıda Obradovic’in katkısını tartışılmayacak kadar yüksektir.
Gölge düşürmeyin
Efendim, spor kamuoyunda Fenerbahçe’nin Basketbol Takımı’nın neredeyse tamamının yabancı oyunculardan oluşması tartışılıyor. Takımda altı yerli oyuncu var, çoğu da forma şansı bulamıyor, doğru... Olympiakos maçının kadrosunda ise iki yerli oyuncu
Ligin bitimine şurada kalmış iki maç... Biri Gaziantep (küme düştü), diğeri Osmanlı kendi sahanda... Yani öyle sağına -soluna bakmayacaksın, puan avantajına sığınmayacaksın, ikide iki yapıp, üçüncü yıldızı takacaksın arkadaş... Dememiz o ki Beşiktaş, adım adım hedefe gidiyor, büyük bir iş kazası olmadığı taktirde Süper Lig’in en büyüğü olma onuruna yüz seksen dakika var. Efendim, Başakşehir’in zorlu iki sınavı var tamam, bu onların sorunu, sen işine bak, yeter ki ayağını yere sağlam bas, taraftarını da strese sokma, insanların kalbine indirme!
Arena’da dün gördük ki, Atiba’nın yokluğunda hoca ideal bir onbiri sahaya sürmüş... Valla Tolgay ligin bitimine doğru vites yükseltti, maşallahı var, çok da iyi oynuyor.
Kasımpaşa, oyunu güzelleştirme adına öyle aman-aman savunmasına kapanmazken, bu da Beşiktaş’ın işini kolaylaştırdı. Nitekim, Aboubakar’ın ikinci dakikada attığı gol, farklı skorun adeta habercisiydi. Ne var ki, hemen iki dakika sonra Samuel Eduok’un attığı gol, tribünlerde soğuk duş etkisi yaratmadı değil!Ancak bu golde hakem Serkan Çınar’ın da katkısını (!) anımsatmadan geçemeyeceğiz.
Şu Querasma’ya yapılan eleştirilere aklım almıyor! Efendim takım oyuncusu değilmiş,
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, tez kanlıdır, hiperaktiftir, heyecanlıdır. Artı, gözü karadır.
Bursaspor maçı sonrası bakın ne diyor başkan:
“Dürüstçe söyleyeyim, biz o kadar stresliyiz ki... Ben özellikle sağlıklı maç izleyip, yorum yapabilecek durumda değilim. Yapacağım yorumlar çok doğru olmaz.”
Valla doğruya doğru arkadaş, haklısın. Stres ve gerginliği bir arada yaşayan, ister yönetici, ister teknik adam, ister futbolcu olsun, onlardan sağlıklı yorumlar beklemek hayalcilik olur. Böylesi atmosferde en güzeli, biraz derin nefis alıp, sessizliğe bürünmektir. Aksi, hatalı cümleleri ve kelimeleri birlikte getirir, eleştirilere davetiye çıkarırsınız.
Peki başkanın şu sözlerine ne dersiniz?
“Geçen sene Beşiktaş’ın şampiyon olmasını herkes çok istiyordu ama bu sene herkes birlik olmuş bizim karşımızda gibi hissediyorum.”
Yooo, işte buna karşı çıkarız sevgili başkan... Halkın arasında yaşayan, sosyal hayatın içinde biri olarak ben tam tersini gözlemliyorum. Bu yeni değil, sezon başından bu yana Fenerlisini, Galatasaraylısı, futbolseveri herkes Beşiktaş’ı beğeniyle izliyor. Bunun en büyük kanıtı, Fenerbahçe ve Galatasaray tribünlerinin boş fotoğrafıdır. Buna ne diyeceksiniz başkan?
Sezon bitiyor, hangi hakemi tutsak, elimizde kalıyor! Alın en sıcak örnek Bülent Yıldırım... Neredeyse emekli olacaksın arkadaş, hâlâ kurallardan bi habersin! Öyle adına-sanına bakmayacaksın, aslanlar gibi kuralları uygulayacaksın! Nerdeee? Oğuzhan’a Bilal Kısa’nın girişine ne demeli? Öyle bir çift dalıyor ki, bırakın vurmasını kenara direkt kırmızı kart, sarıyla geçiştiriyor! Tosic’in hücuma çıkarken formasından çekilip indirilmesi sarı, o da yok! Peki, Sivok’unki? Yanında adam varmış, geçin efendim geçiniz... Aboubakar kurtulsa bariz gol şansı, Bülent Yıldırım sarıyla geçiştiriyor, bal gibi kırmızı kart! Artı Quaresma’nın Jorquera’nın sırtına tekmesini hiçbir hakem es geçmez, sarı kesin, bunu bilir, bunu söyleriz! İkinci yarıda aklı başına geldi, kuralları anımsadı, kartları yerinde kullandı! Yahu hoca, Beck’i uzatma dakikalarında korner köşesinde resmen dövdüler, nasıl seyirci kalırsın, yazıklar olsun!
Seyirciyi de anlamakta zorlanıyoruz doğrusu! İlk yarıda sürekli sahaya patlayıcı ve yabancı cisim attılar! Dememiz o ki, maçın yarıda kalması için müthiş efor sarfettiler, gözlerimize inanamadık!
Düşünün rakip Bursaspor, haftalardır kalesi gollerle dolup, taştı(!) önüne gelen
Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi bitti, tartışmalar sürüyor. Belleklerde de uzun süre yerini koruyacağa benziyor. Tartışmalar, yorumlar gırla gidiyor.
Talisca’nın parmak işareti yüzünden başı dertte! Robin Van Persie ‘dil’ çıkardı, üç maç ceza aldı, ikiye indirildi. O dilini, sen de parmağını kullandın, öfkene yenik düştün, bakalım kaç maç ceza gelecek?
Kaleci Volkan Demirel’i bilmeyen yok! Niye onun tahriğine kapılır, parmağına sahip çıkmazsın arkadaş? İyi oyuncusun tamam, ne var ki iyi profesyonel olduğunu söylemek çok zor! Kaldı ki Volkan Demirel bizim penceremizden zaten defolu... Sütten çıkmış ak kaşık değil! Bu ne ilk, ne de son olacak! Adamın işi kalecilik falan değil, ortamı germek... Niye gaza geliyorsun! Kaldı ki, derbi öncesinde bu tehlikelere vurgu yapmıştık, demek ki anlatamadık!
Kartal penceresinden gerçekten dramatik bir maç oldu. Rakip dokuz kişi kalmış, son saniyelerde garip bir gol yiyorsunuz, emekleriniz kuş misali uçup gidiyor! Üstüne üstlük, fark yapacağınız maçta iki puan kaybediyorsunuz! Asıl kafama takılan Kjaer’in orta yaptığı pozisyon.. Yok Fabri hatalı, yok ona Emenike faul yapıyormuş (doğru), Marcelo’yu bozuyormuş, bunların hepsi safsata! Yahu arkadaş,
Aboubakar, böylesi derbilerde ender fırsatlar gelir, buldun mu atacaksın kardeş! Takım olarak rakibinize müthiş bir baskı kurdunuz, oyunu tek kaleye çevirdiniz, 16’da o kaçırdığın gol pozisyonuna ne demeli? Üstelik baskı yok, rahatsın, öyle dağlara-taşlara vurmak da neyin nesi? 45 artı bir de attığın golde bile zorlandın, ne diyelim her güzelin bir kusuru oluyor!
Şu kaleci Volkan’ı anlamakta artık zorlanır olduk! Her maçta adam rahat durmuyor, ortamı germe adına maşallahı var, asıl işini unutuyor, mikserlik yapıyor! Talisca ile aralarındaki muhabbettin içeriğini bilemiyoruz, sürekli vıdı-vıdı karta davetiye çıkarıyor!
Ahhh Querasma ahhh... İyisin hoşsun, oynadığın futboldan keyif alıyoruz. Zor işleri başarıyorsun, yağdan kıl çeker gibi adam geçiyorsun, bir de şu son vuruşlarda aynı beceriyi gösterebilsen, dört-dörtlüksün vallahi... Tamam Aboubakar’a yaptığın asist harika, biliyoruz ki oyununu gollerle taçlandırmak istiyorsun ama görüyorsun ki olmuyor! Tolgay’a aferin, ilk yarıdaki tek golde onun da müthiş katkısı var. Atiba’yı aratmadın, böyle devam kardeş.
Fenerbahçe’nin iki sol ayaklı oyuncusundan Hasan Ali Kaldırım sağ bekte, İsmail Köybaşı ise savunmanın solunda görev aldı.
Tamam, Beşiktaş ligin en iyi futbol oynayan takımıdır, buna kimsenin itirazı olmaz. Zirvedeki konumu da buna en büyük kanıttır. Ne var ki, bu uzun soluklu maratonda her takım inişli-çıkışlı grafik çizebilir, doğaldır. Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz... Farklı Başakşehir yenilgisi kimine göre haftanın en büyük sürpriziydi, olabilir. Ancak liderin Adanaspor maçını anımsayın, rakibi düşme potasında ne var ki, Arena’da rakibini yenerken bile zorlandığını gözlemledik.
Eee bir de oynadığı rakibi en yakın takipçisi Başakşehir. Artı, Abdullah Avcı’da bu anlamda övgüyü hak ediyor, o da şampiyonluk hesapları yapıyor. Başakşehir, dikkat ederseniz özellikle ilk yarıda Kartal’a adım attırmadı, işin özeti oynatmadı. Güneş’in dokunuşları yani oyuncu hamleleri ikinci yarıda işe yarar gibi gözüktü, ama skoru değiştirmeye de yeterli olamadı. Buna bir de gerçek formunu ortaya koyamayan oyuncuları da eklersek skoru tabelasının Başakşehir’i göstermesinin neresi sürprizdir?
Kadroda devamlılık elbette bu oyunun değişmez kuralıdır. Ne var ki, orta sahanın tüm yükünü bir ya da iki oyuncuya yüklerseniz, o da bir yerde patlar! Şenol Hocamızın işine karışmak haddimiz değil. Ancak sezon başından bu