Bir adanmışlık hikâyesi

18 Haziran 2016

Son zamanlarda en heyecanla beklediğim kitap, Aslıhan Lodi’nin kaleminden Ali Nesin: ‘Matematik Köyü’nün Delisi’.

“Bir adanmışlık hikâyesi, tüm hayata yayılan bir mücadele. Ders vermekle yetinmeyen, inşaatlarda taş taşıyan, öğrencilere, gençlere, ülkesine en iyisini verebilmek için sabahlara kadar uğraşan bir hoca” diye özetliyor Aslıhan Lodi, Ali Nesin’i.

Bir gazete röportajı için bir araya geliyorlar ve hemen akabinde Aslıhan Lodi kararını veriyor.

“Bu kitap projesine herkese biraz olsun umut vermek için; en çok da iyiliği, üretimi ve paylaşımı dolaşıma sokmak için başladım. Ülkemizin koşullarındaki türlü imkânsızlık ve zorluklara rağmen kendini mesleğine, öğrencilerine ve ülkesine adayan büyük hoca; Prof. Ali Nesin’in anlattıkları, bireysel mücadelenin her geçen gün daha da yüceltildiği günümüzde inanıyorum ki benim kadar sizlere de ilham verecek, şaşırmanızı ve güzelliklere yeniden inanmanızı sağlayacak” diye düşünerek başlıyor çalışmaya.

Hocayı Şirince’den Bilgi Üniversitesi’ne, hatta Çatalca’daki Nesin Vakfı’na kadar farklı çalışma alanlarında soru yağmuruna tutuyor, hoca da içtenlikle cevaplıyor.

İlk aşkından tren vagonları sayarak başlayan matematik merakına, babası Aziz

Yazının Devamı

En iyi olmak, İstanbul için yeterli değil

16 Haziran 2016

Dünyanın 1 numarası olabilirsiniz ama Türkiye’de bırakın 1 numara olmayı, ayakta bile kalamayabilirsiniz.
Bkz. Massimo Bottura.
Dünyanın en iyi 50 restoranı listesinde bu yıl ikincilikten birinciliğe yükseldi, Moderna’daki La Francescana ile.
Zorlu Center’da Ristorante Italia di Massimo Bottura’yı açtığında İstanbul için ne kadar önemli olduğunu konuşmuştuk.
Gastronomi turizmine katkısı olacağı bekleniyordu.
Çünkü Massimo Bottura, diğer yıldız şefler gibi restoranını sahipsiz de bırakmadı, İstanbul’a sık sık geldi, mutfağın başındaydı, bütün müşterilerle tek tek ilgilendi, bazılarıyla arkadaş bile oldu.
‘Never Trust A Skinny Chef’ adlı kitabıyla mutfağımıza kadar girdi.

Yazının Devamı

Popüler kültürde ünlü olma sanatı

14 Haziran 2016

Seri katil Atılay Filiz’den daha ürkütücü olan onunla selfie çeken emniyet ve hastane personeli.

Daha da fenası, bu selfieleri çekenlerin biri can güvenliğimizi, biri sağlığımızı emanet ettiğimiz kurumlarda görevli.

Peki ama neden bir popstarla hatıra fotoğrafı çektirir coşkusuyla bir katille objektife gülümsüyorlar?

Söz konusu, üç kişiyi öldürdüğü iddia edilen ama yaşadıklarına rağmen objektifler karşısında rahatça poz verebilen soğukkanlı bir seri katil.

Üstelik son yılların en zeki, en organize, en sistemli seri katili ilan edilmiş, bir minibüste yakalanmasına rağmen.

Tabii bunda kabul etsek de etmesek de medyanın da etkisi çok.

Türkiye’de seri katil örneklerine alışık değiliz.

Seri katil denince Hannibal filmlerinden öteye geçmiyor bilgimiz.

Yazının Devamı

Soho House kendi kendine rakip oluyor

12 Haziran 2016

Biz Soho House’u kendimize benzetmeye çalışırken Soho House dünyada büyük bir atılım yapıyor. New York’ta Lower East Side’da Ludlow House ve California’da Malibu’da açtıkları özel kulüplerle Amerikalıları çoktan tavladılar.

Daily Beast yazarı Lizzie Crocker boşuna “Soho House Amerika’yı fethetti” demiyor. Dünyada bir cazibe noktası olmaya devam ediyorlar. Hatta Malibu’daki Little Beach House’ta kulüp alanı daha küçük olduğu için üyelikler konusunda da daha seçici davranmayı tercih etmişler. Her Soho House’a üye olsanız bile bu şubeye üye olabilmek için ekstra bir başvuru sürecinden geçmeniz ve tabii ekstra bir 1500 dolar ödemeniz gerekiyor. Ludlow House’a ise her üye giremiyor, öncelik kurucu üyelerde. Neyse ki İstanbullu üyelerin çoğu kurucu üye statüsünde...

Bundan sonra sırada Barselona ve Mumbai’deki şubeler var. Amsterdam, Los Angeles Downtown Industrial District, Londra’da eski BBC binası ve Brighton da daha sonraki şubeler. Tabii bir de henüz sadece Shoreditch’ta açtıkları 24 saat hizmet veren ortak çalışma alanı Soho Works var. Bu yıl Soho Works’ün İstanbul Akaretler’de ve Los Angeles’ta da birer şubesi açılacak.

James Bond binasında açılan yeni bir otel ve kulüp: The Ned

Şimd

Yazının Devamı

1 yılda 40 basamak yükseldi

11 Haziran 2016

İstanbul’da Michelin’li bir restoran olabilecek mi diye yıllarca konuştuk.
Gastronomi dünyasında Michelin’in yıldızı hızla söndü, yerini Dünyanın En İyi Restoranları listesine bıraktı.
Bu listede ilk 100’e girebilmek asıl önemsenen ölçü oldu.
Türkiye’den listeye girmeyi başaran ilk Changa oldu, 39’uncu olarak.
Mehmet Gürs ise ilk kez geçen yıl Mikla ile ilk 100’e girmeyi başardı, 96. sıradaydı. Üstelik de bunu o kadar sessiz ve derinden giderek yaptı ki, hepimizi şaşırttı. İstanbulluların artık daha çok yabancı turistlere bıraktığı, Yeni Anadolu mutfağı ile öne çıkan Mikla böylece tekrar gündeme geldi.
Mehmet Gürs de farkındaydı durumun, boşuna “Bin kişilik jürinin bunu görüyor olması tatlı geliyor. Türkiye’de çok fazla görülmüyordu ama iyi bir iş yaptığımızı biliyorduk. Birilerinin bunu tescilliyor olması insanın hoşuna gidiyor.” demedi.
‘Türk yemeğine burun kıvırmayalım’

Yazının Devamı

Bu filmi mutlaka izleyin!

9 Haziran 2016

Soho House’un sinema salonunda kalabalık bir gazeteci grubuyla birlikte izledim Mete Sözer’in ilk uzun metraj filmi ‘Ve Panayır Köyden Gider’i. Güneri Cıvaoğlu’ndan Güngör Mengi’ye, Mehmet Y. Yılmaz’dan Levent Erden’e, Levent Özçelik’ten Elçin Yahşi’ye değerli birçok isim izleyiciler arasında. Yönetmen Mete Sözer ve oyuncu kadrosundan Engin Altan Düzyatan, Cem Davran, Lebip Gökhan ve Gloria Huwiler de aramızda.

Farklı ekoller

Mete Sözer, farklı ekol ve dönemlerden oyuncuları buluşturmuş, İlyas Salman ve Meral Çetinkaya gibi ustalardan Lebip Gökhan gibi yıldızı daha çok parlayacak isimlere kadar...

Oyuncular gibi farklı tarzlardan izleyicileri de bu filmle buluşturduğu daha basın gösterimlerinde belli oluyor.

Atilla Dorsay’dan Levent Özçelik’e birçok isim filmi beğeniyor, beklentilerinin ne kadar üstünde olduğunu anlatıyor.

Oyunculuk konuşuyor

‘Ve Panayır Köyden Gider’de Engin Altan Düzyatan, farklı bir rolle karşımıza çıkıyor ve oyunculuğunu konuşturuyor, iyi bir jönden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor.

Cem Davran’ı izledikten sonra ise herkese oyuncu demememiz gerektiğini daha iyi anlıyoruz. Filmin yeni bir yıldızı daha var, Lebip Gökhan.

Yazının Devamı

Bodrum’dan sezonun ilk izlenimi

7 Haziran 2016

Cumartesi sabahı erkenden havalimanındayım. Bir köşede Sibel Baykam, ilk romanı ‘Kendi Yaşamın Gibi, Buyur Çekinme’yi yayımlamanın haklı gururu ve yorgunluğuyla oturuyor, bir köşede Nil Karaibrahimgil-Serdar Erener ve minik oğulları var.

O sırada Mehry Mu çantalarının ünü artık Türkiye sınırlarını aşan Güneş Mutlu Mavituncalılar’la karşılaşıyorum, bu yaza özel tasarladığı ponponlu hasır çantasından gözlerimi alamıyorum.

Bodrumcular ve Dalamancılar ağırlıkta Atatürk Havalimanı’nda.

Yine de havalimanı tenha sayılabilir, yazın ilk günlerine göre.

İn cin top oynuyor

Bodrum’a ayak bastığımda, hedef Kempinski Barbaros Bay’de sakin bir hafta sonuyla sezonu açmak.

Yalıçiftlik tabelasını geçip de otele vardığımızda şaşırıyorum, bu kadar güzel bir tesis, bu kadar pırıl pırıl bir deniz, ama in cin top oynuyor.

Her müşteriyle aynı anda 5-6 personel ilgileniyor, şaşırmamak ve tabii üzülmemek elde değil.

Yazının Devamı

Bu yazın sürprizi

5 Haziran 2016

Yazın gelişiyle Boğaz’a inme isteğimiz de arttı ama ne yazık ki gideceğimiz yerler fazlasıyla sınırlı. Ya artık turistlerin tercih ettiği mekanlar var ya da manzarası iyi, yemeği vasatın altında seçenekler... En çok da bu yüzden Boğaz’da denizin üstünde açılan yeni bir mekan bu kadar heyecanlandırıyor beni.

Frankie ve Jamie’s Italian’dan sonra Kaya Demirer’in yeni yeri Bijou. Les Ottomans otelinin rıhtımında, havuz tarafından ayrı
bir girişi var.

“Neşeli bir yer”

Bijou bir gece kulübü değil, bir fine dining restoran da değil. Kaya Demirer’in tabiriyle tamamen fun-dining üzerine kurulu. Her şeyi eğlenceli ve rahat hale getirmek istemişler. “Aslında mekan açılacak ve arkasına yaslanıp işini yapacak, kimseyi eğlenceye, yemeye, içmeye zorlamayacak” diye başlıyor anlatmaya Kaya Demirer. “Burası neşeli bir yer, mottomuz her açıdan ulaşılabilirlik” diye özetliyor. “Yemek, şarap ve şampanya fiyatlarını son derece makul tuttuk. Kapımız her yaştan her kesime açık” diyor. Ne de olsa, tüm gün açık bir brasserie Bijou.

Sürekli değişen, mevsiminde yerel ürün kovalayan bir menüsü var. Ana yemeklerde dana, kuzu ve balık seçeneklerinin yanında “Garsondan bilgi alınız” yazıyor. Nedenini Kaya Demirer

Yazının Devamı