Mağazaların kapısına erkenden dizilenlere rastladık. Bazı markalarda belli ürünler ilk günden tükendi. Açılışı heyecanla beklenen Zorlu Center’da bir tura çıkıyoruz
abah saat 08.30. Zorlu Center’da Beymen’in açıldığı gün. Mağaza 10.00’da açılacak. Kapıda elinde kahvesiyle bekleyen kadınlar var. Manzara bu. Şaşırıyor muyum? Hayır. Çünkü biliyorum, Zorlu Center böyle heyecanla bekleniyor. Sonradan öğreniyorum, Beymen’de ilk üç günde biten çanta ve ayakkabı modelleri var. Bkz. Isabel Marant içten platformlu spor ayakkabıları. Hâlâ mı? Evet. Tabii bunda 1000 metrekarelik çanta ve ayakkabı bölümünün de etkisi çok.
O reyonda kendini kaybetmeyecek kadın tanımıyorum.
Sanki mücevher değil, peynir ekmek satılıyor
Aradan iki hafta geçiyor. Perşembe günü itibariyle Zorlu Center’ın AVM bölümü açılıyor. Zincirlikuyu’da ana caddede elinde Zorlu Center yazılı pankartlar tutanlar var. Alışveriş merkezinin açık meydanında ise elinde alışveriş torbalarıyla kadınlar salınıyor. Özellikle Bulgari’deki kalabalığı görmeniz lazım, içeride mücevher değil, peynir ekmek satılıyor sanabilirsiniz. Sadece kadınlar mı? Hayır, Akın Öngör’den Mehmet Ali Erbil’e bir erkek ordusu da Zorlu Center’ı gezenler arasında.
Ahmet Nazif Zorlu boşuna, “Açılışta burayı görüp ağlayan insanlar oldu. Bu duygu bana
yeter. İnşallah çok turist çekecek ve ülke ekonomisine çok katkı sağlayacak” demiyor.
Dubai’dekilere benziyor
Peki ama Zorlu Center gerçekten nasıl olmuş? Dubai’deki AVM’lere benziyor, müthiş bir lüks var. Meydan çok etkileyici. Markalar karşısında ağzınız açık kalıyor. Nasıl kalmasın? Beymen, Burberry, Cavalli, Christian Dior, Dolce Gabbana, Emilio Pucci, Fendi, Lanvin, Louis Vuitton,
Michael Kors, Miu Miu, Moncler, Prada, Saint Laurent, Stella McCartney, Tory Burch, Vakko, Valentino yan yana dizili. Devam edelim mi? Pomellato, Sevan Bıçakçı, Sponza, Tiffany Co., Urart, Bulgari, B Point by Bilgün Dereli, Kafkas, Rotap... Mücevher ve saat konusunda da belli ki iddialılar. Anatoli, Haremlique, Sırmaison da bu katta. Mağazalarda beni en çok etkileyen derinlik olması. Derinlik olduğu için ürünler daha güzel sergileniyor.
Yeme-içme için de burada birçok seçenek olacak ama henüz Morini dışında açılan yer yok. Bir kafede yemek yiyip geleni geçeni seyredeyim diye açık hava meydanına çıkıyorum. Borsa, Masa, Loft restoranlarının sahibi Sele Grubu meydanda Parle adlı bir kafe açmış. Her şey hazır gibi duruyor. İçeri giriyorum. “Daha açılmadık. Öğleden sonra içecek servisi yapacağız” diyorlar. “Ama yemek servisimiz pazartesi günü başlayacak” diye ekliyorlar. “Peki menüyü görebilir miyim?” diyorum, aldığım cevap kısa ve net: “Daha hazır değil.” E, Jamie’s Italian da, Tom’s Kitchen da, Lucca’nın sahibi Cem Mirap’ın yeni açacağı yer de, Eataly de daha hazır değil. Kasım hatta aralık ayını bulabilir bazılarının açılışı.
Buluşma noktası: Morini
Meydandaki tek açık restoran Beymen’in içindeki Morini. Morini’yi üç Türk ortak, New York’lu şef Michael White’la beraber açmış. Aslında 40 kişilik bir yer. Barda da oturup yemek yiyebiliyorsunuz. Özellikle küçük ve şık olmasını tercih etmişler. Ama Zorlu Center’ın ilk gününde burası dolup taşmış, mutfak yetişemez olmuş. Tolga Sezgin sayesinde bir masaya kuruluyorum, el yapımı makarnalardan ısmarlıyorum. Gerçekten lezzetli.
Morini’nin sanki hayatımızda hep varmış gibi bir havası var. Alışveriş merkezinin diğer restoranları Morini’yi böyle zor bir günde yalnız bıraksa da güler yüzle herkese yetişmeye çalışıyorlar. Önümden Eataly’nin kurucusu Oscar Farinetti ve Türk ortağı Zülfikar Bekar geçiyor. Belli ki teftişe çıkmışlar.
Çıkışta tam karşıdaki Louis Vuitton’a uğruyorum. Yok böyle bir özen. Dünyanın birçok yerinde “sold out” olan limitli sayıda üretilen çantalar buraya gelmiş. Sofia Coppola çantaların krokodil versiyonunu inceliyorum. Mağaza tek kat olduğu için daha rahat geziliyor.
Meydanın arka bölümünde ise Balıkev, Far East by Dragon, Saray Muhallebicisi, Günaydın Steakhouse gibi AVM’lerde alışık olduğumuz yeme-içme mekanları da var.
Daha ilk gün olmasına rağmen açık havada yerler kirli görünüyor.
Bu kadar iyi mimarlar nasıl bu kadar kir gösteren seramikleri seçmişler, şaşırmamak elde değil. Temizlik görevlileri sürekli iş başında. Ama
bu kadar çok kişinin geçtiği bir yerde ne kadar sık temizlik yapılırsa yapılsın o karolar asla temiz görünmez. Bir de her bastığınızda yerinden oynuyorlar. Sabitlemek bu kadar zor mu?
Hayat kurtaran Cos
Alışveriş merkezinden içeri girince durum değişiyor. Tavan alçak olmasa da üstünüze üstünüze geliyor. Alışacağız artık. Neyse ki meydanın altındaki Boğaz katında karşıma önce Cos çıkıyor. Cos benim ve eminim daha birçok kadının hayatını kurtaran bir marka. H&M’in üst markası. Uygun sayılabilecek fiyatları ve minimalist tasarımları var.
Cos’a girince yabancılık hissi anında yok oluyor. Sanki Zorlu Center’da hayatım geçmiş gibi çabucak alışıyorum. Sonra kasaya geliyorum. O da ne? Ne kadar çok beklediğimi yazacak değilim ama üç kasiyerden ikisinin POS makinesini kullanmayı bilmemesi karşısında sinirlerinize hakim olmak zor.
Tam elimdekileri bırakıp “Tamam vazgeçtim, almıyorum” diyecek oluyorum, POS makinesini kullanmayı bilen tek kasiyer imdadıma yetişiyor. Güç bela ödememi yapıp çıkıyorum.
Starbucks’ın sigara bölümü dikkatimi çekiyor. İçeride olmasına rağmen üstü açık bir sigara bölümü yapılmış. Sigara içmeyen biri olarak bile ilgimi çekiyor. Her kapalı mekanda olmalı diye düşünüyorum.
Boğaz katında yeme-içme bölümü de bulunuyor. Burada Burger King, Cafe Nero,
Carls Jr, Çıtır Usta, Gloria Jeans, Gourmet Garage, Gülhane, Günaydın Köfte Döner, Kaşıkla, KFC, Köfteci Ramiz, Krispy Kreme, McDonald’s, Otantik Kumpir,
Usta Tavuk var. Cinemaximum sinemaları da burada.
Broadway müzikalleri burada...
Kimseye görünmeden Performans Sanatları Merkezi’ne süzülüyorum. Aslında burada daha çalışmalar devam ediyor. 1 Kasım’da burada Fazıl Say, Chopin çalacak. Jersey Boys, Cats, Notre Dame de Paris gibi Broadway müzikalleri de burada yer alacak. Mimari etkileyici. Ana salonu görünce, İstanbul’un sonunda böyle bir salonu oldu diye seviniyorum. Performans Sanatları Merkezi’nin yanında ise Raffles oteli var.
Sonra alışveriş merkezine geri dönüyorum. En alttaki metro katını geziyorum. Türkiye’deki en büyük H&M mağazası burada. Koton, Mango, Nike, Yargıcı gibi markaların yanı sıra çocuk markaları da bu katta.
Daha sonra en üstteki köprü katına çıkıyorum. Eataly kasımda burada açılacak. Arçelik, Esse, Vestel gibi ev markaları da bu katta.
Kadınlar, Beymen’in 1000 metrekarelik çanta ve ayakkabı bölümünde kendilerini kaybediyor.
Zorlu’nun en çok merak edilen restoranlarından biri Tom’s Kitchen.
Meydandaki tek açık restoran Beymen’in içindeki Morini.
İstinyePark’ı etkiler mi?
Acaba Zorlu Center, İstinyePark’ın pabucunu dama atar mı? Tecrübeyle sabit, her yeni açılan alışveriş merkezi bir öncekinin saltanatını bitiriyor. Alışveriş ve yeme-içme konusunda yeniliklere her zaman açığız. Zorlu Center’da her şey aynı anda açılmadığı için oturması aralık-ocak aylarını bulacak gibi görünüyor. İstinyePark’tan ziyaretçi tabii çalar ama bizzat gördüğüm kadarıyla İstanbul’da hepsine yetecek kadar müşteri var.