Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hafta içinde masum bir akşam yemeğiyle başlayan, ertesi sabah otelde kahvaltıyla biten, akşam 8’den sabah 8’e kesintisiz bir İstanbul’da gece gezmesi hatırası...

Gece hayatında 12 saat

Çalan telefonla uyandım. “Neredesin?” dedi karşımdaki ses. “Karaköy’de bir
otel odasındayım” dedim. “Yanında biri var mı?” dedi. “Yok” dedim, güldüm.
Evet, kulağa başka türlü geliyordu. Oysa biz günler öncesinden programı yapmıştık. Bir grup arkadaş önce Zelda Zonk’ta yemek yiyecek, sonra alt kata inip İlhan Erşahin’in de ortağı olduğu Nublu’da konseri izleyecek, daha sonra da evlere dağılmak yerine restoranın ve kulübün olduğu Gradiva otelde herkes kendi odasına çekilecek, sabah kahvaltıda ise gecenin dedikodusu yapılacaktı.

Haberin Devamı

Gece hayatında 12 saat


Bu gece sona ermeden bir de pavyon görelim
İyi niyetli başladı program.
Zelda Zonk’ta manzaraya nazır yemek yedik. Uzun zamandır görüşemediğimiz arkadaşlarımızla arayı kapattık. En çok hafta içi olmasına rağmen restoranın tamamen dolu olmasına şaşırdık. Yemek sonrası Nublu’ya indik. New York Gypsy All-Stars o kadar iyi çalıyordu ki yerimizde duramadık. Bol bol dans ettik, tezahürat yaptık, “Bravo” sesleriyle ortalığı inlettik. Sahnedekiler inmeye çalıştıkça
“Bir daha, bir daha” diye bağırdık. Uzaktan görenler bizi zilzurna zannederdi, oysa sarhoş değildik, sadece gecenin havasına kapılmıştık.
Nublu’da konser bitince “Hadi, Novo’da Türkçe gecesi var” dediler. Evet, amaç Karaköy’den çıkmamaktı ama dayanamadık işte. Hep o New York Gypsy All-Stars’ın suçu işte. Arabalara doluştuk. Asmalımescit’te Refik’in tam karşısındaki Novo’da bulduk kendimizi. İçeride tanıdıklara rastladık. Aramıza Lucca’dan yeni katılan arkadaşlarımız da oldu. Levent Özçelik DJ’liğe soyundu.
Yine bol bol dans edildi.
Sonlara doğru başladık, “E, buradan nereye?” demeye. Tam cumartesi gecesi nasıl bir arkadaşımıza “Pavyona gidelim” dediğimizi, başka bir arkadaşımızın da “O sizi hesap diye bırakır pavyonda” diye takıldığını konuşurken gözümüzde şimşekler çaktı. “Hadi” dedik, “Çıktık bir kere, bu gece bir de pavyon görelim.”
Gece hayatında âdettir, kadınlar hep merak eder pavyonları. Sevgililerinden değil ama yakın erkek arkadaşlarından hep aynı şeyi isterler, “Bir pavyon göremedik ama” diye. Böyle durumlarda Aztek’le geçiştirmeye çalışanlar olur.
Bu sefer öyle bile olmadı, “Önce Sess’e gidiyoruz” dedi ekipbaşı. Yine taksilere doluştuk, kendimizi Sess’te bulduk. Artık bitmek üzereydi. Buluştuğumuz arkadaşlarımızı da ikna ettik. İstikamet Aztek. Biz hâlâ “Ama Aztek pavyon değil ki” diye söylenirken hafta içi hiç akla gelmedik bir gece Aztek yine tıklım tıklımdı. Aramızda müdavimleri olmasaydı sanırım kapıdan dönerdik. Saat 5-6 gibi müzik kesildiğinde içeride kalanlar var güçleriyle şarkı söylüyor ve o ufacık Aztek yine inliyordu. Kimse bir yere gitmek istemiyordu, geceyi mümkün olduğu kadar uzatmaya niyetliydik. Sonuçta karar verildi, “Crazy’ye gidiyoruz” dendi.

Gece hayatında 12 saat


Barda bazıları çok güzel kadınlar servis yapıyor

Crazy, Şişli’de bir kulüp. Öyle pavyon deyince aklınıza eski Türk filmlerindeki ya da striptiz kulüplerindeki gibi bir manzara gelmesin. Ne yarı çıplak kadınlar var ne konsomasyon. İçerisi son derece sakin. Sakin derken sabahın 6’sında bir adam şarkı söylüyor, barda bazıları çok güzel olan kadınlar servis yapıyor. İstek şarkıları havada uçuşuyor. İstediğiniz kadar şarkı söyleme, dans etme ve saçmalama lüksünüz var. Ama ne gül yaprakları ne de peçete saçanlar var. Neyse ki gül satılıyor da kendi kendimize gül yapraklarını yağdırabiliyoruz.
Sabah 7’ye doğru Crazy de kapanıverdi. Nublu gibi bir caz kulübünde “Bir daha, bir daha” diyerek geceye başlayan biz, aynı Aztek’te de olduğu gibi Crazy’de de hep bir ağızdan “Bir daha, bir daha” diyorduk. Ama dinleyen olmadı.
Sonuç, yine taksilere doluşuldu. Bir ara “Artık evlere dağılsak mı?” dedik. Ama bu sefer de eşyalarımızın otelde olduğu aklımıza geldi. Yine Karaköy yolu tutuldu. Bankalar Caddesi’ndeki Gradiva otelin önünde inildi. Otelin girişindeki kafesi Bank’ın kapısı zorlandı, kapalı olduğu idrak edilince yanda otelin lobi girişinin olduğu keşfedildi. Biraz daha oturalım derken mecburen herkes kendi odasına dağıldı. Sabah 08.30’da odaya girip, 09.30’da telefonla uyanınca kaçınılmazdı, “Karaköy’de bir otel odasındayım” itirafı. Sonuç, hiç uyumadan
ertesi güne devam edildi. Peki ama pişman mıyız? Hayır.