Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

New York’tan, Londra’dan restoran ithal edip duruyoruz. Her yerde uluslararası bir zincirin halkası karşımıza çıkıyor. Buna rağmen artık herkes kendine özgü bir özelliği olan küçük mekanlara yöneliyor. Büyük zincirler yerine küçük yerler tercih ediliyor

Zincir değil, ruh istiyoruz

Bebek, Cevdet Paşa Caddesi’nde Yasemin Pasajı’nın içinde minik bir kahve dükkanı konuşuluyor son günlerde, Cup of Joy. İki masası ve sadece dört kişilik oturacak yeri var. Şimdi bu minik kahve dükkanı dolup taşıyor. Kalabalığı pasajın merdivenlerine yayılmış durumda. İstanbul’un en önemli kafe zincirlerinin sahipleri de kahve içmek için Cup of Joy’a uğruyor.
Bu minik dükkanda gördüğünüz isimler karşısında şaşırıyorsunuz. Bebek kadar önemli bir görme ve görünme merkezinde bu pasaj içindeki minik kahvecinin ne kadar iyi kahvesi olursa olsun bu kadar iş yapacağı kimsenin aklına gelmez ama yapıyor işte. Çoktan müdavimler edinmiş. Bilen biliyor.
Karaköy’de ise Dem diye bir çay dükkanı var. Aklınıza gelebilecek her çeşit çayı burada bulabiliyorsunuz. Sadece çay meraklıları tarafından değil, İstanbul’da gezmeyi seven herkes tarafından çoktan keşfedildi. Nedeni basit, artık herkes bir özelliği olan küçük mekanlara yöneliyor. Büyük zincirler yerine küçük ama ruhu olan yerler tercih ediliyor. İşte bu yüzden de Karaköy’de artık her gün yeni bir mekan açılıyor.

Uluslararası olmak ne kadar önemli?
Kabul etmeliyiz, İstanbul’da yeme-içme sektöründe büyük bir gelişim var. New York’a ya da Londra’ya her gittiğinizde uğramayı sevdiğiniz restoran da İstanbul’da bir şube açıyor. Önce bir heves gidiyorsunuz, mümkünse herkesten önce gidip nasıl olmuş diye bir karşılaştırma yapıyorsunuz. Mutlaka bir fikriniz olsun istiyorsunuz. Ama yine de o mekanın müdavimi olmuyorsunuz. Jamie Oliver’dan Tom Aikens’a ünlü şeflerin en standart mekanları da açılıyor. Yemekler organik malzemelerden gerekçesiyle fiyatlar yükseldikçe yükseliyor, bir tabak yemek 50 liranın altına inmiyor. Oysa tadına baktığınız zaman anlıyorsunuz, yemekten çok dekora, tanıtıma özeniliyor. Evet, “İstanbul’da artık kiralar dünya metropollerinden daha pahalı” deniyor. “Bu da fiyatlara yansıyor tabii” diye ekleniyor. Bir kere gidiyorsunuz, iki kere gidiyorsunuz. Sonra o her yerde aynı mekanları görmekten sıkılıyorsunuz.
Çok sevdiğiniz bir mahalle kafesi bir zincir haline geliyor.
O ilk gittiğiniz, sevdiğiniz halinden eser kalmıyor. Önce yemekler kötüleşiyor, sonra servis aksamaya başlıyor. İşte o zaman da ister istemez eliniz ayağınız çekiliyor o ilk sevdiğiniz mekandan.
Ya bir şubesini belliyorsunuz, orada takılmaya devam ediyorsunuz ya da tamamen vazgeçiyor, yeni bir yer arayışına giriyorsunuz.

Kahramanlar devlere karşı direniyor
Mekanlarda da “kahraman bakkal süpermarkete karşı” durumu söz konusu. Uluslararası zincirlerle rekabet etmek tabii ki kolay değil. Onlar önce isim ve marka avantajıyla başlıyor. O avantajdan da sonuna kadar faydalanıyorlar. Tabii ki zincirler de olmalı, yaşamalı. Ama onlardan başka seçme şansımız da olmalı. Cup of Joy ve Dem gibi kendine özgü yerlerin olması bu şehir için çok önemli. Küçük ama ruhu olan yerler istemek en doğal hakkımız. Özellikle de bu şehirde dünyanın en vasat yemeklerini en pahalı fiyatlara yediğimiz düşünülünce.

Haberin Devamı

Tory ve Stephen buradaydı

Haberin Devamı

İstanbul artık öyle bir çekim merkezi oldu ki her gün dünyaca ünlü tasarımcıları ağırlıyor.
Bu hafta Tory Burch, Zorlu Center’da açılan butiğinin şerefine İstanbul’daydı. Önce Four Seasons’da yemekte moda editörleriyle buluştu. Sonra Ümit-Cem Boyner ev sahipliğinde Zorlu’daki butikte düzenlenen davete katıldı. Begüm Şen’den Demet Kutluay’a birçok ünlü isim Tory Burch ile hatıra fotoğrafı çektirdi. Tory Burch moda severlerin cep telefonlarına poz vermekten yorgun düştü.
Aynı gün W otelde ise mücevhere rock ruhunu katan Stephen Webster’ın Damas’ta satılan son koleksiyonu tanıtıldı. Madonna’ya yaptığı özel tasarımlarla adını duyuran ve şimdi İngiltere’nin kraliyet mücevhercisi Garrard’ın da kreatif direktörü olan Stephen Webster koleksiyonunun özel satış günü, gece W otelde Wow süitte düzenlenen özel bir partiyle kutlandı. Gökçe Atuk’un ev sahipliğindeki partide Stephen Webster DJ kabinine de geçti. Yalnız mücevher tasarımında değil, müzik performansında da başarılı olduğunu kanıtladı. Boşuna mücevhere rock ruhunu getirdi denmiyor işte.