SON yıllarda “Emek en yüce değer” sözü iyice rafa kaldırıldı.
Artık “En yüce değer para”!
Peki...
Emeğin hak mücadelesi kimlere düşer?
Tabii ki önce sendikalara...
Sonra emekten yana olduğunu söyleyen siyasi partilere ve onun temsilcilerine düşer.
İşçi ve memur sendikaları güçleri doğrultusunda mücadele ediyor. İşçi sendikaları, her türlü baskıya, engellemelere rağmen, grev ve toplu sözleşme haklarını kullanmaya çalışıyor.
Memurlar ise seslerini zaman zaman yaptıkları eylemlerle duyuruyor.
Ancak...
Hükümet kulaklarını tıkıyor, onları duymuyor, görmüyor.
Belediyelerde çalışan memurlar da, zaman zaman grev ve toplu sözleşme hakkını alabilmek için seslerini yükseltiyor.
Ama...
Ne başkanlar, ne de partilerin temsilcileri memurların sesini duyuyor.
Memurlara toplu sözleşme hakkının tanınması için anayasada değişiklik yapılacak ve bunun için anayasa paketine madde konuluyor.
Henüz anayasal bir düzenleme olmadığı halde, aralarında AKP’li başkanların da bulunduğu çeşitli partilere mensup 300’e yakın belediyede, memur sendikalarıyla toplu sözleşme yapıldı.
Emekten yana olduğunu söyleyen CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan memurlar ise henüz bu haktan yararlanamıyor.
Bu nedenle hafta içinde KESK Başkanı Sami Evren, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu 10 Mayıs’ta Konak Meydanı’nda toplu sözleşme masasına oturmaya davet etti.
Evren, olumlu bir yanıt gelmemesi durumunda 12 Mayıs günü iki saat iş bırakma eylemi yapacaklarını ve 24 Mayıs günü belediye binası önünde Kocaoğlu’nu bekleyeceklerini söyledi ve ekledi:
“Eğer yanıt gelmezse 25 - 26 Mayıs günleri üretimi iki gün boyunca tamamen durduracağız. Konak Meydanı, Ankara’da TEKEL işçilerinin eylem alanı gibi buluşma yerine dönecek. Tüm belediye başkanlarına toplu sözleşme yapma uyarısını yapıyoruz.”
Başkan Kocaoğlu ise Evren’e “Memurlara toplu sözleşme için yeni yasal düzenlemenin yapılmasını bekliyoruz. Bu düzenleme yapılmadan masaya oturmamız mümkün değil. Kanun önünde taraf olarak kabul edildiğimizde, elbette oturup görüşeceğiz. Kimse bundan kaçındığımızı düşünmesin. Bizim emeğe nasıl baktığımızı kamuoyu çok iyi biliyor. Kimse bu konudaki samimiyetimizi test etmeye kalkışmasın” diye yanıt verdi.
* * *
Kocaoğlu’na bir çağrı da Belediye İş Sendikası’nın şube başkanlarından geldi. İşçi sendikasının temsilcileri, 1984’ten itibaren Büyükşehir Belediyesi ile yürüttükleri toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ilk kez böyle bir tabloyla karşılaştıklarını ve temel, sosyal ve demokratik haklarda bile uyuşmazlık yaşadıklarını söyledi.
Bürokratların tavrından yakınan sendikacılar, Başkan Kocaoğlu’nun toplu sözleşme görüşmelerine el koymasını istedi.
Geçtiğimiz günlerde ilçe belediye başkanlarına “Toplu sözleşme görüşmelerini hep birlikte yapacağız. Kendi başınıza sözleşme imzalamayın” demesine karşın Konak ve Karşıyaka belediyelerinde yüzde 17 ile 23 arasında değişen ücret artışı sağlanması Kocaoğlu’nun uyarısının dikkate alınmadığını gösterdi.
Görünen o ki; önümüzdeki günlerde Büyükşehir’de yöneticileri ve emekçileri zor günler bekliyor.
Ve yine görünen o ki; Aziz Başkan’ın emeğe nasıl baktığı, önümüzdeki günlerde bir kez daha test edilecek.
Sınavdan kaç alacak?
Hep birlikte göreceğiz.
AKP’liler marksizmi öğreniyor
AKP’Lİ olduğuna kimseyi inandıramayan Handan Özcan’ın durumuna çok üzüldüm.
Doğrusu İzmir’de işi çok zor..
Handan Hanım ise partiye gelip iş ya da maddi yardım isteyen insanların durumuna çok üzülüyormuş.
Partidan çıktıktan sonra Alsancak’ta gittiği mekanlarda insanların asgari ücret tutarındaki parayı bir gecede harcadıklarını görünce çelişkiye düştüğünü ve gel-gitler yaşadığını söyleyen Handan Hanım, “Elimden geldiğinde sosyal çevremi kullanarak mağdur insanlara yardım ediyorum. Benim siyaset anlayışım bu. Herhangi bir makam, mevki düşünmeden insanlara hizmet etmeyi seviyorum. AKP bana bu fırsatı verdi” diyor.
Ne kadar güzel değil mi?
Oysa...
Handan Hanım’ın yaşadığı bu çelişkilerin baş sorumlusu kim acaba? Ülkedeki gelir adaletsizliğinin, işsizliğin, yoksulluğun bu boyuta gelmesinin müsebbipleri kimler acaba?
Marksizmin temel ilkelerini öğrenmek için kitap alan AKP İl Başkanı Ömür Kabak, aynı kitabı bir de Handan Hanım’a okutsun ki; güzel ülkemde yaşananların sorumlularının kimler olduğunu ve nerede saf tutması gerektiğini iyi öğrensin.
Yoksa...
Daha çoookkk vitrin mankenliği yapar.