BİR süre önce gösterilmeye başlanan Tom Hanks ve Steven Spielberg ortak yapımı ‘The Pacific’ adlı dizi, ‘İzmir’i kim yaktı?’ tartışmasını yeniden alevlendirdi.
CNBC-e kanalında gösterilen ‘The Pacific’ adlı dizinin üçüncü bölümünde 1922’de Türkler’in İzmir’i yağmaladığı, yakıp-yıktığı belirtiliyordu.
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, konuyu TBMM gündemine taşıdı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Davutoğlu’nun girişimleri sonucunda CNBC-e kanalında gösterime giren ‘The Pacific’ adlı dizide ‘Türkler, İzmir’i işgal edip, yakmışlardı’ şeklinde ifadenin yer aldığı bölüm yayından çıkarıldı.
Gerçekten de ‘İzmir Yangını’ Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın son büyük acısıdır.
Bu yangın düşman ordusunun Anadolu’dan kaçarken, hıncını İzmir’den almasıdır.
‘İzmir Yangını’ kadar iğrenç ve kara iftira ise bu yangının Türkler tarafından çıkarıldığı yalanının ortaya atılmasıdır.
Kuşkusuz, İzmiri yakan işgalci güçlerin hıncını anlamak mümkün.
Ama...
Anlaşılmayan, bugünlerde ‘T.C. nüfus cüzdanı’ taşıyan kimi işbirlikçi liboşların, ikinci cumhuriyetçilerin, gerici yobazların İzmir’i Türklerin yaktığına ilişkin uydurulan yalanın adeta borazanlığını yapmalarıdır.
Vuvuzela gibi anlaşılmaz gürültü çıkarmalarıdır.
Günümüzde hâlâ işgalcilerin denize döküldüğü ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın taçlandırıldığı 9 Eylül Kurtuluş Günü’nü ‘Türk vahşeti’ olarak tanıtmak için çaba harcayan kesimler var.
Araştırmacı yazar Murat Köylü, bu çabayı gösterip, “İzmir’i Türkler yakmıştır” diyenlerin suratına kacaman bir tokat vuruyor kaleme aldığı, “Küllerinden Doğan Şehir, İzmir -1922” kitabı ile...
Murat Köylü, bu kitapta “İzmir Yangını”na tutarlı, belgeli yorum getiriyor.
Ege Genç İşadamları Derneği, Kripto Yayınları tarafından piyasaya çıkarılan bu kitabı kültür hizmeti olarak üyelerine dağıtıyor.
* * *
Günümüze ışık tutan bir başka İzmir kitabı ise İzmir Ticaret Odası tarafından yayınlandı.
İTO, kentteki İngiliz Hastanesi’nde doktor olarak görev yapan George Rolleston’un 1856 yılında yazdığı raporu ‘İzmir 1856’ adı altında kitap haline getirdi.
İngiliz doktor ve bilim adamı olan Rolleston’un kaleme alarak İngiliz Savaş Bakanı’na sunduğu ve daha önce İngiltere’de yayınlanan, orijinal ismi ‘Report On Smyrna’ olan kitabın İngilizce’den Türkçe’ye çevirisini Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu yaptı.
İzmir Ticaret Odası Tarih Danışmanı ve İEÜ Öğretim Üyesi Dr. Fikret Yılmaz yayına hazırladı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük bir değişim ve dönüşüm geçirdiği sırada hazırlanmış olan bu eserde, Türklerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve Levantenlerin iç içe yaşadığı İzmir’in ticareti, nüfus yapısı, iklimi, kentsel gelişimi, coğrafi yapısı ve özellikle de kentin sağlık durumuna ilişkin çarpıcı bilgiler var. Kitapta yer alan 150 yıl öncesine ait bilgi ile tespitlerin bazılarının bugün dahi geçerliliğini koruduğunu ve kentin geleceğini planlamak isteyenlere ışık tutacağını söyleyebiliriz.
Her iki kitabı da okumanızı öneririm.
CHP İzmir’de şaibeli yönetici
GEÇEN hafta bu sütunlarda yazdığımız gibi CHP İzmir’de il başkanlığı koltuğuna Rıfat Nalbantoğlu oturdu.
Yönetim bir kaç isim dışında tamamen Önder Sav’ın damgasını taşıyor.
Tamam...
Bir itirazımız yok.
Kendisi partinin genel sekreteridir...
Yani...
İkinci adamdır.
İstediği isimle çalışır, istemediğiyle çalışmaz.
Ancak...
Geçmişte şaibesi olan bazı isimlere il yönetiminde görev verilmesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Biz ranta değil, hizmete talibiz” sözü ile çelişmiyor mu?
Daha önce il yönetiminde görev yaparken 82 bin liralık harcamayı, 116 bin liralık fatura alarak aradaki farkı cebine indirenlerin, takım elbise karşılığında garibanları sahte sigorta yaptıranların yönetime alınması “Temiz toplum, temiz siyaset” ilkesiyle bağdaşıyor mu?
Zaten, Kılıçdaroğlu’nun İzmir’deki il yönetiminin oluşumunda herhangi bir etkisinin olduğunu da sanmıyorum.
Eğer öyle olsaydı, İzmir’e gönderdiği “Hard diski” olarak tanımlanan PM Üyesi Mehmet Zeki Gündüz’ün görüştüğü onlarca isimden en az bir kaç tanesi il yönetiminde görev alırdı.
Neyse...
Görünen o ki; CHP’de şimdilik sadece genel başkanın değişmiş olması...
Baykal, dönemindeki beş kişilik “polit büro”nun yerini tek kişinin sözünün geçtiği “büro”nun almış olması...
Bu durum, CHP’nin iktidar yürüyüşünde en büyük engellerden birisi olarak görülüyor.
Benden söylemesi...