KENTLEŞME, toplumsal gerginlikler, gelecek kaygıları, ekonomik sorunlar, duygusal ilişkiler ve psikolojik sendromların neden olduğu intihar olaylarında adeta patlama yaşanıyor.
Örneğin; İzmir’de geçen hafta, bir lise öğrencisi sınıfta kaldığı için canına kıydı.
Geçim sıkıntısı çeken bir emekli, çareyi ölümde buldu.
Yine bir astsubay, beylik tabancasını şakağına dayadı, canına kaydı.
Genç bir kız, sevgilisi terkettiği için ölümü seçti.
Bir başkası yakalandığı amansız hastalığa dayanamadığı için çareyi ölmekte buldu.
Benzer intihar olaylarının ardı arkası kesilmez oldu.
Sadece İzmir’de son bir hafta içinde 10’u aşkın intihar olayı yaşandı.
Medyada yer alan intihar olaylarının, sık periyotlarda sunulması ise bu haberlerin toplumu olumsuz yönde etkilediği ve intihar olaylarını artırdığı yönündeki tartışmaları tekrar gündeme getirdi.
Peki, uzmanların her geçen gün arttığını söylediği ve medyada yer alış şekli nedeniyle özendirici olduğunu iddia ettiği intihar olayları, gazete ve televizyonlarda ne kadar yer buluyor?
Halk, gazete ve TV kanallarında, intihar haberleri ile ne kadar karşılaşıyor?
Türkiye’deki yerel ve ulusal gazete, dergi ve televizyonlarda medya takibi yapan Medya Takip Merkezi (MTM), intihar olaylarının medyada ne kadar yansıma bulduğunu araştırmış.
MTM’nin, 2010 yılının ilk 8 ayında, 1800’ü aşkın, gazete, dergi ve TV kanalında yayınlanan haberleri inceleyerek hazırladığı raporuna göre, artan intihar olaylarına medyanın ilgisi, geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla büyük bir artış göstermiş. Üçüncü sayfalardan birinci sayfalara kadar taşınan intihar olayları, bazen de etkileyici görsel malzemeler ile manşetlere kadar çıkmış.
TV kanalları, intihar olaylarını ana haber bültenlerinde defalarca ekrana taşıyarak, trajik öyküleri, günün en çok izlenen saatlerinde izleyiciler ile buluşturdu.
Bu haberler, 2009 yılının ilk 8 aylık dönemine göre yüzde 26 oranında artmış.
Psikoloji bozukluğu ile baş gösteren intihar eylemi ile ilgili, bu yılın ilk sekiz aylık döneminde gazetelerde toplam 14 bin 847 haber ve yazı yer almış.
MTM’nin yaptığı araştırmaya göre, bu haberler toplamda 3 bin 702 gazete sayfası kadar alanda yer bulmuş.
3 bin 702 gazete sayfası, 15 sayfalık bir gazetenin 8 ay boyunca her gün sadece intihar haberleri yayınlamasına denk geliyor.
Yerel basında da sıkça yer bulan intihar olayları, özellikle ulusal gazetelerde büyük yansıma bulmuş.
Ulusal gazetelerde yer alan intihar haberleri, halka yaklaşık 5 milyar 317 milyon kez ulaşmış.
Aynı araştırmaya göre, TV ekranları da intihar olaylarına sıkça yer verdi.
Yılın ilk sekiz ayında, intihar haberleri televizyon kanallarında toplam 3 bin 395 kez yer bulmuş.
İntihar haberlerinin ekranlarda kalma süresi ise; 119 saat olmuş. Bu da araştırma dönemi boyunca ekranların beş güne yakın süreyle aralıksız intihar haberleri vermesi anlamına geliyor.
Bu araştırma, intihar olaylarına medyada geniş yer vermenin ne kadar yanlış olduğunu gözler önüne seriyor.
CHP’DE ÖNSEÇİM SESLERİ
CHP örgütünde taban önseçim için bastırıyor.
Ama...
Partinin üst yönetimi buna pek sıcak bakmıyor.
Gerçi parti tüzüğünde aday belirleme yöntemi olarak merkez yoklaması ve ön seçim yazılı olsa da İzmir’de en son ön seçimle milletvekili adayı 1999 genel seçimleri için belirlenmişti.
Daha sonraki seçimlerde (bazı kentlerde adaylar önseçimle belirlenmesine karşın) İzmir’de son iki seçimde aday listeleri merkez yoklaması ile oluşturuldu.
Şimdi İzmir’in bazı ilçelerinde oluşturulan “Adaylar önseçimle belirlensin” komiteleri toplantılar yapmaya başladı.
Bu komiteler, toplayacakları imzaları genel merkeze iletecek.
CHP’liler, “Kayıtlı tüm üyelerin katılımıyla yapılacak önseçimle milletvekili listeleri belirlensin” diyor.
Önseçim isteyenler, “Eğer önseçim yapılırsa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı konuşmada verdiği söz de yerine gelmiş olacak” görüşünü savunuyor.
Tüzüğe göre listelerin ancak yüzde 5’ini genel merkezin belirlemesini isteyen partililer, “Kendine güvenen milletvekilleri, belediye başkanlarıyla ilçe başkanları, il yöneticileri ve aday olmak isteyen herkes hakim nezaretinde yapılacak ön seçime girsin. Partide demokrasi şöleni yaşansın” diyor.
İZMİR DEVE Mİ?
İZMİR seçmeni son 20 yılda genellikle bir önceki seçimde oy kullandığı partiye veya onun devamına oy veriyor.
Oyların sadece yüzde 20’si yer değiştiriyor.
Yani...
Beş seçmenden biri “Yüzer gezer...”
Nitekim, Genç Parti’nin 2002 genel seçimlerinde İzmir’de aldığı yüzde 17’lik oy, daha sonra başka partilere gitmedi mi?
Daha önce seçimlerde yüzde 13 düzeyinde olan gitmeyen seçmen oranı son referandumda İzmir’de yüzde 20’yi buldu ve beş seçmenden biri oy kullanmadı.
Ayrıca, İzmir’de referandumda ortaya çıkan tablo; bir süre önce İzmir’e faşist damgası vuranlara ve ırkçı diyenlere....
Tartışma programlarında, ‘İzmir hörgücünden yiyor’ diyerek koskaca kenti ‘deve’ yapan biTaraf gazeteci ve yazarlara kapak oldu...
Çünkü...İzmir ne faşisttir, ne de ırkçı...
İzmir ne yalnız doğuludur ne de tamamen Avrupalı...
İzmir ne bütünüyle kendi içine kapanacak bir yapıdadır ne de batıdan gelen her şeyi içine alacak durumdadır.
İzmir’de aynı anda bunların hepsi olacaktır.