İZMİR’DE 30 meslek örgütünün oluşturduğu Tarım Grubu Dönem Sözcüsü Sümer Tömek Bayındır ve arkadaşları geçen hafta içinde, CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun’u ziyaret etti.
Şimdi...
“Ne yapalım ziyaret ettiyse?” diyebilirsiniz.
Ama...
Bu ziyerette Bayındır ve arkadaşları sadece üreticilerin sorununu anlatmadı.
Öyle bir laf etti ki; CHP’ye oy veren binlerce kişinin hislerine tercüman oldu.
Bayındır’ın “Mecburen oy verilmiş parti durumuna düşmeyin” şeklindeki sözünü son yıllarda, “kerhen” oy veren pek çok kişiden duymuşsunuzdur.
Bu nedenle, CHP’nin oy oranı bir türlü yüzde 30’ları geçemiyor.
Çünkü...
Partide “dar kadroculuk” ve “hizipçilik” bitmiyor.
Pek çok parti yöneticisi hâlâ “Büyük olsun bizim olsun” yerine “Küçük olsun benim olsun” anlayışı içinde davranıyor.
Pek çok partili hâlâ birbirinin paçasını çekiyor, gözünü oyuyor.
Partide, “3S”, -yani solculuk, sevgi ve saygı- her geçen gün azalıyor, adeta yok oluyor.
Giderek halktan ve gerçek köklerinden uzaklaşıyor.
Bu nedenle CHP’in önümüzdeki mayıs ayında yapılacak olan kurultayı büyük önem kazanıyor.
Partinin vitrininde halka daha yakın, halkla sürekli iç içe olan isimlerin yer alması gerektiği yüksek sesle telâffuz ediliyor.
CHP’de şu anda bir genel başkan sorunu görünmediği için özellikle üst yönetimde yapılacak değişiklikle, genel seçimlerde partinin oyunun yüzde 30’ları aşmasının sürpriz olmayacağı konuşuluyor.
Yeter ki, halkın taleplerini yerine getirecek kadrolar oluşturulsun ve umut verilsin...
Ve yeter ki “Mecburen oy verilmiş parti” konumundan çıkarılsın.
Kırat, huzursuz ve sıkıntılı
ANAVATAN ile birleşen Demokrat Parti’de kazan kaynıyor.
Geçen hafta başı Çanakkale’de biraraya gelen 20 kentin DP İl Başkanı “Gidişattan memnun değiliz” diyerek olağanüstü kongreye gidilmesini istedi.
Büyük kongreye gidilmesini isteyenler arasında İstanbul, İzmir, Aydın, Balıkesir, Denizli, Çanakkale, Manisa, Muğla, Uşak, Isparta, Burdur, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar, Bursa, Sakarya, Yalova,Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne il başkanları yer alıyor.
Yani...
Merkez sağın eski kalelerinin çoğunda huzursuzluk var...
Nitekim, İzmir’de 10 bine yakın üyesi bulunan ANAVATAN Partisi’nden sadece 800 kişi kayıtlarını DP’ye taşıdı.
Öyle ki, ANAVATAN’lılar için gazeteye verilen “Üye olun” çağrıları bile işe yaramadı.
Anlaşılan tavandaki birleşme tabana yansımamış ve ANAVATAN’lılar bu nikaha pek sıcak bakmamış görünüyor.
Zaten çatıdaki birleşmede, tabana pek umut vermemiş olacak ki; merkez sağdaki boşluk dolmadığı için AKP, hâlâ kamuoyu anketlerinde birinci parti olarak görünüyor.
Aksi olsaydı, AKP’nin oy oranı yüzde 20’lere kadar düşerdi. Çünkü...
Merkez sağdaki seçmen hâlâ arayış içinde... Tıpkı merkezin solundaki seçmen gibi...
EMEKÇİLERİN ZAFERİ
ANKARA’DA direnen TEKEL işçilerinin yaşadıklarını dünya duydu.
Danıştay, 4 -C uygulamasını yasa dışı buldu ve işçilerden yana karar verdi.
İşçiler umutla beklemeye başladı.
Aynı şekilde İzmir’deki TARİŞ İplik Fabrikası’nda çalışan emekçilerin hak mücadelesi, tarafların el sıkışmasıyla noktalandı. Yine İzmir’de Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı KENT A.Ş.’den çıkartılan 258 işçiden 189’u, işe iade kararı aldı mahkemeden...
TEKEL olayında AKP’liler, KENT A.Ş. konusunda ise CHP’liler, sınıfta kaldı...
Bu tür eylem ve davranışlara tanık oldukça insanın aklına ister istemez o ünlü reklam geliyor:
“Yok aslında birbirimizden farkımız. Ama biz Osmanlı Bankasıyız!”
BEDAVACI VE ZAMCI BAŞKANLAR
DANIŞTAY, geçtiğimiz günlerde İZSU’nun su faturasıyla birlikte abonelerden 16 yıldır tahsil ettiği tamir-bakım ücreti ve 15 yıllık ağaç bedeli uygulamasını iptal etti.
İzmir’de 1 milyon 200 aboneden tahsil ettiği tamir-bakım ve ağaç bedelini almayacak olan İZSU, bu kararla yıllık 52 milyon TL’lik gelir kaybına uğradı.
Cuma günü toplanan Büyükşehir Belediye Meclisi, “Sen misin iptal eden?” dedi ve bu kaybı telafi etmek için “intikam alır gibi” önce yüzde 15 zam yaptı.
Yetmedi...
Hazirandan itibaren de yüzde 7 zam yapılmasını kararlaştırdı.
İZSU’nun daha önce yaptığı katmerli bir zam mahkemeden dönmüştü.
Ancak, belediye meclisi bu zammı tekrar yürürlüğe koymuştu.
Bu nasıl halkçılık, nasıl sosyal belediyecilik anlayışıdır bilmiyorum.
Ama...
Bildiğim bir şey var.
O da, bir yanda halka bedava su dağıtan, diğer yanda zam üstüne zam yapan başkanlar.
Üstelik ikisi de aynı partiden...