Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şarkıcılar, besteciler, oyuncular, yönetmenler, yazarlar... Açılım kampanyası için hepsinin desteğine ihtiyaç var.
Onlar ikna olursa, şarkılarında, dizilerinde, filmlerinde, yazılarında mevzuu ele alıp kamuoyunu açılıma inandırabilirler.
Ve bu, kuşkusuz ki siyasetçilerin konuşmalarından çok daha etkili olur.
* * *
Buraya kadar her şey iyi de, Başbakan yazarlarla yemekte demokratikleşmeden, özgürlüklerden, açılımdan, “sadece fikirlerinden, yazılarından dolayı hedef olanlar”dan söz ederken, dışarıda polislerin “fikirlerinden dolayı hedef olan” Ahmet Türk’ü koruyamaması, önlem almaması, saldırıyı seyretmesi “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtmiyor mu?
Sadece geçen haftanın haberlerine bakalım:
Geçen pazar üniversite sınavını protesto eden gençlere polisin sert müdahalesi kameralara yansıdı. Valilik “orantısız güç kullanımı”yla ilgili soruşturma başlattı.
Pazartesi Samsun’dan Ahmet Türk’e saldırı haberi geldi. Saldırıda ihmali görülen Samsun Emniyet yetkilileri görevden alındılar.
Salı günü Türk’e yapılan saldırıyı protesto gösterisine katılan 14 yaşındaki bir çocuğu polisler annesinin gözleri önünde öldüresiye dövüp yerlerde sürüklediler. Çocuğun elmacık kemiğini kıran iki polis açığa alındı.
Aynı gün Kuşadası’nda bir sivil polis, 27 yaşındaki genci, işlek bir sokağın ortasında yere yatırıp kafasına sıktı. Halk, polisin üzerine yürüdü. Tanıklar, ifade vermemeleri için sivil polislerden baskı gördüklerini söyledi. Polis, gözetim altına alındı. Bunun 2007’de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda yapılan ve kullanılacak şiddetin ölçüsünü polise bırakan değişiklikten sonraki 85’inci kurban olduğu söylendi.
Ve perşembe günü, Hrant Dink suikastı sırasında Emniyet İstihbarat’ın başında olan Sabri Uzun’un itirafı geldi:
“Suikasttan önce Dink’in öldürüleceğine dair raporu benden saklamışlar. Bildirseler Hrant ölmezdi.”
* * *
İşte polisin (sadece bir haftalık) sicil karnesi...
Cumartesi de ne yazık ki, Samsun’dan bu kez polise yönelik bir saldırının haberi geldi.
Ladik ilçesinde seyir halindeki ekip aracına uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. 2 polis memuru hayatını kaybetti.
Samsun saldırısı bir misilleme miydi; henüz bilinmiyor.
Bilinen şu ki, bir süre azalan polis haberleri yeniden birinci sayfalara tırmanıyor.
Göründüğü kadarıyla açılımın zayıf halkası sanıldığı gibi garnizonlar değil, karakollar...
İşin ilginç yanı, demokratik açılım sürecini götüren isim de -her nedense- polisi kontrol eden bakan:
Yani İçişleri Bakanı...
Ve o, kendi açtığı demokratikleşme paketine, bombalı paket muamelesi yapan, onu sabote eden polislere hiçbir uyarı yapmıyor. Sürecin karakolda bitmesini sessizce izlemeyi tercih ediyor.
* * *
İşte o yüzden bence Başbakan diğer kanaat önderlerinden önce derhal polis şefleriyle bir yemekte buluşmalı, Ece Ayhan’ın “Velhasıl onlar vurdu, biz büyüdük kardeşim” dizesini onlara okumalı ve yüzlerine bakıp “Arkadaşlar vurmayın artık! Açılıyoruz biz” demelidir.
Polis açılıma inanmazsa, yazar inanmış, kaç yazar?