Depremi yaşayanlar bilir: Sarsıldığınız o 1 dakika, bir ömür gibidir.
İnsan zamanın izafiyetini en iyi o zaman anlar.
Zangırdayan bir binada saatlere dönüşen 1 dakika, bitmesini istemediği anda insana 1 saniye gibi gelir.
1 dakika, bulunduğunuz yere ve duruma göre değişir.
* * *
Zaman kadar mekân da izafidir.
Mesela aynı deprem Elazığ’ı vursa farklı, (Allah muhafaza) İstanbul’u vursa farklı değerlendirilir.
Ne de olsa Karakoçan, “bizim mahalle”ye uzak bir yerdir.
Elazığ’daki deprem, olsa olsa “İstanbul’a da olur mu”yu akla getirdiği ölçüde haberdir.
* * *
Ölü sayıları izafidir.
Ölenin ünlü ya da ünlü yakını olması kadar, kaç kişiyle birlikte öldüğü de önemlidir.
Bir depremin kaç cana kıyarsa gazeteye manşet olacağını, kaç ölüde kalırsa haberden sayılmayacağını Allah bilir.
Ama şu söylenebilir:
Dün sıkça duyduğumuz “Depremin kent merkezinde meydana gelmemiş oluşu sevindirici” cümlesini, ancak o depremde yakınını kaybetmemiş biri kurabilir.
* * *
Depreme bakış açısı da izafidir.
Mesela dünkü deprem haberleri arasına sıkışan reklamlar içinde “Fiyatlarda deprem gibi indirim” cümlesini duymak, depreme pozitif imaj yükler, ki reklamı yapılan markanın talihsizliğidir. Çünkü böyle günlerde deprem, sarsıcılığıyla değil, yıkıcılığıyla akla gelir.
* * *
Bu arada deprem algısı da izafi olabilir.
Mesela 28 Şubat koşullarında Gölcük’te meydana gelen depremi “Dindarlara yapılanlara karşılık ilahi bir ikaz” sayanlar, Erzurum-Erzincan çatışmasının sarsıntısında meydana gelen Elazığ depremine açıklama getirmekte zorlanabilir.
Burada izafiyet, konjonktürdendir.
* * *
Kimine göre “doğal afet”tir deprem...
Ama “Niye aynı doğal afet Şili’de farklı, Türkiye’de farklı sonuçlara yol açıyor” sorusunun yanıtı o kadar kolay değildir.
Hatta Şili’de aynı depremin 50 yıl önce farklı, bu yıl farklı tahribata yol açması da soru işaretidir.
Demek ki, depremde insanları fay kırıkları değil, yoksulluk yapıları öldürmektedir.
Mesele ne teolojik, ne jeolojiktir.
Sosyoekonomiktir.
Çare de orada aranmalıdır.