Başbuğ sahaya inmeli

20 Eylül 2008

Türkiye son 2.5 yılda engelli futbolunda çok ciddi yol aldı. Hakkını verelim, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu konuda katkısı büyük. Haluk Ulusoy döneminde başlayan ve Hasan Doğan’ın destekleriyle devam eden proje, bugün Mahmut Özgener tarafından da önemseniyor. UEFA Sosyal Sorumluluk Projeleri Komite Başkanı Şenes Erzik’in çabalarıyla engellilerin önündeki “kalkmaz” denen engeller bir bir aşılıyor.
İşitme engellilerin Dünya ikinciliği, Ampute Milli Takımı’nın Dünya üçüncülüğü ve Zihinsel Engelli Milli Takımı’nın Avrupa ikinciliği kısa zamanda ne kadar doğru işler yapıldığını anlatmaya yetiyor.
Bugün hangi noktaya geldiğimizi görmek için birkaç örnek verelim:
3 yıl önce sadece gazilerimizin rehabilitasyonu amacıyla kurulan 18 kişilik Karagücü Ampute Futbol Takımı vardı. Bugün takım sayısı 11’e, futbolcu sayısı 350’ye çıktı. Gençlerbirliği ilk resmi Ampute takımını kurdu, Trabzonspor yakında müjdeyi verecek. Diğer profesyonel kulüpler sırada. Hedef

Yazının Devamı

Yattara her şey mi?

15 Eylül 2008

Son Ankaragücü maçında sahada iki farklı Trabzonspor vardı. Yattara’dan önce, Yattara’dan sonra.
Peki bir futbolcu takımın gücünü, performansını bu kadar etkileyebilir mi? Adı Yattara ise evet. Kimi zaman olumsuz, çokça olumlu bir katkı Gineli’ninki.
Beşiktaş sınavına bu önemli oyuncusundan yoksun çıkması kafalarda soru işareti yaratsa da Yattara’nın Trabzonspor için vazgeçilmesi zor bir silah olduğu bir gerçek.
Bir takımın başarısı ya da başarısızlığı elbette bir futbolcuya bağlı olamaz. Ancak Trabzonspor’da dün akşam oyunun kaderini değiştirecek, maçı koparabilecek isimler de yoktu. Rakibin Bobo ile tek forvet oynuyor görüntüsü sağ kanatta Tayfun, solda Cale ve Colman’ı hücum için cesaretlendirse de bu futbolcuların inisiyatif kullanmaktan uzak kalmaları Umut - Gökhan ikilisinin istedikleri pozisyonları bulmasını engelledi. Orta alandaki top kayıpları özellikle ilk yarıda bu bölgedeki en büyük sıkıntı idi. Selçuk ilk iki maçın aksine kurtarıcı rolü üstlenmekten uzak

Yazının Devamı

Terim özür diler mi?

13 Eylül 2008

Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’ın Başbakan’a yönelik hakaretinin “Öfke kontrol cezasıyla” karşılık bulmasının üzerinden bir kaç gün geçmişti ki, milli takım teknik sorumlusu Fatih Terim’in sinir sisteminin iyice bozulduğunu gördüğümüz bir Belçika maçı ve spor yazarı Osman Tanburacı’ya yönelik ağır hakaretleri gündeme geldi.
Eylemler bire bir örtüşüyor mu? Hayır. Çünkü Terim’in meslektaşımıza sarf ettiği sözler Uzan’ın konuşmasından daha ağır.
Peki son dönemlerde medya ile yargı önünde hesaplaşmadan söz eden Terim bu kez sanık olur mu?
Tanburacı şikayetinden vazgeçmez ise, evet?
Sonrası uzun bir süreç ve hakimin takdiri.
Şu bir gerçek;
Terim abartılı hedefleri olan bir insanın yaşadığı gerilimin örneklerini sergiliyor.

Yazının Devamı

İhanetler bulaşıcıdır!

6 Eylül 2008

Efendim basın susuyor, görevini yerine getirmiyor, uyuyormuş...
Kimdir onca haberi görmezden gelen bu iddia sahipleri? Garip ama meslektaşlarımız!
Peki onlar ne yapar? Neden merak ettikleri konuları araştırmaz, ilgililerle konuşmaz, doğru bilgilere ulaşıp kamuoyunu aydınlatmayı düşünmez?
Niye düşünsünler canım...
Oturdukları yerden hesap sormak dururken neden ellerini taşın altına soksunlar ki?
Hadi bazıları mesleğin duayenleri... Bir yaştan sonra habercilik yapmalarını beklemeyelim.
Ya ötekiler? Camiada anlı şanlı köşelere sahip diğerleri? Onların gazetecilik dürtüsü, isteği yok mu?..

Yazının Devamı

Ha Yıldırım, ha Cavcav ha Demirören

30 Ağustos 2008

Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’e yapılan çirkin saldırı cezalandırıldı, Antalyaspor’un sahası kapandı.
Bazıları cezayı ağır bulabilir. Peki, eylem saha içinde teknik direktöre, futbolcuya veya hakeme karşı olsaydı?
Ya da o şişe hedefini şaşırıp, yan koltukta oturan Adalet Bakanı’na isabet etseydi?
Basit bir para cezasıyla geçiştirilebilir miydi? Asla.
Futbolu kirletenler ve kirliliğe önlem almayanlar yaptırımına katlanacak.
Tabii, oyunu yönetenler de.
Bugün Demirören’e, yarın Aziz Yıldırım’a, öteki gün İlhan Cavcav’a...

Yazının Devamı

Farktan sıkıntıya

30 Ağustos 2008

Sezonun henüz başı. Hazırlık dönemi kıstas alınamayacağı için her takım kapalı kutu. Her maç da sürpriz sonuçlara gebe. Trabzonspor geçen hafta zorlanmasına karşın Ankaraspor’u yenerek lige iyi bir başlangıç yapmıştı. Devamı bir başka Başkent takımı, Ankaragücü ile geldi.
Trabzonspor dün sahada istediklerinin çoğunu yaptı. Çünkü karşısında ‘şeker’ gibi bir rakip vardı. Savunmada Song - Egemen ikilisi son dakikada konsantrasyonunu kaybettiği pozisyon dışında rakip forvete geçit vermedi.
Serkan’ın ofansif oyunu, Colman’ın çizgi yerine ortaya yakın görev yapması ilk yarıda Hüseyin ve Selçuk’un yükünü hafifletti. Yattara sakatlanıp çıktığı dakikaya dek takımın en önemli hücum silahı idi. Bir gol attı, bir gol asisti yaptı. Bordo-mavili ekip onun yokluğunu kalan bölümde derinden hissetti. En çok etkilenenler ise Gökhan ve Umut oldu.

Daha iyi teşhis
İkinci yarının ilk 15 dakikasından sonra oyundaki denge Ankaragücü’nün lehine değişti. Ancak Başkent ekibinin

Yazının Devamı

Zor ama güzel oldu

25 Ağustos 2008

Cezanın kalkmasından sonra bomboş bir stat yerine coşkulu taraftarın önünde oynaması Trabzonspor’un son mazeretini de ortadan kaldırmıştı. Öyle ya, yeni tribünler, yeni transferler ve yepyeni umutlar taşıyan bir ekip beklentileri karşılayacak bir performans göstermeliydi.
Güzel futbol, keyifli goller gibi... Ancak karşısında dipdiri bir Ankaraspor bulan bordo-mavili ekip özellikle orta alanda top yapmakta çok zorlandı. Colman, Selçuk ve Hüseyin ilk yarı boyunca Yattara’nın da katılımıyla zaman zaman üçlenen forveti gerektiği gibi besleyemedi. Kanatların etkisiz kalışı beklenen golü geciktirdi. Bu olumsuzluklara karşın Gineli’nin kişisel becerisi, Gökhan’ın 25 metreden sert şutu, Umut’un elverişli durumda topu dışarı atması ilk yarım saatte skoru Trabzonspor lehine dönüştürebilecek pozisyonlardı.
Rakibi kalesinden uzak tutma çabasındaki Ankaraspor hücumu ikinci plana itmesine rağmen maç boyunca oyun disiplininden kopmadı. Şansını ani ataklarla denedi. Etkili de oldu. Yeni transfer Mehmet Çakır’ın beklenenin çok altındaki

Yazının Devamı

Yıldırım başkan olunca

23 Ağustos 2008

Sorumluluk üstlenmek böyle bir şey demek.   Hani takımın en hırçın oyuncusuna kaptanlık verirsin, düşünemeyeceğiniz kadar olgun davranır, kuralların uygulayıcısı olur ya.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'daki değişim de tıpkı bunun gibi!
Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olduktan sonra sevecen, barış ve birlik mesajları veren örnek bir futbol adamı gibi davranmaya başladı Yıldırım.
Arada bir meslektaşlarımıza çıkışmaya devam etse de belli ki kendini kontrol etme güdüsü devrede.
Ne yaptı bu süreçte Aziz bey?
Vakıf Başkanı olarak sezon öncesi yayınlanan çok önemli bir açıklamaya imza koydu. Federasyona ve kurullarına güven duyulduğunu, hakem hatalarına kasıt olmadığı sürece iyi niyetle bakılacağını, geçmişte yaşanan tatsızlıkların üzerine sünger çekildiğini ifade etti.
Önceki gün de RTÜK Başkanı, yayıncı kuruluş ve Futbol Federasyonu Başkanı'nın katıldığı bir toplantı sonrası çok önemli tespitlerde bulundu;

Yazının Devamı