Trabzon’un şans melekleri

15 Kasım 2008

Berbat ötesi bir ilk yarı. Karşılıklı top kayıpları, yerini bulmayan paslar, amaçsız bir koşuşturmaca derken, can sıkıcı görüntüye noktayı koyan hakem Fırat Aydunus’un düdüğü...
Bu bölümde kötünün iyisi kim diye sorarsanız yanıtı Gençlerbirliği olur. Çünkü kaleyi yoklayan dört şutları vardı. Ya lider Trabzonspor’un? 5 ve 45’de Umut’un umutsuz iki gol girişimi. Hepsi o kadar.
Maç öncesi ısınırken sakatlanan Selçuk ve cezalı Serkan’ın yokluğunun Trabzonspor’u olumsuz etkilemesi çok doğal. Çünkü her ikisi de takımın en çok koşan, mücadele eden, savaşan isimleri. Alternatifi olmayan dar kadroda Yattara gibi bir silahın tutukluk yapmaya devam eder, orta alanın tüm yükü Hüseyin’in omuzlarına kalır, kanatların işlemezse işin zor, kazanman şansa bağlı demektir.
Nitekim ikinci yarıda iki takımın da riskleri göze alıp daha açık futbolu tercih etmesi ibreyi başkent ekibi lehine döndürdü. Özellikle 60. dakikadan sonra etkili ataklarla Trabzonspor kalesine gelen kırmızı-siyahlıların önüne iki engel çıktı. Biri kaleci Sylva, diğeri kale direği. Gençlerbirliği gol için elinden gelen çabayı gösterdi ama futbolun o zalim kuralı dün akşam da işledi. Hani “Atamayana atarlar” derler ya, aynen öyle

Yazının Devamı

Hangisini tercih edersiniz?

12 Kasım 2008

Bu aralar ligimizde her ikisini bir arada göremediğimiz için şu sorunun yanıtı önemli; Hangisini tercih edersiniz? Kötü oynayarak ve eleştirilerek kazanmayı mı, yoksa iyi mücadele edip, sayısız gol pozisyonu bulup yenilmeyi mi?
Futbol sonuç oyunu ise yanıt ilk seçenek olacaktır.
Haftalardır performansı ve teknik adam tercihleri sorgulanan, ligdeki konumuna bakılmaksızın yerden yere vurulan Trabzonspor, Beşiktaş karşısında istekli, hırslı ve coşkulu başladı maça. Orta alandaki yardımlaşma, kanatların verimli kullanımı, rakibe boş alan bırakmama düşüncesi, bordo-mavili ekibin çok sayıda fırsat bulmasını sağladı. İlk yarıda Colman ve Selçuk’un uzaktan kaleyi yokladığı, Umut’un kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonlar maçın kaderini değiştirecek cinstendi.
Bu olumlu görüntüyü yaratan faktör belki Avni Aker’i dolduran 20 bin coşkulu seyirci, belki soyunma odası motivasyonu, belki de abartılı tepkilere bir yanıttı. Gerekçesi her neyse, Trabzonspor sezonun en pozitif futbolunu oynadı.
Ama olmadı. Beşiktaş’ın ilk 45 dakika içinde yakaladığı belki de tek pozisyon golle sonuçlandı.
İkinci yarıda tempo yükseldi. Yattara’nın oyunda kaldığı süre içindeki tek etkili ortasında Gökhan

Yazının Devamı

Ecel teri dedikleri

9 Kasım 2008

İşler iyi giderken de, kötü giderken de takımına sahip çıkması gerekenler, her dem şikayet ettikleri sürece uzun soluklu başarıları beklemek olası değil

Gol dakikasına dek tam 7 kez yokladı Trabzon rakip kaleyi. Dördü Selçuk, üçü Gökhan ile.Bunların üçü çerçeveyi buldu ama top kaleci Ulaş’ı geçemedi.
Ersun Yanal’ın dikte ettirdiği bir oyun anlayışı mıydı bu? Sanmıyorum. Hacettepe’nin savunmadaki dikkatli oyununun yanı sıra, Trabzonspor’un orta alanda yine zorlanması, hücumda istediği pozisyonları üretememesi, bordo-mavili oyuncuları uzak mesafeden şut atmaya zorladı. Geçen haftaki orta alan kurgusunun değişmesi de etkiliydi söz konusu görüntüde. Bu bölgelerden toplara iyi vuran Selçuk ve uygun anlarda Gökhan şanslarını denedi.
Gole adını yazdırmak ise Colman’a nasip oldu. Kendi yarı alanından ilk kez hızla çıkmayı beceren Trabzonspor, Gökhan’ın başlattığı, Isaac’ın rakip savunmayı bozduğu, Colman’ın ise yayın üzerinde topla buluştuğu pozisyonda gole kavuştu.
Ligin en genç ve mücadeleci kadrolarından birine sahip olan Hacettepe, teknik adam değişikliğinin motivasyonuyla oldukça istekliydi. Ancak ilk yarıda İbrahim Şahin ve Sandro ile bulduğu iki ciddi pozisyonu değerlendirme

Yazının Devamı

Halterde Akkuş’a ‘Aile boyu’ destek

8 Kasım 2008




Hani isyan ettiğimiz bir durumla karşılaştığımızda “İşin çivisi çıkmış” deriz ya...
Şimdi okuyacağınız satırlar bu deyişe “cuk oturacak” yaşanmış bir seçim hikayesidir.
Özerklikmiş, delege iradesiymiş, demokrasiymiş, hepsinin göz boyamaca ve kandırmaca olduğunun kanıtıdır.
Olay geçen hafta yapılan Halter Federasyonu genel kurulunda yaşanır.

Yazının Devamı

Zaman en iyi ilaçtır

2 Kasım 2008

Futbolu günlük yaşadığımıza dair en çarpıcı örneğini geçen hafta Ankaraspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman vermişti;
“Birkaç hafta iyi sonuç alınca şampiyonluk söylemleri, tersi olunca ağır eleştiriler geliyor. Önemli olan pozitif futbol oynayabilmek.” Diyeceksiniz ki Ankaraspor ile Trabzonspor’un hedefleri bir mi? Biri ligde tutunabilmek, diğeri zirve hedefi ile yola çıktı.
Doğru... Trabzonspor’da son dönemlerde işlerin iyi gitmediği ortada. Ama bu takım İstanbul Büyükşehir Belediye karşısına lig ikincisi olarak çıkmadı mı? Galatasaray ve Fenerbahçe gibi rakiplerinin önüne geçmedi mi? Neden bu sabırsızlık, nereden çıkıyor bu kelle avcılığı? Ortada bir başarısızlık var ise tek sorumlu teknik direktör müdür?
Elbette hayır. Uzun lig maratonunda oyunun aktörleri hatalardan pay çıkardığı taktirde sorunların aşılması kolaylaşır. Yeter ki eleştirinin de, övgünün de dozunu iyi ayarlayalım. Trabzonspor dün gerçekten önemli bir deplasmanı hasarsız atlattı. Peki çok mu iyi oynadı? Hayır. Tam tersi, rakip forvet ilk yarıda biraz becerikli olabilse, bir Gaziantep faciası da Olimpiyat Stadı’nda yaşanabilirdi. Ancak “atamayana atarlar” kuralı bir kez daha işledi ve Trabzonspor maçı ikinci

Yazının Devamı

Gün gelir hesap döner

1 Kasım 2008



Rakamları üst üste koyunca ortaya çıkan tablo felaket senaryosu gibi.
Liglerde sekiz hafta geride kalırken Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu’nun kulüplere kestiği para cezalarının toplamı, sıkı durun, tam 2 milyon 756 bin YTL.
Yanlış okumadınız. Eski deyişle 2 trilyon 756 milyar Türk lirası!
Bu paranın yüzde 35’lik yani 1 milyon 31 bin YTL’lik bölümü Süper Lig kulüplerinin ödemesi gereken miktar.
1 milyon 525 bin YTL’si ise alt liglere ait. Hani futbolcusuna, teknik adamına parasını veremeyen, kulüp binasına yakıt alamayan, deplasman masrafları için borç harç toplayan, tek kuruş hasılat geliri olmayan, her geçen gün ekonomik olarak biraz daha batağa saplanan kulüplere...

Yazının Devamı

Kâbus geri mi dönüyor?

30 Ekim 2008

Galatasaray ve son iki Gaziantepspor maçını izledikten sonra insanın aklına ister istemez şu soru geliyor;
“Kâbus geri mi dönüyor?”
Geçen sezon yaşanan onca sıkıntının ardından yenilenmiş bir kadro ve büyük umutlarla lige başlayan Trabzonspor son üç maçtaki performansıyla tam bir hayal kırıklığı yaşatıyor.
Mücadele etmiyor, pozisyon üretemiyor, savunması alarm veriyor. Tüm bu olumsuzluklar biraraya gelince takım sıradanlaşıyor. Ve Trabzonspor, Trabzonspor olmaktan hızla uzaklaşıyor.
Kupa maçıdır, yitireceğiniz puanların telafisi olabilir diye düşünebilirsiniz. Ama ortaya konan futbola bakınca bir değil, pek çok şeyin yolunda gitmediğini görebilirsiniz.
Sen maça üç forvetle başlayacak, koskoca ilk yarı boyunca tek bir pozisyonun, rakip kaleyi bulan şutun olmayacak, bir tane kanat organizasyonu geliştiremeyecek ve üç pası bir arada göremeyeceksin. Orta sahada top tutamayacak, hata üzerine hata yapacak, savunmacıların boğuşmaktan yorgun düşecek sonra da “Ben bu maçı kazanmak için çıktım” diyeceksin. Futbol oyununda yok böyle bir şey!
Üçlü forvet ilk bakışta güzel bir fantazi gibi görünebilir. Ama Yattara-Gökhan-Isaac üçlüsünü kanatlardan besleyecek, ceza sahasına dikine

Yazının Devamı

Liderlik stresi

27 Ekim 2008

Maçı kazanmak ile kazanıp lider olmak arasındaki nüans her takımı ve taraftarını strese sokabilir. Ancak kazanmanın gereklerini yerine getirecek beceriyi, çabayı, mücadeleyi gösteremezseniz bırakın galibiyeti, tek puana bile duacı olabilirsiniz.
Bir de karşınızda Gaziantepspor gibi oyunun kaderini her an değiştirebilecek yeteneklere sahip, dengeli, kontratak futbolunun gereklerini yerine getiren bir takım var ise.
Trabzonspor’da, Antalyaspor maçıyla başlayan düşüş Galatasaray yenilgisiyle had safhaya ulaşmıştı. Rakiplerinin puan yitirmesiyle İstanbul’da bıraktığı liderlik koltuğunu geri alma şansı yakalayan bordo-mavili ekip, ilk yarıda son derece tutuk, orta alanı kullanamayan, az sayıda pozisyon bulan ve bunları değerlendiremeyen sıradan bir takım görüntüsüydeydi.
Geçen haftadan tek farkı, Ersun Yanal’ın kaleyi Sylva’ya teslim etmesi, Isaac’in yerine oyuna Yattara ile başlamasıydı. Ancak her iki tercihin de isabetli olmadığını anlamak uzun sürmedi. Oysa önlem alınması gereken bir savunma ve orta saha da vardı. Hüseyin aksıyor, Selçuk pas hatası yapıyor, geride Egemen ve Song rakibin ani ataklarıyla boğuşurken yalnız kalıyordu. Sahada koşan, arkadaşlarının açıklarını kapatmaya

Yazının Devamı