Trabzonspor ligde aldığı sonuçlarla zirvede değil ama Süper Lig’in transfer lideri olduğu kesin. Başkan Ahmet Ağaoğlu taraftarı memnun etmeyen sonuçlardan sonra vitesi öyle yükseltti ki, rakiplerinin hızına yetişmesi kolay olmayacak.
Umarım limitlerin aşılması, bordo-mavili kulübü sıkı sıkıya bağlı kaldığını iddia ettiği mali disiplinden uzaklaştırmaz. Gemiler yakıldı, dönüşü zor.
Ya işin saha tarafı? Karadeniz ekibi son iki haftada ve Avrupa kulvarında camiayı mutlu edecek sonuçlardan uzak kaldı. Ümraniyespor maçı bir dönüm noktası ve yeni başlangıç olabilirdi. Teknik direktör Abdullah Avcı için de hem kadro, hem oyun planları açısından beyaz bir sayfa anlamına gelebilirdi. Bunun adı “yeniden yapılanma” ise, sanki biraz geç kalındı. Kum saati çalışmaya başladı bile!
Hocanın yedeklerinden ayrı bir takım kurma lüksü var artık. Taraftarın ise şikayet değil, sonuca odaklı performans beklentisi hakeza.
***
Süper Lig’e yeni çıkan ekiplerin işi zor olmuştur. Ama şunu samimi söyleyeyim; Ümraniyespor ilk dört
Ligin henüz başı, ama sezonun ilk büyük maçıydı. Dolayısıyla hem Trabzonspor hem Galatasaray açısından bir prestij mücadelesiydi.
Bordo-mavili ekibin geçen haftaki Antalyaspor yenilgisi ve Şampiyonlar Ligi travmasından sonra nasıl bir performans göstereceği merak edilirken, Galatasaray’ın yeni yapılanması ve yıldız transferleriyle hangi noktaya geldiğini test etmek adına ciddi bir sınavdı.
Trabzonspor adına sonuç sevindirici değil elbette. Daha kötüsü olabilirdi ev sahibi adına. Galatasaray kazanmaya yakın, pozisyon bulan taraf idi. Özellikle ikinci yarıdaki mahkum oyunu ile Trabzonspor puanı kurtardı diyebiliriz.
Trabzonspor hafta içi tempolu bir Kopenhag maçı oynadıktan sonra elbette tedbirli bir oyun planı uygulayacaktı. Bana Abdullah Avcı’nın ilk dönemlerini anımsattı. İyi savunma yap, topun rakipte kalmasına izin ver, hızla hücumda fırsat bulursan değerlendir. Bu bir anlamda tuzaktı. Aynı zamanda risk almak demekti. Bu tehlikeyi göze aldı deneyimli hoca. Buna rağmen Mertens’in yakaladığı en net pozisyonda, son vuruş yetersizliği ve genç kaleci
Türk futbolunun en kırılgan, en korumasız, en çok eleştirilen halkası hakemlerdir kuşkusuz.
Dolayısıyla futbolu yönetenlerin de en özenli olması gereken konuların başında hakemler gelir.
İyi niyetinden ve faydalı işler yapma isteğinden şüphe etmesem de, TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve ekibinin hakem camiasına karşı fazla hassas (!) olduğunu düşünüyorum.
Evet; TFF uzun zamandır tek kuruş zam görmeyen hakem ve gözlemcileri rahatlatacak kararlar aldı. Bu onlara sınıf atlatmadı, beş yıl önceki seviyesine getirdi.
Karşılığında ne istedi federasyon? Hakemlerden adaletli olmalarını... Diğer taraftan da garipsediğim uygulamalar yaptı.
Bir; hakemlerden mal beyanı talep etti.
İki; hakemlerin sabıka kaydını sorguladı.
Şampiyonlar Ligi yolundaki son viraj öncesi Trabzon kentinde tansiyon hayli yüksekti. Bordo-mavili taraftarın üst düzey motivasyonunun iki farklı sonucu olabilirdi. Sahaya pozitif yansırsa ateşleyici güç, tersi yaşanırsa, sıkıntılı bir hale dönüşebilirdi. Aklı selim kazandı. Evet gruplara kalmak inanılmaz bir kazançtı. Ama neticede futbol bu. İyi olan, daha az hata yapan, son dakikaya dek mücadele edenin turu geçmesi normaldi. İlk maçın rakibe sağladığı avantajı da unutmamak gerek.
Trabzonspor’u müthiş mücadelesi için kutluyorum, ama Türk futbolunu bu eleme prangasına mahkum edenleri de gerekli yerlere havale ediyorum.
***
Abdullah Avcı’nın geçen haftaki maçtaki bireysel hataları kabul edilemez bulduğunun kanıtı, sahaya sürdüğü kadro oldu. Kopenhag teknik direktörü Jess Thorup’un niyeti belliydi. Golü bulup, deyim yerindeyse üzerine yatmak. İşin içine biraz da sertlik katıp Trabzonspor’u frenlemeyi düşünmüştü. Cornelius’a da en az iki kişi ile önlem alıp işimizi zorlaştırmayı
İyi takım olmak, büyük takım olmak, hazır takım olmak, mücadele ettiğin her kulvarda ciddi sorumluluk yükler. Trabzonspor da bu örneklerden biri. Maalesef sezonun şampiyonu olmak, büyük bir maddi gelir elde etmek anlamına gelen UEFA Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan gitmesine yetmedi. Dün geceki futbola bakınca endişe etmemek mümkün değil. Dolayısıyla iyi başladığı Türkiye Süper Ligi’ndeki başarısını sürdürmesi, çarşamba günü Kopenhag ile oynayacağı rövanş maçı öncesi moral anlamında önemli idi.
Antalyaspor sıradan bir rakip değildi. Ciddi bir tokat yedi Avrupa sınavı öncesi. Hem de ders niteliğinde oldu. Aradaki fark şunu gösterdi; teknik direktör düzeyinde boynuz kulağı geçiyormuş dedirtti bize? Değil mi Abdullah hocam!
Öncelikle şunun altını çizeyim; Antalyaspor sistem takımı. Haddini de biliyor, yapabileceklerini de. Aldığı galibiyeti kimse küçümseyemez. Her anlamda üstün ve akılcı bir futbol sergiledi. Hep kazanma isteği vardı. Evet; futbolda rakibi tahlil etmek önemli. Bunu kimin daha iyi
Daha iki hafta geçmeden hakem tartışmaları alev aldı. Düğmeye ilk olarak Beşiktaş bastı. Alanyaspor maçının hakemi Yasin Kol’u istenmeyen adam ilan etti. Haklıdır haksızdır, diğer kulüpler de sıraya girince bakın siz yangına. Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi hakem seminerinde siyah-beyazlı kulübü hedef alarak sert konuştu. Hadi hayırlısı.
Merkez Hakem Kurulu’nun eli-kolu bağlı. Beş hakem sakat. Neden? Acaba antrenman programlarında sıkıntı mı var? Kalanların büyük bölümü yeterli Süper Lig tecrübesine sahip değil. Video Asistan Hakem kadrosu desen, topu topu 11 kişi. Hata yapanları, cezaya girenleri düşününce, “Lig bu hakemlerle nasıl bitecek?” sorusu geliyor aklıma.
Yıllardır söylerim; federasyonun başarısı, A Milli Takım ve hakemlerin performansıyla ölçülür. Gerisi hikaye... Ağzınızla kuş tutsanız kimseye yaranamazsınız.
Dolayısıyla saha ve VAR hakemlerinin ayrılması kararının gözden geçirilmesi gerekir. En azından ligin devre arasına kadar eski sisteme dönülmeli. Parayla saadet olmuyor. Yoksa;
Türk futbolu uluslararası arenada hızla ivme yitirirken, bedelini, “kendim ettim, kendim buldum” demesi gereken kulüplerimiz ödüyor. Yıllardır “Edirne’den ötesi hikaye” söylemini dikkate almayanlar, süper Lig şampiyonunun neden play-off maçına çıkmak zorunda kaldığını sorgulayamıyor. Sorgulasalar, hesap veremeyecekler çünkü.
Örneğin; dün gece Trabzonspor’u baraj maçı oynarken görmemeli idik. Süper Lig’in Şampiyonu, on milyonlarca euroyu risk etmek zorunda kalmamalıydı. Ve sormak gerek tüm kulüplerimize; ne oldu çuvalla para harcayıp, taraftarın gözünü boyamak adına yapılan transferlerin getirisi?
***
Trabzonspor ligde ikide iki yapınca, dünyamız değişti. Kopenhag maçı farklı olacaktı. Rakip “çantada keklik” demek hata idi. Burası farklı, o kulvar çok değişik. Oyuna hakim olalım derken orta alanda kaptırdığımız topla golü erken yedik. Devler arenasında kapışmaya talipsen, geriye düşünce reaksiyon göstermen gerek. Biz ne yaptık? İlk yarıyı tek pozisyon
İstanbulspor’u deplasmanda yenerek lige iyi bir başlangıç yapan son şampiyonun futbolunu beğenmediğimi ifade etmiştim. Dolayısıyla o maç, Trabzonspor’u değerlendirmek için ölçü değildi benim için. Rakip güçsüz, bordo-mavili takım etkisiz, futbol yavandı.
Hatayspor sınavı ise bordo-mavili ekibi salı günü oynayacağı Kopenhag maçı öncesi daha sağlıklı tartmak açısından önemliydi.
İlk yarıda tıpkı geçen hafta olduğu gibi pozisyon üretmekte zorlandı ev sahibi ekip. Konuk takımın hücuma çıkarken kaptırdığı topları hızlı kullanamayınca savunmadaki açıkları değerlendiremedi. Sadece Bakasetas, Eren, Cornelius işbirliği ile ağları bulan vuruşu vardı ki, o da VAR incelemesinden döndü. Aynı Cornelius 29. dakikada Visca’nın ortasında iyi kontrol yapamayınca, kaleci Erce mutlak bir gole engel oldu.
Kısacası bu bölümde ağırlığını hissettiremedi Trabzonspor. Ofansif yönleriyle dikkat çeken Larsen ve Eren yeterince çıkamadı. Lakin Eren, ikinci yarıda daha çok inisiyatif kullanarak ciddi katkı sağladı. Bence en