Sezona galibiyetle başlamak önemlidir. Bir adım ötesi, iyi oynayarak başlamaktır. Yarın için moral olur, umut olur, güven olur. Bazen acılara da merhem olur.
Trabzonspor yeni bir kişilik geliştiriyor. Bu takım hücum etmeyi seviyor. Ederken de her an skora etki edecek silahları var. Bir değil, iki değil, belki beş-altı oyuncusu ile golü kokluyor. Bakasetas, Nwakaeme, Hamsik, Gervinho ve Djaniny. Bakıyorum da, hangi ekibin var böyle bir lüksü?
Bordo-mavililere bir maç üzerinden dört dörtlük diyebilir miyiz? Süper Lig’de böyle bir performans yok. Olamayacak da. Lakin uzun yıllardır takip ettiğim Trabzonspor’un farklı olacağını söyleyebilirim şimdiden. Işığı doğru noktaya tutuyorsanız tünelin sonunu görürsünüz.
Futbolun tadı goldür. İlk yarıda dört gol bulmak ve hepsini aynı coşku ile kutlamak ekip olmanın göstergesidir. Karadeniz temsilcisinde bunu gördük. Umarım bu oyuncu grubu aynı tutkuyu sürdürür.
Haftaya yenilebilirsiniz. Bir sonraki maçı da yitirebilirsiniz. Fakat Abdullah hocanın yaratmaya çalıştığı
Yaşı kırkın üzerindekiler anımsar. Geçmişte üst düzey hakemlerin nerede ise yarısı (sanırım kışladaki otoritelerini sahaya taşıdıkları için) asker kökenlilerden oluşurdu.
Futbol anarşisinin tavan yapmaya başladığı 90’lı yılların sonunda Genelkurmay Başkanlığı’nın talimatı üzerine bu isimler kademeli olarak hakemliği bıraktı. Karar bir anlamda ordu mensuplarını koruma kalkanı idi.
Aradan uzun zaman geçti. Futbol Federasyonu bünyesinde oluşturulan “temsilci kadrosu” saha ve disiplin olaylarında etkin biçimde rol almaya başladı. Temsilcilerin de emniyet teşkilatı içinden seçilmesi tercih edildi.
Öyle ya, gerektiğinde statlarda görev yapan polis, jandarma ve diğer kolluk güçlerine sözü geçecek bir “amire” ihtiyaç duyulabilirdi! Bu tercihin olumlu yönlerini de gördük, abartıldığını da...
Örneğin, geçen sezon bir büyük takımımızın teknik direktörünün maç sonrası kullandığı ifadelerin raporlara nasıl yansıdığı gibi. Hoca hakeme “cibiliyetsiz” diyor, hakem ve iki
Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişsin. Öne geçtikten sonra müthiş mücadele edip rakibe şans vermiyorsun, ama yedi dakikalık uzatmanın son saniyelerinde öyle bir hata yapıyorsun ki, kahrolmamak mümkün değil. Bu kadar eziyeti kimse hak etmedi. Son penaltı vuruşuna kadar yüreğimiz ağzımızda seyrettik.
Oysa geçen haftaki ilk maçtan sonra “Trabzonspor turu geçer” demiştik. İnanmış ve sahadaki futbola bakıp öngörüde bulunmuştuk. Lakin bu kadar zor olacağını kestirememiştik. Aslında penaltılara kalmadan işi bitirebilirdi temsilcimiz. Atacaktı ikinciyi çekecekti fişi. Ama futbol böyle bir oyun. Konsantrasyonunu yitirmeyecek ve aynı ciddiyetle bitiş düdüğünü bekleyeceksin.
Molde teslim bayrağını çekmek üzere iken eşitlik sayısını buldu ya. Bu ekstra bir motivasyon sağladı Norveç temsilcisine. Yaptığı oyuncu değişiklikleri bizden erken olunca, karşımızda daha diri ve istekli bir takım bulduk. Hiç vazgeçmediler.
Oyunun geneline bakarsanız Trabzonspor farkını görebilirsiniz. Her anlamda üstün olmamıza rağmen normal
Türkiye’de hakem camiası, futbolun en zayıf halkası...
Yöneticisinin, hakeminin, gözlemcisinin kaderi, iki dudağın arasında...
Bakmayın Futbol Federasyonu Başkanı ve yöneticilerinin pozitif mesajlarına...
İşler yolunda giderken yanlarında olurlar, tökezledin mi tekmeyi vururlar.
Futbolda skor elbette önemli. Ama başlangıç hamleniz güne dair değil, koca bir sezona ışık tutacak ise, Trabzonspor yeni formatlı Avrupa Konferans Ligine ve sezona olumlu sinyaller ile başladı. Kafalarda soru işaretleri yok mu? Elbette var, lakin umutsuzluğa sevk etmemeli.
Bir Barcelona, Real Madrid, Juventus veya Liverpool değilseniz, oyununuzu kabul ettirmek yerine rakibi iyi analiz edip, önlem alır, sonuca ulaşmak için kendi stratejinizi belirlersiniz.
Trabzonspor ilk resmi maçında ikinci ve üçüncü bölgede doğru işler yaparken, savunmasında alarm verdi. Molde dört kere geldi kalemize, üçü gol oldu. Geçen sezonun en güvenli bölgesinin, belli ki yeni oyun formatında ruh hali bozulmuş.
Yoksa böyle bir rakip karşısında bu kadar basit goller yemenin izahı olamaz.
Sanıyorum Abdullah Avcı’nın öncelikle kafa yorması gereken konu belli oldu. Orta üçlünün ofans kadar savunmasına da katkı sağlaması gerek. Rakibi asla küçümsemiyorum, ama güç sende ise girdiğin pozisyonları cömertçe harcamayacaksın. Normal
Yıllardır Türkiye Futbol Federasyonu genel kurullarını takip ederim.
İçeriği ne olursa olsun, toplantılar delegelerce angarya görülür.
Futbolun temel sorunlarını konuşanların sayısı bir elin parmakları geçmez.
Eller demişken, en hayati kararlarda bile o eller bilinçsizce kalkar iner.
Haa bir de paketlenmiş hediyeler alınır ve mahalle ahalisi dağılır.
Çarşamba günü yapılan olağan mali genel kurul farklı mı idi?
Fark bu kez federasyonun değil, kulüplerin iyi örgütlenmesinden kaynaklandı.
Türkiye’de sezon başlamadan önce 4 şampiyon adayı vardır.
Lig tarihi de böyle söyler. Bursaspor ve Başakşehirspor dışında kuralı bozan çıkmadı.
Şimdi dört büyüklere bakıyorum. Trabzonspor dışında hepsi sancılı. Para yok, finansal kriterler yakalarına yapışmış ve maliyetli kadroları daraltma çabası içindeler.
Öte yandan şampiyonluk iddiasını sürdürebilmek için de güçlü bir takıma sahip olmak zorundalar.
Bu noktada Trabzonspor’u ezeli rakiplerinden önde görüyorum. Şu ana dek geçen yılki oyuncu grubundan “ahh niye gitti” diyebileceği kim var?
Tam tersi, yine nokta transferleri ile dikkat çeken takımlardan biri.
Hamsik, İsmail Köybaşı, Koita, Gervinho ve Peres’i yarın koy takıma, oynasınlar.
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Serdar Tatlı değer verdiğim bir arkadaşımdır.
Doğru yaptığını alkışlar, yanlış gördüğümü söylerim.
MHK talimatında son yapılan düzenlemeleri eksik ama yerinde buluyorum. Eleştirim, izlenen yöntem.
Ve soruyorum;
- Kurul üyeleri, değişiklikleri TFF sitesinden mi öğrendi?
- Böylesi radikal kararlar alınırken kimlerin görüşlerine başvuruldu?
- “Tek adamlık” tehlikeli bir yönetim biçimidir. İnsanı hataya sevk eder, egolarını şişirir. Paylaşımcı olmaya devam edecek misiniz?