Ligin henüz başındayız.
Kulüpler savaş baltalarını çıkardı.
Trabzonspor Yönetimi geçen haftaki Alanyaspor maçından sonra hakem Halis Özkahya ve Merkez Hakem Kurulu’nu hedef alan çok sert ifadeler kullandı.
Hüseyin Türkmen’in oyundan atılışına verilen tepkileri doğal karşılıyorum. Bence de haksız bir kırmızı kart oldu. Belki de maçın kaderi değişti.
Trabzonspor’un ortalığı toz duman eden açıklamasına gelmeden önce MHK Başkanı Serdar Tatlı’ya bir kaç sorum var;
Bir; madem uzun zamandır Trabzonspor maçlarına çıkamayan Özkahya’yı eninde sonunda atayacaktınız, niçin bir deplasman maçı ile başlatmadınız? Hakeme de, o takıma da yazık değil mi? Zamanlama ve maç yanlış idi.
İki; Medyada hoşunuza gitmeyen haberler çıktığında Federasyon sitesi üzerinden yanıt vermenize alıştık.
Ligin henüz başı. Lider olabilmek elbette önemli. Ama daha önemlisi unvanını sezon sonuna taşımak, şampiyonluk ipini göğüslemek. Bunun ilk şartı da adım adım ilerlemek. Sendelesen de ayakta kalabilmek. Trabzonspor böyle bir güce sahip olduğunu gösterdi.
Skor bir yana, yaptığın işi ciddiye alıyor, gelişime açık ve hırslı isen, yitirdiklerine değil, kazanımlarına bakacaksın. Tek cümle; “Trabzonspor doğru yolda.”
Karadeniz ekibi haftayı keyifle kapayabileceği bir maça çıktı. Kuşkusuz ligin hücumu en iyi oynayan takımlarından biri. Rakip ise Bülent Korkmaz’ın yönetiminde başarılı sonuçlar almaya devam eden Alanyaspor idi. Son üç maç, üç galibiyet ve gol yememiş bir taş gibi takım.
İki ekip de dört gün önce maç oynadı. Ancak Trabzonspor’un neredeyse on kişi ile tamamladığı Konya deplasmanında sarf ettiği efor, Alanyaspor’un en az iki katı fazlaydı. Böyle sıkışık fikstürlerde teknik direktörler devreye girer. Ne dedi Abdullah Avcı; “Sadece bir taktik antrenman yaptık.” Yani aktif dinlenme. Bu
Trabzonspor bu sezon şampiyonluğun en güçlü adaylarından ise, aslan payı kuşkusuz kaleci Uğurcan Çakır’ın performansıdır.
Yaradan nazardan saklasın, sakatlıktan korusun. Uğurcan sadece süper ligin değil, Avrupa’nın en iyi file bekçilerinden biri.
Futbolda kaleciler için “biraz deli” olmalı derler. Oradan oraya atmamak, uçup durmak, her topa savunmasız biçimde müdahale etmek, önündeki oyuncuları idare etmek akıllı işi değil!
Lakin Uğurcan farklı. Hem akıllı, hem cesur, hem de lider. Üstelik sağlam bir karaktere sahip. Genç yaşında “benim” diyen pek çok futbolcudan daha olgun. Trabzonspor takımı böyle bir kaptana sahip olduğu için gurur duymalı.
İşler böyle düzgün giderse Uğurcan’ı süper ligde kimse tutamaz. Zaten Avrupa’da sayısız kulübün transfer listesinde. Şimdi üzerine koyarak ve değerini artırarak ilerliyor. Trabzonspor tarihinin Yusuf Yazıcı’dan sonra en büyük ihracatı ve kazancı olabilir. Piyasa değeri 20 milyon euro gösteriliyor ya. Çıkın, çıkın...
Emin ellerde!
Y
Süper Lig’de son haftalarda alınan sonuçları sürpriz olarak görmüyorum. Şampiyonluk adayları peşi sıra puan kaybederken, ligin figüranları olarak görülen Anadolu takımları bazılarını şaşırtmaya devam ediyor.
Trabzonspor, Avrupa Konferans Ligi’nden elendikten sonra iki hedefi kalan bir ekip. Dünkü rakibi, istikrarlı gidişi ile ligin yenilgisi olmayan üç takımından biri olan Konyaspor’un dikkat çeken istatistiği ise, bu müsabakaya dek en az gol yiyen takım olması idi.
Trabzonspor açısından çok iyi başlayan maç, henüz 8. dakikada Vitor Hügo’nun kırmızı kart görmesiyle adeta kabusa dönüştü. Cornelius’un 44. saniyede attığı gol, hazırlanış ve bitiriliş anlamında harikaydı. Ama Hugo’nun hesapta olmayan ihracı tüm senaryoyu değiştirdi. Kolay değil her iki yarı 49’ar dakika oynandı. Yani Trabzonspor neredeyse 90 dakikayı bir eksikle tamamlamak zorunda kaldı. Bunun anlamı, sahadaki her futbolcunun iki kat efor sarf etmesiydi.
Kırmızı kart sonrası beklentim Abdullah Avcı’nın ileriden bir oyuncu çıkarıp stopere
Beş maçta dört galibiyet, bir beraberlik... O da geriden gelip puanı kurtardığı Galatasaray maçı.
Kim ne diyebilir Trabzonspor’un performansına? Futbol olarak yeterli mi? Elbette hayır. Ama oynaya oynaya kendinizi geliştirmeye çalışıyorsanız, şampiyonluk adayları arasında yer almanız normal.
Kasımpaşa karşısında hücum yeteneklerini unutan, ama takım olarak iyi mücadele eden bir Trabzonspor izledik. İstatistiklere bakmadım ama 90 dakika boyunca rakip kaleyi uzaktan şutlarla deneyen, bunların sadece birini değerlendiren, çokça da Kasımpaşa kalecisi Ertuğrul’a takılan bir Trabzonspor vardı sahada...
Oysa ofansif anlamda daha üretken olması, kendi oyununu kabul ettirmesi gereken bir takım beklerdim.
Neden olmadı? Cornelius pivot santrfor. Mutlaka kanat ortaları ile beslenmesi gerek. Bu organizasyonu beceremedi bordo-mavililer. Danimarkalı’dan bir Sörloth beklemek yanlış. Alan boşaltan, savunmayı peşinden sürükleyen ve mücadele eden bir tarzı yok. Djaniny sakat olmasa, Avcı’nın ilk tercinine Cornelius yazılmazdı sanırım.
İki; Nwakaeme artık her takımın önlem aldığı bir silah. Dün de
Özeleştiriye kendimizden başlayalım. Her hafta maçları yorumluyor, hakem kararlarını konuşuyoruz. Peki; özellikle Video Asistan Hakemliği konusunda kaçımız doğru bilgiye sahibiyiz?
VAR’ın nelere müdahale edeceğini, hakemin kulaklığına gelen uyarıyı nasıl değerlendireceğini, aralarındaki diyaloğun ne olduğunu biliyoruz muyuz? Protokol sürekli yenileniyor. Merkez Hakem Kurulu, hakem eğitiminden sorumlu olanlar ve hakemler dahil, gelişime ayak uydurmak zorunda. Saydığım üçgen arasında dahi standart yok. Medya olarak biz de VAR’da eğitimli ve donanımlı değiliz.
Ekranlardaki bazı meslektaşlarımı tenzih ederek söylüyorum, ağzı olan konuşuyor ve ahkam kesiyor. MHK de onlardan etkileniyor. İşiniz pozisyon yorumlamak ise, Uluslararası Futbol Birliği Kurulu’nun (IFAB) VAR protokolünü okuyun. Öğrenmemek değil, bilmeden konuşmak ayıp!
Serdar Tatlı’ya önerim!
Değişmeyen gerçek; bu sezon da gündem hakemler olacak. Herkes başarısızlığını hakem kararları ve VAR üzerinden örtmeye çalışacak. Ve bunu taraftara yedirecek!
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Serdar Tatlı’ya
Tabzonspor’un geri dönüşünü takdir ediyorum. Kolay değil Galatasaray gibi bir rakip karşısında iki farktan puanı kurtarmak ve vazgeçmemek.
Lakin maçın sonucundan bağımsız olarak şunu söylemem gerek; oyunun henüz 37. dakikasında sakatlık olmadığı halde iki oyuncunuzu değiştirme ihtiyacı duyuyorsanız, bu teknik direktör yanlışıdır. Tercihlere saygı duyarım ama, “Abdullah Avcı’nın yerinde olsam İsmail’in yerine Trondsen, Abdülkadir Ömür’ü değil Yusuf’u tercih ederim” demiştim. Şahidim her müsabaka öncesi kritik yaptığımız ve mutabık kaldığımız İskender Günen’dir.
Olabilir, hatadan dönmek gerekebilir. Peki ya o genç Abdülkadir’in psikolojisi? İsmail için travma olamayabilir, ama ya futbolumuzun geleceği diye nitelendirdiğimiz Abdülkadir’in durumu? Yedek kulübesinde adeta çöktü kaldı, oyundan alınırken niye ıslıklatırsın çocuğu hocam?
Gelelim maça. Evet, futbol hatalar oyunudur ama abartırsanız canınız yanar. Neydi öyle Trabzonspor’un başlangıcı ve umursamazlığı?
Hollanda’yı devirdiğimiz ilk maç, hemen ardından grubumuzun güçlü takımı Norveç’i yendiğimiz karşılaşmalar sonrasını anımsayın.
A milli takım teknik direktörümüz Şenol Güneş’i “bilge” oyuncularımızı “kahraman” ilan eden kimler idi?
Başta medyamız olmak üzere tüm kamuoyu değil mi?
Ahh o Letonya ve Karadağ maçları.
Hesapta olmayan 4 puan kaybını yaşamasak, son Hollanda hezimetini sindirebilir, avantaj bizde naraları ile berbat futbolumuzun üzerini örtebilir, yanlış oyuncu tercihlerini Güneş’in kredisinden düşebilirdik.
Geldiğimiz noktaya bakın. Turnuvanın en zayıf takımlarından biri olan Cebelitarık’ı yendikten sonra fiyakasını bozduğumuz Hollanda ile oynuyoruz ve televizyon başındaki insanların yarısı daha ilk yarı bitmedin kanal değiştiriyor.
En üst ligimiz dahil, futbol kültürü olmayan bir ülkeyiz. Günlük sevinip, hesapsız yaşayan, kaybedince kahreden bir geleneğimiz var.