İbrahim Aybar Başarı Öyküsü
Sevgili okurlarım başarıları alkışlamaya devam ediyoruz.
Bugün sizinle tanımış olmaktan gurur duyduğum çok değerli dost ve arkadaşım Sayın İbrahim Aybar'ın başarı öyküsünü paylaşacağım.
İbrahim Bey öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Nerede doğdunuz? Aileniz ve mezun olduğunuz okulları, yaptığınız işleri ve şu andaki görevinizi de öğrenmek isterim.
-18 Eylül 1953 senesinde Nazilli-Aydın’da doğdum.1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Makine-Uçak Mühendisi olarak mezun oldum. Aynı üniversiteden 1976 yılında Yüksek Mühendis unvanı aldım. Daha sonra 1978-1980 yılları arasında A.B.D. ’ye giderek doktora çalışması yaptım.
1980-1984 yılları arasında yurtdışında ve 1984-1988 yıllarında Türkiye’de özel sektör içinde profesyonel iş yaşamımı sürdürdüm.1988-1991 yılları arasında Başbakanlık’ta Danışman olarak çalıştım.1991-1992 yılları arasında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı yaptım. Aynı yıllarda Sümerbank Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Vekilliği yaptım.1992 yılından 2000 Eylül ayına kadar Varan Turizm Genel Müdürü ve UYTAD Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptım.
Ekim 2000 ile Ağustos 2016 yılları arasında Oyak bünyesinde Renault MAİS Genel Müdürü olarak atandım ve 16 yıl bu görevi yaptım.
2008 ile 2010 yılları arasında Otomotiv Distribütörleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürdüm.
Velayet Ve Nafaka Savaşları
Dün akşam değerli arkadaşım, Babasız Bırakılan Çocuklar Ve Çocuksuz Babalar Derneği Başkanı İbrahim Aksoy'la konuştuk. Çok önemli noktalara değindi. Ortak velayet ve ebeveyne yabancılaşma sendromuna dikkat çekti.
Değerli okurlarım dileğimiz bir evliliğin ömür boyu mutlulukla sürmesidir. Ancak, büyük bir sevgiyle başlayan bir evlilik hangi nedenle olursa olsun, birden boşanmayla sonuçlanabiliyor.
İşte asıl sorunlar da bundan sonra başlıyor.
Bazen iki taraftan biri, çocuğunu diğer ebeveynle görüşmesini engellemeye kadar varan davranışlar içerisine girebiliyor.
Bu davranışın, kendi çocuğuna telafisi imkânsız zararlar verdiğinin farkına varamıyor. Bakmaya kıyamadığı yavrusuna hayat boyu kurtulamayacağı bir travmayı yaşatmaya nasıl kıyıyor! Anlamak mümkün değil.
Ben velayet hakkının anne-babadan daha çok çocuğun hakkı olduğuna inanıyorum. Çocuk Haklarının Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi çocukların haklarını çok net olarak belirlemiş.
Çocuklarımız geleceğimiz, bu nedenle velayet çok önemli!
Jale Erdoğmuş
Değerli okurlarım başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Bugün sizinle Sayın Jale Erdoğmuş'un başarı öyküsünü paylaşacağım. O çok sayıda hastalıkla savaşırken asla pes etmedi. Yaşama daha sıkı sarıldı. Çok ağır da olsa hastalıklar onun azmini, yaşama sevincini, başarı yolculuğunu engelleyemedi.
Jale Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Sizin en büyük başarınızdan biri hastalıklarla savaşmanız, bunu nasıl başardınız?
-05 Aralık 1979 yılında İstanbul’da doğdum. Aslen Sinop/Gerzeliyim. 1. ve 2. Sınıfı Ankara Çubuk Atatürk İlkokulunda okuduktan sonra, ilkokulu İstanbul'da tamamladım. Ortaokulu Alibeyköy Ortaokulu'nda başarı ile bitirdim. 1994-1998 yılları arasında, lisede sınavla yerleşerek, iyi bir derece ile Okmeydanı İstanbul Ticaret Odası Anadolu Ticaret Meslek Lisesi/ İngilizce Dış Ticaret Bölümünü okudum. (Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik derslerini İngilizce olarak okudum ve öğrendim)
Eğitim hayatıma ara vererek, 1998-2001 yılları arasında bir firmada Satış Destek Elemanı olarak çalıştım. 2001 yılından itibaren eğitim hayatıma yeniden devam ettim. Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Muğla Yüksekokulu Dış Ticaret bölümünden ön lisans mezunu olduktan sonra, lisans eğitimim için uzaktan eğitimi tercih ederek Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdim. Daha sonra da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Sosyoloji (Lisans) eğitimi aldım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Uzaktan Öğretim Tezsiz Lisansüstü Programı Eğitim Yönetimi Bölümüne yeni başvurdum. Ömür boyu eğitim benim hayatımın vazgeçilmezidir. Bir hayalim var iki evladımla birlikte üniversite okumak. Bu hayalimi de gerçekleştireceğim.
2010 yılı sonuna doğru Dil Eğitimi için Kanada Toronto’ya gittim. LSC’de Kanada İngilizcesi öğrendim ve pratik yapma olanakları buldum. Bana bu koşulları sağlayan eski eşime çok teşekkür ederim.
2013 yılında ikinci doğumu yaptıktan yaklaşık 3,5 – 4 ay geçmişti ki, bir gece yattıktan sonra bir daha hiç hareket edemedim. Geçici felç geçirdim. Hastalık sürecim böylelikle başlamış oldu. Gece ateşlendim. Ayaklarımdan yukarı doğru var gücüyle yayılan bir elektriklenme, ateş, eş zamanlı olarak bedenimde gezinerek beni konuşamaz, hareket edemez, nefes alamaz, kımıldayamaz, (Adeta hamurlaşmış bir kıvamda, iskeletsizmişim gibi...) bir hale getirerek bitkisel hayatta gibi bir sağlık sorunu sürecine soktu. Sabahleyin ambulansla hastaneye kaldırılmışım…
Sebebi bir türlü bulunamayan beni yatalak hasta konumuna sokan geçici felçler, ara sıra tekrar etti. Gitmediğim doktor, gezmediğim hastane ve muayene olmadığım branş kalmadı. Yıllarca ağrı, sızı, acı çektim. Tam bir yıl boyunca kırmızı ve yeşil reçeteli ilaçlar kullandırıldım. Tahammül edilemeyecek ağrılardan komalara girmeye başladım. Marjinal sebebi yoktu.
Nafaka ile ilgili çok yazı yazdım. Bu sorunun çözümlenmesi gerektiği kanısındayım. Kesinlikle bulunacak çözüm kadınları da mağdur etmemeli! Bunun yolunun da nafakanın süreli olmasıyla birlikte nafaka fonunun kurulması olduğu kanısındayım.
Elbette başka çözümler de tartışılmalı!
Nafaka yasasının siyasi bir yanı yok. Kadın erkek eşitliği ile de ilgisi yok. Kusura bakmayın ama, bir kadının, 300 TL nafaka için bir ay beklemesini savunmanın kadın hakları ile ilgisini kuramıyorum.
Kadın-erkek eşitliğini savunanların kadınların kendi başarı öykülerini yazabilecek koşulların hazırlanmasını savunmaları gerekmez mi?
Bu yasanın sadece mağdurları var. Mağduriyetleri anlamak farkındalık, kendimizi onların yerine koymak öz farkındalıktır.
Ben nafaka mağdurlarının durumunu düşündüğümde çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor.
Siz değerli okurlarımdan da nafaka mağdurların durumunu anlamanızı rica ediyorum.
Alper Ateş Başarı Öyküsü
(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)
Değerli okurlarım, başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Bu köşede başarı öykülerini paylaştığım değerli insanların ortak özellikleri başarılarının yanında aynı zamanda mütevazi ve samimi olmalarıdır.
Bugün sizinle arkadaşım olmasından gurur duyduğum gazeteci ve 360 Tv'de yayınlanan "Ben Bilirim" programının sunucusu değerli dost Alper Ateş'in başarı öyküsünü paylaşacağım.
Alper Bey öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Nerede doğdunuz, aileniz ve mezun olduğunuz okullar, yaptığınız işler ve şu andaki göreviniz... Yani başarı öykünüzü öğrenmek isterim.
-Cengiz Bey, böylesine güzel cümleleri uzun yıllardır tanıdığım, sevdiğim ve saygı duyduğum sizin gibi değerli bir insanın kurması benim için onurdur, çok teşekkür ederim. Samsun’da doğdum ve üniversiteye kadar Samsun’da yaşadım. Çarşamba Anadolu Lisesi mezunuyum. 2000 yılında Marmara Üniversitesi iletişim Fakültesi Radyo –Televizyon – Sinema Bölümünü kazanarak İstanbul’a geldim. Üniversiteye gelirken sektöre nasıl giriş yapılır, nasıl ilerlenir konusunda pek bilgim yoktu ama bu işi yapmak istiyordum. Üniversiteye başladığımda üst sınıflardaki arkadaşlardan ilk öğrendiğimiz, öğrencilik devam ederken bir an önce bir yerlerden işe başlamaktı. Ben de bütün televizyon kanallarını neredeyse her gün arayarak staj fırsatı vermelerini istiyordum. Hiçbir televizyon kanalı kabul etmedi. Israrla aramaya devam edince Flash Tv’den görüşmeye çağırdılar. O dönem rahmetli Savaş Ay orada hem haber bültenleri hem de A Takımı programını yapıyordu. Savaş Abi ile orada bir süre çalıştıktan sonra A Takımı programı ile Atv’ye transfer olduk. Sizinle de o yıllarda tanışmıştık. A Takımı yılları özel haberler yaptığımız çok başarılı ve faydalı bir süreçti. 3 yıl A Takımı, arkasından 1 yıl kadar radyoda haber spikerliği, devamında Show Tv ‘de 9 yıl muhabirlik, program sorumluluğu, editörlük yaptım. Bloomberg HT’de 750 bölüm “Süper Bulmaca” yarışmasını sundum. Ardından Show Tv’de program müdürlüğü yaptım. 2019’da ise "Ben Bilirim” e başladık ve 350 bölüme doğru ilerliyoruz.
Alper Bey, güzel sözleriniz için ben de size çok teşekkür ediyorum. Siz tüm başarılarınıza rağmen her zaman mütevaziliğinizi de korudunuz. Bence başarıyı değerli ve anlamlı kılan da budur. Şu anda sunduğunuz, bizim de ailece izlediğimiz 'Ben Bilirim' programı nasıl başladı?
-Ailece vakit ayırıp izlediğiniz için çok teşekkür ederim. Sizin de vurguladığınız “ailece” kavramı Ben Bilirim’de yola çıkışımızın temelini oluşturuyordu. Aslında bir seyirci olarak ekranda gördüğümüzde izleyebileceğimizi hayal ettiğimiz bir programdı. Programın formatı oluşurken her bölümde çok sayıda soru, farklı kategoriler, hızlı ilerleyen ve insanları sıkmadan sonuca ulaşan bir yarışma programı düşünmüştük. 360 TV projeyi benimsedi ve arkasında durdu. Biz de elimizden gelenin en iyisini yapmak için çalıştık. Yayınlanmaya başladıktan sonra gördük ki bizim gibi düşünen, aynı hassasiyete sahip çok sayıda seyirciyle buluştuk. Bundan çok mutluyuz.
Şeniz Ulusoy Başarı Öyküsü
(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)
Değerli okurlarım, başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Bugün sizinle, Şeniz Ulusoy'un başarı öyküsünü paylaşacağım.
Şeniz Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Asker bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldiğim için Türkiye’nin birçok ilinde yaşama fırsatım oldu. Bu da benim şimdi yapmış olduğum organizasyon koordinatörlüğü mesleğime pozitif olarak yansıdı. Farklı coğrafyalardaki farklı kültürlere sahip insanlarla geçirdiğim zamanlar, bugün insan ilişkilerimde bana kolaylık sağladı. Şu an Engelsiz Yaşam Vakfı ve Vizyon Ajans genel koordinatörüyüm. Ayrıca Almanya Tarkacup Futbol Turnuvası’nın Türkiye menajeriyim.
Başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?
-Babam asker olduğu için evimizde hep bir disiplin hakimdi. Kuralcı bir ailede büyüdüm, zaman kavramı çok önemliydi. Bu sebeple işimle başarılı olmak için ilk yaptığım; ön toplantı, organizasyon gibi yerlere belirtilen zamanda hep önce gitmişimdir. Bu tavrım karşı tarafı hep memnun etti. Ünlü isimlerle çalışıyorsanız; sabırlı, sakin ve zamanı doğru kullanan biri olmalısınız. Bunlar beni mesleğimde hep ileriye taşıdı.
Yasmin Korkut Başarı Öyküsü
(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)
Değerli okurlarım, başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Bu köşede başarı öykülerini paylaştığım değerli insanların ortak özellikleri başarılarının yanında aynı zamanda mütevazi ve samimi olmalarıdır.
Bugün sizinle, yazar Yasmin Korkut'un başarı öyküsünü paylaşacağım.
Yasmin Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-En zor iştir kişinin kendini anlatması ama kısaca özetlemek gerekirse ;
çıktığım bu yolculukta edebiyat alanında iz bırakmak ve güzel anılar biriktirmek adına bir çok projenin içinde bulunmaya çalışıyorum...
Sabahat Şahin Başarı Öyküsü
(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)
Başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Değerli okurlarım bu köşede başarı öyküsünü paylaştığım değerli insanların ortak özellikleri başarılarının yanında mütevazi ve samimi olmalarıdır. Bana göre gerçek başarı budur.
Bugün sizinle, Yazar Sabahat Şahin'in başarı öyküsünü paylaşacağım.
Sabahat Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Ankara doğumluyum. Bir 29 Ekim’de annemi hazırlıksız yakalamış doğum sancıları... Ve hastanenin kapısında açmışım dünyaya gözlerimi... Ben cumhuriyet kızıyım; her Cumhuriyet Bayramı yeniden doğuyorum sanki... İlk adımlarımı İstanbul’da attım ve o gün bugün de hiç ayrılmadım şehrimden...
Kalamış’a yürüme mesafesinde oturur, Suadiye’de denize girerdik. İlkokul yıllarım aynı mahallede geçti. Evimize en yakın okula gider, komşularımız tarafından korunur kollanırdık. Altı çocuklu bir ailenin en küçük kızıyım. Dolayısıyla evdeki en küçük kız çocuğu olmanın ayrıcalığını iliklerime kadar hissettim; şımartıldım fakat asla şımarmadım. Büyüklerin çocukların kişiliklerini baz alıp onlara meslek biçtikleri yıllarda, avukat olacağıma inanırdım. Sanırım haksızlıklara karşı, daha o yaşlarda sessiz kalamayışım yüzünden biçmişlerdi bana bu elbiseyi... Ortaokul ve liseyi Moda’da ‘Kadıköy Kız Lisesi’nde’ bitirdim. Rahmetli Barış Manço’ya komşuyduk anlayacağınız... Lise yıllarımda edebiyata yatkınlığım çok değerli Edebiyat öğretmenim Ümran Hasşerbetçi tarafından fark edildi. En sevdiğim dersti edebiyat... Okurken ve yazarken kendimi buluyordum. Üniversiteyi Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünde okudum. Aslında şu an hala öğrenciyim İstanbul üniversitesinde tarih okuyorum.