Geçen haftaki yazımın başlığı “Yeni düzen arayışı”ydı. Ortadoğu’da yaşananlar sonrası, Birleşmiş Milletler (BM) düzeninde değişiklik ihtiyacının artık önünde durulamadığını ancak bunun da o kadar kolay olmadığını anlatmaya çalışmıştım.
Hal böyle olunca, bugün artık ülkelerin çok kutuplu, çok merkezli yeni küresel düzende kendi çıkış yollarını bulması gerekiyor. Bu sebeple bu yazıda ‘fırsatlara’ odaklanmak istedim. Türkiye’nin imkânlarını, geçen hafta sonu 20’nci ‘Yuvarlak masa toplantısını’ yapan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen ile konuştum.
‘Hindistan değiliz’
Ülgen, sözlerine “BM’de artık üretilecek bir istikrarın kalmadığını” söyleyerek başladı. ABD’nin uluslararası sistemde gücünün zayıflamasıyla başta Çin olmak üzere Batı karşıtı aktörlerin güç kazandığını hatırlattı ve yeni düzeni üç kutupla tanımladı:
1- Liberal demokrasiler, 2- Rusya ve
Yazının sonunda söyleyeceğimi, başta söyleyerek başlayayım: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) reform yapmak bugün mümkün değil; 2. Dünya Savaşı’nı galiplerinin kurduğu Birleşmiş Milletler düzeni artık işlemese de, 5 daimî üyenin (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin) ellerindeki gücü paylaşmayı kabul etmesi neredeyse imkânsız.
Fakat, özellikle son bir yılda Ortadoğu’da yaşananlar BM düzeninde değişiklik talebinin artık önünde durulamaz hale geldiğini kanıtladı. İsrail’in son bir yıldaki hak-hukuk dinlemez tavrı, Filistin sınırlarını aşıp saldırılarını Lübnan’a, Suriye’ye ve hatta İran’a yayması, düzendeki yenilik taleplerini daha da kuvvetlendiriyor. BM Genel Sekreteri’ni “istenmeyen adam” ilan etmek ise amiyane tabirle, artık bu pervasızlığın üzerine tüy dikmektir. “Her şerde bir hayr vardır” denir ya… İsrail’in bu kadar fütursuz davranmasının belki de hayra alâmet tek tarafı, bu düzenin artık böyle devam edemeyeceğinin dünya âleme bir
Ege Denizi’nde son 10 gün içerisinde Yunanistan ile 3 büyük gerilim yaşandı. Önce 20 Eylül’de Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlar mevkiinde, ardından da 23 Eylül’de Datça’nın koylarında Yunan sahil güvenlik botları Türk karasularını ihlal etti. Son gerilimse 25 Eylül’de yine Bodrum’da bu kez Turgutreis açıklarında vukû buldu.
“Barbaros” isimli balıkçı teknesinin etrafında yaşanan “itişmeye”, biz de tesadüfen şahit olduk. Bu yazıda izlenimlerimi ve telsiz konuşmaları üzerinden neler yaşandığını kısaca özetleyip, Ankara’nın Yunanistan’a “Atina Bildirgesi” hatırlatmasını ve bu bildirge üzerinden gönderdiği uyarının ayrıntılarını paylaşacağım.
10 dakika içinde eller tetikte
Barbaros teknesi 25 Eylül Çarşamba saat 16.30 sularında Bodrum Turgutreis açıklarında seyir halindeydi. Teknenin burnu Yunanistan tarafına dönüktü, ancak Bodrum kıyılarına oldukça yakın bir noktadaydı. (İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği bilgiye
Amerik’da 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimi sürecinde ikinci münazarayı bu hafta izledik. Bu düello, Cumhuriyetçi ve Demokratik Parti’nin adayları Donald Trump ve Kamala Harris arasındaki ilk yüz yüze tartışmaydı. Bu münazaraya dair çokça yorum, izlenim okuduk. Bu sebeple, ben de kısa bir izlenim paylaşıp asıl konuma gireceğim.
Sakin başlayıp, karşılıklı suçlamalarla sertleşen münazaranın kazananı pek çoklarına göre Demokrat Parti’nin adayı Kamala Harris’ti. ABD merkezli anket şirketi Sosyal Bilimler Araştırma Çözümleri’nin (Social Science Research Solutions – SSRS) bağımsız izleyiciler üzerinde yaptığı araştırmaya göre, Harris, desteğini bu münazaradan sonra yüzde 18 artırdı. Donald Trump’a destek oranlarındaki artık yüzde 2’de kaldı. Adaylar arasında bu kadar büyük fark oluşmasının sebebi hiç kuşku yok ki Donald Trump’ın münazaranın daha başından itibaren sinirlerine hâkim olamamasıydı. Buna karşılık Harris ise özgüvenliydi. Hatta zaman zaman alaycı
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Es-Sisi bu hafta Ankara’daydı. Varılan noktada iki tarafta da ilişkileri geliştirmek için güçlü bir siyasi irade olduğu açık, 17 ortak imza da bunun göstergesi. Anlaşmalara göre iki ülke ticaretten tarıma, çevreden sivil havacılığa, eğitimden kültüre pek çok alanda iş birliği yapacak.
Bu durum, iki ülkenin her alanda uzlaştığı anlamına gelmiyor. Ben ortak basın açıklamasını dinlerken, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Es-Sisi’nin iki konuda vereceği mesajı daha dikkatli takip ettim. Bunlar ki, iki ülkenin de aralarındaki görüş farkını gizlemediği iç içe geçmiş iki başlık; biri doğalgaz güzergâhı diğeri de Libya.
Türkiye Mısır doğalgazının kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasını istiyor. Kahire ise Türkiye ile ‘Deniz Yetki Alanları’ da dahil olmak üzere yeni bir enerji angajmanına girmeye henüz hazır değildi. Bu konuda ihtiyatlı hareket ediyordu.
Libya dosyasında ise Mısır doğudaki Halife Hafter’in lideri olduğu orduyla, Tobruk merkezli Bingazi
İsrail, 11 aydır Gazze’de yürüttüğü savaşı genişletti ve saldırılarını Batı Şeria’ya da kaydırdı. Bu hafta Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin, Tulkarim, Nablus ve Tubas kentleri hedefteydi. Tel Aviv, hem karadan hem de havadan yürüttüğü saldırıların gerekçesini şöyle açıkladı:
“İran, Ürdün sınırından Batı Şeria’ya silah sokarak bu şehirlerdeki kamplarda kapsamlı bir terör yapısı kurmaya çalışıyor.”
Bu saldırıların boyutu, kapsamı ve yoğunluğu henüz 2002’de İsrail Başbakanı Ariel Şaron komutasında olduğu gibi geniş değil ama Filistin tarafında İsrail’in daha ileri gideceği endişesi hâkim. Ortak yorum ise, İsrail’in adım adım Batı Şeria’yı da tıpkı Gazze’de yapmak istediği gibi “Filistinsizleştirmek” için bu saldırılara başladığı şeklinde.
Bunları, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun siyasi ömrünü uzatma çabası olarak gören de var, Batı Şeria’daki yerleşimcileri güçlendirme adımı olarak yorumlayan da. Bazılarıysa bu adımları Yahudileştirme projesinin son
Demokrat Parti haftalarca süren fırtınalı süreci geride bırakıp nihayet Ulusal Kongresi’ni yaptı, Kamala Harris’in 2024 başkanlık yarışı için adaylığını resmileştirdi. Ulusal kongre için seçilen yer Illinois eyaletindeki Chicago şehriydi. Demokrat Parti, böylece adayını “kalesinde” ilan etti. Malûm, Cumhuriyetçi Parti, kongresini Wisconsin gibi “salıncak” bir eyalette yapmıştı. Yani, bir seçimde Demokratik Parti’ye bir diğer seçimde Cumhuriyetçi Parti’ye oy verebilen gezen oyların sonucu belirlediği bir eyaleti tercih etmişti.
2020’de bu eyaleti, 20 bin oy (yüzde 0,4) gibi az bir farkla kaybeden Cumhuriyetçiler, 2024 seçimlerinde belirleyici olacağı için burayı seçmişti. Demokrat Parti ise muhtemelen yeni tartışmalara kapı aralamamak için, kongreyi “kalesi” Chicago’da yapmak istedi. Ayrıca son birkaç haftadır yelkenini güçlü rüzgarlarla doldurarak ilerleyen, anketlerde öne geçen Kamala Harris için “Windy
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) konuştu. O konuşmada hiç kuşkusuz en dikkat çeken manşet Gazze’ye gitme kararını açıklamasıydı. Şöyle dedi: “Önümüzde bir çözüm kalmadı. Ben, Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze’ye gitme kararı aldım, bunun bedeli hayatımız da olsa bunu yapacağım”.
Bu kararı duyunca, diğer Filistinli grupların Abbas’ın bu kararından haberi olup olmadığını merak ettim. Malûm, yakın zamanda Çin’in arabuluculuğunda bir toplantı yapılmış, iki büyük grup El Fetih ve Hamas haricinde 12 Filistinli grup ortak metne imza atmıştı. Onlardan biri de Filistin Ulusal İnisiyatifi Genel Sekreteri Mustafa Barguti’ydi. Barguti bu karardan haberi olmadığını söyledi ama ekledi: ‘Bilmiyordum ama iyi bir öneri’. Abbas, ‘Filistin liderliğindeki arkadaşlarım’ dedi, kuvvetle muhtemel kastı başbakan ve Ramallah’taki bazı diğer siyasetçilerdi. Yine de diğer Filistinli grupların vereceği destek önemli. Abbas’a destek