Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta başında Libya’ya adeta bir çıkarma yapıldı. Savunma ve Dışişleri Bakanları ile Genelkurmay ve MİT Başkanı bölgeye gitti. Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesinde Türkiye’ye Libya topraklarından çekilmesi için işbirliği çağrısı yaptı. Bu çağrı elbette sadece Türkiye için değil, tüm yabancı askerler ve yabancı savaşçılar içindi. Menguş’un bu çağrısının sebebi, Libya hakkında verilen bazı kararlar. Bunlardan biri 23 Ekim 2020 tarihli Libyalı tarafların Cenevre’de imzaladıkları anlaşma, diğeriyse 16 Nisan 2021’de BM Güvenlik Konseyi’nden çıkan karar...

Haberin Devamı

Cenevre Mutabakatı 2021 Ocak sonuna kadar Libya’da ateşkesin sağlanması ve aynı süre içinde de tüm yabancı askerlerin, paralı savaşçıların ülkeden ayrılmasını öngörüyordu. Ancak üç aylık süre dolmasına rağmen ülkeden ne Sudanlı ne Çadlı ne de Rusya destekli olduğu bilinen Wagner güçlerine katılmış Suriyeli savaşçılar ayrıldı. Hal böyle olunca BM Güvenlik Konseyi, Nisan ayında bu anlaşmanın gecikmeden uygulanması için yeni bir karar aldı. Bu adımlar, Libya’da ülkeyi 24 Aralık’taki seçimlere götürecek geçiş hükümeti üzerinde baskıyı artırmış durumda. Ama bu çağrı öyle hassas bir çağrı ki, ülkede anında bir hareketlenme yarattı. Cuma gecesi, Libya’da silahlı grupların, Dışişleri Bakanı’nın görevden alınması için Başkanlık Konseyi’nin toplantı yaptığı noktayı bastığı haberleri geldi.

Ara formül

Libya hükümeti üzerinde kurulan baskılar bir yönüyle ülkede asker bulunduran Türkiye’ye de yansıyor. Türkiye’nin Libya’daki varlığı, öteki pek çok silahlı unsurdan farklı olarak Libya’nın meşru hükümetinin davetiyle gerçekleşti.

Türkiye, 2014’de meşru hükümeti devirmeye çalışan silahlı unsurların başında Halife Hafter’in başkent Trablus’u neredeyse ele geçirmek üzere olduğu bir sırada devreye girmiş ve meşru hükümetin devrilmesini engellemişti. Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ortak basın toplantısında, “Bizi paralı askerlerle karşılaştırmayın” demesinin sebebi buydu. Ankara “Suriyeliler de dahil yabancı savaşçıların ayrılmasının” müzakere edilmesine karşı değil; ancak Libya’da istikrar sağlanmadan, hele ki Aralık ayındaki seçimleri görmeden Türk askerinin ülkeden ayrılması taraftarı da değil. Bu yüzden bir müzakere yürütülecekse, Türkiye’nin beklentisi, ilk etapta bir ara formül ve strateji olarak Suriyeli yabancı savaşçıların (Suriye Milli Ordusu unsurları da dahil) ülkeden çıkartılması.

Haberin Devamı

Ama ülkede sular durulacak gibi de görünmüyor. Libya’da Rusya’nın ve bazı bölge ülkelerinin desteğindeki Halife Hafter, yönetim açısından tehdit niteliğini sürdürüyor. Sahada Hafter’i destekleyen Sudan ve Çad’dan gelen savaşçılar var. Bunlara ek olarak iki taraf için de savaşan Suriyeli silahlı gruplar var.

Zorlu süreç

Alman düşünce kuruluşu Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü SWP’nin Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Çalışmaları (CATS) Programı’nda misafir araştırmacı olan Nebahat Tanrıverdi, muğlak başlıkları, “Yabancı savaşçılar için muhatabın hangi ülke olduğu konusu belirsiz. Destekçileri var ama hiçbir zaman resmi olarak dillendirilmiyor. Çekilme müzakereleri kiminle götürülecek, yol haritası hangi zeminde oluşturulacak ve olası ihlalde kimlerle müzakere edilecek, yaptırım kime uygulanacak, tüm bunlar belirsiz” şeklinde sıralıyor.

Haberin Devamı

Ayrıca çatışma önleyici kurumsal bir yapının olmaması da süreci baştan kırılgan hale getiriliyor. Tanrıverdi’ye göre doğu ve batıdaki gruplara, olası çekilmede birinin diğerine saldırmayacağı garantisinin verilmesi de gerekiyor. Tanrıverdi, daha önce BM’nin, AB’nin ve ABD’nin Hafter hareketinin batıya ilerleyişini durduramadığını hatırlatıyor, ülkede böylesine güven eksikliğine dayalı bir yapı varken askerlerin ya da yabancı savaşçıların çekilmesi için bir zemin yaratılamayacağının ve çekilmelerin pek mümkün olmadığının altını çiziyor.

Çekilme muamması

Libya’daki yabancı güçler

Libya’daki paralı askerler:

(BM Aralık verileri-tahmini)

20 binin üzerinde savaşçı olduğu tahmin ediliyor,

13 binden fazlası Suriyeli (Hafter-Libya Ulusal Ordusu safındaki Wagner grubu/Ulusal Mutabakat Hükümeti safındaki Suriye Milli Ordusu unsurları),

12 gruptan oluşan Sudan Devrimci Cephesi var,

Çadlı savaşçılar Cumhuriyetin Kurtuluşu Askeri Komuta Konseyi ve Çad cephesi adı altında savaşıyor.

Libya Birlik Hükümeti’ne destek veren ülkeler:

Türkiye: Askeri eğitim, hava savunma ve drone desteği veriyor

İtalya: Libya Birlik Hükümeti’ne sahil güvenlik eğitimleri sürüyor

Katar: Askeri ve finansal destek sağlıyor

Libya Ulusal Ordusuna destek veren ülkeler:

Birleşik Arap Emirlikleri: Drone ve Rus yapımı hava savunma sistemleri sağlıyor

Rusya: Savaş uçakları ile destek veriyor

Mısır: Yabancı savaşçıların ve silahların geçiş güzergahı olarak biliniyor

Çekilme muamması

Türkiye’nin Körfez açılımı

Bir süredir Türkiye’nin yakın coğrafyasına yönelik açılımları dikkat çekiyor. Özellikle Libya sahasında uzun süredir rekabet ettiği ülkelerle yeniden iyi ilişkiler kurma çabasından bahsediyoruz... Ayrıntılara dair bilgi sahibi olamasak da sadece görüşme takvimi ve trafiği bile, Türkiye’nin Körfez açılımı hakkında fikir veriyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 22 Nisan’da Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ile telefonda görüştü. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin yeni Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisi Tugay Tunçer, Abu Dabi’de göreve başladı.

4 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud ile telefonda görüştü. Bu görüşme, iki liderin bir ay içindeki ikinci telefon görüşmesiydi ve anlaşılan o ki taraflar, Dışişleri Bakanları’nın gelecek hafta buluşmasına karar verdi. Henüz resmen doğrulanmasa da Çavuşoğlu’nun 11 Mayıs’ta Riyad’a gideceği konuşuluyor. Bu ziyaret yapılırsa, üç yılın ardından ilk resmi temas olacak. Zira, Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğu’nda öldürülmesinden ve Ankara’nın Suud yönetimine yönelik sert eleştirilerinden sonra iki ülke arasında İslam İşbirliği Teşkilatı toplantıları haricinde karşılıklı ziyaret yapılmamıştı. Bu ziyaretlerde hemen bir sonuca varılması elbette beklenmiyor ama bu ülkelerle yeniden bir diyalog kapısının açılması çok önemli.

Mısır’a dönük çaba

Türkiye bu hafta bir taraftan da Mısır ile ilişkilerini normalleştirme çabası içindeydi. 5-6 Mayıs’ta Türk diplomat heyeti Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığında Kahire’ye gitti. Henüz istenen hızda bir ilerleme yok. Görüşme sonunda taraflar, “İstişarelerin bu turunun sonuçları değerlendirilecek ve müteakip adımlar kararlaştırılacak” açıklaması yaptı. Bu açıklama Mısır yönetiminin normalleşmeyi ağırdan aldığı şeklinde yorumlanmaya müsait. Yine de Ankara- Kahire hattındaki bu üst düzey temas bölgede ilginç yakınlaşmalar sürerken, önemli bir sürecin ilk adımı olma özelliği taşıyor.

Çekilme muamması

İran-Suudi Normalleşmesi

Hiç kuşkusuz bölgede en çarpıcı yakınlaşma çabası İran ve Suudi Arabistan arasında. Nisan ayı başında Irak’ta yapıldığı iddia edilen görüşmelerle ilgili nihayet bu hafta en üst düzeyde açıklama geldi. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, görüşmenin Bağdat’ta yapıldığını, üstelik tek bir görüşme de olmadığını söyledi. Tüm bu gelişmeler ülkelerin bölgesel gerilimleri bitirme konusunda bir mekanizmaya dönüşür mü bilinmez; ama Katar Dışişleri Bakanı bu hafta bunun altını çizdi ve “Körfez İşbirliği Konseyi İran ile oturmalı ve bölgesel bir format üzerinde anlaşmalı” dedi. Bölgedeki olumlu gelişmelerin nereye evirileceğini yakından takip etmek gerekiyor.