29 MART seçimleri geride kaldı. Şimdi çalışma zamanı...
İl Genel Meclisi’nde seçimler yapıldı, belediyelerde komisyonlar kuruldu.
Bekleyen devasa problemler var ve kentlerin kaybedecek zamanları ne yazık ki yok.
Her zaman yazıp, çiziyorum.
Belediye başkan adayları kadar Meclis’te görev alacak üyeler de çok önemli...
Bugüne kadar belediye başkanları beraber çalışacakları kadroları tam olarak belirleyemediler.
Genel merkezler bu imtiyazları elinden bırakmak istemediler.
Başkan yapamadıklarını, meclis üyeliğiyle ikna etmeye çalıştılar.
Koltuk bulamadıkları partililerini, komisyonlarda görev vermek suretiyle ikna etmeye çalıştılar.
Son yerel seçimlerde de böyle oldu.
Her şeye rağmen oluşmuş meclisler var ve mevcut başkanlar bu kadrolarla yola devam etmek zorundalar.
Eleştirdiğim konu üyelerin nitelikleri değil; bu sürecin daha demokratik olması...
Özellikle de görev alan başkanların tanıdığı, bildiği, yeteneklerine inandığı kadrolarla çalışabilme ortamının hazırlanmasıdır.
* * *
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ikinci dönemine farklı bir üslupla başladı.
Daha doğrusu ilk dönemde yapamadıklarını hayata geçirerek bir start aldı.
Üç gün boyunca Çeşme’de üst düzey bürokratlarıyla devam eden projeleri masaya yatırdı, gündeme gelen yeni yatırımların takvimini gözden geçirdi.
Bu toplantıların çok verimli geçtiğine inanıyorum.
Başkan Kocaoğlu‘na bir önerim var.
Benzer toplantıları belirli dönemlerde kentin fikir insanlarıyla, sivil toplum örgütleriyle ve İzmir’e üçüncü gözle bakabilen insanlarla da yapmasıdır.
Yapıcı eleştirilere herkesin ihtiyacı var.
Ve bunun için samimi ortamlar yaratmak gerekir.
Bunu da sağlayacak kişi Büyükşehir Başkanı Aziz Kocaoğlu’dur.
* * *
Gelelim ikinci döneme...
Kocaoğlu, komisyon seçimlerinin yapıldığı ilk meclis toplantısında Türkiye’ye örnek olabilecek kararlar aldırdı.
Her zaman tartışılan bayındırlık ve imar komisyonlarında müthiş bir titizlik gösterdi.
CHP, 29 Mart’tan ezici bir çoğunlukla çıktı.
Buna rağmen daha ilk günden uzlaşma, birlikte hareket etme ve ortak akıl gibi herkesin beklediği kavramları dile getirerek; yeni dönemin halkın beklentilerine uygun olarak şekilleneceği mesajını verdi.
Her komisyona muhalefetten üyeler de atandı.
Kocaoğlu, “Muhalefet bizim yaptıklarımızı iyi takip etsin ve denetlesin” diyerek, yönetim anlayışında şeffaflığın esas olacağını tekrarlamış oldu.
AKP’li Mehmet Emin Aşkın’ın imar komisyonunda aktif görev almasını istemesi de dikkatlerden kaçmayan bir durumdur.
Bu demokratik hareketler, “Halk bize yüzde 47’lik bir oy verdi. Arkamızda millet var, her isteğimizi yaparız...” anlayışının tam tersidir.
İzmir’e de yakışan budur.
Türkiye’nin özlediği tablo da çok farklı değildir.
Bir diğer ayrıntı...
Serbest çalışan, özellikle de inşaat işi yapan kişilerin imar komisyonunda yer almaması...
Bu da örnek bir adımdır.
Siyasette çok az görülen bir hassasiyettir.
Bunun yerine belde belediyelerde tecrübe kazanmış eski başkanlarla, konusunda uzman kişilerle zenginleştirilmiş bir komisyon İzmir’i rahatlatmıştır.
Türkiye’nin nasıl gergin olduğunu biliyoruz.
Son Ergenekon operasyonu toplumun genelindeki kaygıları arttırdı.
Oysa her şeyi demokrasi içinde çözmeliyiz.
Kocaoğlu, demokratik bir olgunluk göstererek, parti ayrımı gözetmeden seçimini yapmıştır.
Türkiye’ye örnek olsun...
Siyasette farklı bakış ve kalite şart
BAŞKAN Aziz Kocaoğlu doğru seçimler de yaptı.
Örnek mi?
Büyükşehir’deki seçimlerde Meclis birinci başkan vekilliğine, Konak Belediye Meclisi’nin de birinci Başkanvekili olan Prof. Dr. Adnan Akyarlı getirildi.
29 Mart seçimleri öncesinde de yazmıştım.
Bugün yaşadığımız problemlerin aşılabilmesi için siyasete yeni ve kaliteli isimlerin girmesi gerekiyor.
İşte o isimlerden biri de bu dönemde Akyarlı’dır.
Dünya çapında bir bilim adamı olan Akyarlı’nın büyükşehrin ve Konak’ın yönetiminde çok etkin olacağını düşünüyorum.
Kıyı mühendisliği, kıyı bölgesi yönetimi, deniz teknolojisi, deniz deşarjlarının tasarımı, çevresel etki değerlendirmesi, coğrafi bilgi sistemleri konusunda Türkiye çapında değil, dünya çapında bir bilirkişi...
Kent yenileme, ulaşım gibi konularda çok sayıda araştırması ve uluslararası projesi olan Akyarlı’nın çok doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Akyarlı; bayındırlık ve imar ile Avrupa Birliği komisyonlarında aynı zamanda büyükşehirde görev yapacak.
Yine Levent Köstem...
Çevre Komisyonu’nun başkanlığına getirildi.
Köstem de, İzmir’de çok sevilen, çevreye duyarlı, sivil toplum örgütlerinde çok başarılı çalışmalara imza atmış bir kişi...
Onun da siyasete girip, kentin yönetiminde söz sahibi olmasına çok seviniyorum.
Siyaset zor bir iş...
Ancak kentlerin kurtulması, ülkelerin gelişimi ancak demokrasimizin olgunlaşmasıyla olacak.
O yüzden siyasetçilere ve toplumun her kesiminden insanlara büyük görevler düşüyor.
Yeni dönem güzel başlasın...
Ve hep öyle devam etsin...