2000 Haziran’ında Hürriyet’teydim. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde rektörlük seçimleri yapılmış; Prof. Dr. Emin Alıcı 449 oyla birinci seçilmişti.
Görevdeki rektör Prof. Dr. Fethi İdiman 389 oy, Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu 142 oy almışlardı.
Herkes YÖK’ün bu sıralamayla listeyi Cumhurbaşkanı’na göndereceğini bekliyordu.
Ancak Ankara’dan aldığım bir bilgi tam tersini söylüyordu.
Alıcı ve İdiman listeye bile konmamıştı.
Sarıalioğlu birinci sırada, birer oy alan Prof. Dr. Güzin Gökmen ve Prof. Dr. Orhan Uslu ikinci ve üçüncü sıralardaydı.
Bilgiyi doğrulattım, haberi yapıp İstanbul’a geçtim.
Ertesi gün kıyamet koptu.
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlilileri protestolara başladı.
YÖK’ün zaten tartışılır olduğu bir dönemde böyle bir tavır sergilemesi Türkiye’nin gündemine oturdu. Sonrasında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer listeyi iade etti. YÖK 6.5 saat süren olağanüstü bir toplantı yapıp aynı listeyi ikinci defa Sezer’e yolladı. Temmuz ortasında Cumhurbaşkanı bu listeyi de iade etti.
Bu arada Prof. Dr. Güzin Gökmen ve Prof. Dr. Orhan Uslu çekildiklerini açıklayınca YÖK yeni bir liste yapmak zorunda kaldı.
Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu birinci, Prof Dr. Özcan Gökçe ikinci, Prof. Dr. Emin Alıcı üçüncü sıradaydı. Sezer, listeye müdahale ederek ve seçimde gösterilen iradeye saygı göstererek Alıcı’yı rektör olarak atadı.
YÖK’ün listesinde İnönü ve Atatürk üniversitelerinde de en çok oyu alan adaylar da liste dışı kalmıştı.
Aslında Cumhurbaşkanlığı kendisine yürürlükteki yasaların amir hükümleri gereğince atanmak üzere gönderilen listeyi yasalarda ifade edilmemiş bir şekilde iade etmişti.
* * *
Üniversitelerdeki seçim süreçleri, YÖK’ün tutumu, öğretim görevlileri arasındaki ilişkiler ilerleyen günlerde hep sorun oldu.
İki dönem rektörlük yapan Alıcı da en çok tartışılan rektörler arasındaydı.
Bazı icraatları çok eleştirildi, yaptığı görevlendirmeler gündemden düşmedi.
Bunu da gayet normal karşılıyorum.
Çünkü işin içine seçimin girdiği, rekabetin yoğun olduğu her ortamda yükselen sesler olacaktır.
Bu sefer de farklı bir süreç yaşanmadı.
Rektör adayları aylar öncesinden projelerini, programlarını anlatmaya başladılar.
Üniversiteler içindeki yoğun kulis çalışmaları içinde olmasak bile bu söz düellosu bizlere kadar ulaştı. Bunların bir kısmını haber yaptık, bir kısmını kulis haber olarak verdik.
Ama dedikodular hiç bitmedi.
Genel seçimlerdeki liderlerin salvolarını aratmayan atışlar yaşandı.
Ben en başından beri bunun tartışılması gerektiğini savunuyorum. Seçim süreci ve atamalarda yaşanan siyasi tercihler üniversitelerimizdeki dengeleri tamamen değiştiriyor.
* * *
Yıllardır yazı yazan bir gazeteci olarak; en fazla eğitim ve sağlık konusunda yazdığım yazılardan sonrasında yoğun mesajlar alıyorum.
Yorumlardan anlıyorum ki; üniversite içindeki baskılar, bilimsel engeller ve imkanların kısıtlanmasından dolayı birçok öğretim görevlisi büyük sıkıntı yaşıyor. Devlette görev yapanların büyük çoğunluğu özel vakıf üniversitelerine geçmenin planlarını yapıyor.
Elbette oralarda da farklı sıkıntılar baş gösteriyor. 2000 yılında Prof. Dr. Emin Alıcı’nın yaşadıklarını büyük bir ihtimalle rektör olarak atanan Prof. Dr. Mehmet Füzün de yaşayacaktır.
Füzün, uzlaşmacı kimliğiyle tanınıyor.
Eminim bu özelliğini üniversitesinin daha iyi bir kurum olabilmesi için sonuna kadar kullanacaktır. Ama yaşananlar ve atamaların siyasi olarak algılanması Füzün’ün işini zorlaştıracaktır.
Bu konuyu işlemeye önümüzdeki günlerde yine devam edeceğim.